‘Açıklamalar bizi beklemeye yöneltti’

"Kendi sınırlarımız içinde huzurla, güvenle, şevkle çalışabilmemizin şartlarından biri de ülkemizle birlikte, bölgemizin istikrarıdır. Sizlerden Türkiye’nin Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgesinde ve dünyada izlediği politikaları bu açıdan değerlendirmenizi istiyorum. Şu anda Türkiye’nin iktidarı dış politikada destan yazmaktadır, destan. Ve bunu dünyanın devleriyle birlikte yazmaktadır. Hem diplomatik anlamda, hem askeri anlamda, hem de sınırlarımızın güvenliği anlamında bunu başarmış olan bir Türkiye var. Hazmedemeyenler yok mu? Var. Ve bunlar da dışarıdan olmaktan çok içeride. Bunlar hazımsız. Bunları aslında gastroenterologlara göstermek lazım. Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok. Ama Suriye’den bize gelecek terör saldırılarına karşı tavrımız kesindir. Asla orada bir taviz olamaz. Onun için dün Sayın Ruhani’ye de onu söyledim.

SURİYE İÇİN UZUN SÜRE BEKLEDİK

Bilhassa Suriye’de devam eden hadiseler hem insani, hem de güvenlik boyutuyla ülkemizle doğrudan ilişkilidir. Suriye krizinin uluslararası toplumun nezaretinde çözülmesi için uzun süre bekledik. Ancak bu süreçte Suriye meselesi çözülmediği gibi, tam tersine sınırlarımızı ve vatandaşlarımızı doğrudan tehdit eden bir boyuta ulaştı.

TRUMP: DEAŞ’I SİZ TEMİZLER MİSİNİZ

Sayın Trump’la yaptığımız görüşme neticesinde bize şunu söyledi; ‘Buradan DEAŞ’ı siz temizler misiniz?’ Biz temizledik ve bundan sonra da temizleriz. Yeter ki, sizler lojistik anlamda bizlere gerekli desteği verin. Ve  çekilmeye başladılar mı? Başladılar. Şimdi hedef bu diplomatik ilişkilerimizi sağlıklı bir şekilde sürdürmek. Nasıl ki Cerablus’ta 3 bin DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdiysek; bundan sonra yine bu terör gruplarını PKK, PYD, YPG hepsini etkisiz hale getirecek kabiliyete sahip bir ÖSO’ya ve Mehmetçiklere sahibiz.   

BİZ ÜSTLENMEK ZORUNDA KALDIK

Bunun için Suriye topraklarını huzura kavuşturma işini bizzat üstlenmek mecburiyetinde kaldık. Rusya Federasyonu ile tesis ettiğimiz yakın işbirliği ve gerçekleştirdiğimiz başarılı operasyondan, Fırat’ın batısındaki bölgeleri nispi bir istikrara kavuşturmamızı sağladı. Fakat Fırat’ın doğusunda tüm ikazlarımıza rağmen kurulmaya çalışılan terör koridoru, bize her türlü riski göze almamızı gerektiren bir noktaya getirdi.

ABD İLE ARZU EDİLEN SEVİYE

Suriye krizinin başından beri, ABD ile yürüttüğümüz diplomasi trafiği, sonuçları itibariyle maalesef istediğimiz noktaya gelmemişti. Ama şimdi, o da arzu edilen seviyeye geldi ve geliyor. Özellikle Obama döneminde yaşanan bu sorunlar, kötü bir miras olarak Trump’a kaldı. Tabi bu, yeni bir düzenlemeye geçilmesinde zaman kaybettirdi. Yüz yüze veya telefonla yaptığımız görüşmelerde, kişisel olarak Sayın Trump ile Suriye meselesinde pek çok noktada aynı düşündüğümüzü, aynı kanaatleri paylaştığımızı son telefon görüşmemde de gördüm. Bu görüş ve anlayış birliğinin sahaya yansıması oldukça geç ve güç oldu. Ama oldu.

Nihayet geçtiğimiz günlerde bu konuda şu ana kadar ki en açık ve ümit verici sözleri ABD yönetiminden duymayı başardık. Geçmişteki kötü tecrübelerimiz sebebiyle bu sözleri memnuniyetle ve bir o kadar da ihtiyatla karşılıyoruz.

BİZİ BEKLEMEYE YÖNELTTİ

Aslında geçtiğimiz hafta Fırat’ın doğusuna operasyon kararı almıştık. Bunu ilan da etmiştik. Gerek Sayın Trump ile yaptığımız telefon görüşmesi, gerek diplomasi ve güvenlik birimlerimizin temasları, gerekse ABD tarafından yapılan açıklamalar bizi bir müddet daha beklemeye yöneltti. Tabi bu ucu açık bir bekleme süresi değildir.

PKK-PYD-DEAŞ’I BİTİRECEĞİZ

Bu arada biz de Sayın Trump’la yaptığımız görüşme çerçevesinde, Suriye’de halen varlığını sürdürdüğü söylenen DEAŞ unsurlarını etkisiz hale getirmeye yönelik operasyonların planları üzerinde çalışıyoruz, çalışacağız. Bir başka ifadeyle önümüzdeki aylarda, Suriye sahasında hem PKK, PYD ve unsurlarını hem de DEAŞ kalıntılarını ortadan kaldıracak bir harekât tarzı izleyeceğiz. Bunun bilinmesi lazım. Terör örgütlerine karşı en başından beri, ilkeli bir tutum içinde olan Türkiye’ye zaten başka türlü davranmak da yakışmaz.”

ASALAK GİBİ YAPIŞAN ELİTLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün akşam düzenlenen “Necip Fazıl Ödülleri” töreninde yaptığı konuşmada ise şunları söyledi: “Eserin özgünlüğünden ziyade ideolojisine bakan, yazarın kimliğini eserinin önüne koyan bir kesim, tekellerine aldığı bu alanda kendi hizipleri, kendi küçük grupları dışında hiç kimseye hayat hakkı tanımamıştır. Millete tepeden bakan, kendi insanını hor, hakir gören, kaymağını yedikleri bu ülkeye adeta asalak gibi yapışan elitler, Türkiye’nin kültür hayatının çoraklaşmasının da başlıca müsebbipleridir.”