Daphne BARAK / Dublin
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2002 20:07
Tarih, 11 Eylül 2002. İrlanda saatine göre öğleden sonra 1:20, New York saatine göre sabah:8.20. İlk uçağın New York'taki ikiz Kuleler’e çarpıp dünyayı değiştirmesinden tam bir yıl sonra Bono ile onun küçük stüdyosunda oturmuş, bir TV söyleşisini banda almaya hazırlanırken sohbet ediyoruz. Güzel ve güneşli bir gün. Rock yıldızı siz New York'ta mıydınız diye soruyor, evet, diyorum.
Ya siz? ‘‘Venedik sokaklarında aylak aylak dolaşıyordum. Yolumu kaybettim. Kaybolunca, The American isimli bir otele girdim. İnsanlar lobideki TV alıcısına sanki yapışmış gibiydiler. Kuleler yıkılırken, elleriyle işaret edip, şuraya bak, diye bağırdılar’’.
Bono yumuşak bir tavırla konuşuyor. Espri gücü fazla olduğu için de aradaki buzları hemen eritmeyi başarıyor. O kadar çok sayıda müzik ödülü kazanmış ve aynı zamanda yardım ve politik faaliyetleriyle tanınmış bir ünlü sanatçıdan çok farklı görünüyor. Fransa Devlet Başkanı Jacques Chirac, onunla tanışmıştı. Amerika’nın Hazine Bakanı Paul O'Neill onunla birlikte Afrika'da tam 10 gün geçirdi. Hálá ABD eski başkanı Bill Clinton ile gezip tozuyor. Hepsini de seviyor.
Güzel sesi nedeniyle ortaokul arkadaşı Luggi tarafından ‘‘Bono Vox’’ takma adı verilen sanatçı U2 topluluğunun sözcüsü ve şarkı yazarı. Hem de gitar çalamamasına ve tek bir melodiyi aklında tutamamasına rağmen. O halde nasıl bu kadar zirveye çıktı? Sevimli kişilik de diyebilirsiniz. Söyleşimiz sırasında ben ona karşı içten bir yakınlık hissettim.
Söyleşi yapmaktan hoşlanmıyorsunuz. Peki söyleşinin başlamasına bir kaç saniye kala kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
- Parıldamaya çalışıyorum. Belki de biraz cila gerekli.
Siz sadece bir müzisyen değilsiniz, aynı zamanda devlet başkanları ve politikacılarla da biraraya geliyorsunuz.
- Ben her şeye burnunu sokan biriyim. Muhalif kategorilere giren şeylerden hoşlanırım. Felsefe, politika ve entelektüel merakla karıştırılmış şeyleri severim, mikserlere bayılırım.
Nasıl yani?
- Bilirsiniz İrlanda'da konuşamayacağınız iki konu din ve politikadır. Ama İrlandalılar sadece bu iki konuyu tartışırlar ve bu konular hakkında söyleyecekleri çok şey vardır. İşte bu yüzden başımız hep derde girer. Çünkü, fikirlerimizin başkalarınınkiler kadar değerli olduğuna inanmak gibi kibirli bir tutumumuz vardır. Eğer etkileyici bir araç bulursak bunu kullanırız. Benim U2'm var. Bu, oldukça çok ses veren bir araç. Aynı zamanda İrlandalıların Afrika kökenli Amerikalılarla ortak yanları var. Geçmişin anıları, açlık ve de sıkıntılı dönemler
Ne demek istiyorsunuz?
- Afrikalı Amerikalılarla, İrlandalı Amerikalılar birbirine benzer diyorum. Çünkü 19. yüzyılın ortalarında İrlanda'da, Afrika'dakiyle aynı ölçüde büyük bir açlık yaşandı. İrlanda'nın nüfusu sekiz milyondan dört milyona düştü. Belki Martin Scorsese'nin ‘‘Gangs of New York’’ filminde de görmüşsünüzdür, 100 yıl kadar önce bizler masa üzerindeki ekmek kırıntıları uğruna dövüşüyorduk. Geçmişte iki tarafın yaşadığı zulüm ve cefanın ortak anıları var. Bu yüzden de büyük bedellere malolan, özgürlük için mücadele arzumuz var.
ŞÖHRET ÇOK APTALCAAfrika’dan söz açılmışken, oradaki sorunlar için çok büyük yardım çalışmaları yaptınız. Bizi hangi konuda eğitmeye çalışıyorsunuz?
- Afrika’nın sorunlarının çok basit olduklarını ya da bir gecede çözümlenebileceklerini sanmıyorum. Rüşvet, doğal felaketler... Ama orada AIDS'den ölen insanlar var. Sizin ve benim batıda kolayca elde edebileceğimiz AIDS ilaçlarını satın almak için verebilecekleri bir dolarları bile yok. Ayrıca, kirli sulardan kaynaklanan hastalıklar yüzünden ölen yüz binlerce çocuk var. Bunlar gelişmiş dünyanın insanları olarak bizim küçük bağışlarla çözümleyebileceğimiz problemler.
Neleri başardığınıza inanıyorsunuz?
- Pop, rock ve
sinema yıldızlarının bir görevi de kamuoyunu bilinçlendirmektir. Fakat bunu başarabildiğimizi sanmıyorum. En budalaca neden, para yüzünden, milyonlarca insanın öldüğünü dünyaya anlatamıyoruz. Washington'a gidip kapıları çaldım. En azından benim neden sözettiğimi anlayan yetkili politikacılarla diyalog kurdum.
Müziğinizi yaratırken de aynı kaygılar içinde misiniz?
- Ya öylesinizdir ya da değilsinizdir. Ve dünyadaki en başarılı kişilerin bazıları dünyanın sorunlarına karşı son derece kayıtsızdırlar. Aç çoğunlukla şımarık azınlığın yan yana bulunması benim için çok garip bir şey. Beni 21. yüzyıl yaşamının hangi cilvesi üne itmiş olursa olsun bir görevim var ve ben bir projektörüm. Söhret çok aptalca, bir şeyler yapmak çok daha iyi.
Size sosyal aktivist diyebilir miyim?
- Ben bir söz yazarı ve şarkıcıyım. Pek çok insanın yapacağı şeyleri yapıyorum, bunu sosyal aktivistlik olarak tanımlamazdım. Ben buna vatandaş olmak diyorum. Sokağın öte yanında yerde yatan birini gören pek çok insan yardımına koşar. Yolun öte yanı, dünyanın öte yanı olabilir. Ve bizim oraya gitme şansımız var
Sizce hayattaki en önemli şey nedir?
- Aşk tabii ki ve özgürlük ve mizah.
AİLE VE ARKADAŞLIKSağlam bir aile hayatını korumak konusunda sıradışısınız: Aynı eş ve üç çocuk.
- Bir gün yakın arkadaşım Quincy Jones'u Karım Ali'yle birlikte evinde ziyaret ettiğimizde onu çocuklarıyla birlikte oynarken gördüm. Bizim çocuğumuz yoktu. Çocuklarım olsaydı ben de evimden dışarı çıkmayı istemezdim, diye düşündüm. Bir ay sonra Ali hamileydi. Bunun nasıl olduğunu bilmiyorum.
Yaşam tarzınızı değiştirdiniz mi?
- İtiraf etmeliyim ki değiştiremedim. Pek çok arkadaşım boşandı ve eminim bunu yaşamak çocuklar için çok zordu. Umarım kendimi ve tabii çocuklarımı bundan koruyabilirim.
NE ZAMAN ÇOK ORTALIKTA OLSAM WEB SİTEMİZ ŞİKAYETLERLE DOLUYOR
Dinleyicilerimin benden ne beklediğini biliyorum. Ben bir şöhret olmak istemem. Ne zaman çok fazla ortalıkta olsam web sitemiz şikayetlerle doluyor. Sorun, bunu akıllıca dengeleyebilmek. Evet, bir davayı gündeme getirebilmek için biraz reklama ihtiyacım var. Diğer taraftan iyilik yapmaya çalışan bir şöhret gibi davranamam. Kameralar bazen faaliyetin inandırıcılığını yok edebiliyor. En önemli şey işi yapmak. Ve sonra da, akıllı bir tutum içine girmek.
BİR KONUŞMA TURU DÜŞÜNÜYORUM
Bu yılın sonundan önce özel bir şey yapmak istiyorum. Belki bir konuşma turu. Afrika'da sadece AIDS'le ilgili değil, diğer hastalıkları da kapsayacak. Bildiğiniz gibi orada insanlar kirli sular yüzünden ölüyorlar. Fakat bu doğru kişilerle olmalı. Acaba Bill Gates olabilir mi?
AMERİKA ADA GİBİ DAVRANIYORDU BENCE ARTIK BU DEĞİŞMEK ÜZERE
11 Eylül'den birkaç gün sonra Amerikalılar ruh halleri üzerinde kayıplar kadar önemli etkiler yaratabilecek başka bir şok yaşadı. Bu Jakarta ve İslamabad'da ikiz kulelerin toza dönüşmesini atlayıp, zıplayarak kutlayan insanları izlemenin şokuydu. Sanırım Amerikalılar şöyle düşündüler: Biz dünyada nasıl bu kadar büyük bir kin yarattık ve dahası yarattık mı? Kanımca, tabii ki böyle bir şey yaratmadılar ama Amerika özellikle gelişmekte olan ülkelere kendini tanıtmada çok iyi değildi. Bence hálá da bunu bilmiyorlar. Onlar Avrupa'yı özgürlüğüne kavuşturdular ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden inşa ettiler. Amerika hem ülke hem de halk olarak bu ruh zenginliğine sahip. Ancak yıllar geçtikçe, milli gelirin daha daha az bir kısmını yabancılara destek olarak verdiler. Böyle yaparak bir hata yaptılar, bunu yapmamalıydılar. Amerikalıların ırkçı olduğunu asla düşünmüyorum. Irkçılıkları başkalarından daha fazla değil. Bence Amerika dünyanın geri kalanıyla yeterince ilgili değildi ve buna ihtiyacı yoktu. Ada gibi davranan bir kıtaydı ve bence bu değişmek üzere.
Türkiye'deki değişime bizzat bakmalıyım
Türkiye'yi insan hakları konusunda eleştiriyordunuz? Türkiye son günlerde bu konuda ilerleme kaydetti. Takip ediyor musunuz?
- Çok ilginç. Kulağa hoş geliyor. Buna kişisel olarak bakmalıyım.
Ziyaret ederek mi?
- Belki. Sorunum zaman.