Adalet Bakanı: “Vatandaşa özür borcumuz var”

Güncelleme Tarihi:

Adalet Bakanı: “Vatandaşa özür borcumuz var”
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2011 10:22

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Bir özür borcu varsa adalet bekleyen, yıllardır dosyalarında karar bulamayan vatandaşlarımızdan topyekun bir özür borcumuz var. Yüksek yargının, siyaset kurumunun hep birlikte...” dedi.

Haberin Devamı

Ergin, Adalet Bakanlığına gelişinde, gazetecilerin “Danıştay Başkanı  Mustafa Birden'in kendisinden özür beklediği” yönündeki açıklamalarına ilişkin  sorularını yanıtladı.

Bakanlığın yaptığı tespitlerden kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini  ifade eden Ergin, “Bizim söylediklerimizde bir yanlış varsa, Danıştay 4 tane  yürütmeyi durdurmayı vermemişse iptal kararları vermemişse Anayasa Mahkemesinin  mevzuata uygunluk kararlarından sonra bile bu yürütmeyi durdurmaları vermişse  bunları tekrar kendisinin değerlendirmesi lazım” dedi.

Ergin, söylediklerinde bir yanlış varsa, bunların ortaya konulabileceğini  belirterek, ancak kendilerinin olan hadiseleri alt alta koyup anlattığını, bunun  dışında yaptıkları bir şey olmadığını söyledi. Ergin, “Bir özür borcu varsa  adalet bekleyen, yıllardır dosyalarında karar bulamayan vatandaşlarımızdan  topyekun bir özür borcumuz var. Yüksek yargının, siyaset kurumunun hep  birlikte...” diye konuştu.

Haberin Devamı

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, yargının  bağımsız olmasının, egemenliğin kaynağı olan millete karşı sorumsuz olduğu  anlamına gelmeyeceğini belirterek, “Kamuoyunun beklediği sorulara cevap vermek  yerine, Adalet Bakanlığını ve Bakanı suçlamak çözüm değildir. Bakanın yaşıyla  başıyla uğraşarak, bunlara cevap vererek bu bekleyen cevapları karşılamış  olmazsınız” dedi.

Ergin, Adalet Bakanlığına gelişinde, gazetecilerin “Danıştay Başkanı  Mustafa Birden'in kendisinden özür beklediği” yönündeki açıklamalarına ilişkin  sorularını yanıtladı.

Bakan Ergin, bu noktaya nasıl gelindiğine bakmak gerektiğini belirterek,  Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) tahliye sürelerine ilişkin 102. maddesinin  yürürlüğe girmesiyle beraber yaşanan tahliyelere ilişkin tartışmaları  hatırlattı.

Bu tartışmalarda, “İstinaf Mahkemeleri niçin devreye girmedi?”,  “Yeterli hakim-savcı niçin alınamadı?” sorularının kendilerine yöneltildiğini  dile getiren Ergin, “Biz kamuoyuna karşı siyaseten de sorumlu bir kurumuz ve  soruların cevabını elbette topluma, halka vermek zorundayız. Bu anlamda yaşanan  süreci anlattık” dedi.

İstinaf mahkemelerinin devreye alınabilmesi için 2007 yılında Hakimler ve  Savcılar Yüksek Kuruluna (HSYK) teklif götürdüklerini, ancak HSYK'nın haklı  olarak o gün itibariyle fiziki altyapının tamamlanması ve hakim-savcı sayısının  yeterli noktaya sokulmasından sonra istinaf mahkemelerinin devreye alınması  yönünde bir karar aldığını anımsatan Ergin, aynı yaklaşımın Yargıtay tarafından  da dile getirildiğini ifade etti.

Ergin, “Bu süreç içerisinde hakim-savcı sayısının yeterli noktaya  taşınması için yapılan çalışmaların 2006'dan sonra çok sık kesintiye uğradığını,  Danıştay'ın yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarıyla hakim-savcı adayı alım  sürecinin engellendiğini” aktardı.
       
"YARSAV'IN KURULMASINDAN SONRA...”
         
Danıştay'ın 2006 yılına kadar, hakim-savcı adayı alımı sınav ve  mülakatına ilişkin davaları reddettiğini ve Bakanlığın yapmış olduğu işlemlerin  hukuk normlarına uygun olduğuna dair çok sayıda içtihadı bulunduğunu kaydeden  Ergin, “Ama her ne olduysa 2006'dan sonra yaşanan hadiselere baktığımızda  öncelikle YARSAV'ın kurulmasından sonra açılan ilk davada yürütmeyi durdurma  kararı veriliyor” dedi.

Bu karara karşı Bakanlığın yaptığı itirazın İdari Dava Daireleri  Kurulunca kabul edildiğini, ancak “Bakanlığın yaptığı işlem yasaya uygun ama  yasa Anayasa'ya aykırıdır” gerekçesiyle 2802 sayılı yasadaki ilgili düzenlemenin  Anayasa'ya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine taşındığını anlatan Ergin,  Anayasa Mahkemesinin 2007 yılının başında Adalet Bakanlığının alım işlemlerinin  Anayasa'ya uygun olduğuna karar verdiğini anımsattı. Ergin, şunları kaydetti:

“Bu tartışmanın burada bitmesi beklenirken bu defa Danıştay Başkanlığı  mülakatların subjektif olduğu gerekçesiyle yeniden bir yürütmeyi durdurma kararı  veriyor. Danıştay'ın vermiş olduğu karar doğrultusunda Parlamento mülakatın  tanımını yapan ve objektif kriterlere bağlayan bir yasa düzenlemesi yapıyor.  'Tartışma burada bitecek, bundan sonra bir şey olmayacak' diye düşünürken, bu  defa ÖSYM'nin yapmış olduğu sınavlarda puanlama sisteminin yasaya aykırı olduğu  iddiasıyla yapılan itirazı Danıştay kabul ediyor ve yürütmeyi durdurma kararı  veriyor. Bu defa Bakanlık tekrar ÖSYM ile devreye girerek puanlama sisteminin  değiştirilmesini ve Danıştay'ın arzu ettiği istikamette puanlamayı yapmasını  istiyor ve bu düzenleme de Danıştay'ın istediği şekle getiriliyor. Tam burada 'bu  sorun bitti' derken, bu defa da yine açılan bir dava ile mülakatlara kamera  konulmasına dair 2008 yılı sonu 2009 yılı başında iki ayrı yürütmeyi durdurma  kararları veriliyor.”

Bakan Ergin, bu kararlara karşı Bakanlığın, yürütmeyi durdurma talepli  temyizde bulunduğunu, yürütmeyi durdurma taleplerine karşın 2 yıllık sürede bu  istemin henüz sonuçlandırılmadığını belirterek, “Ama aynı süre içinde Sağlık  Bakanlığının Tam Gün Yasası'yla ilgili işlemleri anında durduruluyor, katsayı  düzenlemesine ilişkin itirazlar anında karşılık buluyor ve karar çıkıyor. Sağlık  Bakanlığının basın açıklamasına 24 saatte yürütmeyi durdurma kararları çıkıyor.  Ama Adalet Bakanlığının 2 sene boyunca beklediği karar bir türlü çıkmıyor” diye  konuştu.

Bundan sonraki süreçte sınavların tekrar durdurulmaya başlandığını,  Ankara İdare Mahkemesinin 300 hakim alımıyla ilgili sınavda bu defa tüm adayların  sınavlarını durdurma kararı verdiğini anlatan Ergin, şunları kaydetti:

“Burada takip edilen yönteme bakılınca, bunları peş peşe  sıraladığınızda, bu yaşanan hadiseleri Bakanlık anlatmış, hakim-savcı alımının  niçin yeterli düzeye getirilemediğini kamuoyuna karşı izah etmiştir. Adalet  Bakanlığının kamera koymasını arayan Danıştay, Milli Savunma Bakanlığının yaptığı  sözleşmeli subay alım sınavında kamera kaydına gerek olmadığına hükmediyor. Bütün  bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra bunları alt alta koyun, yan yana koyun, üst  üste koyun nasıl yaparsanız yapın. Ama dünyanın neresine giderseniz gidin bu  süreç maalesef bir engelleme izlenimi doğuruyor. Bütün bunları aktardık, bunları  aktardıktan sonra basın mensupları şunu sordular; 'Niçin 2006'dan sonra peş peşe  bunlar geldi. 2006'ya kadar hiç bir itirazı kabul etmeyen Danıştay 2006'dan sonra  bu kadar iyileştirmelere rağmen tekrar tekrar yürütmeyi durdurmaları niçin  verdi?' diye soruldu. Ben de o zaman gazetelerde yayınlanmış olan günlüklerdeki  mülakata bakmalarını önerdim. Bakanlığın yapmış olduğu tespitlerden kimsenin  rahatsız olmaması gerekir.”
       
8 YIL İÇİNDE 4 BİN 900 CİVARINDA HAKİM-SAVCI
         
Sadullah Ergin, bir gazetecinin, “AK Parti bugüne kadar kaç hakim-savcı  atadı. Bir rakam verebilir misiniz?” sorusu üzerine, 8 yıl içinde 4 bin 900  civarında hakim-savcı alabildiğini söyledi.

Bunların bir kısmının meslekten ayrılan, emekli olan hakim ve savcıların  tamamlanmasına dönük olarak alındığını, toplamda şu ana kadar yüzde 26'lık bir  artış sağlanabildiğini bildiren Ergin, ama aynı dönemde diğer hizmetlerde, yazı  işleri müdürü, zabıt katibi, adli işlemlerde çalışan personel artışının yüzde  54'ün üzerinde olduğunu, son alımlarla bu rakamın yüzde 74'e ulaşacağını  anlattı.

İdari personel alımında sorun yaşamazken, hakim-savcı alımında 2006  yılından sonra ciddi sorun yaşadıklarını yineleyen Ergin, şöyle devam etti:

 “Sadece bunun sebebini kamuoyuna izah etmek zorundayız, siyaseten  topluma hesap vermek durumunda olan bir kurumuz. Yargının bağımsız olması,  egemenliğin kaynağı olan millete karşı sorumsuz olduğu anlamına gelmez.  Kamuoyunun beklediği sorulara cevap vermek yerine, Adalet Bakanlığını ve Bakanı  suçlamak çözüm değildir. Bakanın yaşıyla başıyla uğraşarak, bunlara cevap vererek  bu bekleyen cevapları karşılamış olmazsınız. Cevap bekleyen konular, bahsettiğim  hususlardır. 4-5 yıl içeresinde 4 tane yürütmeyi durdurma, iptal kararları ve  Anayasa Mahkemesinin uygunluk kararına rağmen ki bu karar Danıştay'ı da bağlayan  bir karardır, Danıştay da Anayasa Mahkemesi kararına uymak zorundadır. Bütün bu  hadiseleri anlattık. Bunlardan kimse rahatsız olmasın, burada bir sorun varsa bu  sorunun çözümü için bunları söylüyoruz. Herkes kendi imkanlarıyla bu sorunun  çözümüne katkı sunmak durumundadır.”

Bakan Ergin, yargının problemlerine ilişkin Adalet Bakanlığının Avrupa  Birliğine uyum çerçevesinde önemli çalışmalar yaptığını, Yargı Reformu Strateji  Belgesi'nin ve 5 yıllık stratejik planın kamuoyuyla paylaşıldığını anımsattı.  Ergin, “Yargıda Reform lazım, Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ediyor. Bu reform  süreci başlamıştır. Şu anda o sürecin içeresindeyiz ve her geçen gün ilave  tedbirlerle o süreç güçlendirilmektedir. Bugün öğleden sonra Parlamento'da  başlayacak süreçte de bir çok yasanın geçmesini sağlayacağız. Bu sorunları  küçülterek, geleceğe doğru yürüyeceğiz” diye konuştu.

Adalet Bakanı Ergin, “Yeni sınavlar yapacaksınız. Bunlarla ilgili de  Danıştay'dan iptal kararları bekliyor musunuz? İptal kararları çıkmaya devam  ederse atacağınız farklı bir adım olacak mı?” sorusuna karşılık, ÖSYM ile  çalışmaların devam ettiğini, sınav sayısını artıracaklarını belirtti.

Ergin, bu yıl içeresinde 4-5 sınav yapmayı planladıklarını kaydeden  Ergin, “Buradan hakim-savcı adaylığı düşünen hukuk mezunlarına, aynı zamanda  avukatlarımıza da sesleniyorum; kamuda çalışan veya barolarımızda serbest olarak  avukatlık yapan meslektaşlarımız, yapacağımız sınavlara şimdiden hazırlansınlar.  Çok sayıda hakim-savcı alımı için sınava çıkıyoruz. Bu kadroyu güçlendirmek  yapılacak ilk çalışmadır, ondan sonra diğer tedbirler de eş zamanlı olarak devam  ediyor. Biz konuşmaktan çok iş yapmak durumunda olan tarafız. Dolayısıyla bundan  sonraki süreçte icraatlarımızla bizi izleyeceksiniz” dedi.
    

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!