Güncelleme Tarihi:
İstanbul’da 2 yıldır ABD Başkonsolosu olarak görev yapan Scott Frederic Kilner, kente ilk kez 1972’de, Viyana ve dönemin komünist Doğu Avrupası üzerinden 48 saatlik tren yolculuğuyla geldiğini söyledi.
Anadolu Ajansı'na konuşan Kilner, Sirkeci Garı’nda trenden indiği anı, “20 yaşında, California’lı, ABD’nin dışına ilk kez ancak birkaç ay önce çıkmış bir delikanlıydım. Yün takkeli, yıpranmış paltolu, sigaranın birini söndürmeden öbürünü yakan, kirli sakallı adamlarla dolu Sirkeci Garı’nda trenden inince, dünyanın sonuna geldiğimi sandım” diye anlattı.
Türkiye’de toplam 8 yılını geçiren Kilner’ın ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki ilk yurtdışı görev yeri de İstanbul oldu. Kilner, 1982-1983’te ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu Vize Konsolosu, 1985-1987’de ABD’nin Adana Konsolosluğu’nda Politika-Ekonomi Konsolosu olarak görev yaptı.
'İSTANBUL'DA KENDİMİ EVİMDE HİSSEDİYORUM'
ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nu Eylül 2010’dan bu yana sürdüren Kilner, 40 yıl önce Sirkeci Garı’ndaki düşüncelerinin artık kendisini gülümsettiğini söyledi. Kilner, “Çünkü İstanbul artık kendimi evimde hissettiğim, her geçen gün daha da kozmopolitleşen, modern bir dünya kenti” dedi.
'PAHA BİÇİLMEZ BİR HAZİNEYİ KAYBEDEBİLİRİZ'
San Francisco’lu olduğunu belirten Kilner, şunları söyledi: “2 kent de tepeler üstüne kurulu ve hemen hemen bütünüyle suyla çevrili. Boğaziçi’ndeki süslü yalılar, bana San Francisco’daki Victorya dönemi evlerini anımsatıyor. Fakat İstanbul’da, San Francisco Körfezi’ndekinden 10 milyon daha fazla kişi yaşıyor. İstanbul yoğun enerjisi ve koşturmacasıyla New York’a çok daha fazla benziyor. Boğaziçi boyunca öyle binalar var ki asla inşa edilmemeliydi. İskana açılmamış olması gereken tepeler var. Kent hâlâ güzel. Ama üzerinde açılan bu yaralar, İstanbul doğru biçimde modernleşmez ve çevre koruma konusu çok çok ciddiye alınmazsa, Türkiye’nin ve dünyanın paha biçilmez bir hazineyi kaybedebileceğinin işareti.”