Güncelleme Tarihi:
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi, ölümünün 28. yıl dönümünde Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında törenle anıldı. Törende konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, Abdi İpekçi'yi bir kez daha saygı ve sevgiyle andıklarını söyledi.
Türkiye'de ilk gazeteci cinayetinin 1909 yılında Hasan Fehmi Bey'in öldürülmesi ile başladığını, en son öldürülen gazetecinin Hrant Dink olduğunu hatırlatan Erinç, öldürülenler listesinde 62 gazeteci bulunduğunu kaydetti.
Erinç, Abdi İpekçi'nin bu listenin 15. sırasında yer aldığına dikkat çekerek, 1909'dan 1979 yılına kadar 15 gazetecinin öldürüldüğünü, Abdi İpekçi'den bu güne geçen 27 yılda ise kaybedilen gazeteci sayısının 47 olduğunu bildirdi.
Orhan Erinç, “Abdi beyin öldürülmesinden sonra sadece tetikçiyi yakalayarak, arkasındaki güçleri aramamış olmanın yarattığı bir özendirme olabilir. Abdi İpekçi'nin tetikçisinin ardındaki güçleri bulabilseydik, daha sonraki 47 gazetecinin büyük bölümünü kaybetmemiş olabilirdik” dedi.
Eski İçişleri Bakanlarından Hasan Fehmi Güneş'in, “Abdi beyin katiline silah sağlayan kişinin bir siyaset insanıyla uçağa binip Avrupa'ya gittiği” yönünde bir açıklaması olduğunu öne süren Erinç, “Güneş'in bu açıklamalarının peşine kimsenin düşmediğini” savundu.
TGC Başkanı Erinç, “Abdi İpekçi'nin katilinin ve ardındakilerinin bulunmamış olması bizi üzmeye devam ediyor” diye konuştu.
301. MADDE
İpekçi'nin basın meslek ilkelerini ilk kez yazılı biçime dönüştürmenin öncülüğünü yapanlar arasında bulunduğunu ifade eden Erinç, o dönemde Basın Ahlak İlkeleri olarak anımsanan metni hazırladığını ve 24 Temmuz 1960 tarihinde TGC'de yapılan törenle bu ilkelerin yürürlüğe girdiğini söyledi.
Erinç, daha sonra gazetecilikteki, haber anlayışındaki ve teknolojideki değişiklikler nedeniyle cemiyetin bu ilkelerin daha ayrıntılı ve kapsamlı olarak belirlediğini dile getirerek, bunun Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi olarak yürürlüğe konulduğunu anlattı.
“Gazetecilerin kimseye hakaret etme gibi ayrıcalığı olmadığını” anlatan Erinç, ancak yeni TCK'nın 301. maddesi ile ilgili tartışmalarda “büyük bir çarpıtmanın yaşandığını” savundu.
Orhan Erinç, “politikacılar ve maddeyi okumamış olduğu anlaşılan kimi hukukçuların 301. maddenin hakaret suçunu cezalandırdığı konusunda ısrarcı olduklarını” ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“301. maddenin, 159. maddeden alındığı doğru. Ama 301. maddedeki tahkir ve tezyif sözü Türkçeleştirilirken niçin 'aşağılamaya” dönüştürüldüğünü ve böylece eleştiri ile bıçak sırtı bir tanım olarak yasaya konulduğunu anlatmak zorundalar. Türkçeleştirilmiş olması bence yeterli bir gerekçe değil. Çünkü eski TCK'da 'hakaret' suçu bugün 125. maddede var. O niye Türkçeleştirilmedi? Ya da 301. maddedeki suçların din görevlileri tarafından işlenmesi halinde, suç oluşturması için tahkir ve tezyif olarak suçun tanımlanmış olması niçin değiştirilmedi? Bunların yanıtlarını yasa koyucular, iktidar ve ana muhalefet partisi ortaklaşa açıklamak zorunda.”
TGC olarak politika ile ilgilenmediklerini, ancak son açıklamalarda çağrı yapılan sivil toplum kuruluşlarından biri olduklarını anlatan Erinç, bütün sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek ortak bir metin hazırlamaları isteğinin olduğunu kaydetti.
Orhan Erinç, yasanın hazırlanmasının her aşamasında önerilerde bulunduklarını, ancak bunların dikkat alınmadığını öne sürdü.
Erinç, “Biz gazeteciler hakaret özgürlüğü istemiyoruz. Ama suç tanımlarının herkesin istediği gibi yorumlayabileceği yasalar yapılmasına karşı olduğumuz için, ilgili maddedeki suçun açıklığa kavuşturulmasını istiyoruz” dedi.
Orhan Erinç'in konuşmasının ardından Abdi İpekçi'nin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu ve ardından tören din görevlisi tarafından Kur'an-ı Kerim okunmasıyla sona erdi.
ABDİ İPEKÇİ'NİN KIZI
Annesi Sibel İpekçi ile birlikte törene katılan Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi İzet de, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Bir ortak payda var. Doğarken, dinimizi, milliyetimizi seçemiyoruz. Ve öldükten sonra hepimiz toprak oluyoruz. Doğumla ölüm arasında da katil olanlar ve katil olmayanlar var. Yani katil olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılıyoruz. Bugünlerde sadece bunu düşünüyorum” diye konuştu.
Milliyet Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Sedat Ergin de, “Abdi İpekçi'yi öldüren zihniyetin, Türkiye'ye çok büyük bir kötülük yaptığını” söyledi.
İpekçi'nin, evrensel alanda kabul gören gazetecilik ilkelerinin Türkiye'de yerleşmesinde çok büyük rol oynadığını anımsatan Ergin, “İpekçi sadece gazeteci değildi. Onun ötesinde Türkiye ve Türk toplumu için bir konumu vardı. Abdi bey sağ duyunun sesiydi. Onun öldürülmesi Türkiye'nin biraz sağduyusundan kaybetmesine yol açtı. Ve geride kalan 28 yıl, Türkiye biraz sağduyusunu kaybetmiş bir Türkiye'dir. Türkiye Hrant Dink cinayetinin şokunu üzerinden atabilmiş değil, daha bir süre de atacağa benzemiyor” dedi.
Altan Öymen de Türk basın tarihinin “Abdi İpekçi öncesi ve Abdi İpekçi sonrası” diye ikiye ayrılabileceğini belirterek, İpekçi'nin Türk basınına objektif haber, hür yorum gibi evrensel ilkeleri getiren ve büyük bir titizlikle uygulayan bir gazeteci olduğunu bildirdi.
Anma törenine, İpekçi'nin ailesinin yanı sıra Nail Güreli, Mehmet Ali Birand, Eren Güvener'in de aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci ile Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi de katıldı.