Güncelleme Tarihi:
Kandahar ve Helmand’da ABD asker ve paralı askerlerinin gözetiminde neler yaşadıysak, Türk askerinin gözetimindeki Kabil’de tam tersi uygulanıyor…
Amerikalı askerler hiçbir yaya Afganı, zırhlı da olsa araçlara yaklaştırmıyor, bizim askerler araçtayken yavaşlayıp, hal hatır soruyor.
Amerikalıların tüfekleri hep karşıya bakıyor, her an ateşlenmeye hazır gibi, bizim Mehmetçiğin tüfeğinin namlusu yere bakıyor.
Amerikalılar çelik yeleksiz burunlarını üsten dışarı çıkarmıyorlar, Türk askeri Afganların arasında üzerinde çelik yelek olmadan geziyor.
Amerikan askeri, Afganlarla mümkün olduğunca göz teması kurmuyor, bizimkiler sokaklarda çocuklara şekerleme, oyuncak dağıtıyor; davet edildikleri evlere girip, Afganların ikram ettiği çayı içiyor.
Böyle olunca da, Afganistan’da Türk askerine bakış da farklı oluyor.
Bunu ülkedeki tüm uluslararası koalisyon gücünün komutanı Amerikalı General McChrystal da anlamış ve Kabil bölge komutanı Türk Tuğgeneral Levent Çolak’la yaptığı görüşmede açık açık da söylemiş: “Biz de artık Türk askerini, onun Afgan halkına yaklaşımını örnek alacağız.”
ŞAŞIRTAN FOTOĞRAF
Tam bu noktada, McChrystal görüşmesine ilişkin ilginç bir anısını da anlatıyor Türk Komutan. “Görüşmede Amerikalı General’e bir fotoğraf gösterdik. Bu fotoğraf 1914 tarihini taşıyor. Daha o zaman, Osmanlı ordusunun temsilcileri yine eğitim için Afganistan’daymışlar. General McChrystal bu fotoğrafı görünce çok şaşırdı. Amerikalılar Afganistan’a gelmeden 100 yıl önce, Türklerin burada olduğunu gördü…”
İlişkiler bu kadar eski ve sağlam olunca, sorumluluk da büyük. Bu çerçevede, Afganistan’daki Türk askerlerinin en büyük korkusu da, Afgan halkının güvenini kaybetmek.
“1907’de Afgan harp akademisinin komutanı bir Türk subayı. İlişkiler bu kadar eskiye dayanıyor. Bu kadar eski ve güvenliğe dayalı ilişkileri devam ettirmek çok önemli. Afgan halkının bu güvenini kaybetmemek için, bize bırakılan bu güven mirasını kaybetmemek için elimizden geleni yapıyoruz.”
BİTİRİRKEN… Afganistan’da çok yoğun bir biçimde geçirilen 6.5 günün sonunda uluslararası güçte sorunun çözümüne ilişkin yaklaşımın değiştiğini söylemek mümkün. Artık askerlerden çok siviller önde, güvenlik kadar, ülkenin yeniden yapılandırılmasına da önem veriliyor. Üstelik bu yapılırken, Afganlıların kültürel hassasiyetlerine de özen gösterilmeye çalışılıyor. Ancak, her şey Afganistan’la sınırlı değil. İşin bir boyutu, belki de en önemli boyutu gelip, komşuya, Pakistan’a dayanıyor. Afganistan’daki Taliban hareketinin tüm ülkede kontrolü ele geçirmesinde Pakistan gizli servisinin destek ve etkisini kimse inkar etmiyor. İşte tam bu nedenle de zaten, komşu Pakistan sorunun da, ancak çözümün de bir parçası olarak görülüyor. Ziyaret sırasında, sınırlı da olsa Afgan vatandaşlarıyla da görüşme imkanı bulduk. Güvenlik nedeniyle isimlerini vermiyorlar. Ama hepsi aynı şeyi söylüyorlar: “Pakistan’ın ikna edilmesi gerek…” Özellikle Afgan entelektüelleri arasında Pakistan’ın popülaritesinin yüksek olduğunu söylemek güç. Pakistan’ı, şimdi Taliban’a yönelik kendi topraklarında başlattığı mücadeleyi bile “iki yüzlü” olarak değerlendiriyorlar. İşte bir Afgan gazetecinin yorumu: “Pakistan operasyonları, kendi vatandaşı olan Taliban’a karşı yapmıyor. Afgan vatandaşı olanları yakalıyor. Ama Taliban, Taliban’dır. Afgan ya da Pakistanlı, fark var mı? Tam bir ikiyüzlü tavır içinde İslamabad…” Zaten Kandahar’da Taliban ile mücadeleyi kısıtlayan en önemli konu da, Pakistan’dan geçişler. Afgan ya da Pakistanlı, sınır bölgesinde yaşayan kimsenin pasaportu yok. Herkes birbiriyle bir şekilde akraba. Sınırda geçişler kontrolsüz. Sabah Pakistan’da tarla sürenler, akşam Afganistan’da Taliban saflarında saldırılara katılıyor. En zor konu da bu; Kimin, kim olduğunu birbirinden ayırmak…
İRAN’IN DURUMU
Afganistan’ın Batı’daki komşusu İran’ın durumu da karışık. İran bir yandan kendi nükleer programı konusunda başta ABD, tüm dünyaya kafa tutuyor. Ama ilginçtir, Afganistan konusunda, ABD ve İran arasında alttan alta yürüyen, sessiz bir işbirliği var. Konuştuğumuz Afgan ya da yabancı, tüm yetkililer aynı mesajı veriyorlar: “İran ve ABD’nin amacı aynı; İstikrarlı bir Afganistan. Bu nedenle, nükleer sorun konusundaki soğuk savaş, Afganistan konusunda adı konulmayan işbirliğine dönüşmüş durumda.”
ABD’NİN ASIL AMACI
Ve kilit soru: ABD neden Afganistan’ı bu kadar önemsiyor. ABD’nin NATO nezdindeki Büyükelçisi İvo Daalder, Afganistan’da yapılanların “ABD’nin savaşı” olarak algılanmasından rahatsız ve şu mesajı veriyor: “Afganistan bir Amerikan savaşı değil. Bu uluslararası bir çaba. Afganistan’ın istikrara kavuşması sadece ABD için değil, tüm dünya için önemli”. Yine Amerikalı yetkililerden en çok duyduğumuz cümle: “Bugün Afganistan’da savaşmazsak, yarın kendi topraklarımız içinde savaşmak zorunda kalacağız. Bu, dünyadaki her ülke için de geçerli”. Ama Afganlar aynı fikirde değil. ABD’ye bakış genelde oldukça olumsuz. Ciddi bir düş kırıklığı hakim. “Afgan halkı için değil, kendi stratejik çıkarları için ülkede olduğunu” düşünenler çok. İşte bir Afgan entelektüelin yorumu: “Afganistan’ın konumu son derece stratejik. Komşulara bir bakın: Doğuda nükleer silaha sahip ama istikrarsız bir Pakistan, batıda nükleer silah sahibi olmak üzere olan İran. Afganistan’ın küçük de olsa, Çin’le de sınırı var. Ve tabii kuzeyden gelen Rus etkisi. ABD’nin bu koşullarda dünyada konuşlanmak isteyebileceği daha başka bir ülke olabilir mi?” Bu sözlerden sonra ise gülümsüyor ve ekliyor: “Tabii, bir ülke daha var; Irak. Zaten orada da değiller mi?”…
Türklerin burada olmasından Afganlar da çok memnun. General Çolak’ın bu anısı ise, bir Afgan subayı görüşmesinden. “Geçenlerde bir Afgan subayı ile sohbet ediyorduk. ‘Biliyor musunuz, benim dedem de askerdi. Üstelik onu da Türkler eğitmişti’ dedi bana. İşte bu nedenle Türk askeri olarak Afganistan’da kabulümüz yüksek…”
Afganistan’da halen yaklaşık 1,700 Türk askeri görev yapıyor. Ülkenin başkentinin, yani Kabil’in güvenliğini sağlayan bölge komutanlığının denetimi de Türk birliğinde. Tuğgeneral Levent Çolak’ın bu anlamda iki “şapkası” var.
Hem ülkedeki Türk birliğinin en üst düzey komutanı, hem de Kabil bölgesinde görev yapan, Fransız, Makedonyalı gibi pek çok ülke askerinin komutanlığını yürütüyor.
Kabil bölgesinde Şubat ayında Türkiye bir askeri eğitim merkezi kurdu. Gazi Askeri Eğitim Merkezi’nde 2 ayda 500 Afgan subayı yetiştirildi.
Eğitim çalışmaları sadece bununla da sınırlı değil. Afganistan’dan her yaklaşık 120 kişilik bir birlik Türkiye’ye gönderiliyor, Afgan askerlerine Isparta’da dört haftalık eğitim veriliyor.
Şu ana kadar 3 Afgan birliği eğitimini tamamladı. Bunun sayısı yıl sonuna kadar 6 birliğe ulaşacak.
Ayrıca Türkiye, yine eğitim amaçlı olarak, Amerikalıların yeni buluşu “OMLT”lere de katkı sağlıyor. OMLT’nin Türkçe açılımı Harekat Yönlendirme İrtibat Timi.
Bu askeri terimin anlamı, Afgan birliği içinde, yabancı askerlerden oluşturulmuş bir nevi “gölge komutanlık” yapılanması.
Sözkonusu Afgan birliği harekata gittiğinde, Türk askerleri de onlarda birlikte olup, alanda komuta-taktik eğitimi veriyor, Afgan birlik komutanlarına tavsiyelerde bulunuyorlar.
Şu anda Türkiye 5 ayrı OMLT’de Afgan subaylara eğitim veriyor. Her OMLT’de, birliğin büyüklüğüne göre 6 ila 16 Türk subay ya da astsubayı görev yapıyor.
Ancak Türk askerine konulmuş, Kabil dışında operasyona katılmama, savunma dışında ateş açmama gibi tüm kısıtlamalar, OMLT’deki Türk subay ve astsubaylar için de geçerli.
TÜRK KOMUTAN’DAN ÖVGÜ
Kabil görece, Afganistan’ın diğer bölgelerine göre daha sakin gibi. Ama Türk Komutan bunun “yanıltıcı” olabileceğine dikkat çekiyor.
“Kabil başkent. Ülkede ne olursa, buraya yansıyor. Mesela, Kandahar’da birinin burnu kanasa, hemen burada gösteri oluyor” diye anlatıyor Tuğgeneral Çolak.
Ancak Başkent’te de önemli gelişmeler olmuş Afgan ordusu ve polisi açısından. Kabil’de, Ocak ayının sonunda ve Şubat’ta iki ayrı büyük eylem gerçekleştirildi. Kentin çeşitli yerlerinde eş zamanlı saldırılar düzenlendi.
“Biz, Kabil’in güvenliğinden sorumlu bölge komutanlığı olarak, olayları çok yakından izledik. Ancak müdahale önceliği Afgan güçlerindeydi. Ve gördük ki, bizim müdahale etmemize gerek kalmadan, saldırıları üç saat gibi kısa bir sürede kontrol altına almayı başardılar”.
TÜRKİYE ASKER GÖNDERECEK Mİ?
Afganistan deyince, en çok tartışılan konu, Türkiye’nin ek asker gönderip göndermeyeceği.
Tuğgeneral Çolak’ın yanıtı kısa ve öz: “Rakamlarla uğraşmamak gerek. Asıl yapılan işe bakın. Türkiye’nin 1,700 askeri var. Ama bizim yaptığımız bir şey, Afgan halkı tarafından 10 algılanıyor. “
Çolak, Türk askerinin varlığının önemini, “ISAF’ta bu kadar çok ülkenin yer alması, Afganistan’da yapılan operasyonun meşruiyetini kanıtlıyor.
Ancak Türklerin konumu farklı. Türkiye’nin olması, Afganistan’daki uluslar arası operasyona aynı zamanda ahlaksallık getiriyor. Bunun önemi çok büyük” diyerek açıklıyor.