Güncelleme Tarihi:
Pazar akşamı (6 Ekim) Akbank Caz Festivali kapsamında Lütfi Kırdar Anadolu Auditorium'da sahne alan ACT'nin en güzel sürprizi 44 yaşında sualtında bir kaza geçirerek yaşamını yitiren İsveçli caz piyanisti Esbjörn Svensson anısına seslendirdikleri "Dodge the Dodo" oldu. Bu parçayı İstanbul'da böylesi bir performansla canlı dinleyeceğim 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
ERTEGÜN İLE MARDİN’E İTHAF EDİLDİ
Gelecek vaad eden genç caz sanatçılarını bir araya getirip, onları caz dinleyicisine takdim etmek üzere 20 yıl evvel Sigfried "Siggi" Loch tarafından bağımsız bir plak şirketi olarak kurulan ACT'yi Lütfi Kırdar'da İstanbul dinleyicisine tanıtan da yine Loch oldu. 2012 turnelerini İstanbul'da noktaladıklarını belirten Loch konseri caz müziğe katkıları dolayısıyla yapımcılar Nesuhi Ertegün ile Arif Mardin'e ithaf etti. Ardından "Bırakalım da müzik kendi adına konuşsun" diyerek sahneyi Nils Landgren (Trombon, vokal), Verneri Pojhola (Trompet), Michael Wollny (Piyano), Celine Bonacina (Bariton Saksafon), Lars Danielsson (Bas), Johan Norberg (Gitar), Wolfgang Haffner (Davul) ve Caecilie Norby'e (Vokal) bıraktı.
EN KEYİFLİ SOUNDCHECK
Sahneye ilk çıkanlar Danielsson ile Landgren oldu. Danielsson kontrbasını çalarken, Landgren, Haffner'i davet etti. Haffner davulunun başına geçerek, Danielsson'un yapmakta olduğu müziğe katıldı. Sonra diğer müzisyenler tek tek takdim edilip, müziğe dahil oldu. "Burada ağzınıza layık bir yemek pişirmeyi hedefliyoruz. İyi bir yemek için çok çeşitli malzemeler kullanmak gerekir" diyen Landgren'in tek amacının etkileyici bir giriş olduğunu sanıyorduk ki çok geçmeden yanıldığımızı gördük.
Zira Norby sahneye geldiğinde mikrofonun çalışmadığı ortaya çıktı. Derken Landgren'in mikrofonunda da sorunlar baş gösterdi. Çok geçmeden itiraf geldi:
"Kusura bakmayın, soundchek yapacak vaktimiz olmadı da..."
Sanırım şunu söylememek olmaz:
Böylesine sempatik bir şekilde sunulduğunda soundchek'i dinlemek de epey keyifliydi. Aksaklıklar grup şarkılarını seslendirmeye geçtiğinde de sürseydi şüphesiz durum değişirdi ama sürmediğinden olsa gerek, hiç kimse durumu amatörlük olarak nitelemedi.
ANTİDEPRESAN NİYETİNE...
İlk şarkı yine Landgren'in seslendirdiği "Get Here" idi. Bas ve gitar eşliğinde Landgren şarkısını söylerken stres altında çalışanlara "Her akşam yemekten sonra antidepresan niyetine Landgren" diye bir reçete yazmak geldi içimden. Fakat ne reçetem bilimseldi, ne de ben eczacıydım. İkinci şarkıda marifetlerini sergileme sırası piyanist Wollny’deydi. Genç yaşından beklenmeyecek bir ustalıkla piyanoyla ettiği dansı yönetti. O piyanoyu, piyano da onu çok iyi tanıyor gibiydi.
Ardından sahneye çıkan Norby, The Andrew Sisters’ın “Bei Mir Bist Du Shein” adlı şarkısını söyledi. Landgren, “Bu akşam burada yapmaya çalıştığımız şeyi bu şarkı özetliyor: Sizi neşelendirmek” dedikten sonra Herbie Hancock’un “You Got Stars in Your Eyes” parçasına geçildi. Sonra grup Verneri Pojhola, Lars Danielsson, Wolfgang Haffner ve Celine Bonacina’nın birer bestesini çaldı. Danielsson’ın bestelerini geçen yıl İstanbul’da verdiği konserde zaten dinlemiş ve çok sevmiştik. Bu bağlamda en heyecan verici olan Bonacina’nın Zig Zag Blues adlı parçasıyla tanışmaktı.
“İSTANBUL’UN KIYMETİNİ BİLİN”
Konserin başında Landgren’in yerine getirdiği, Türkçe “İyi akşamlar” ve “Merhaba” deme geleneğinin diğer yarısı olan İstanbul’u övme geleneğini, “Otobüsün camından buraya gelene kadar gördüklerim, bana şehrinizin çok güzel olduğunu düşündürdü” diyen ve bu sözleriyle İstanbul trafiğine aldırmadığını gösteren Pojhola, sırtladı. Haffner de İstanbul’a ikinci gelişi olduğunu anlatıp, “Normalde böyle şeyler söylemem ama İstanbul çok güzel; şehrinizin kıymetini bilin” dedi.
Öte yandan Landgren, “Toplu halde yaptığımız müziği sevdiyseniz, mutlaka solo albümlerimizi de beğenirsiniz” diyerek, konsere gelenleri çıkışta albümlerin satıldığı masayı ziyaret etmeye teşvik etti. Albümleri imzalamayı ve seyircilerle kucaklaşmayı önerdi. Kısacası konsere gelmeyenler bu yetenekli müzisyenlerle sohbet etme fırsatını da kaçırdı.
ACT, jubile gecesini programlarını tamamladıktan kısa bir süre sonra alkışlarla geri döndükleri sahnede Ulf Wakenius’un “Believe, Beleft, Below (Love is Real)” şarkısıyla tamamladı. Aşk gerçek mi (Love is Real) bilemem ama sahnedeki müzisyenlerin yeteneği kesinlikle öyleydi.
Not: Fotoğraflar Akbank Sanat’ın resmi Facebook sayfasından alınmıştır.