Güncelleme Tarihi:
Bu hafta başında Abbas seçimlerin Ocak ayında yapılacağını açıklayan bir kararname yayımladı. Bu kararnameden birkaç gün önce de Hamas’tan karşılık alamayacağını bile bile Mısır’ın Filistin içi anlaşma planına imza koymuştu.
Baskin, The Jerusalem Post’ta “Abbas is a partner for peace. Is Netanyahu?” başlığıyla yayımlanan makalede Abbas’ın kararlı bir liderlik modeli ortaya koyduğunu savundu:
“Geçen 20 yılın ardından, Abbas, Yaser Arafat’ın bile hareketi parçalayıp ulusal özgürlüğe darbe vuracağından çekindiği El Fetih kongresini topladı. Kongreden Abbas’a destek sonucu çıktı. Goldstone Raporu’nun Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nden çekilmesi dolayısıyla yaşanan ufak aksaklık dışında Abbas bugüne kadar gelen bütün Filistinli siyasetçilerden daha popüler.”
Abbas halkın sevdiği bir siyasetçi değil. Kitleleri sokağa dökecek karizması yok. Köylere gidip sıradan insanlarla görüşmekten hoşlanmıyor. Pek çok siyasetçinin peşinde koşacağı fotoğraf karelerini ya da röportajları vermekten hoşlanmıyor. Kendisini Ramallah’taki karargahında çok daha rahat hissediyor. Tanıdıkları en sevdiği boş zaman aktivitesinin National Geographic’te belgesel izlemek olduğunu söylüyor.
İsrailliler, siyasetçiler, gazeteciler ve Ortadoğu analistleri Abbas’ın zayıf bir karakter olduğunu söylemekten hoşlanıyor. Abbas’ın karargah dışında kontrolün olmadığını söyleyenler buna kanıt olarak Gazze’yi Hamas’a kaptırmasını gösteriyor. Dolayısıyla herkesin vardığı ortak sonuç şu: Filistin tarafında İsrail’in karşısında bir barış ortağı yok.
Baskin, bu sözleri söyleyenlere göre İsrail’in hiçbir zaman bir ortağı olmadığını hatırlattı. Bu kişiler Arafat’ın ikili oynadığını, bir yanda barış için çalışırken diğer yandan terörü yaydığını söylüyorlardı (hatta Arafat’ın kendi sözleriyle, “bir elde zeytin dalı, diğerinde silah”). Yine aynı kişiler Filistin’in devrimci liderler yerine devlet adamlarıyla yönetilmedikçe barış olmayacağını savunuyorlardı.
Abbas bir devlet adamı ancak İsrail lideri Ariel Şaron kendisini “tüysüz tavuk” olarak nitelendirmişti. Baskin bu yorumun “asla uçamaz ve halkının desteğini alamaz” anlamına geldiğini ifade etti.
Bu küçümseyici tutumunun devamında Şaron Abbas’la görüşmeyi reddetmiş onun yerine tek taraflı iletişimsizlik politikasını sürdürerek Hamas’ın İsrail’i Gazze’den attığı iddialarını güçlendirmişti. Dolayısıyla da Filistinliler arasında İsrail karşıtı duyguları körüklemiş ve seçimlerden Hamas’ın zaferle çıkmasını sağlamıştı.
Baskin, Abbas’ın halkını bir devlete, özgürlüğe ve barışa kavuşturmaya kararlı güçlü bir lider olduğunu savundu. İkinci intifadanın silahlı bir harekete dönüşmesine karşı çıkmış, bunu da 2004’teki seçim kampanyasında açık gönüllükle ifade etmişti.
Annapolis’te 2007’de yapılan toplantılarda İsrail vatandaşlarını “komşularımız” olarak tanımlamış barışın her iki tarafın da çıkarına olduğunu ifade etmişti. Abbas “Barış ve güvenliğin sizin ve bizim hakkımız olduğu kadar, barış ve özgürlük de bizim hakkımızdır” demişti.
Abbas en son Eylül ayında BM’de bundan sonraki her Filistin hükümetinin Filistin Kurtuluş Örgütü ve Filistin Ulusal İttifakı’nın geçmişte verdiği sözlere özellikle de 1993’te Arafat ve İzak Rabin arasında gönderilen karşılıklı tanıma mektuplarına bağlı kalacağını ifade etmişti.
İsrail’in yol haritasında yer alan hiçbir taahhüdünü yerine getirmemesine karşın Abbas, verilen sözlerin neredeyse hepsini tutmuş durumda.
Filistin lideri güvenlik güçlerini yeniden düzenleyip kendisinin ve Başbakan Selam Fayad’ın siyasi kontrolü altına aldı, intifadanın silahlanmasına sebep olan yüzlerce subayı ordudan attı, ABD’li General Keith Dayton’la omuz omuza çalışarak ülkenin yeni nesil güvenlik personelini eğitti, Batı Şeria’da Hamas ve İslami Cihat Örgütü’nün altyapısını çökertti, bölgede huzur ve düzeni sağladı.
Abbas Hamas’la ne olursa olsun anlaşmayı reddetti. Baskin “Bugün Hamas’ın önde gelen pek çok ismi Filistin Yönetimi’nin hapishanelerindeyse bu Abbas’ın liderlik yeteneğinin bir göstergesi olarak görülmeli” sözleriyle Filistin liderinin “zayıf” olduğu yönündeki sözlere son vermenin zamanının geldiğini ifade etti.
Elbette ki Abbas Siyonist bir İsrail ajanı değil ve tabii ki İsrail’in konumunu sahiplenmeyecek. Ama barış süreci için İsrail’le masaya oturabilecek en iyi ortak da Abbas olabilir. Peki ya Benjamin Netanyahu?