Güncelleme Tarihi:
12 Eylül 1980 askeri darbesinin dün yıldönümüydü. Üzerinden 38 yıl geçen darbeye ilişkin Bilgi Edinme Yasası kapsamında yapılan bir başvuruyla gizliliği kaldırılan ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerinin bir kısmı dün BBC Türkçe’de İrem Köker imzasıyla yer aldı.
İlk kez kamuoyuna açıklanan belgeler arasında, 12 Eylül 1980 ile 5 Kasım 1980 tarihleri arasında ABD’nin Ankara, İstanbul ve İzmir’deki diplomatik temsilciliklerinden Washington’daki Dışişleri Bakanlığı ile diğer ülkelerdeki temsilciliklerine gönderilmiş 10 yazışma yer alıyor.
DARBEDEN KISA SÜRE SONRA
Bu yazışmalardan biri gizlilik sıralamasında en yüksek ikinci derece olan ‘Gizli’ ibaresini; 7’si üçüncü gizlilik derecesi olan ‘Özel’ ibaresini taşıyor. 2 yazışma da kamuya açık bilgiler taşıdığı için ‘Tasnif Dışı’ olarak sınıflandırılıyor. Yazışmaların ilkinin tarihi 12 Eylül 1980 günü. Darbeden kısa bir süre sonra yazıldığı anlaşılan ve dönemin Ankara Büyükelçisi James Spain imzasını taşıyan bu yazışma, ‘Gizli’ ibaresine sahip.
James Spain
ASKERİ LİDERLER PARAGRAFI ÇIKARILMIŞ
Büyükelçi Spain’in kaleme aldığı yazışmanın askeri liderlerle ilgili değerlendirmeleri içeren paragrafının başlangıç kısmı ise belgelerin gizliliği kaldırılmadan önce ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından metinden çıkartılmış.
‘ENDİŞE TAŞIMAMIZA GEREK YOK’
“Ordunun (yönetime) el koymasının ardından ABD-Türkiye ilişkileri” başlıklı yazışmada Spain, darbenin hemen ertesinde şu değerlendirmeleri yapıyor: “Mevcut askeri liderlerin tamamını iyi tanıyoruz ve özellikle de NATO üyeliği başta olmak üzere Türkiye’nin güvenlik ya da dış politikasında değişim yaşanacağı yönünde bir endişe taşımamıza da gerek yok. Buradaki esas mesele çıkarları, etkin ve hızlı bir şekilde yeniden tesis edilen demokratik ortamda da korumak olacak. Ancak bunun olmayacağına inanmak için de herhangi bir neden bulunmuyor. Bu ilk günlerde daha da önemli olan ise bizim kamuoyu önündeki tutumumuz. ABD devleti adına konuşan sözcülere, durumu yakından takip ettiklerini söylemelerini ve yorumlarını Türkiye’nin NATO üyeliği gibi dış politika yaklaşımlarında herhangi bir değişim görmeyi beklemedikleri yönündeki ifadelerle sınırlı tutmalarını öneriyoruz.”
‘LATİN AMERİKA CUNTA DARBESİ DEĞİL’
1970’lerin ortasında ABD’nin Ankara Maslahatgüzarlığı görevini yürüten Spain, 1979’un sonunda da büyükelçiliğe atandı. Spain’in görevi 1981 yılının yazında sona erdi. Spain, 1984 yılında ‘American Diplomacy in Turkey’ (Türkiye’de ABD Diplomasisi) adında Türkiye’de görev yaptığı dönemi anlattığı bir kitap yazdı. Spain’in darbe günü gönderdiği yazıda, Türkiye’de ordunun yönetime el koymasının diğer birçok demokratik ülkenin aksine ‘daha köklü ve daha kabul edilir’ bir durum olduğu ifade ediliyor. Yazışmada, “Kısacası, bu bir Latin Amerika cunta darbesi değil... El koymayla ilgili yapılan açıklamada da ifade edildiği gibi terör ve kamu düzeni alanında yaşanan son gelişmeler, her ne kadar gönülsüz de olsa Türk ordusu üzerinde harekete geçme baskısı yarattı” ifadeleri kullanılıyor ve şu değerlendirmeler yapılıyor: “Hükümetlerle değil, devletlerle ilişki kurma temeline dayanan olağan politikamıza uygun olarak, bu durumda (askeri yönetimi) tanıma gibi bir sorunun ortaya çıkmadığını düşünüyorum. Bunun ötesinde, mevcut durumla ilgili ABD’nin iki önemli ulusal çıkarı söz konusu. Bunlardan ilki Türkiye’nin uzun vadede demokratik bir ülke olarak korunması. Diğeri de savunma ve ekonomik işbirliği anlaşmasının uygulanmaya devam etmesi de dahil olmak üzere güvenlik alanındaki ilişkilerimizin sürmesi.”
YENİ KABİNEDE YETENEKLİ MUHAFAZAKÂR BULUNUYOR
TÜRKİYE’de görevli ABD’li diplomatlar, 12 Eylül darbesinin ardından gelen tutuklamaları ve yapılan atamaları da yakından takip etmiş. 22 Eylül 1980 tarihini taşıyan ‘Özel’ ibareli bir yazışmada, Bülend Ulusu başbakanlığında kurulan yeni kabineye dair değerlendirmeler yer alıyor. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde görevli Arnold Schifferdecker imzalı yazışma, “Türkiye’nin yeni kabinesi” başlığını taşıyor. Kabinedeki isimlerin seçiminde ‘deneyimin’ önemli bir kıstas olarak göründüğünün belirtildiği yazışmada, “Yeni kabine, genel olarak muhafazakâr olarak bilinen ve Türk halkının aşina olduğu bir grup yetenekli isimden oluşuyor” deniliyor. Başbakan Yardımcılığı görevine getirilen Turgut Özal’ın 24 Ocak Kararları ile başlayan ekonomik reform sürecinde “yetkili kişi” haline geldiği ifade edilirken, Dışişleri Bakanlığı’na getirilen Türkmen ve Savunma Bakanlığı’na atanan Haluk Bayülken de ‘yüzü güçlü şekilde Batı’ya dönük isimler” olarak tanımlanıyor.
‘GÖZALTINA TEPKİ İÇİN BEKLEYELİM’
Büyükelçi Spain, darbe sonrası gözaltılarıyla ilgili şu uyarıda bulunuyor: “Demokrasinin en hızlı ve mümkün olan en eksiksiz şekilde yeniden tesisinin sağlanması için çalışmalar yürüteceğiz. Ve yeni devlet yöneticilerini gereksiz yere küstürmediğimiz ve aşağılamadığımız sürece bu amacımızı gizlemeye de gerek görmüyoruz. Örneğin; Demirel, Ecevit, Erbakan ve muhtemelen Türkeş’in gözaltına alınmaları konusunda tutumumuzun ne olması gerektiğine dair tavsiyede bulunmadan önce birkaç gün beklemek istiyorum. Ben halihazırda bir inisiyatif alarak, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri olan ve aynı zamanda Milli Güvenlik Konseyi toplantılarına da katılan Büyükelçi (İlter) Türkmen’e, şu ana kadar sadece 1 numaralı (MGK) bildirisinde demokratik süreçle ilgili çok genelgeçer bir ifade bulunduğunu ilettim. Türkmen, görüşlerimi hem (Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan) Evren hem de (MGK Genel Sekreteri Haydar) Saltık’a aktaracağını ve aynı zamanda bugün için NATO büyükelçileriyle planlanan toplantıda da demokrasinin yeniden tesisi konusunun üzerinde yoğun şekilde durulacağını söyledi.”
Yine aynı yazışmadan, 12 Eylül günü akşamüstü TSİ 15:00’te ordu komutasıyla NATO üyesi ülkelerin büyükelçileri arasında bir toplantının planlandığı da anlaşılıyor. Spain, anılarını yazdığı ‘American Diplomacy in Turkey’ kitabında da Evren’in aynı gün içerisinde öğlen saat 13.00’te bir kez daha televizyonların karşısına çıktığını ve bu kez demokrasiye dönüş meselesine daha çok vurgu yaptığını belirtiyor. Spain, bunda kendi önerisinin etkili olup olmadığını bilmediğini ancak yine de memnun olduğunu ifade ediyor. Eski büyükelçi kitabında ayrıca, Türkmen’in de NATO büyükelçileriyle yapılan toplantıda bu konuya ağırlık verdiğinin altını çiziyor.