Güncelleme Tarihi:
GEÇİCİ Meclis Başkanı olarak 26’ncı yasama dönemini açan Deniz Baykal, devlet ya da cemaat eliyle laikliği zayıflatan uygulamaları, ırkçı-mezhepçi terör, kutuplaştırıcı siyaset, basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığına ilişkin uyarılarda bulundu.
Geçen yasama döneminde olduğu gibi Genel Kurul’da yemin öncesinde açış konuşmasını ayakta yapan Baykal, şu mesajları verdi:
YANILGIYA YOL AÇMAMALI
- “7 Haziran’dan sonra TBMM’de bir hükümet kurulabilmesi için partiler arasında uzlaşma zorunluluğu vardı. Bugün ise uzlaşma artık zorunluluk olmaktan çıkmış görünüyor. Bu durum bir büyük yanılgıya yol açmamalıdır. Bugün bir tek parti hükümetinin kurulabilecek olması, ülkede bir büyük uzlaşma ihtiyacını ortadan kaldırmamış, tam tersine belki daha da arttırmıştır. Milletin parlamentoya yansıyan siyasi iradesinin hükümet dışında kalan bölümünü yok sayma tuzağına daha kolayca düşülebilmektedir.
1 MART HATIRLATMASI
- Ortadoğu’nun siyasi haritası kanlı bir süreçle yeniden çiziliyor. Artık ilk görevimiz Ortadoğu’daki yangının Türkiye’ye sıçramasına engel olmaktır. 2003 yılındaki Irak’a askeri müdahalenin bugün bu malum vahşet örgütünün ortaya çıkmasına neden olduğunu, o müdahale kararını alanlar itiraf etme durumuna gelmişlerdir. Ne kadar onur vericidir ki, TBMM, 1 Mart 2003’te askeri müdahale tezkeresini reddederek şerefli tarihine yakışan karar almıştır.
AYNI MİLLİ-SİYASİ KİMLİK
-Dinci ya da ırkçı terör karşısında en sağlam güvence, Cumhuriyetimizin temel felsefesidir. Bu mirasın temelinde, Misak-ı Milli sınırları içerisinde yaşayan herkesi din, inanç, mezhep, ırk ya da etnik kimlik ayrımı yapmadan eşit vatandaş sayan bir anlayış vardır. O nedenle, bizim devletimiz ırk, kan ve kafatası devleti değildir; bir siyasi bilinç devletidir. Irkımız, etnik kimliğimiz, soyumuz sopumuz ne olursa olsun aynı milli siyasi kimliğin parçasıyız. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran o milli siyasi kimliktir, o halktır; o halka da Türk milleti denilmektedir.
- Laikliği dinsizlik diye sunup tahrip etmenin, devlet ya da cemaat eliyle din ve mezhep dayatmanın nelere yol açmakta olduğunu görüyoruz. Devleti cemaatleştirmenin sakıncalarını görenlerin artık devlet marifetiyle mezhep ve din dayatmanın sakıncalarını da göreceklerini umuyorum. Medeniyet yolculuğunda bugün karşımıza çıkan tehlikeleri, dinci, mezhepçi, ırkçı terör kuşatmasını bugüne kadar Cumhuriyetimizin bu temel felsefesiyle aştık, bundan sonra da onunla aşacağız.”
BASINI SUSTURMAYA SÜRÜKLENİYORUZ
Baykal basın özgürlüğü konusunda da şöyle konuştu:
“İktidarla muhalefet arasında anlayışın ve diyaloğun kopması, hızla yargının ve adaletin siyasi denetim altına alınmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına, basının susturulmasına doğru bir sürüklenişi de beraberinde getirmektedir. Milletvekilleri olarak yaşadıklarımızın, gözlem ve birikimlerimizin ışığında, siyasal kimliklerimizin de ötesinde, kuvvetler ayrımının ve Meclis üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve adaletin, hukuk devletinin kıymetini bir kez daha kavramış insanlar olarak TBMM’yi, hakkı olan saygın konuma taşımakla yükümlüyüz. Demokrasi, iktidar ile muhalefetin bir temel uzlaşma ve diyalog içinde çalışmasına dayanır. Diyalog ve uzlaşma da şeffaf olmayı ve parlamento ile yargıda hesap verebilmeyi göze alabilecek hükümetlerin varlığını gerektirir. Diyalog ve uzlaşmanın da şeffaf ve hesap verebilecek hükümetlerin varlığının da güvencesi TBMM’dir.”