Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile 3 Ekim'de müzakerelere resmen başlamasından sonra çeşitli kurumlar, AB ile uyum için harekete geçiyor. Bu çerçevede Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, AB ile tarım konusundaki müzakerelerin sürdürülmesi amacıyla, 5 kişilik bir ekip oluşturuldu. Heyetin başkanlığını Müsteşar Yardımcısı Nebi Çelik yapıyor. Ayrıca, “Tarım ve Balıkçılık Alt Komitesi” kapsamında alt çalışma grupları faaliyetlerini yürütüyor. Ancak, tarımda müzakerelerin sağlıklı yürütülebilmesi için öncelikle Türkiye'deki tarım istatistiklerinin ve kayıtlarının güvenilir hale getirilmesi gerekiyor. AB ile tarım alanında, tarım ve kırsal kalkınma, veterinerlik, bitki sağlığı ve gıda, balıkçılık ve malların serbest dolaşımı başlıkları altında yürütülecek uyum süreci sonunda, Türkiye'nin bu alandaki mevzuatın tamamını üstlenmesi gerekecek. TARIMLA İLGİLİ GÖRÜŞMELER 5 ARALIK'TA AB ile tarım müzakerelerinin tarım ve kırsal kalkınma konusunda, 5 Aralık'tan itibaren başlaması öngörülüyor. Brüksel'deki Türkiye temsilciği, bu kapsamda, AB'nin, Aralık ayının ilk haftasında, Türk tarafına konuyla ilgili mevzuata ilişkin ayrıntılı bilgi vermesinin beklendiğini, ardından 2006 yılı Ocak ayından itibaren de mevzuat taramasının gerçekleştirileceğini bildirdi. İSTATİSTİKLERİN ÖNEMİ BÜYÜK Verilen bilgiye göre, müzakerelerin sağlıklı yürütülmesi açısından, Türkiye'deki tarımla ilgili kayıt ve verilerin gerçekçi olması büyük önem taşıyor. AB'nin 45 yıllık tecrübe ve birikimiyle biçimlenen Ortak Tarım Politikası (OTP), veterinerlik ve bitki sağlığı, gıda güvenliği gibi konuların yanında, tarımsal ürünlerin pazarlanması ve piyasaların düzenlenmesi ile ilgili kuralları gösteriyor. OTP mekanizması, üretim alanlarının, üreticilerin, işletmelerin, ürünlerin ve hayvanların kayıt altına alınmasına ilişkin sistemleri de kapsıyor. Bu veriler, AB'de desteklerin dağıtımında esas teşkil etmesi nedeniyle, Türkiye'nin de bu verileri sağlıklı hale getirmesi gerekiyor. KAYIT YERİNE TAHMİN Yani, Türkiye, bitkisel üretim rakamları, hayvan sayıları, arazi varlığı, gıda üretimi, işletmelerin durumu ile ilgili verileri sağlıklı hale getirmek zorunda. Oysa Türkiye'de bitkisel üretim rakamları ve hayvan varlıkları kayıttan ziyade tahminlere dayanıyor. KAYIT DIŞI ÜRETİM Et, süt ve gıda üretiminde kayıtdışılığın fazla olduğu biliniyor. Şekerpancarı gibi sözleşmeli yapılan üretimler dışındaki bitkisel üretimin de büyük bölümü kayıt dışı. Türkiye'nin önemli üretici olduğu kuru üzüm, kuru incir, kayısı, fındık gibi ürünler dışındaki ürünlerde standart ve kalite sorunu yaşanıyor. Tarımsal işletmeler tam olarak kayıt altına alınamadığı için, uygulamada yapılan hatalar nedeniyle ihracat aşamasında, ilaç kalıntısı gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, tarım işletmelerinin kayıt altına alınması için, 3 yıldır Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) uyguluyor. Başta Doğrudan Gelir Desteği (DGD) olmak üzere tüm tarım desteklerinin uygulanmasına esas olacak ÇKS ile tarım işletmelerinin sayısı ve büyüklüklerinin sağlıklı olarak belirlenmesine çalışılıyor. HAYVAN HASTALIKLARI Ayrıca, öncelikle büyükbaş hayvan varlığının tespiti için de kulak küpeleme projesi uygulanıyor. Ancak, besicilerin kayda girmek istememesi nedeniyle, bu projede de tam başarı sağlanamıyor. Bakanlığın, projenin başarısı için, sağlık raporu ve kulak küpesi olmayan hayvanların sevkiyatını yasaklamasına karşın, kamuoyunda hayvan kaçakçılığından sık sık söz ediliyor. Ayrıca, hayvancılık ürünlerinin serbest dolaşımı için, Türkiye'nin şap, kuduz gibi yaygın olarak görülen hayvan hastalıklarını da tamamen yok etmesi gerekiyor. TÜRKİYE TAVUKÇULUKTA İLERİ Gıda da ise mevzuattaki zorunluluğa karşın hala işletmelerin bir bölümü gıda siciline kayıt olmadı. Türkiye'de 20 binden fazla olduğu belirtilen gıda işletmelerinin büyük bölümünde teknoloji sorunu yaşanırken, özellikle tavukçuluk sektöründe AB'ye ihracat yapabilecek nitelikte entegre tesisler de bulunuyor. Üretim, verim rakamlarının sağlıklı olması, AB'de süt gibi kota uygulanan ürünlerde alınacak üretim kotası açısından büyük önem taşıyor. Kayıtlı ve standarda uygun üretim rakamları düşük olursa, Türkiye, kota pazarlıklarına o seviyeden başlayacağı için, AB toplam üretiminden alacağı pay da düşük olabilecek. Diğer taraftan, aynı sorunlar nedeniyle Türkiye, uyumu sağlamak için uzun geçiş dönemleri ve istisnalar istemek durumunda kalabilecek. TARIMDA ETKİSİ TOZ PEMBE OLMAYACAK Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'ndan “AB'ye uyumun tarım sektörüne etkileri” konusunda verilen bilgide, AB'ye katılım sürecinin her iki tarafın da yüzde 100 kazanacağı bir süreç olmadığı vurgulanırken, şöyle denildi: “AB üyeliğinin Türk tarım sektörü üzerindeki etkileri bakımından toz pembe bir tablo yaratmayacağını, ancak uzun vadede örgütlü, rekabet gücü yüksek ve sürdürülebilir bir tarım sektörünün oluşturulması bakımından önemli katkılar sağlayacağını söylemek mümkündür. Yani Türkiye için başlangıçta zor, ama uzun vadede tarım sektörünün lehine bir durumun çıkması beklenmektedir.” TARIM STRATEJİSİNİN UYGULANMASINA 2006'DA BAŞLANACAK Öte yandan Türkiye, OTP'de yapılan reformları da gözönüne alarak ilk defa hazırladığı Tarım Strateji Belgesi'ni 2006 yılı başından itibaren uygulamaya başlayacak. Tarımdaki öncelikleri ortaya koyan ve 2010 yılına kadar yürütülecek tarım politikalarının temel doğrultularının belirlendiği strateji, uygulanacak destekleme araçlarını tanımlıyor ve bunların bütçe içindeki paylarını gösteriyor. AB ile tarım müzakerelerinin yürütülmesi konusunda bakanlık bünyesinde Müsteşar Yardımcısı Nebi Çelik başkanlığında bir yürütme komitesi oluşturulurken, MEVZUATTA EKSİKLİK “Yatay konulara ilişkin düzenlemeler, veterinerlik, bitki sağlığı, balıkçılık, gıda kontrol, kırsal kalkınma ve ormancılık ve ortak piyasa düzenleri” konularında, ön tarama çalışmalarının yapıldığı, ulusal mevzuattaki eksikliklerin tespit edildiği, gerekli yeni mevzuat çalışmalarının başlatıldığı kaydediliyor. Bakanlık, gıda, veterinerlik konularında AB mevzuatına uyum için şimdiye kadar pek çok değişiklik yaparken, altyapının geliştirilmesi için de AB ile birçok ortak proje uyguluyor. AB mevzuatına uyum için kırmızı et üretim tebliğinde yapılmak istenen ve atın kasaplık hayvan olarak sayılmasına ilişkin değişiklik tartışmalara neden olmuştu. AB'YE UYUM İÇİN, TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI DA YENİDEN YAPILANDIRILACAK Avrupa Birliği (AB) ile uyum nedeniyle, sadece ulusal mevzuat değil, kamu kurumlarının yapısı da değişecek. Bu kapsamda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, “Tarım ve Kırsal Kalkınma Bakanlığı” adı altında yeniden örgütlenecek. Konuyla ilgili hazırlanan yasa taslağına göre, bakanlık, “piyasa düzenleyicisi ve Türk tarımının geleceğini planlayan bir kurum” haline getirilecek. Tarım ve Kırsal Kalkınma Bakanlığı'nın ana hizmet birimleri ise Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü, Hayvancılık Genel Müdürlüğü, Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Gıda Genel Müdürlüğü, Dış İlişkiler ve AB Genel Müdürlüğü ile Eğitim, Yayım ve Enformasyon Başkanlığı'ndan oluşacak. Bu yapılanmayla, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ile Dış İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı ortadan kalkacak. Bakanlığın bağlı kuruluşları, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü,
Atatürk Orman Çiftliği Genel Müdürlüğü, ilgili kuruluşları da Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nden oluşacak. Ayrıca bakana ve ana hizmet birimleri, bağlı ve ilgili kuruluşlara hizmet etmek üzere, “Strateji Geliştirme Başkanlığı” adı altında bir danışma birimi de kurulacak.AB'ye uyum amacıyla, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü teşkilatı, geçen yıl kaldırılmış, bazı birimler bakanlığa, taşra teşkilatı ise valiliklere devredilmişti.ÜRETİM PLANLAMASI YOKTürkiye'de tarımın planlanması büyük önem taşıyor. Halen tarımda üretim planlaması yapılmadığı için, çiftçi kazancına göre üretime yöneliyor. Bir yok iyi kazandığı ürünü ertesi yıl yine ekmek istiyor, ancak diğer çiftçiler de aynı güdüyle hareket edince, bazen patates, bazen soğan, bazen elma dağları oluşuyor. Yumurta ve sütte üretim artınca, ”devlet yumurta, süt alsın, okullara dağıtsın” gibi istekler gündeme geliyor. Çiftçi, devlete en kolay satabileceği buğday, mısır, şekerpancarı, tütün gibi ürünleri üretmeye yöneliyor. O zaman da devlet, üreticiyi korumak için, milyonlarca ton ürünü almak durumunda kalıyor.Tarımda üretim planlaması yapılabilmesi için, çiftçinin tarım ürünlerinin fiyatlarını uzun vadeli olarak bilmesi gerekiyor. Türkiye'de, tarımda vadeli işlemler piyasası açılmasına karşın, altyapı eksiklikleri, standart ürün üretilmemesi, depolama imkanlarının kısıtlılığı gibi nedenlerle fazla işleyemiyor. Çiftçi, ürünün bekletmek yerine, biran önce devlete satıp parasını almak istiyor. Bunda, tarım arazilerinin çok parçalı, işletmelerin küçük olması büyük rol oynuyor. Küçük çiftçi, geçimlik tarım yaptığı için, tarımı geliştirecek yatırımlara yönelmiyor. AB'ye uyum halinde, devlet doğrudan alım yapmayacak, kurulacak müdahale kuruluşları ile fiyatlara müdahale edilecek. Bu kapsamda TMO'nun bir müdahale ve destekleme ödeme kuruluşuna dönüştürülmesi de öngörülüyor. 17 ARALIK 2004 SONRASI ÇALIŞMALARTarım ve Köyişleri Bakanlığı, AB ile müzakerelere başlamadan önce, sektör ile ilgili yapılacak uyum çalışmalarındaki eksiklikler, öncelikler, sıkıntı yaşanabilecek alanlar, kısa ve uzun vadede bu konulara yönelik olarak alınacak tedbirler üzerinde, 2005 yılı başından itibaren yoğun bir çalışma başlatmıştı. Bu kapsamda, Ocak ve Şubat aylarında sivil toplum örgütleri, meslek, basın mensupları ve bilim adamları ile 17 toplantı yapıldı. Bakanlık personeli de düzenlenen seminerlerle AB konusunda bilgilendirildi. AB müktesebatı üstlenildiğinde ürün ve ürün gruplarının bu uyumdan ekonomik ve sosyal olarak ne derece etkileneceğini tespit etmek amacıyla Etki Değerlendirme Çalışmaları (EDÇ) yapılıyor. Topluluğa yeni üye olan ülkelerin müzakere süreçleri incelenerek, tarım sektöründe yaşanan deneyimler ışığında alınacak pozisyonları belirlemek üzere, bakanlıktan yetkililer, Polonya, Macaristan ve Romanya'ya ziyaretlerde bulundular. Polonya'nın tam üyeliği müzakerelerinde tarım baş müzakerecisi olarak görev alan eski Tarım Bakan Yardımcısı Jerzy Plewa da Dünya Bankası'nın finansal desteği ile Türkiye'nin AB ile müzakere sürecine hazırlanması konusunda, bakanlıkta kısa dönemli danışmanlık yapmıştı.AB İLE ORTAK PROJELER YÜRÜTÜLÜYORBakanlık, halen gıda güvenliği, veterinerlik, bitki sağlığı, su ürünleri, entegre idare kontrol sistemi ve arazi parsel tanımlama sistemi, kırsal kalkınma, organik tarım konularında AB ile ortak projeler yürütüyor. Ulusal gıda referans laboratuvarının kurulması, kuduz hastalığının kontrolü, veteriner sınır kontrol noktalarının kurulması, kırsal kalkınma ajansının kurulması konularında ise AB'ye projeler teklif edildi. Projelere ayrılan kaynağın, yerli katkı dahil, yaklaşık 100 milyon avro olduğu kaydediliyor.Balıkçılık sektörünün AB'ye uyumu amacıyla 10 Ocak'ta başlatılan proje kapsamında da, 2006 yılı sonu itibariyle, balıkçılık sektörünün altyapı ve mevzuat uyumunun tamamlanması öngörülüyor. AB'nin 6.2 milyon avro destek sağladığı proje çerçevesinde, “Su Ürünleri Genel Müdürlüğü” kurulacak, Su Ürünleri Kanunu yenilenecek. AB'ye uyum için 17 kanun, 211 yönetmelik, tebliğ, genelge çıkarmak gerektiği, şimdiye kadar 7 kanun ve 34 yönetmeliğin çıkarıldığı, 10 kanun ve 58 yönetmeliğin yazım çalışmasının sürdüğü, 119 yönetmelik ile ilgili çalışmaların başlatıldığı belirtiliyor. Bakanlık bünyesinde, AB müzakerelerine hazırlık amacıyla, halen 48'i merkezde olmak üzere 157 mastır veya doktora düzeyinde eğitim yapmış uzman, 28 uzman yardımcısı bulunurken, bu yıl 48 uzman yardımcısı daha alındı. 2006'da uzman yardımcısı kadrosunun 150 kişiye tamamlanması öngörülüyor.
button