Güncelleme Tarihi:
Başbakan Erdoğan, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonunun (TİSK) 23. Genel Kurulu'na katıldı. Genel kurulun yapıldığı otelden çıkarken basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Erdoğan, “AB'nin Lizbon Zirvesi'nde aldığı kararlar ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin tutumu” ile ilgili soruya şu karşılığı verdi:
"Benim Sarkozy'e verilmiş bir sözüm var. 'Medya aracılığı ile sizinle konuşmak istemiyorum. Siz de medya aracılığı ile benimle konuşmayın' dedim. 'Farklı şekilde yaparsak birbirimizi yanlış anlarız.'
Ancak, temel ilke olarak, ben şunu söyleyeceğim; Avrupa Birliği ile ilgili sürecimizde ben herhangi bir endişe taşımıyorum ve şu andaki zirve neticesinde, oradaki ifadeleri de, ben doğrusu çok çok önemsemiyorum. Zira bizim yolculuğumuz devam ediyor. Kararlı adımlarla, emin adımlarla gidiyoruz. Biz, Türkiye olarak, şu anda Avrupa Birliği sürecinde kaybediyor muyuz, kazanıyor muyuz? Bu soruyu kendimize sormamız lazım. Ben, Türkiye olarak kazandığımıza inanıyorum. Kaybettiğimize asla inanmıyorum. Bu ay sonu itibari ile de fasıllar noktasında önemli gelişmelerin olacağını bekliyorum. Önümüzdeki aylar içesinde zaten AB üyesi liderler ile geniş veya dar kapsamlı özel görüşmelerimiz olacak. Bu görüşmelerde yine bu konuları biz kendileri ile görüşeceğiz.
Kimse gelecek 10 yılın garantisi içinde değil. Yani bugün burada olanlar yarın bir başka yerde olabilirler. Bugün bizler varız, yarın olmayabiliriz. Ve bu tür, böyle kelimeler ülkelerin gelişlerini değiştirir ama aynı zamanda da değiştiremez. Bunu da böyle bilmemiz lazım."
ÖNEMSEMİYORUZ...
Başbakan Erdoğan, Lizbon'da alınan kararlardan sonra, durumu izah etmek için kendisini herhangi bir liderin arayıp aramadığının sorulması üzerine, şunları söyledi:
"Dışişleri Bakanlarımız aralarında bazı görüşmeler yaptılar. Fakat biz değerlendirmelerimizde de bu işi abartıldığı kadar önemsemiyoruz. Çünkü bu sadece Türkiye ile alakalı olarak çıkan bir şey değil. Yani Hırvatistan da bu kapsamın içinde. Buyurun... Ve buradaki şey müzakereyi kaldırmıyor. Nedir? Katılım müzakeresi diye geçerken, katılımı ortadan kaldırıyor. Yani müzakereye konulmuş olan bir sıfatta 'katılım' yerine 'müzakere' orada duruyor. Zaten müzakerenin amacı nedir? Müzakerenin amacı katılımdır. Burada 'katılım' sözcüğünü çıkartmak, bizi o kadar ilgilendirmiyor ve biz bu noktalarda da kararlıyız. Yolumuza aynen devam ediyoruz.”
İKİNCİ SINIF ÜYELİĞİ KABUL ETMEYİZ
Öte yandan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik de, Genel Kurul'da yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkileri değerlendirdi. Kudatgobilik, Türkiye'de 17 bin 400 çok uluslu şirketin faaliyet gösterdiğini, bunların yüzde 80'inin AB kaynaklı olduğunu söyledi.
Türk ekonomisinin AB ekonomisi ile adeta entegre bir model gösterdiğini anlatan Kudatgobilik, buna karşın bazı AB liderlerinin iç politikalarına dönük mesajlar vermekten kaçınmadıklarını ifade etti. Kudatgobilik, “Sayın Sarkozy, sanki haritayı yeni görüyormuş gibi, Türkiye'nin Avrupa'ya ait olmadığını söyleyecek kadar cüretkar davranmış ve sayın Merkel de 'ayrıcalıklı ortaklık' gibi başta AB Komisyonu'nun dahi anlamadığı görüşler ortaya sunmuştur” diye konuştu. Bazı siyasetçilerin bu tür açıklamalarının “kabul edilemez” olduğunu dile getiren Kudatgobilik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türk sanayicileri olarak ikinci sınıf bir AB üyeliğinde yokuz. Ya üye oluruz, ya yolumuzda gideriz. Böyle ikinci sınıf bir üyeliği kabul edemeyiz. İkiyüzlü, çifte standartlı bir Avrupa'ya girmek istemeyiz. Sayın Başbakan, Türk sanayinin önünü açın. Ayaklarımızın altındaki çakıl taşlarını kaldırın. Böylece Türk çalışanlarıyla coşalım, koşalım, ülkeyi zafere taşıyalım.”