ABD’den nefret eden, beyzbola bayılan adam

Güncelleme Tarihi:

ABD’den nefret eden, beyzbola bayılan adam
Oluşturulma Tarihi: Mart 06, 2013 10:56

Nev-i şahsına münhasır Hugo Chavez, Referans gazetesinde çalıştığım dönemde haftada bir hazırladığımız Amerika sayfası için bizi içerik sıkıntısından kurtaran isimdi. Dünyayı değiştirmek için yola çıkan Chavez’in her söylediği, her yaptığı tartışıldı. Seveni olduğu kadar, sevmeyeni de bol olan Chavez, ne olursa olsun şimdiden 21’inci yüzyılın unutulmaz liderleri arasında yerini aldı.

Haberin Devamı

Dünyanın en renkli lideri Hugo Chavez, hayatı boyunca çok büyük mücadeleleri kazanmış olsa da kansere yenildi. 58 yaşındaydı ve 14 yıldır da Latin Amerika'nın en önemli ülkelerinden Venezüella'nın liderliğini yapıyordu.

Devlet başkanlığı yaptığı dönemde, dünyanın en çok tartışılan isimlerinden biri oldu. Belli ki hakkındaki tartışmalar daha çok su kaldıracak, bıraktığı miras daha çok tartışılacak.

/images/100/0x0/55eb2256f018fbb8f8ad69b6
Bu liderin neden hem çok sevilip hem bu kadar nefret edilir olduğunu anlamak için filmi biraz geriye sarmak gerekiyor. Chavez, 28 Temmuz 1954'te Venezüella'nın yoksul kentlerinden biri olan Sabaneta'da doğdu. Kariyer olarak askerliği, ideoloji olarak da sosyalizmi seçti. Daha gençlik yıllarında sol hareketin içinde bulundu.

Haberin Devamı

Venezüella ve diğer Latin Amerika yönetimlerinin, "ABD'nin uşağına" dönüştüğünü savunuyor ve tam bağımsızlığın yolunu açacak araçların ellerinde olduğunu düşünüyordu. İdolü ise 18 ve 19'uncu yüzyılda Latin Amerika'nın büyük bölümünü İspanyol sömürgesinden kurtaran Güney Amerikalı devrimci önder Simon Bolivar'dı.

30 YIL HAPİS ALDI, 2 YIL YATTI
Buradan hareketle, 1980'lerde Venezüella'da rejimi devirmek, anti-emperyalist bir sosyalist yönetim kurmak amacıyla gizli Devrimci Bolivarcı Hareket–200 örgütünü kurdu. 1992 yılında darbe girişiminin önderliğini yaptı, ancak başarısız oldu. Tutuklandı, yargılandı ve 30 yıl hapse mahkum oldu. Ancak iki yıl hapis yattıktan sonra affedildi ve serbest bırakıldı. O dönemlerde en sık yapılan şaka, Chavez'in darbe girişimi için iki yıl, girişimi başarısız olduğu için 28 yıla çarptırıldığıydı.

Ve nihayet 1998 yılında, girdiği devlet başkanlığı seçimlerini kazandı ve koltuğu da bir daha bırakmadı. Alametifarikası olan kırmızı gömleği, ateşli konuşmaları, popülist söylemleriyle, karış karış gezdiği Venezüella'da özellikle yoksul kesimden topladığı oylarla güçlü bir halk desteğine sahip oldu.

Haberin Devamı

Chavez, bir yandan renkli kişiliğinin bir sonucu olarak tartışılan açıklama ve eylemlere imza atarken, diğer yandan da ülkesini "Bolivarcı-Sosyalist" bir ideolojiyle yeniden yapılandırdı. İktidarının en büyük şansı ise 2000'lerin başında hızla yükselişe geçen petrol fiyatları oldu.

KATRINA İÇİN YARDIM GÖNDERDİ
Dünyanın en büyük beşinci petrol ihracatçısı olan Venezüella'nın gelirleri, 1 trilyon doları geçti. Petrol piyasasında faaliyet gösteren şirketleri önce millileştirdi, ardından da yasa değişikliği yaparak, çoğunluk hissenin Venezüella devlet petrol şirketinde olması şartıyla, yabancıların petrol piyasasında faaliyet göstermesine izin verdi.

Haberin Devamı

Chavez, petrolü diplomatik bir kart olarak da kullandı. Nefretini asla gizlemediği ABD'yi dönem dönem petrol satışlarını durdurmakla tehdit etti. Ancak, Katrina Kasırgası'nın ardından ABD halkına ücretsiz ısınma yakıtı yardımı yaptı.

Chavez, petrolden elde ettiği gelirlerin önemli bir bölümünü yoksulluğun giderilmesine harcadı. Sağlık ve eğitim hizmetlerini tamamen ücretsiz hale getirdi. En büyük müttefiki Küba'dan gelen öğretmen ve doktorlarla, hem okur-yazar oranını artırmaya hem de yüksek bebek ölümlerinin önüne geçmeye çalıştı.

Okur-yazar oranının yüzde 40'lardan yüzde 80'lere yükselmesinin ardından anayasayı değiştirdi ve devrimini en yüksek hukuki metinle tescilledi. Anayasa için yapılan referandumdan önce "Barrio" adı verilen yoksul mahallelerde bulunan ve devlet desteğiyle halka ucuz mal satan süpermarketlerde satılan ürün paketlerinin üzerine yeni anayasanın maddelerini yazarak, herkese ulaşmasını hedefledi.

Haberin Devamı

Ayrıca, halkla arasındaki duvarları indirmek amacıyla her pazar devlet televizyonunda saatlerce süren "Alo Presidente" programını sundu. Ortalama sekiz saat süren programda, telefon bağlantılarıyla doğrudan halkla konuşmaktan dans etmeye kadar çok sayıda ilginç anlara imza attı.

MEDYAYA, MUHALİFLERE BASKI
Ülkesinde uyguladığı bu politikalar bir yandan geniş halk desteği almasına neden olurken, diğer yandan da baskıcı bir rejime dönüştüğü eleştirilerini de beraberinde getirdi. Chavez, muhalefet ve medya üzerine baskı kurmakla eleştirildi. Muhalif gazete ve gazetecilere peş peşe davalar açıldı, çok sayıda gazeteci hapis cezasına çarptırıldı.

Suç oranlarındaki artış, bazı bölgelerde boru hatlarından sızan petrolün içme sularına karışması ve hatta Chavez'in sağlığı, haber yapılması "yasak" konular arasında yer aldı. Bu konuları haberleştirenler, baskı gördü. Misal, Chavez'in kanserden öldüğü bilinse de bunun ne kanseri olduğu hala bir devlet sırrı gibi korunuyor.

Haberin Devamı

Bugün artık başında olmadığı halkı için çok şey yapmış olsa da geride altyapısı çökmüş, enflasyon oranı yüzde 18’lere ulaşmış, ekonomik dengeleri bozulmuş ve suçla mücadelede istenilen başarı elde edememiş bir ülke bıraktı.

“KÜKÜRT KOKUSUNU HALA ALABİLİYORUM”
Chavez, aynı kendi ülkesinde olduğu gibi dünyada da söylemleri, değişik açıklamaları ve renkli kişiliğiyle dikkat çekti. Dış politikasını ABD ve emperyalizm karşıtlığı üzerine kuran Chavez, 2000'lerin başından itibaren Brezilya'da Luiz Inacio Lula da Silva, Ekvador'da Evo Morales ve Şili'de Michelle Bachelet gibi solcu liderlerin oluşturduğu kampın önderliğini yaptı.

İran ve Rusya ile yakınlaştı, bu ülkelerle silah ve enerji işbirliklerine imza attı. Libya'nın devrik lideri Muammer Kaddafi ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad gibi isimlerle yakın dost oldu. Hatta Arap Baharı sırasında devrilen ya da devrilmesi yakın olduğu düşünülen liderlerin, Venezüella'ya sığınması da konuşulan formüller arasında yer aldı.

Tüm bunların ötesinde, Chavez belki de en çok ABD'ye yönelik diplomatik teamüllerin dışındaki söylemleriyle hatırlanacak. BM Genel Kurul toplantısında, ABD eski Başkanı George W. Bush'tan bir gün sonra kürsüye çıktığında, "Hala kükürt kokusu alıyorum, sanıyorum şeytan kısa bir süre önce buradaydı" yönündeki sözleri uzun süre tartışıldı. Kapalı kapılar ardında neler demiştir bilinmez ama "dangalak" ve "eşek" de Bush için kamuoyu önünde kullandığı diğer sıfatlar arasında.

OBAMA’YA KİTAP HEDİYE ETTİ
Chavez, Bush'un ardından başkan seçilen Barack Obama'ya ise kendine has tarzıyla "daha sıcak" davrandı. Chavez, ilk kez 2009'da yılında Amerika liderler zirvesinde bir araya gelen Obama'yla el sıkışıp, gazetecilere poz verdi. Ancak, Obama'ya verdiği hediye yine "Chavezceydi".

ABD Başkanı'na Uruguaylı ünlü yazar Eduardo Galeano'nun Latin Amerika'da Avrupalı ve ABD'li güçlerin 500 yıl boyunca kıtayı nasıl sömürdüğünü anlatan, artık klasikleşmiş eseri "Latin Amerika'nın Kesik Damarları"nı hediye etti. En büyük merak konusu da hediyeyi gülerek kabul eden Obama'nın bu kitabı okuyup okumadığı.

CHAVEZ’DEN SONRASI TUFAN
Latin Amerika'nın kesik damarlarını birleştirmeyi kendine misyon edinmiş olan, ABD'den nefret eden ancak beyzbol hayranlığını saklamayan Chavez artık yok. Venezüella'da bundan sonra olacakları kestirmek güç. En büyük endişe, ülkenin kaosa sürüklenmesi. Chavez'e sadık sosyalist paramiliter güçler ile ölüm haberiyle havai fişek patlatan muhalifler arasındaki yüksek tansiyon çatışmaya dönüşebilir.

Bundan sonra ne olursa olsun, şu bir gerçek ki, dünya en renkli, en değişik liderlerinden birini kaybetti. Yeni Dünya'da ABD'nin karşısında, Bolivar'ın izinde bir kutup oluşturmak istiyordu. Başarıya ulaştığını söylemek güç, ancak bir gerçek var ki, o da Chavez'in sevabıyla, günahıyla 21'inci yüzyılın unutulmayacak liderleri arasında yer alacağı.
İrem KÖKER
ikoker@hurriyet.com.tr 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!