Güncelleme Tarihi:
KOMŞULARININ TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE SAYGILI
“Barış Pınarı harekâtı, ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları, BMGK’nın terörle mücadeleye yönelik kararları ile BM sözleşmesinin 51’inci maddesinde yer alan ‘meşru müdafaa hakkı’ çerçevesinde yapılmıştır. Bu harekât ile aynı zamanda bölgede yaşayan dini ve etnik grupların da güvenliğinin sağlanması hedeflenmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulu’nda tüm dünyaya ilan ettiği gibi güvenli bölge/barış koridoru Suriye halkının kendi evlerine dönüşü konusunda en makul, en mantıklı ve en insani yoldur. Türkiye tüm komşularının toprak bütünlüğüne saygılıdır. Ancak sınırlarında bir terör koridoru oluşturulmasına da asla izin vermeyecektir. Suriye’deki terörle mücadele operasyonlarının hedefi başta DEAŞ olmak üzere PKK/YPG terör örgütleridir. PKK/YPG’nin hapishanelerden serbest bıraktıkları da dahil tüm DEAŞ’lı teröristler yakalanmakta ve adalete teslim edilmektedir. DEAŞ mensubu teröristlerin ülkelerine gönderilmesi için söz konusu ülkelerden işbirliği beklenmektedir.
Harekâtın başlangıcından beri Türkiye yalan ve taraflı haberlere dayalı çok ciddi bir dezenformasyon kampanyasına maruz kalmış, kimyasal silah kullanıldığına dair asılsız ve yalan haberler ortaya atılmıştır. TSK envanterinde ne kimyasal silahların atma vasıtaları ne de mühimmatı vardır. TSK’da bu konuda bir konsept, doktrin, eğitim de yoktur. Masum insanları gözetmeksizin toplu katliama neden olan kimyasal silah kullanma caniliğinin, şanlı tarihimizde de ahlaki değerlerimizde de yeri yoktur. Etnik ve dini kökene göre ayrımcılık da Türkiye’nin tarihinde ve kültüründe görülmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin tek hedefi teröristlerdir. İşgal, etnik temizlik, ilhak, insani krize neden olma gibi saçma iddialar kesinlikle gerçek değildir ve kabul edilemez.
TARİHİ HATADAN BİR AN ÖNCE DÖNÜN
ABD’nin Barış Pınarı harekâtını bahane ederek Ermeni soykırımı yasa tasarısını gündeme getirmesi ile ülkemize ve yöneticilere yönelik yaptırım kararı alması; hem 17 Ekim 2019 tarihinde imzalanan mutabakata hem de stratejik ortaklık ve NATO müttefikliği ruhuna aykırıdır. Amerikalıların, kongredeki temsilcilerini bu vahim karardan döndürmek için gerekli tepkiyi vereceğine inanıyor ve ABD’li dostlarımızın stratejik ortaklık ilişkilerimizi olumsuz şekilde etkileyecek böylesi bir tarihi hatadan bir an önce dönmesini umuyoruz. Fransa Ulusal Meclisi’nin de Barış Pınarı harekâtını hedef alan kararı, başta Fransız halkı olmak üzere dünya kamuoyundan gerçekleri saklama ve çarpıtma gayretinden başka bir şey değildir.”
GERÇEĞİ YANSITMIYOR
MSB, bazı medya kuruluşlarında yer alan yalan haberlere yönelik açıklama yaptı. Açıklamada, “Barış Pınarı harekâtı kapsamında birliklerimizce keşif-gözetleme ve mayın/EYP temizlik faaliyetlerine devam edilmektedir. Bölgede olması muhtemel koalisyon ülkeleri ve sivil kuruluşlara ait unsurlara ateş açıldığına ilişkin medyada yer alan haberler gerçeği yansıtmamaktadır” denildi.
AVRUPA İLE TERÖRİZM ARASINDA SON ENGEL
Fransa tarafından ‘müttefiklerimiz’ olarak ifade edilenler Kürt kardeşlerimiz değil, bölgede yaşayan başta 400 bini Kürt, milyonlarca Suriyeli sivili yerinden eden, yerel halka her türlü baskı ve zulmü yapan, istikrarsızlık ve kaosun baş kaynağı eli kanlı PKK/YPG terör örgütüdür. Tarihi gerçekleri dikkate almadan sözde Ermeni soykırımını kabul eden ABD Temsilciler Meclisi’ni ve terör örgütü PKK/YPG’yi ‘müttefik’ olarak tanımlayarak destek açıklamalarında bulunan Fransa Ulusal Meclisi’ni kınıyor, aklıselime davet ediyor, bu tarihi ve vahim hatalardan bir an önce dönmelerini umuyoruz. NATO’nun ruhuna ve misyonuna uygun hareket eden Türkiye’nin, müttefiklerinden de benzeri bir yaklaşım beklemesi en doğal hakkıdır. Şu asla unutulmamalıdır ki, 70 yıldır NATO üyesi olan Türkiye, NATO’nun kenarında değil tam merkezindedir. Türkiye sadece kendi sınırlarını değil, NATO sınırlarını da korumaktadır. Türkiye’nin güvenliği, NATO dahil tüm Avrupa’nın güvenliğidir. Bilinmelidir ki Avrupa ile terörizm arasındaki son engel olan Türkiye, terörizmle savaşın cephe ülkesidir.
SKANDAL TANIMA DIŞİŞLERİ TEPKİSİ
DIŞİŞLERİ Bakanlığı, ABD’nin 2018 Yılı Terörizm Raporu’nda FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen hakkında kullanılan “sürgünde bir din adamı” ifadesine tepki gösterdi. Bakanlık Sözcüsü Hami Aksoy, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2018 Yılı Terörizm Raporu’na ilişkin soruya yazılı açıklamayla cevap verdi. Aksoy, rapordaki FETÖ’ye ilişkin değerlendirmelerle ilgili şunları kaydetti:
“Türkiye’yi hedef alan terör örgütü FETÖ’nün elebaşının ‘sürgünde bir din adamı’ olarak takdim edilmesi, 15 Temmuz hain darbe girişimini görmezden gelmek veya destek vermek anlamına gelmektedir. Ayrıca bu teröristin ABD topraklarında kendisine güvenli sığınak bulmuş olmasını yok sayma çabasının bir tezahürüdür. 251 masum vatandaşımızın şehit edildiği ve binlercesinin de yaralandığı 15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasındaki FETÖ terör örgütünün sadece Türkiye değil, bulunduğu her ülke için tehdit olduğu unutulmamalı, terörle mücadelede uluslararası iş birliğinin büyük önem taşıdığı bilinmelidir.”
TERÖRLE İŞBİRLİĞİ
Raporda, YPG’nin ismen zikredilmediğine ve bunun yerine “PKK’nın Suriye’deki uzantıları” ifadesinin kullanıldığını da belirten Aksoy, “Bu terör örgütüyle işbirliğini saklamayan ABD makamlarının hukukla bağdaşmayan tutumlarını örtme gayretidir” dedi.