Oluşturulma Tarihi: Ekim 06, 2001 00:00
WashingtonAmerikan kamuoyu, Türkiye’nin 1992-1999 arasında yaşadıklarını adeta yeniden yaşıyor. Öyle olaylarla karşılaşılıyor ki, kendimi “biz bu filmi görmüştük” demekten alıkoyamıyorum. Tabii belirli bir sınır yine de aşılmıyor.Hayretler içindeyim.Yaklaşık üç haftadır Amerika’dayım. 3-4 günlüğüne geldim, ancak olaylar öylesine gelişti ki, bir türlü ayrılamıyorum. Belki de bu asrın en büyük ve korkunç gelişmeleri yaşanıyor ve bunlara yerinde tanıklık etmekten vazgeçemiyorum.Amerikan kamuoyundaki duygular ve tepkileri izledikçe de hayretler içinde kalıyorum. Hele, 1990’dan 2000’e kadar ki 10 yıllık sürede yaşanan PKK terörü ve bu teröre karşı güvenlik kuvvetlerinin aldığı önlemlerle iç içe yaşadıktan sonra ABD’de deki hava arasındaki benzerlikleri yakalamak çok ilginç oluyor.Aynı oranda olmasa dahi, iki ülkenin teröre tepkileri arasında son derece vurucu paralellikler var.1. Amerika da, Türkiye gibi bayrağına sarıldı. Her yere bayrak asılıyor. Evlerin balkonundan, otomobillerin antenlerine kadar, Amerika bayrağı en çok görünen simge.2. Ardından, yavaş yavaş yoğunlaşmaya başlayan “ya sev veya terket” sloganlarının görülmesi geliyor. Arabaların camlarında ve birçok televizyon ve radyo programcısının dilinde sık sık aynı cümleyi buluyorsunuz.3. Bush yönetiminin politikalarını eleştirmekte çok tepki topluyor. Kimse farklı bir ses çıkartamıyor. Güvenlik kuvvetlerinden değil, kamuoyundan gelen tepki öylesine caydırıcı bir rol oynuyor ki, Bush yönetimine ters bir söz söylemek veya Bin Ladin’in görüşlerine hak veren hiç bir ses çıkmıyor.4. Kamuoyunun çok büyük bölümü, Bin Ladin ve etrafındakilere karşı kirli savaş açılmasını, gerekirse öldürülmelerini destekliyor. Şimdiye kadar böyle bir yaklaşımı kesinlikle reddeden Amerika, bu konudaki tutumunu değiştiriyor.FARKLILIKLAR DA OLDUKÇA FAZLABu listeyi daha uzatabiliriz, benzerliklerin sayısını attırabiliriz.Tabii, her iki toplumun ve resmi yetkililerin tutumlarında farklılıklar da var.Bunun en çarpıcı olanı, terörle mücadele kampanyasının askere ihale edilmemesi. Asker dahil, tüm kurumlar üstlerine düşeni yapıyorlar, ancak kararları siyasi otorite veriyor.Diğer bir fark, teröristlere karşı mücadelenin hiçbir şekilde mafya tipi çetelere veya sivil katillere ihale edilmemesi. Susurluk yaklaşımına rastlanmaması. Teröristler öldürülecek veya kaçırılacaksa, sadece resmi güvenlik yetkililerine görev veriliyor. Resmi mekanizmanın dışına çıkılmıyor, yasalar içinde kalınıyor.Tabii, medya’yı korkutmak veya yalan haberlerle, aynı görüşü paylaşmayanların lekelenmesi gibi komikliklere hiç rastlanmıyor.Amerikan toplumunun dayanışma gösterisi ve yardım edebilmek için olağanüstü bir çaba sergilemesi de çok çarpıcı. Terörden zarar görenlerin yaralarını sarabilmek için yirmi günde 500 milyon dolar toplanması, herkesi heyecanlandırdı.Diyorum ya, bazı olaylara toplumların tepkileri bazen çok farklı, bazen de çok benzer oluyor…
button