Abdullah Çatlı'nın intikamı!

Güncelleme Tarihi:

Abdullah Çatlının intikamı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 28, 1999 00:00

Haberin Devamı

Ülkücüler, MHP'nin yükselişini Susurluk'a bağlayıp ilginç yorumluyorlar

‘‘Bu seçim sonuçları, Susurluk'un intikamıdır’’ dedi bir MHP'li! 12 Eylül öncesinin eylemci ülkücüleri arasında yetişmişti, onları yakından tanıyordu. Adını vermediği için rahat konuşuyordu:

- Abdullah Çatlı, eylemcilerin karizmatik lideriydi. Onun için söylenenler, yazılanlar ülkücüleri incitti. Bununla da kalmadı, Susurluk sonrasında diğer partilerdeki eski ülkücüler, MHP'ye ışınlandı.

Ona göre, gururları kırılan ülkücüler, seçime tüm güçleriyle asılmış, intikam aşkıyla çalışmışlardı. Eylemci ülkücülerin çocuklarının da intikam cephesine katkısı olduğuna inanıyordu:

- 70'li yılların ülkücülerinin çocukları da büyüdü. Bizim neslin çocukları bu seçimde oy kullandı.

Müthiş! Aylarca ‘Susurluk skandalı' adı verilen olayı tartışan, çete-mafya bağlantılarını çözmek için uğraşan Türkiye'nin geldiği nokta bu! Meğer ülkücüler kendilerini taraf hissediyormuş! Neydi medyanın o dönemdeki sloganı? ‘‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.’’

Gerçekten öyle, artık herşey çok farklı. 19 Nisan'dan itibaren farklı bir Türkiye'ye uyandı insanlar. O gün bugündür de sonuçlar tartışılıyor. DSP'deki yükseliş şaşırtmadı, o bekleniyordu. Asıl sürpriz MHP oldu. O nedenle de herkes kendi cephesinden yorum getirmeye çalışıyor bu duruma.

FAZİLET OYLARINDA KAYMA

‘Susurluk'un intikamı' yaklaşımı belki birçok ülkücünün içindeki duygu. Ancak MHP'nin resmi söyleminde yeri yok. Resmi yorumlar daha farklı. MHP Basın sözcüsü Ş. Bülent Yahnici'nin cümleleriyle aktaralım o yorumu:

- Türk milletinin öz ve kök değerlerine sahip çıkmamız FP, DYP ve ANAP'lı seçmenden destek buldu. FP'den beklediğini bulamayan samimi Müslümanlar, MHP'ye döndü...

Bu görüş, MHP dışında da geniş bir desteğe sahip. VERSO Siyasi Araştırmalar Şirketi sahibi Erhan Göksel de FP'den MHP'ye büyük oy kayması yaşandığını savunanlardan biri:

- MHP'nin gençlerden oy aldığı kesin. Ama patlama yapmasının nedeni bu değil. Asıl neden, MHP'nin yoksul ve muhafazakar seçmenin oyunu alması...

İlginç bir tespit yapıyor; ‘‘Seçmen aslında 28 Şubat'ın rövanşını yapmış. Fazilet cesur davranamadığı için seçmen daha cesur davranacağına inandığı MHP'ye oy vermiş.’’ Göksel'e göre, MHP'nin seçime bir hafta kala yaptığı tüm mitinglerde türban ve imam-hatip konusunu öne çıkarıp muhafazakar seçmene seslenmesi sonuçta önemli rol oynamış. Tezine, Fazilet'in yerel yönetimlerde aldığı sonucu kanıt gösteriyor; FP'nin elindeki belediye başkanlığı sayısı 295'den 555'e çıkmış...

Faziletliler de aynı yönde değerlendirmeler yapıyorlar. MHP'nin türban ve imam hatip konusundaki atak tavrının seçmen üzerinde etkili olduğuna inanıyorlar. FP'lilerin kendi aralarındaki sohbetlerin konusu hep bu...

FP tabanındaki MHP'ye kayış, ODTÜ Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr.Sencer Ayata'nın da dikkatini çekmiş. Önce Nevşehir'deki sonuçlara bakmış. Orta Anadolu'da FP'nin candamarının orası olduğuna inanıyormuş:

- Bu şehirde yüzde 30'u geçmiş bir RP oyu vardı. Şimdi MHP orada FP'yi geçmiş. FP, herkese kafa tuttu ve bu kavgada yıprandı...

Neden FP gerilerken, MHP yükseldi? Ayata, şehit cenazelerinin, asker uğurlama törenlerinin yükselişe zemin hazırladığı görüşünde:

- MHP, kuvvetli karşıtlar yaratarak varolan bir parti. 1980'lerde girdiği krizi, PKK'nın etkinleşmesi sayesinde aştı.

Ayata'ya göre, MHP için dönüm noktası Öcalan'ın İtalya'da bir villada konuk edildiği günlerde başladı. ‘‘Türkler için bunun kabul edilmesi çok zordu. Onur kırıcı bir durumdu. Domateslerin ezildiği gösteriler milliyetçi duygu selinin ortaya çıkmasına neden oldu. İnsanlar, bu eylemler sırasında yanlarında gördükleri MHP'ye sempati duymaya başladılar!’’

MHP'liler ise yıllarca peşinde koştukları iktidara bu kadar yalın bir nedenden yaklaşmış olduklarına inanmak istemiyor. MHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Gül de bu düşüncede:

- MHP sağlam değerlere bağlıydı, sağlıklı bir yapıya kavuşup yeni bir vizyon kazanınca halk MHP'yi kavradı. Bölücülere tepki duyan kararsızlar DSP'ye oy vermiş olabilir. Ama milliyetçilik zaten MHP'de şekilleniyordu.

Gül, MHP çevrelerinde ‘Müstakbel İçişleri Bakanı' olarak anılan bir isim. Böyle anılmak, Gül'ün de kulağına hoş geliyor!

ABARTMANIN ANLAMI YOK

MHP çevrelerinde bakanlık beklentileri, kadro hesapları şimdiden ortaya çıktı. En önemlisi, hangi milletvekilinin hangi işadamıyla yakın olduğu söylentileri kulisleri meşgul etmeye başladı.

Şimdi soru şu; MHP iktidarı ne getirecek? Ne olacak? Herkesin kaygısı farklı. MHP Genel Merkezinde, bir genç, yanındaki ülküdaşıyla konuşuyordu:

- Şimdi FP gibi bizi de öcü yapacaklar.

MHP cephesindeki kaygının en güzel ifadesi buydu. Ancak MHP dışındaki çevrelerin endişeleri daha derin. O da MHP'nin 12 Eylül öncesi geçmişinden, son dönemdeki çete-mafya bağlantısı iddialarından kaynaklanıyor. Benzer bir endişe, 1995 seçimleri sonrasında Refah nedeniyle yaşanmıştı...

Prof.Ayata da, ‘‘Ne olacak?’’ sorusunu yanıtlarken, Fazilet ile kıyasladı: ‘‘Fazilet kadar derin ideolojileri yoktur, çok daha yüzeyseldir. Onun için pragmatizm çok daha hızlı ön plana çıkacaktır.’’ Ardından bunun olası sonuçlarını sıraladı:

- İslami sermaye gibi milliyetçi sermayenin yükselişini göreceğiz. Halk, en çok bir yıl içinde farklı olmadıklarını görecek. Alttan yeni gelen dalgalar halkla buluşuyor ama önce kendi ceplerini dolduruyorlar.

Ayata, ‘abartmanın anlamı olmadığı' kanısında. ‘‘MHP'nin büyük açılımlar yaparak oy patlamaları sağlayacaklarını zannetmiyorum’’ dedi.

Bu görüşler, uzun süre gündemin ilk sıralarından düşmeyecek, çok tartışılacak...

Şemsek: Yoklamalarda rant ve çıkar ilişkileri yaşandı

Seçim sonrasında MHP yönetimine ilk suçlama eski milletvekili ve Genel Başkan adayı Muharrem Şemsek'ten geldi. Eleştirinin konusu 18 Nisan öncesinde MHP'de yapılan adaylık yoklaması:

‘‘Bizzat Genel Merkezce il başkanları ve ilçe başkanlarına yoklamada hangi adayları ön sıralara getireceklerine dair talimatlar verilerek olabildiğince rant ve çıkar ilişkilerinin de yaşandığı, adına yoklama denen bir oyunla MHP'ye yapılabilecek en büyük kötülük yapılmıştır. MHP'de 1995'tekilerden daha fazla olan bu yanlışların tartışması ve değerlendirmesi ilerde yeri ve zamanı geldiğinde yapılacaktır.’’

Yoklamaya katılmak için başvuruda bulunmadığını vurgulayan Şemsek, herhangi bir il belirtmeden genel merkez takdirine bırakılarak adaylık müracaatı yaptığını ancak aday gösterilmediğini ifade etti.

Şemsek, 30 yıllık mücadele geçmişi olan MHP'nin seçimlerde aldığı sonucun bir iki yıllık bir çalışmanın sonucu olarak görülmemesi gerektiğini savundu. Şemsek, ‘‘Bahçeli olmasaydı, MHP yine aynı sonuca ulaşabilir miydi’’ sorusuna şu yanıtı verdi:

‘‘Daha çok oy alınabilirdi. PKK meselesi var Türkiye'nin. İkincisi parlamentoda partilerin hepsi ahlaken kirlendi veya kamuoyunda öyle göründü. Bu konjonktürel durum içerisinde MHP kendi iç dengelerini daha iyi kurabilse, birliğini koruyabilseydi Türkiye'nin en büyük partisi belki de 20-30'lara varan sonuç alabilmesi bence mümkündü.’’

Ülkücü aşık olmaz!

MHP konusunda tek bilimsel çalışma Cedit Vakfı Başkanı ve Türkiye Günlüğü dergisi sahibi Mustafa Çalık'a ait. Çalık, MHP'yi incelediği doktora tezini 1995'te ‘MHP Hareketi' adıyla kitaplaştırdı. Kitabın kapağında, ülkücü camiadan uzaklaşma gerekçesini özetledi:

‘‘Ülkücülük, benim şahsi hayatım ve hissi bağlarım açısından, tel örgülerle çevrilmiş kapalı ve daracık bir alandı. O sıfatla kavga ettim, etrafımdaki insanları kırıp döktüğüm de oldu o yüzden. O yüzden istediğim gibi aşık da olamadım. ‘Ülkücü' aşık olmazdı; o, her zaman, her yerde ve her halükarda ancak, yalnız ve sadece mücadele ederdi; çünkü o ‘insan' değildi, ‘dava adamı'ydı.’’

Yaşadıklarını itiraf ediyordu! Ancak yine de gönlü MHP çizgisindeydi! Kitabının sonuç bölümde, ‘Bu hareketi besleyen kaynakların gür aktığını' savunmaktan geri durmuyordu. MHP'yi, ‘‘legaliteyi fazla umursamayan yönüyle İttihad ve Terakki'nin; liderlik kodunun işleyişi ve siyasi ideolojinin manipülasyonu açısından tek parti dönemi CHP'sinin’’ uzantısı olarak görüyordu. ‘‘MHP'nin otoriter karakterinin analizini bir yana koyup, onun politik rol ve konumu tartışmasına hapsolmanın onu anlamayı kolaylaştırıcı bir yol olmadığını’’ vurguluyordu. MHP hareketinin ‘dini ve kültürel temellerden güç aldığı kadar, sosyolojik bir tepki olarak da değerlendirilmesini’’ istiyordu:

‘‘Okumuş-yazmış ve şehirli tiplerin temsil ettiği sola karşı yönelen genel tepki, kenarın merkeze, köyün şehire ve geleneksel olanın modern olana karşı yönelttiği tabii tepki ile aynileşmiş ve bütünleşmiştir.’’

Çalık, bu seçimde ülkücü camiaya yeniden döndü. ‘Haksızlıkla' karşılaştı ve Gümüşhane'de ikinci sıradan aday oldu, seçilemedi. Yine de MHP'nin seçim zaferinden memnun. Bu zaferde, FP'ye duyulan tepkinin büyük rol oynadığına inanıyor; ‘‘Muhafazakar seçmen Fazilet'te göremediği dirayeti göremediği için MHP'ye yönelmiştir. Yoksa MHP'lilerin çocukları büyüdü de onların verdiği oylarla olmadı bu.’’ Onun yaklaşımı da böyle...



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!