Güncelleme Tarihi:
NATO’nun Pakistan’a ait bir kontrol noktasına düzenlediği saldırıda, 20’den fazla Pakistanlı askerin ölümü, İslamabad ile Washington arasındaki ittifakla ilgili bir gerçeği de ortaya çıkardı: Devlet adamlarının belirlediği stratejiler, savaş alanında hükümsüzdür.
Hafta sonu yaşanan olayın iç yüzü, hala anlaşılabilmiş değil. Afgan yetkililer, Pakistan topraklarından açılan ateş sonucu, Afganistan ve ABD komandolarına müdahale çağrısı yapıldığını öne sürüyor. Pakistan, iki sınır karakolunu hedef alan saldırıyı düzenlemek için NATO güçlerinin hiçbir sebebi olmadığını savunuyor. NATO’dan ise olayın soruşturulması sözü geldi.
Ancak Pakistan kendisinden beklendiği üzere öfkelenerek ‘göze göz dişe diş’ siyaseti uygulamaya başladı bile. ABD’nin “Üzüntü duyduk” açıklaması da tepki ve şüpheyle karşılandı.
Bu noktada asıl sorulması gereken soruyu da New York Times’a konuşan üst düzey bir ABD’li yetkili sordu: Bu yıl yaşananlarla defalarca dibe vuran ABD-Pakistan ittifakı daha ne kadar dayanabilir?
PAKİSTAN MI, HAKLI ABD Mİ?
Pakistan, Ocak ayında bir Raymond Davis isimli bir CIA çalışanını tutukladı. Mayıs’ta Usame bin Ladin, İslamabad’dan habersiz düzenlenen bir operasyonla Pakistan’da ele geçirildi. Son olarak 24 Pakistanlı asker, ABD güçleri tarafından öldürüldü.
Bu gelişmelere yakından bakınca Pakistan’ın egemenliğinin her seferinde ABD tarafından ihlal edildiğini söylemek mümkün. Sahada yaşananlar ABD’nin böyle davranmakta haklı olduğunu gösterse bile iki ülke arasındaki stratejik işbirliğini sürdürmek için Pakistan’ın siyasi desteğini almak artık pek kolay değil.
ASIL SORUN ABD’NİN İKİ UÇLU STRATEJİSİ
Her iki ülke de Afganistan’daki savaşı kazanmak için işbirliğine gitmelerinin şart olduğunu biliyor. Bu yıl içinde yaşanan bu gerginliğin sebebi ise ABD’nin Afganistan’da hem müzakere hem savaş stratejisi yürütmesi.
Bundan beş hafta kadar önce de ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ı temsilen İslamabad’a giden bir heyet, Pakistan’ın liderlerine Afganistan’ı hedef alan saldırılarını sürdüren radikaller üzerindeki baskıyı artırması için ağır bir mesaj iletirken bir yandan da ılımlı Taliban üyelerini masaya oturtmak için yardım istedi.
Clinton, ABD’nin yaklaşımını “savaş, görüş, inşa et” olarak özetledi. Bu stratejinin üç ayağı da Afganistan’da barış ve istikrar sağlanması için gerekli ve Pakistan’a dayanıyor. Bu da savaş taktiklerinin her seferinde yeniden yerle bir ettiği stratejik işbirliğini zorunlu kılıyor.
"POLİTİKALARI WASHINGTON DEĞİL KOMUTANLAR BELİRLİYOR"
Geçmişte Washington’ın bölge temsilcisi Richard Holbrooke’un yardımcılığını yapan, bugün ise Tufts Üniversitesi’nde bölge politikalarıyla ilgili dersler veren Veli Nasr, sorunun temelinde ABD’nin iki stratejiyi aynı anda yürütmesi olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray savaşı bitirecek tek şeyin müzakere olduğuna inanırken, ABD ordusu ve istihbarat birimleri, 2014’te çekilme başlamadan Taliban’a mümkün olduğunca çok darbe vurmak gerektiğini savunuyor. Bu da Afganistan-Pakistan sınırında askeri tansiyonun yükselmesine neden oluyor.
Nasr bunu ayakların baş olmasıyla açıklıyor: “ABD-Pakistan ilişkilerini sahadaki ABD’li komutanlar belirliyor.”
GERGİNLİĞİN BOYUTU NATO’NUN SORUŞTURMASINA BAĞLI
Pakistan kamuoyu ve basını son saldırıdan dolayı öfkeden köpürürken, yöneticiler daha önce de yaptıkları gibi Afganistan’daki NATO güçlerinin tedarik yollarını kapatma kararı aldı. Pakistan ayrıca CIA’in insansız hava aracı saldırıları düzenlediği üssünün de boşaltılmasını istedi.
İslamabad’ın bu kararı ne kadar uygulayacağı ya da NATO’nun düzenleyeceği soruşturmanın Pakistanlıları sakinleştirip sakinleştiremeyeceği belli değil. Aslına bakılırsa saldırıların nefs-i müdafaa ya da felaket boyutunda bir hata mı olacağı da çok önemli değil. Ancak eğer soruşturma sonucu, Pakistanlı askerlerin NATO-Afganistan güçlerine saldıranlar arasında olduğu ortaya çıkarsa, tansiyon daha da yükselecek.
New York Times'da yayımlanan "In Fog of War, Rift Widens Between U.S. and Pakistan" başlıklı haber analizden derlenmiştir.