Bence ölen kurtuldu. Ne olduysa tatlı ve güzel anılarla tesadüfen hayatta kalanlara oldu. Ablam Dilek vergi dairesinde çalışıyordu. Maaşını yeni almıştı. Her ay olduğu gibi yine birlikte alışveriş yaptık,
yemek yedik. Dilek çok sevdiği oje, ruj ve parfümden bol bol satın aldı, ben ve Hülya ise bluz ve terlik. O gece evde üç kardeş oturuyorduk. Annem ve babam komşuya başsağlığına gitmişti. Biz de tırnaklarımıza oje sürüp, yeni rujları denedik, hem de ölümü konuşuyorduk. Bu sohbet, annem ve babamın eve gelmesinden sonra da devam etti. Ölüm ne kadar soğuk ve acımasız, diyorduk.
Sonra ablam Dilek'in yatağına yattım, o da benim yatağıma uzandı. Uykuya dalmışız. Sallanmaya başladık. Kendime geldiğimde imdat çığlıklarını duydum. İlk anda kıyamet günü geldi zannettim. Her yer yıkılmıştı. Bir inilti duyuyordum. Yan balkonumuzdaki kat kaloriferi alev aldı. Kurtarılmayı beklerken, diri diri yanmanın korkusunu yaşamaya başladım. Uyumamak için kendimi sürekli cimcikliyordum. Bağırmak istiyordum fakat sesim çıkmıyordu. Allahım ne olur beni öldür, yanarak canımı alma diye dua ettim. Bir süre sonra kurtardılar beni. Kaldırıldığım hastanede, annemin, babamın, kardeşimin ve özellikle yatağına yattığım ablamın öldüğünü duyunca dünya yeniden başıma yıkıldı. O benim yerime ölmüştü.
Süheyla GÖZDERELİLER/ YALOVA,(DHA)Torununun, dede beni az seviyorsun dediğini unutamıyorYalova Sultanköy'de oturan mermer ustası Abdurrahman Budan (62), bir babanın yapacağı en zor işi gerçekleştirdi: Karnında ikizleriyle ölen kızına ve küçük torununa mezar taşı yaptı.
Muş'ta doğan ve 25 yıl önce Almanya'dan dönünce Yalova'ya yerleşen 5 çocuk, 2 torun sahibi Abdurrahman Budan, bir mermer ustasıydı. O gün eşi il dışındaydı. Abdurrahman Usta kızı Meyase Yıldız'ın bir hafta sonra dünyaya gelecek ikizleri için alışveriş yaptı. Çarşıya giderken 5 yaşındaki torunu Kürşat'ı da yanına aldı. Sonra da Kürşat'ı ve paketleri kızına teslim edip kendi evinin yolunu tuttu.
Deprem olur olmaz, oğlu Hasan'la birlikte 300 metre uzaktaki kızının evine koştu. Abdurrahman Budan, hamile kızının ve sarıldığı Kürşat'ın cesetlerinin çıkartılışını izledi.
Onlara mezartaşı yaptı. ‘‘Hayatımın en zor işini yapıyorum. Güzel kızıma güzel mezar taşı yakışır diye uğraşıyorum’’ dedi. Unutamadığı bir anısı daha var. Torunu Kürşat ölmeden bir süre önce ‘‘Dede beni az seviyorsun. Diğer torununu fazla seviyorsun’’ sözlerini unutamıyor bir türlü. Öldükten sonra kızı ve torununun yanına gömülmeyi vasiyet etmiş.
Fuat KARS- Tuna ÇAM/YALOVA,(DHA)15 gün daha eski evde kalsalardı yaşayacaklardıYalova Hacı Mehmet Ovası Yeşil Vadi Blokları, buraya henüz 15 gün önce kapıcı olarak taşınan 4 kişilik aileyi de yaşamdan koparıp aldı. Yeni evlerine taşınan Erol Öz (42), eşi Şevriye (40) ile çocukları Belgin (15) ve Nilgün (10) burada öldü.
Akköylü Erol Öz, 20 yıl çalıştığı apartmandan 1999 yazında çıkarılmıştı. Yeşil Vadi Bloklarında yeni bir iş bulunca çok sevindi. Altı katlı bir binanın giriş katına yerleşti aile. Depreme de 15 gün sonra yakalandılar. Yerle bir olan ve 35 kişinin öldüğü binadan onların da cesetleri çıktı. ‘‘Birkaç saat önce gece telefonla görüştük’’ diyor Şevriye Öz'ün ablası Fatma Yiğit. ‘‘İşten çıkarıldıkları bina sapasağlam. Eğer 15 gün daha eski apartmanda kalsalardı hiçbiri ölmeyecekti.’’
Nail KAHRAMAN /YALOVA,(DHA)Ah keşke o gece oğlum Yalova'ya geri dönmeseydiYalova'nın Safran Köyü'nde 72 yaşındaki Hüseyin Kambur, 17 Ağustos felaketinde oğlu İhsan Kambur (35) ile kız kardeşi Fatma Taşkıran'ı (62) kaybetti. Deprem akşamı evinde ağırladığı oğlu ve kız kardeşini kendisinde kalmaya ikna edemeyen yaşlı adam, ‘‘Hiçbir sebep yokken İhsan, Yalova'ya dönmek istedi. Sanki Ölüm oğlumu çağırmıştı’’ diyor.
Emekli olduktan sonra Safran Köyü'nde sade bir yaşam süren Hüseyin Kambur'un evinde 16 Ağustos günü tatlı bir telaş yaşanıyordu. Hüseyin Kambur, o gün evinde Yalova'nın Hacımehmet Ovası'ndaki bir apartmanda oturan oğlu İhsan, gelini Sabriye, torunları Ayşe, Melek ve Yusuf Kambur, kız kardeşi Fatma Taşkıran (62) ile yeğeni Bekir Kabur'u ağırlayacaktı.
Akşam saatlerinde köy evi şenlik alanına döndü. Gece ilerliyor, sohbet ise bitmek bilmiyordu. Torunlarının uyumaya başlaması üzerine Hüseyin Kambur, eşine yatakları yapmasını istedi. Ancak oğlu İhsan Kambur, ısrarla Hacımehmet Ovası'ndaki evine dönmek istiyordu. Oğluna ‘‘Sabah kahvaltı yaptıktan sonra gidersiniz’’ dediyse de dinletemedi. Minibüse doluştular ve karanlıkta Yalova'ya doğru hareket ettiler.
Kambur ailesi, gece 02.00 sıralarında evlerine ulaşmıştı. İhsan Kambur, halası Fatma Taşkıran ve yeğeni Bekir Kambur'u da kendilerinde kalmaya ikna etti. Henüz uykuya bile dalmamışlardı ki ev enkaz yığınına dönüştü.
Bekir Kambur (29), yeğenleri ve yengesi yaralı olarak kurtuldu. Ancak İhsan Kambur ve yaşlı hala Fatma Taşkıran'dan ne bir ses ne de işaret vardı.
Bir gece önce geç saatlere kadar oğlu, gelini, torunları, kardeşi ve yeğenini evinde ağırlayan Hüseyin Kambur, felakette Yalova'nın büyük bir kısmının enkaza dönüştüğünü öğrenince soluğu oğlunun evinin önünde aldı. Ama ev enkaz halindeydi. İlk günün sonunda İhsan Kambur'un cansız bedenine ulaşıldı önce. İkinci gün ise yaşlı adamın kız kardeşi Fatma Taşkıran'ın cesedi çıkarıldı güçlükle.
‘‘Ölüm oğlumu çağırdı’’ diyor yaşlı adam. ‘‘Evde oturup sohbet ediyorduk. Plana göre gece de bizde kalacaklardı. Ama İhsan, hiçbir sebep yokken gitmek istedi. Ne kadar ısrar ettimse de vazgeçiremedim. Keşke gitmelerine engel olsaydım!’’
Şimdi Hüseyin Kambur, ölen oğlunun hasretini torunlarıyla gidermeye çalışiyor.
Süheyla GÖZDERELİLER YALOVA, (DHA)Sıradan bir kavga Güllü Hanım'ın kalbine taş gibi oturduİzmit-Gölcük Yolu Yazlık sapağında kiralık oturdukları evi çöken 40 yaşındaki Güllü Fırat, eşi Fikret, kızı Aynur (22) göçük altından kurtarılırken, oğlu Deniz Cihan (16) ve kızı Eylem Fırat (18) hayatlarını kaybetti. Uluslararası Nakliyatçılar Derneği'nin yaptırdığı prefabrik evde yaşayan Güllü Fırat, sol ayağı daha sonra kesildiği için koltuk değneğiyle yürüyor.
Depremde sol ayağı kolon altında kalan Güllü Hanım, önce İzmit'te, ardından Kartal Devlet Hastanesi'nde bir süre tedavi gördü. Bir gün, ‘‘Ayağını ameliyat edeceğiz’’ dedi doktorlar. Narkozun etkisi geçip kendisine geldiğinde baktı ki sol ayağı yok. Hastane koridorları günlerce ‘‘Ayağım nerde’’ feryatlarıyla çınladı. Kendisi karşı çıktığı için, kesilmesine eşi Fikret Fırat izin vermişti. Eşiyle o gün bu gündür arası açık.
Aslında tüm ailenin arası açık.
Tüm aile dediğimiz de topu topu üç kişiler. Güllü Hanım eşine, yine enkazdan çıkarılan en büyük çocuğu Aynur da annesine küs. Güllü Hanım, yakın çevresine bile söyleyemediği bu küslüğün nedenini ilk kez bize anlattığında her kelime bir mermi gibi çakıldı beynimize.
Bize çay demlemek istedi. Yıllardır İzmit'te oturmasına rağmen aslen Erzurumlu. Çayı çok seviyor. Gelin gelmiş İzmit'e. Her Erzurumlu gibi koyu ve demli çaya çok düşkün. Ama ona bu haliyle zahmet olmasın diye teşekkür ettik. Anımsamak dahi istemedi o geceyi anlatmasını istedik. Güllü Fırat, ‘‘Depremde iki çocuğumu kaybettim. Ama ben üç yıldır her gün ölüyorum’’ diye başladı söze. Ardından, gözyaşları sicim gibi aktı.
‘‘O gece hiç aklımızdan çıkmıyor ki.. Oğlum Cihan Deniz ve kızım Eylem, birçok kardeş gibi birbirlerini çok sever, ama sudan sebeplerle de dalaşırlardı. O gece de yine bir sudan sebeple tartışmışlardı. Oğlum kızıma ‘Öl de senden kurtulayım' dedi. Kızım da oğluma ‘Sen öl ben kurtulayım' diye cevap verdi.’’
Kelimeler boğazında düğümlendi Güllü Hanım'ın. Kendini toparlayınca, sadece kızı ve eşinin bildiği, kendisini üç yıldır her gün öldüren olayı anlatmaya devam etti:
‘‘Ben de ikisine kızdım. Kavga ettikleri için sinirlenmiştim. ‘İkiniz birden ölün, ben sizden kurtulayım' dedim. Bu intizarımı büyük kızım Aynur da duydu. Bana bakıp, ‘Öyle deme anne' dedi. Saman alevi gibi kavga her zamanki gibi sona erdi. İki kardeş hiçbir şey olmamış gibi çeşitli konulara girdi. Geç saatlerde yattık.’’
Sonrası malum. Korkunç bir gürültü. Bina yerle bir oluyor. Güllü Hanım, eşi Fikret ve büyük kızı Aynur, enkazdan saatler sonra yaralı kurtuluyor. Ama o gece aralarında her çocuk gibi tartışıp, birbirlerine ‘‘Öl de kurtulayım’’ diyen, annelerinin de kızıp ‘‘İkiniz birden ölün, ben sizden kurtulayım’’ dediği Eylem ve Cihan Deniz'in enkazdan ancak cesetleri çıkarılabiliyor.
İşte Güllü Hanım'ı, üç yıldır her gün öldüren neden.
Mustafa BAĞDİKEN/ İZMİT(Kocaeli), (DHA)