Güncelleme Tarihi:
O dönem muhalefette yer alan bir politikacı olan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, 2002 yılında yerleşimcilere “ABD’nin ne olduğunu biliyorum” dedi. Netanyahu, “ABD kolaylıkla, doğru yöne hareket ettirilebilir” ifadesini kullandı.
Son birkaç ay içinde, Netanyahu, ABD Başkanı Barack Obama'yı İsrail yerleşim birimlerindeki inşaatların durdurulması için yaptığı talebi geri çekmesiyle, geçmişte kullandığı ifadeleri kanıtlamış oldu.
ABD, İsrail ve Filistin arasında durma noktasına gelen barış görüşmelerini tekrar başlatmak için, imtiyazlar ve milyarlarca dolar değerinde askeri donanımla birlikte 90 günlük moratoryum teklifi sunmuştu.
ABD, alınan kararın bir çıkmazdan kurtularak “yeni yollar keşfetmeyi” amaçladığını açıklasada, iyimser olmaktan uzak olan Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Obama’nın aldığı kararın barış sürecinde bir krize işaret ettiğini söyledi.
İsrail Başbakanlığı'ndan yapılan kibirli açıklamada ise, “En başından yerleşimlerin İsrail-Filistin çatışmasının çatısını oluşturmadığını ve Filistin’in bu konuyu müzakerelerden kaçmak için bahane niyetine kullandığını belirtmiştik” denildi.
Bu açıklama bazı açılardan bakıldığında doğru görünüyor. Netanyahu ile Abbas’a 90 değil, 900 gün verseniz, iki liderin Filistin devletinin çerçevesi üzerinde anlaşması çok düşük bir olasılık.
BEKLENTİLER BOŞA ÇIKTI
Filistinliler için yerleşimler en önemli maddeyi oluşturuyordu. Bunun sebebi, yerleşimlerin Netanyahu’nun işgal edilen toprakları geri vermeye ne kadar gönüllü olduğunu gösteren bir turnusol kağıdı görevi görmesiydi. İsrail-Flistin görüşmelerinden sadece üç hafta sonra, moratoryumun sona ermesinin ardından, Abbas moratoryum uzatılmadığı sürece müzakerelere devam etmeyeceğini belirtti.
Filistin, Netanyahu’nun bu isteğine karşı gelmesini iki şekilde kullanmak istedi. Birincisi İsrail’in kabul edecekleri bir anlaşma öne süremediğini göstermek, diğeri de Washington’un Kudüs başkent olacak şekilde 1967 sınırlarına dayanan bir Filistin devleti için İsrail’e baskı yapmasını sağlamak.
Ancak Washington’un Netanyahu’yu tatlı dille kandırmaya yönelik tüm çabalarına rağmen, Obama yönetimi yetkilileri moratoryum uzatılsa bile 90 günlük sürenin uzlaşmaya yetmeyeceği gerekçesiyle girişimlerini sona erdirdi.
ABBAS’IN SIĞINAĞI KALMADI
Netanyahu gelişmelerden dolayı iç politikasında hiçbir sıkıntı yaşamazken, Abbas tamamen ifşa olmuş durumda. Stratejisi Washington’da Filistin’in haklarının savunulması adına işe yaramayan Abbas, El Fetih hareketinin desteğini alamadı.
Son derece öfkeli olan Abbas, 1967 sınırlarına dayanan Filistin devletinin tanınması için Birleşmiş Milletler’e (BM) uzun bir süre tehditlerde bulundu. Bu hafta içinde Brezilya ve Arjantin’in Filistin devletini tanıyacaklarını açıklaması, aslında Filistin’in uluslararası görüş birliğiyle iki devletli çözüm parametrelerini kabul etmesi için İsrail’e yapacağı lobinin gücünü hatırlatıyor.
Ancak şu an için Filistin Yönetimi'ni feshederek İsrail’i Batı Şeria’yı kontrol etmeye zorlama uyarısıyla BM’ye gitmek, Abbas için boş bir tehdit olarak kalıyor. Filistin ve Arap destekçileri için en büyük ümit, yaşanan çıkmazın Washington’u iki devletli çözüm için kendi çerçevesini önermesi ve İsrail’in gönüllü olacağı bir haritadan çok uluslararası görüş birliğiyle desteklenecek bir harita çizmesi.
Ancak iki yıl sonra başkanlık koltuğunda kalmak için gireceği seçimlerde hayatının en büyük mücadelesini verecek olan Obama, İsrail’i sıkıştırarak iç politikada risk almaktan uzak kalmayı seçecektir.
http://twitter.com/HurriyetPlanet