ABUK - 2 Zap'ta yakında 'Gazeteciler Geçidi' diye bir yer olursa, orada ben varım."Bu sefer, yüksek müsaadelerinizle, çok sevdiÄŸim mesleÄŸime torpil geçeceÄŸim.

Güncelleme Tarihi:

ABUK - 2 Zapta yakında Gazeteciler Geçidi diye bir yer olursa, orada ben varım.Bu sefer, yüksek müsaadelerinizle, çok sevdiğim mesleğime torpil geçeceğim.
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 02, 2000 00:00

ABUK - 2 Zap'ta yakında 'Gazeteciler Geçidi' diye bir yer olursa, orada ben varım."Bu sefer, yüksek müsaadelerinizle, çok sevdiÄŸim mesleÄŸime torpil geçeceÄŸim. Aslında, hiç de haddim olmayarak çektiÄŸim bu kıyak, Bâb-ı Âli'nin en kıvrak "kalemşör"lerinden Halit Çapın'ın aziz hatırasını yâd etmek için. Sevgili Âzer Bortaçina yıllarca omuz omuza çalıştığı ustasını, hüngür aÄŸlayarak kaleme aldığı "post mortem" röportajında bu vazifeyi en âlâsından edâ etmiÅŸ zaten.Benim derdim, sizi aÄŸlatmak deÄŸil. Halit Çapın'ın nâm-ı diÄŸer, (Tek kollu Hemingway), baÅŸa çıkılmaz muzipliÄŸini yansıtan bir anektodunu yansıtmak.Efendim, sene 1969... Milliyet Gazetesi Zap'a köprü yapılması için bir kampanya açar. Ossaat, Kuzgun Acar ile beraber -bittibii- Halit Çapın Ustamız düşer yollara. Yollar biraz zorludur, köylerde konaklanılır, acele tarafından bitlenilir. Hali arazideki -güya- helalarda maslahatı kaptırmamak için, sürpriz yılanlara karşı mücadele verilir. Bir gün, gene, günlük yazısını gazeteye yolladıktan sonra, Van'dan çadırgâh kurdukları yere, minibüsle dönerken ÅŸoför anlatmaya baÅŸlar:"Abey, bu Hâkimler Geçidi, bu Öğretmenler Geçidi, bu Astsubaylar Geçidi..." Daha böyle ÅŸoför sıralaya dursun, Çapın içinden, (Helal olsun, ahaliye bak. Hâkimlere, öğretmenlere, astsubaylara, yüzbaşılara saygılarından geçit kurmuÅŸlar.) diye düşünür. Düşünür de, Gazeteci ya, merak etmese olmaz, her ÅŸeyi eÅŸelemese asla ve kat'a rahat duramaz. Åžoföre hemen, 'Peki, kimin aklına gelmiÅŸ?' diye sorar. Åžoför gayet sakin cevap verir: 'Bey, o Hâkimler Geçidi'nde bir jip uçtu, beÅŸ hâkim öldü; orada Öğretmenler Geçidi'nde 10 öğretmen gitti, oradan..."Çapın, çadırgâha dönüşte derhal ÅŸerbetli bir yazı döşenir ve de noktayı koyar:"Zap'ta yakında 'Gazeteciler Geçidi' diye bir yer olursa, orada ben varım."Åžimdi, burada ABUK olan ne? Geçitlere illaki birileri telef olduktan sonra -hem de pek hamasi- isimler vermek mi? O insanları ölmeden önce hatırlasak çatlarız sanki. Gazetecilerin izleyen senelerdeki kaderi de aynı olmadı mı? BaÅŸta, Halit Çapın'ı, henüz sekiz aylık bebeÄŸini doyasıya öpüp koklayamadan Zap'a gönderen Abdi Ä°pekçi olmak üzere, tüm ustalarımızı acılarla yitirdik. Sonra, birtakım caddelere isim olduk. Åžoförün tüm bunları pek normalmiÅŸ gibi anlatması da sinir bozucu. ABUK.Ä°yisi mi, biz yazılarımızı yazalım. Cadde ve sokaklara da isim olmayalım.- "Ä°ki saat kapıda bekledim, açan olmadı. Neredesin?"Yani, el insaf!... En önde gelen, "Büyük Türk Yalanları"ndan biri. Balkonda çamaşır asıyorumdur ya da kazara TV'nin sesi biraz yüksek volümde seyrediyordur. Anında -kör talih ya!- birisi kapıda belirmiÅŸtir. Hem YALAn, hem ABUK; kiÅŸi sahiden iki saat beklese, ben tek parça kalamayacağım gibi, bu satırların yazarı da olamazdım.- "Bütün gece gözüme uyku girmedi!"Hey Tanrım!... Kaldı mı öyle gerçek aÅŸklar? Yemeden içmeden kesilip uykular kaçacak, sevda acısı ile mutlu olunacak? Ana babaların bile, günümüzde, çocukları için uykusuz falan kaldığına inanamıyorum, artık. Bir tek, "Dün gece gözümü uyku tutmadı" derse, canım sevgilime inanırım. Gerisi yalan.- "Allah yürü ya kulum dedi. Ben de arabamı sattım..."YORUMSUZ...- "Katolik Kilisesi'nin 94. 'Günah' Çıkarışı!??Papa Jean Paul II, son Ä°srail ziyaretinde, ıkındı sıkındı, pek zorlandı, ama sonunda pes etti. Vatikan'ın, II. Dünya Savaşı sırasında, Yahudiler'e karşı sergilediÄŸi katı tutumdan ötürü üzgün olduÄŸunu söyledi.KardeÅŸim, bir Ä°talyan, tabii ki gene meraklı bir gazeteci, hiç üşenmemiÅŸ Papaların evvelce kaç özür dilediÄŸini araÅŸtırmış. Tam 93 vak'a saptamış! Vallahi ben ve Halit Kakınç, Luigi Accottoli'nin yalancısıyız. Papa'nın görev yılları 21'i geçtiÄŸi halde, aklının yeni başına geliÅŸine gülsek mi? Ä°nsanlık âleminden 94 defa -hem de, en ağır insanlık suçları nedeniyle, affedilmeyi dileyen bir kiliseye baÄŸlı olduklarına, iman ettiklerine göre, yüzlerce milyon, belki de milyarlarca Katolik için, iÅŸi gücü bırakıp aÄŸlasak mı?- "Mail Büyükerman diÅŸlerini yaptırıyor!"Malum renkli ÅŸahsiyetimiz. CumhurbaÅŸkanlığı'na adaylığını koyduÄŸu için afaroz edilmesine ramak kala DSP'den istifa eden. "Atatürk sesli" Mail, meclis turlarında, diÅŸleri 32 tekmili birden gülümserse, ÅŸansının artacağını düşünüyor besbelli.Ä°ki ABUK. Sayın Büyükerman, hayır iÅŸleri ile meÅŸgul iken, herkesin onu sevmesi pek doÄŸal. Ama, üyelerinin en tabii ihtiyaçlarını giderken karı-koca liderlerinden izin istediÄŸini bilmiyor olabilir miydi? En fenası diÅŸ hikâyesi. DiÅŸ tamiri ile tur baÄŸlantısı, kelek mi kelek.- "Yeni sevgilisi Videocu."Gene bir haber baÅŸlığı. Monica Lewinsky kendine bir sevgili bulmuÅŸ. Hep beraber, gözümüz aydın! Oh be... Hayatını video çekimleriyle kazanan Mick Reaad adlı genç adam, umarım, kiminle dans ettiÄŸinin farkındadır. Neyse, o, onun sorunu. Ben artık ÅŸu meÅŸum oral seks öykülerinin detaylarına vakıf olma azabından kurtulacağıma seviniyorum. Bizim Billy'nin, iÅŸsiz kaldığında uslu uslu arabasını yıkarken gösteren klibi çok daha eÄŸlenceli. Ä°yi de, ABUK ne, diyeceksiniz. Zekâ fukarası bendenizin Monica sevgili buldu diye sevinmesi. Allah sizi inandırsın, üzerimden büyüüüük bir yük kalktı!- "Meclisin haysiyetini zedeleyici olmuÅŸtur."Bir milletvekilinin (ismi lazım deÄŸil) "Töre Vak'ası"na iliÅŸkin yorumu. Ä°ÅŸ Meclis'in bahçesinde töre (yoksa, düpedüz "terör" müydü?) estirmeye varana kadar neredeydiniz be adamlar? Hangi iÅŸte vakur davrandınız da "haysiyet" kelimesini aÄŸzınıza alabiliyorsunuz? Sokaktan geçen herhangi birini çevirip sorun, meclis hakkında neler düşündüklerini. Ağızlarından dökülecek küfürleri yazmaya -vallahi- aile terbiyem müsaade etmez. Haydi oradan! Hiç varolmayan bir ÅŸey nasıl zedelenebilir ki?- "Ertesi sabah gazetelere baktım. Hayret ettim. ArkadaÅŸlar o geç saatte haberi nasıl da toparlamışlar."Sayın BaÅŸbakanımız Bülent Ecevit konuÅŸuyor. BeÅŸ parti liderinin, uzun saatler sonra, askerlik hatırası çektirir gibi sıralanıp Ahmet Necdet Sezer'i cumhurbaÅŸkanı adayı ilan ettikleri geceyi kastediyor. Bu sözü bizim mahalle kasabı sarfetse canım yanmayacak. Ecevit kendisi de gazeteci, ne çabuk unutmuÅŸ. GazeteciliÄŸin ne zaman saati oldu? Ne zaman geç kalmak gibi mazeretlere sığınabildik? Sayın Ecevit bilmiyor mu, tüm sayfalar halledilmiÅŸtir; ilk sayfa ana manÅŸet için bekletilir. Günümüzün teknolojisi ile her ÅŸey daha da kolay.Sevgili meslektaşım, Sayın BaÅŸbakanım, sen hiç tatlı canını üzme. Biz gazeteciler ÅŸipÅŸak hallederiz alimallah!- "Peyami. Hırpalama kendini. Bizimkiler de yapar. Atla deve deÄŸil ya!..."Telsim reklamında, rakip firmanın baÅŸarılarını görünce, nazik bir yerinden fitil almışcasına tepinen kocayı, ÅŸaÅŸkın karısı sakinleÅŸtirmeye çalışıyor. 'Atla deve deÄŸil ya...' ne demek? Bu deyimin süratle gözden geçirilmesi ÅŸart. Tüm hayvansever ve hayvan hakları örgütlerini eyleme davet ediyorum. Atalarımız, 'At, silah, avrat' demiyor muydu? Deve kadar hayırlı bir hayvan var mı? Çölde bir kayboluverin de görün bakalım neler oluyor?- "Kaçırmışsa kaçırmış... N'apiim yani?"Heyecanlı bir gazete haberi. ANAP'lı belediye baÅŸkanı, 4 çocuk babası bir genç kızı kaçırmış. 37 yaşındaki belediye baÅŸkanımız, 21 yaşındaki hanım kızımızı bir düğünde görmüş, güzelliÄŸiyle tanınan Sultan'a abayı yakmış. Evlilik ve yaÅŸ farkı gibi olumsuzluklara çare olarak "kaçma"ya baÅŸvurulur. Kız yuvadan uçar, babası da belediye baÅŸkanı aleyhinde ihbarda bulunur. Ancak, firariler ortaya çıkmıyor, sadece mesaj teatisi var. "Davadan vazgeç. Kızını prensesler gibi yaÅŸatayım."Manzarayı bir düşünün. Sultan'ın çalıştığı avukat bürosundaki koltuÄŸu boÅŸ. Orası kolay dolar, sekreterden bol ne var? VatandaÅŸ icraat bekliyor. Ancak, belediye baÅŸkanının koltuÄŸu boÅŸ ve de "icraat" farklı alanda tecelli etmiÅŸ. Seçim yenilemek lazım, vs, vs.En ABUK olan, baÅŸkanın hanımı. Güler Hanım olay hakkındaki görüşleri sorulduÄŸunda, önce konuÅŸmak istemediÄŸini söylemiÅŸ. Çok sıkıştırılınca da kestirip atmış: "Kaçırmışsa kaçırmış... Ne diyeyim..." Tanrı aÅŸkına, aldatılan bir kadının en söyleyeceÄŸi ÅŸey deÄŸil midir bu?- "Verelim de kurtulalım..."18 Nisan seçimleri... Resmi ikametgahım Yeniköy'de olduÄŸundan, seçim sandığım da Yeniköy Ä°lkokulu'nda. Dahası, Tansu Çiller ile her seçimde aynı sandıkta oy vermek gibi talihsizliÄŸe uÄŸruyorum. Hanımefendinin yanında beÅŸuÅŸ çehreli eÅŸi ile, hangi emniyet tedbirleriyle sandığa sevkedilip sonra da, yüzlerce hatun öpüşmesi ve çocuk başı okÅŸama seanslarından sonra, üç adım uzaktaki yalısına nasıl uÄŸurlandığını seyretmek ilginç.Daha ilginci, son seçimde oldu. Hava şıngır mıngır. Bendeniz Küçüksu'dan yola revan oldum: BoÄŸaz'a bir defa daha hayran olup Beykoz moturunda da denizin kokusunu ciÄŸerlerime çektim. Ancak, benim sırtımda yumurta küfesi yok. Çocuklarını bırakacak yeri olmayan -zira, o gün herkes bir yerlerde oy kullanıyor- genç çiftler, sandık başına maaile gelmiÅŸler. Ä°lk beÅŸ dakikadan sonra ufaklıklar viyaklamaya baÅŸlayınca, çoÄŸu zaman koca sırada nöbetçi bırakılıyor. Anne çocuklarla bahçe turuna çıkıyor. İçerde hava sıcak, boÄŸucu. Kuyruklar da uzun. Ben de uyanıklık edip benden önceki "koca"yı ayarladım ve kendimi dışarı attım. Ohhhh, dünya varmış. Ne eziyet be... Millet otuz sene evvel ABD'de bir tek kuÅŸa basıyordu.Bahçedeki tüm anneler "Öff..." ve "Pöfff..."leri oynuyor. Çocuklar da, "Åžu hamburgeri ne zaman yiyeceÄŸiz?" telaşında.Sonunda, en yakınımdaki genç hanım patladı:"Yetti gayrı. Verelim de kurtulalım."O an başımı kaldırıp hanıma baktım. Nazarlarımda, "Ne vereceÄŸiz?" sorusu. Sadece bakıştık, yorum yapmadık.- "Bir sıfırın ne ehemmiyeti var."Halis Toprak ile eÅŸi AyÅŸe Toprak'ın boÅŸanma davası dünya hukuk literatüründeki mümtaz yerini mutlaka alacak. Hiç merak etmeyiniz. Bir kerem, dünyada ÅŸimdiye kadar iÅŸitilmedik bir rakamdı (5 trilyon.) Tabii, 35 yıllık sadakatim ve sayısı belirsiz doÄŸumun, çocuk yetiÅŸtirmenin bedeli olarak. Aslında, AyÅŸe Toprak bu parayı ÅŸan olsun diye istedi. Kendince haklı olabilir. Halis AÄŸa parasına pek güveniyor, bu yüzden de sabahları uyandığında aynaya iltifat etmiyor, galiba...Sarıyer 1.Asliye Mahkemesi, son duruÅŸmada, Halis Toprak'ın 5 trilyon yerine 540 milyon tazminat ödemesine karar verdi. Bir gazetemiz de alay için, "Bir Sıfırın Ne Önemi Var" diye manÅŸet atmış.Sahiden, ne önemi var? Ä°stanbul-Ankara uçak bileti 500 milyon ise, at sıfırı, olsun 50 milyon, bu iyi. Benim maaşım 500 milyon iken at sıfırı, kaldık mı 50 milyona" Telefon parasını ancak öder bu para, resmen facia. Yaşın varmış 50'ye, at bir sıfır, kaldı 5. Burada pek emin deÄŸilim: Kimisi hemen çocuk olmak ister, kimi de bir anda küçümencik kalmaya ayak uyduramaz. Bu sıfır atma hikâyesi azıcık karışık...Halis AÄŸa davasında ABUK olan, hiçbir konuda kusur bulamadığı eÅŸinin istediÄŸi parayı, sırf parasına güvenerek vermekten kaçınması. EÅŸine, çocuklarına, yanında gezdirdiÄŸi genç hanıma (Bu hanım, aynı adamın ileride kendisine nasıl davranacağını umuyor, acaba?) ve de elaleme rezil olduÄŸu yanına kâr kalacak.- "Yeterince fazla konuÅŸtum."Bahar gelmiÅŸ... Çayır çimen yemyeÅŸil, gelincikler, papatyalar her yanı sarmış... Delikanlı baharın heyecanı ile kapmış sevgilisini kırlara koÅŸmuÅŸ. Bir aÄŸacın altında oturuyorlar. Epeyi bir zaman geçip de çocuk hiç konuÅŸmayınca, genç kız, "Niçin konuÅŸmuyorsun? Bir ÅŸey söylesene..." Delikanlı az daha durmuÅŸ, sonra sormuÅŸ: "Benimle evlenir misin?" Cevap hazır: "Evet!" Sonra, iyice derin bir sessizlik. Kızcağız merakla soruyor: "Niye sustun tekrar? KonuÅŸsana sevgilim." Delikanlı mahzun: "Yeterince fazla konuÅŸtum."YORUMSUZ...Jülide ERGÃœDER - 2 Haziran 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!