Oluşturulma Tarihi: Ağustos 28, 2009 00:00
Hz. Muhammed (s.a.v.) ilk üç yıl boyunca çevresindeki insanları gizlice ıslam’a davet etti. Önce Müslümanlığı çok güvendiği akrabalarına ve kedisine yakın kişilere anlattı. Ve bu üç yıl içinde sadece 30 kişi ıslam’la şereflendi...
Kuraklıktan çatlayan toprağın yağmuru özlediği gibi insanlar gördükleri zulümden dolayı bir kurtarıcı bekliyorlardı. Bir rehber istiyorlardı. Peygamber Efendimiz ilk daveti eşine, sonra evlatlığı Haris’e oğlu Zeyd’e ve Hz. Ali’ye yaptı. Onlar Müslüman oldular...
Hz. Ebubekir de Peygamber Efendimizin en yakın dostuydu. Kureyş Kabilesi’nin de ileri gelenlerindendi. Mekke’de büyük bir itibarı vardı.
Zengin ve dürüst bir tüccardı, ticaretle uğraşıyordu.
Paygamberimiz ona Müslümanlığı anlattı ve kendisini ıslam’a davet etti. Hz. Ebubekir hiç tereddüd etmeden kelim-i şahadet getirip Müslüman oldu.
Cehalet devrinde insanlar putlara tapıyorlardı ancak tek Tanrı’ya inananlar az da olsa vardı. Hz. Ebubekir, Müslüman olmadan önce hiçbir zaman putlara tapmadı. Herkes içki alemlerinde çığrından çıkarken, çılgınlıklar yaparken Hz. Ebubekir bu tür davranışlardan hep uzakta kalmıştı. Bu nedenle seve seve Müslüman oldu...
Bu Hz. Peygamberimiz için büyük bir destek anlamına geliyordu. Artık insanları ıslam’a davet için Hz. Ebubekir de çalışıyordu. Ve Mekke’nin ileri gelenlerinden Affan oğlu Osman, Avf oğlu Abdurrahman, Ebu Vakkas oğlu Sa’d, Avam oğlu Zübeyr, Ubeydullah oğlu Talha da Müslümanlığı kabul ettiler...
Hz. Hatice’den sonra Müslüman olan bu 8 kişiye “ılk Müslümanlar” denilir...
O devirde insanlar köle satın alıyor, onlara eziyet ediyor ve sonra da satıyorlardı. Yani insanlar para ile alınıp satılıyordu. Oysa ıslam’da kula kulluk yoktu...
Zeyd de kölelerden biriydi. Küçük yaşta esir edilmiş ve köle olarak satılmıştı.
Hz. Hatice, Peygamber efendimizle evlendikten sonra Zeyd’i satın alıp Peygamberimize hediye etti. Zeyd’in babası her tarafta oğlunu arıyordu. Sonunda Zeyd’i Peygamber Efendimizin yanında buldu.
Peygamber Efendimiz de baba ile oğlun buluşmasına tanık oldu ve Zeyd’i azad etti. Babası ile istediği zaman gidebileceğini belirtti.
Fakat Zeyd gitmedi: “Artık babam da sensin, annem de...” diyerek Peygamberimizin yanında kaldı. Peygamberimiz de Zeyd’i evlat edindi. Kuran’ı Kerim’de adı açık olarak geçen tek sahabi Zeyd’dir.
Peygamberimiz evlatlığı Zeyd’i Ümmü Eymen’le evlendirdi ve bu evlilikten ilerde büyük bir komutan olacak olan Üsame dünyaya geldi... Babası Zeyd ise Mute Savaşı’nda şehid oldu...
Peyamberimize inen ilk ve ikinci vahiylerden sonra ıslama davet başlamıştı... ıbadetler evlerde yapılıyordu...
Peygamberliğin 4. yılında davetin açıkça yapılması emri geldi ...
Ve artık bu kutsal dinin varlığını herkes öğrenecek, insanlık zulümden, cahillikten kurtulacaktı...
Allah’u Teala şöyle buyuruyordu:
“Sana emrolunan şeyi açıkca ortaya koy, müşriklere aldırma”. (el-Hicr Sûresi, 94)
Bu emirden sonra Peygamber Efendimiz de ıslam’ı açık açık anlatmaya başlamıştı ve insanları Müslüman olmaya çağırıyordu:
“El-Emin” olarak tanınan, bilinen Hz. Muhammed (s.a.v.) Harem’i şerif’te yüksekçe bir yere çıkıp şu ayeti okuyordu:
“Ey insanlar şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülk (ve haimiyetine) sahip ve kendinden başka hiç bir tanrı olmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın sizin hepinize gönderdiği Peygamberiyim. O halde Allah’a, ümmi nebiy olan Rasûlune -ki O’da Allah’a ve O’nun sözlerine inanmıştır,- iman edin, O’na uyun ki doğru yolu bulmuş olasınız...” (el-A’raf Sûresi, 158)
ışte davet buydu...
şimdi insanların ona daha çok ihtiyacı vardı. Bu nedenle halkla daha kolay temas edebilmek, iç içe olabilmek için Peygamberimiz kendi evinden Erkam’ın evine taşındı. Safa ve Merve arasında işler bir yerdeydi taşındığı ev. Bir çok kimse bu evde ıslam’la tanıştı, müsülman oldu. Bu nedenle Erkam’ın evine daha sonra “Dar-ı ıslam” denilecekti...
Sıra yakın akrabaların ıslama davetine gelmişti... Artık gizli, saklı hiçbir şey kalmamıştı. Tabi Kureyş de kaynamaya başlamış, neler oluyor şeklinde konuşmalar birilerini çok rahatsız etmişti...
Yalan söylemeyin
İhtİyar bir adam, etrafındakilere hükmünü sürdürebilmek için atıp tutuyor ve aklına her ne gelirse “Peygamberimiz dedi ki...” şeklinde söylemleriyle insanları korkutuyordu. Oysa bu tür uyduruk sözler asla söylenmemişti...
ıçeriye hiç tanımadığı biri girdi. Ve ihtiyar hala uydurmaya devam ediyordu. ıçeriye giren kişi bir din bilginiydi. Seyahat ediyordu ve hava da çok soğuktu. Bu nedenle ihtiyarın evine sığınmıştı. Ama adamın durmadan hadis uydurduğunu görünce kendisini ikaz etti ve şu hadisi aktardı:
“Hz. Ali (r.a.) anlatıyor: Resülullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Benim hakkımda yalan söylemeyin. Zira benim üzerime yalan uyduran cehenneme girer.”
(Buhari, ılm 38; Müslim, Mukaddime 1, Tirmizi, ılm 8, )
Kısaca özetlersek uydurduğunuz şey, iyi de olsa kötü de olsa eğer peygamberimiz söylememişse bunun vebali çok büyüktür. Bu nedenle sözlerinize dikkat edin...
Hz. Ali 10 yaşındaydı
ıslam’da imandan sonra ilk ibadet namaz kılmaktır. Peygamberimize El Müdessir Suresi’nin ikinci ayeti inince Mekke’nin üst yanında bir vadide Cebrail (a.s.) Peygamberimize öğretmek için abdest almıştır. Sonra mamaz kılmış ve namazı da öğretmiştir.
Peygamber efendimiz eve dönünce öğrendiklerini Hz. Hatice’ye öğretmiş ve o da namaz kılmaya başlamıştır...
Yani kendisinden sonra ilk namaz kılan kişie Hz. Hatice, daha sonra evlatlığı Harise oğlu Zeyd ve Hz. Ali Müslüman oldular...
Ebu Talib, Hz. Muhammed (sav)’i, 8 yaşından 25 yaşına kadar evinde barındırmış O’nu öz çocuklarından daha çok sevmişti. Evliliğinden sonra Hz. Muhammed (sav), eşi Hz. Hatice’nin evine geçmiş ve maddi bakımdan refaha kavuşmuştu. Ebu Talib’in ailesi ise kalabalıktı. Peygamberimiz (sav) amcasının sıkıntısının biraz azalması için 5 yaşından itibaren Ali’yi yanına almıştı. Bu yüzden Ali, Hz. Peygamber ’in (sav) yanında kalıyordu.
Hz. Ali, Peygamberimiz (sav) ile Hz. Hatice’yi namaz kılarken görünce, bunun ne olduğunu sordu. Peygamber Efendimiz, O’na Müslümanlığı anlattı. O da Müslümanlığı kabul etti. Bu esnada Hz. Ali henüz on yaşlarında bir çocuktu.
Yolcu oruç tutar mı?
Yolculuk sırasında oruç tutmak gerekiyor mu, gerekmiyor mu? Bu konu Kuran’ı Kerim’de açıkça anlatılmaktadır. Din alimleri de bu konuyu defalarca yanıtlamışlardır. Bir kere daha aktarmakta yarar görüyoruz...
Kur’an- Kerim’de Allah’u Teala şöyle buyuruyor: “Ey inanlar, Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de farz kılındı. ıçinizde hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir.”
Gece niyetlenenler, gündüz yolculuğa çıkarsa orucunu bozabilir, tamamlayabilir. Geceden niyetlendiniz ve oruç tutmaya karar verdiniz ancak gündüz yolculuğa çıkmak zorunda kaldınız. Zorluk çekerseniz orucunuzu bozabilirsiniz. Hz. Peygamberimiz Mekke’nin fethi için sefere çıktığında oruçluydu. Kedid denilen yere geldiğinde orucunu bozdu. Bu uygulama sefere çıkınca orucun bozulabileceğini göstermektedir.
SORU-YANIT
SORU:Yeryüzündeki ilk ibadet edilen mescid hangisidir ve kim tarafından yapılmıştır?
YANIT: Kabe’dir. Hz. ıbrahim ve oğlu Hz. ısmail tarafından Allah’ın emriyle yapılmıştır.
SORU: Peki ikinci mescid hangisidir ve kim tarafından yapılmıştır?
YANIT: Mescid-i Aksa’dır. Hz. Yakup tarafından yapılmıştır.
SORU:ıspanya’da kurulan Müslüman devletin adı nedir?
YANIT: Endülüs Emevi Devleti’dir.
Bir ayet
“Ey iman edenler! ıçinde ne bir alışveriş ne bir dostluk ne de (Allah’ın izni olmadıkça) bir şefaat bulunmayan kıyamet günü gelip çatmadan önce, rızıklandırdığımız şeylerden Allah yolunda cömertçe sarf edin. Küfran-ı nimet içinde olanlar zalimlerin tâ kendileridir.” (Bakara, 254)
Bir mani
Davulun içi pekmez,
Çalarım fakat ötmez.
Bir bahşiş vermezseniz,
Davulcu buradan gitmez