Güncelleme Tarihi:
Abraham Lincoln, Amerika’nın büyük değişimlerden geçtiği bir dönemde yaşamıştı. Politik, sosyal, ekonomik ve teknolojik alanda durmaksızın yaşanan gelişmeler ülkeyi hızla değiştirmekte, ama bunun yanı sıra çatışan çıkarlar nedeniyle kutuplaşmaları da arttırmaktaydı. Çıkar çatışmalarının odağında kölelik müessesesi bulunmaktaydı. Yüzyıllardır, özellikle güney eyaletlerinde Afrika’dan getirilen zenciler köle olarak kullanılmakta, insanoğlu bir mal gibi alınıp satılmaktaydı. Ağırlıklı olarak pamuk tarlalarında kullanılan bu insanlar en temel haklardan bile yoksun şekilde çalışırken, güney ekonomisinin hayati bir unsurunu da teşkil ediyorlardı.
Abraham Lincoln tarihe köleliği ortadan kaldıran ABD Başkanı olarak geçmiştir. Lincoln siyahların beyazlarla eşit olduğu gibi bir fikri savunmuyordu. Başkan, zencilerin beyazlardan daha aşağıda olduklarını ve aynı haklara sahip olmamaları gerektiğini düşünüyordu. Fakat siyahların da insan olduğunu, emeğin kutsal olduğunu ve bir insanın emeğinin karşılığını alması gerektiği yönündeki inancını ortaya koyması güney eyaletlerinde ciddi tepki toplamaktaydı. Lincoln’ün bu görüşünün, çocukluğunda ve gençliğinin bir kısmında tüm emeğinin, bir karşılık verilmeksizin babası tarafından istismar edilmiş olmasından kaynaklandığına inanılır.
Abraham Lincoln, 12 Şubat 1809’da Thomas ve Nancy Lincoln’ün evladı olarak Kentucky Eyaleti’nin Hardin ilçesinde dünyaya geldi. Thomas bir marangozdu ve babasının tüm serveti ölümünün ardından büyük ağabeyine kaldığı için, kendi başına zorluklarla biriktirdiği paralarla kendi çiftliğini kurdu.
Ne var ki, o yıllarda Kentucky Eyaleti’nin kadastro sistemi oldukça ilkeldi ve mülk sınırlarının kesin tespit edilememesi sebebiyle sık sık sorunlar yaşanmaktaydı. Sahip olduğu iki arazinin tapusu eyalet tarafından iptal edilince ailesiyle birlikte 1816 senesinde, hükümetin verilen tapuları garanti edebilmesi sebebiyle Indiana’ya taşındı. Abraham Lincoln bu taşınma olayına ilerideki yıllarda değinirken babasının “Bir ölçüde köleliğe karşı olduğu için, ama esas itibarıyla tapu problemlerinden” dolayı taşındığını söyler.
Lincoln’lar Ohio Nehri’ni geçerek Little Pigeon Creek’de yerleştiler. O sıralarda aileleri Thomas, Nancy, genç Abraham ve ablası Sarah’dan oluşmaktaydı. Lincoln, 1859’da bu günlere ait düşüncelerini ifade ederken “Yeni evimize eyaletin Birlik’e yeni katıldığı dönemde yerleşmiştik. Oldukça vahşi bir bölge olan Indiana’da ormanlar hâlâ vahşi ayılar ve diğer hayvanlarla doluydu...” demektedir.
Arazinin tarıma açılabilmesi için Abraham ağaç kesme işine başladı. Oldukça genç olmasına rağmen iri yarı bir fiziği vardı ve 23 yaşına kadar elinden balta düşmeden sürekli çalıştı. Buna istisna olan durumlarsa tarlanın sürülme ve hasat mevsimleriydi. Gençliği kaslarını çalıştırıp aklını uyuşturacak kadar uzun ve oldukça zor şartlarda geçen Lincoln’ün vücudu öylesine atletik ve güçlüydü ki, yıllar sonra ölümünün ardından otopsi yapan doktorlar buna dikkat çekmekten kendilerini alamamışlardı.
1818 yılında Abraham’ın annesinin “süt hastalığı”ndan ölmesinin ardından babası Thomas, Sarah Bush Johnston ile evlendi. Ancak trajediler Lincoln ailesinin peşini bırakmıyordu. 1828 yılında ablası Sarah doğum yaparken can verdi. Bu iki ölümün Abraham üzerinde oldukça derin ve yaşamı boyunca iz bırakacak etkileri olmuştur. Onu tanıyanlarca da gözlemlendiği ve aktarıldığı şekilde Lincoln melankolik, çoğu zaman depresif ve ölüme eğilimli bir ruh haline sahipti.
Lincoln gençliği boyunca neredeyse hiç öğretim görmemişti. “O günlerde insanı eğitim görmek için motive edecek pek bir şey yoktu” diye anlatırdı bu durumu. Tamamen kendi kendini eğitmiş olan Lincoln’ün hiç öğretim görmediğine inanmak oldukça zordur. Hele onun İngilizceye hâkimiyeti, kitleler karşısındaki muhteşem konuşma yeteneği, başarılı politik ve avukatlık kariyeri düşünüldüğünde insan gerçekten hayret içerisinde kalır. O yıllarda Lincoln zamanının büyük bölümünü babası tarafından görevlendirildiği saban başında ya da ormanda ağaç keserek geçiriyordu. Oldukça çalışkan bir insan olan Abraham’ı babası zaman zaman komşularına da ırgat olarak kiralamakta, bundan elde ettiği gelirdense ona tek bir cent bile vermemekteydi. Bir insanın emeğinin karşılığının bir başkası tarafından gasp edildiği bu durumun Lincoln üzerinde yarattığı infialin, onun kölelik karşıtı düşüncelerinin temelinde yatan unsur olduğu söylenebilir.
1830 senesinde Abraham’ın babası tekrar taşınmaya karar verdi ve aile bu sefer de Illinois Eyaleti’ne göç ederek Springfield’a yerleşti. Lincoln artık yirmi bir yaşındaydı. Ancak sonraki yıllarda ortaya koyacağı müthiş başarıların bir izini görmek, o yıllarda mümkün değildi. Gerçekten de çalışkan, güçlü kuvvetli, aklından ziyade pazılarıyla çalışan, bir yerleşimcinin tipik köylü çocuğuydu. Bu yıllarda tekrardan babası için çalışmakla beraber, Abraham artık tek başına yoluna devam etmek, babasının yönetiminden bağımsız olmak için şiddetli bir istek duyuyordu. Politika ise onun içgüdüsel olarak yöneldiği bir alandı. Bu eğilimin ilk örneği ise 1830 yılında Springfield’ın içinden akan Sangamon Nehri’nin ıslah edilmesiyle ilgili olarak yaptığı spontane konuşmadır.
Abraham, 1831 yılında artık ebediyen babasının yönetiminden ayrılarak New Salem’e yerleşti. Eğitimsiz ve eski püskü giysiler içerisinde, hiç de başarılı bir politikacı adayı olarak gözükmüyordu. Bir bakkaliye dükkânında tezgâhtarlık yaparak hayatını kazanmaya başladı. Alçakgönüllü yaradılışının yanı sıra, o tarihlerde yerleşimciler arasında çok kıymet verilen iki özelliğe sahip olmasıyla kendini göstermeye başladı: Olağanüstü fiziksel güç ve eğlenceli hikâyeler anlatabilme özelliğinin yanı sıra espri yapma konusundaki becerisi. Bunlardan ilkini sergilediği bir durum, yerel gençlerin lideri konumundaki Jack Armstrong ile yaptığı güreştir. Neticesinde topluma kendini sevdirdiği bu mücadeleden sonra kendisine “Dürüst Abe” lakabı verilmiş ve Armstrong ile hayat boyu sürecek dostlukları başlamıştır. Bunun ardından yaşamının geri kalanında da sürdüreceği kendi kendini eğitme çalışmalarına, gramer dersleri alarak ve Shakespeare okuyarak başlamıştır.
1832 senesinde yeni memleketindeki popülerliğini Eyalet Meclisi’ne adaylığını koyarak sınadı. 1832 Mart’ında adaylığını ilan ettiği konuşmasında iç yapılanmayı ve eğitime vereceği desteği ön plana çıkardı. Genç Lincoln, en büyük arzusunun “hemşerileri tarafından saygı görmek” olduğunu söyleyip, konuşmasını kendine has kederli üslubunu yansıtan bir ifade ile tamamladı: “Ancak, eğer benim kıymetli hemşerilerim üstün öngörüleriyle beni arka planda tutmayı yeğleyeceklerse, bugüne değin yaşadığım hayal kırıklıklarıyla edindiğim bağışıklık sayesinde bu duruma çok fazla üzülmeyeceğimi ifade etmek isterim.”
Kara Şahin Savaşı sırasında milis kuvvetlerine kaptanlık yaptı. 1834 yılında devlet meclisi seçimini kazandı. Sir William Blackstone’un İngiltere’nin hukuk sistemini anlattığı “Commentaries on the Laws of England” adlı kitabı okudu ve hukuk öğrenmeye başladı. Bu yıllarda çok başarılı bir avukat oldu. Lincoln, 1841 yılında Whig Partisi’ne William Herndon ile birlikte girdi. Lincoln, 1847 yılında Birleşik Devletler Temsilciler Meclisi’ne seçildi. Amerika- Meksika Savaşı sırasında Başkan James K. Polk’a yaptığı eleştiriler fazla dikkat çekmesine neden oldu. 1848 yılında “Savaşın gereksiz ve anayasaya aykırı olarak Başkan James K. Polk tarafından başlatıldığı” söylemini içeren bir metin oylamasında Demokratlara karşı mağlup olan Whig üyeleri arasında yer aldı.
Illinois Yüksek Mahkemesi’nde avukatlık kariyerine başlayan Lincoln birçok davayı kazanarak o dönemin en başarılı avukatları arasına girmeyi başardı. Lincoln, İllionis Eyaleti’nde geçirdiği 23 yıllık hukuk hayatı boyunca beş binden fazla davada avukatlık yaptı.
Meksika’dan edinilen bölgelerde yaşanan sıkıntılı durum Lincoln’ü tekrar politika sahnesine çekti. 1854’de Demokrat Senatör Stephen Douglas batı bölgelerinin yerleşime açılması konusunu gündeme taşıdı. Güneyli ve kuzeyli politikacılar mevcut politik dengeyi korumak için çekişirken birçok yerleşimci akın akın bu bölgelere göç etmeye başladı. Hem kuzeyli, hem de güneyli yerleşimciler aynı yerlerde mesken ediniyor, geldikleri yerdeki kanunları da burada uygulamak istiyorlardı. Bu durum özellikle kölelik konusunda çatışmaların yaşanmasına sebep oluyordu. Kongre, bu arazilere resmi bölge statüsü vermekte ayak sürüyordu, çünkü güneyli ve kuzeylilerin çatışan beklentileri çok vahim neticeler doğurabilirdi. Birçok kuzeyli, batıyı köle işçilerle rekabet olmayan, beyaz yerleşimciler için cennet olarak görürken, güneyliler kölelerini azat etmeksizin buralarda yaşayabileceklerini umuyorlardı.
Stephen Douglas bu durumu Kansas-Nebraska yasa tasarısı ile sona erdirdi. Bu yasaya göre bölgedeki kanunu halk belirleyecekti. “Halk Egemenliği” tabir olunan bu yasa uyarınca eyaletlerinde kölelik olup olmayacağına orada yaşayan yerleşimciler karar verecekti. Douglas’ın Amerikan demokratik geleneğine uygun bulduğu bu tasarı 1854 baharında yasalaştı ancak mevcut çatışmaların daha da şiddetlenmesine sebep oldu. Çünkü iki taraf da yeni bölgelerde kendi kanunlarının uygulanması için ellerindeki her imkânı kullanarak baskı kurmaya çalışıyordu. Bu gelişmeler, köleliğin batıya doğru yayılmasına karşı çıkanlarca Cumhuriyetçi Parti’nin kurulmasına sebep oldu. Bu sorun Abraham Lincoln’ün politika sahnesine geri dönmesini sağlamış, Cumhuriyetçi Parti onun mesajını tüm ulusa duyurmuştu. Lincoln, Cumhuriyetçi Parti’nin en etkili isimlerinden biri olarak 1859 seçimlerinde parti adaylarını desteklemek üzere kampanyalara katılmıştı. Zaman içerisinde Lincoln’ün yükselen yıldızı, çevresindekilerce başkanlığa namzet bir şahsiyet olduğu görüşünü kuvvetlendirdi ve 1860’da Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı olarak seçildi.
Lincoln nüfusu fazla olan kuzey eyaletlerinden aldığı destekle seçimi kazandı ve güneyliler bu durumu bardağı taşıran son damla olarak gördüler. Lincoln’ün seçilmesi ve yemin etmesi arasında geçen birkaç ay zarfında bir grup eyalet Birlik’ten ayrıldıklarını ilan etti. Yeni başkanı çok zor bir görev bekliyordu:
İç Savaş.
Sumter Kalesi’nin düşmesinden sonra Lincoln bir ordu toplayarak Birlik’i paramparça olmaktan kurtarmaya karar verdi. Olağanüstü baskılara, can kaybına, muharebelerde alınan yenilgilere, ölüm tehditlerine rağmen dört yıl süren iç savaş boyunca Birlik’i yeniden oluşturma fikrinden taviz vermedi. 1 Ocak 1863’de Azatlık Beyanı’nı yayınladı. Bu deklarasyonla Birlik’in egemenliğinde olmayan Konfederasyon eyaletlerindeki tüm kölelerin azat edildiğini ilan ediyordu. 1864’de Ulysses S. Grant’i Birleşik Devletler Başkomutanı olarak atadı. Güneyliler artık gerilemeye başlamıştı. Lincoln, Andrew Johnson (başkan yardımcısı) ile birlikte tekrardan başkan seçildi. 9 Nisan 1865’de güney kuvvetlerinden General Robert E. Lee ordusuyla beraber Grant’e teslim oldu. İki gün sonra Lincoln Beyaz Saray etrafında toplanan kalabalığa bir konuşma yaptı. Değindiği konular arasında belirli zencilere oy verme hakkının verilmesini destekleyeceğini belirtti. Bu konuşma, kalabalıktaki güney sempatizanı ve başkanın temsil ettiği her şeyden nefret eden aktör John Wilkes Booth’u oldukça öfkelendirdi ve başkanı öldürmeye kesin karar verdi. Aslında bu, Booth’un başkana zarar vermek için ilk teşebbüsü değildi. 1864 yazının sonlarında Booth, Abraham Lincoln’ü kaçırmak için planlar yapmıştı. Koyu bir güney sempatizanı olan bu genç adam, güneyliler lehine casusluk, asi ordusunun ihtiyacı olan kinin ve diğer tıbbi malzemelerin kaçakçılığını yapmaktaydı. Lincoln’ü kaçırmaktaki maksadıysa başkana karşılık kuzeylilerin elindeki güneyli esirleri serbest bıraktırarak, Konfederasyon’un iyice seyrelmiş saflarına bir nebze olsun destek sağlama umuduydu.
14 Nisan 1865’de Lincoln’lar “Amerikalı Kuzenimiz” adlı oyunu seyretmek için Ford Tiyatrosu’ndaydılar. Oyun sırasında Booth tiyatroya geldi, arkadan gizlice şeref locasına girdi ve saat 22:15’te Başkan Lincoln’a kafasının arkasından ateş etti. Başkan yaralı halde caddenin karşısındaki Peterson House’a götürüldü. Ertesi gün saat 07:22’de hayata gözlerini yumdu. Bu olay, Amerika’daki ilk başkan suikastı olarak tarihe geçerken halkı büyük üzüntüye boğmuştu. Lincoln’ün ölümüne yol açan sebep, o zamanlarda halkın arasında yaşanan derin nefretler ve bölünmelerdi. Naaşı trenle İllinois, Springfield’a götürüldü ve 4 Mayıs 1865’te Oak Ridge Mezarlığı’nda toprağa verildi.