Güncelleme Tarihi:
AET ile Türkiye arasında 4 yıl süren müzakereler sonucunda 12 Eylül 1963'te imzalanan ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşması, Türkiye ile AET'nin Gümrük Birliğine gitmesini ve Türkiye'nin adım adım tam üyeliğe hazırlanmasını öngörüyordu.
AET-Türkiye ilişkileri, Ankara Anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bugüne kadar inişli çıkışlı bir görünüm sergiledi. Ortaklık Anlaşmasında öngörülen Hazırlık Dönemi sorunsuz geçti, ancak Geçiş Döneminin hemen başında, 1973 yılından itibaren, Türkiye-AB ilişkileri dalgalı bir seyir izlemeye başladı.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı, 1978'de Türkiye'nin Katma Protokol yükümlülüklerini dondurma kararı, 1980 askeri müdahalesi ve AB'nin 22 Ocak 1982'de ilişkileri dondurma kararı, bu dalgalanmada rol oynayan başlıca olaylar oldu.
Aynı süreçte AB, 600 milyon ECU tutarındaki IV. Mali Protokolü de askıya aldı.
TAM ÜYELİK BAŞVURUSU
Türkiye-AB ilişkilerinde 1982-1986 yılları arasındaki durgunluk, 16 Eylül 1986 tarihinde Türkiye-AET Ortaklık Konseyi'nin toplanmasıyla yeniden canlanma sürecine girdi.
Bu sürece daha fazla ivme kazandırmak isteyen Türkiye, 14 Nisan 1987'de tam üyelik başvurusunu iletti. Başvurudan iki yıl sonra AB Komisyonu, Türkiye ile ilgili görüşlerini yansıtan raporunu tamamladı. Bu raporda, Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ve sosyal bazı farklılıklara dikkat çekildi, AB'nin 1993 yılında tamamlamayı hedeflediği İç Pazar Projesinden önce genişlemeyi gündeme almayacağı belirtildi.
Öte yandan, AB Komisyonu'nun Türkiye ile ilişkilerin, gümrük birliği, mali yardımın artırılması, sanayi işbirliği ve güçlü siyasi diyalog temelinde geliştirilmesini içeren planı, Konsey tarafından kabul edildi.
Bu dönemde yaratılan ivmenin de etkisiyle karşılıklı yükümlülükler, hızlandırılmış bir takvim çerçevesinde yerine getirilerek, 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliği resmen yürürlüğe girdi.
LÜKSEMBURG'DAN HELSİNKİ'YE
AB'nin Aralık 1997'de yapılan Lüksemburg zirvesi, genişleme süreci bakımından önem taşırken, Türkiye için büyük hayal kırıklığı oldu. Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Polonya, Slovenya, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Estonya ve Kıbrıs Rum kesiminin tam üyelik için aday ülkeler olarak belirlendiği zirvede, Türkiye'nin adının adaylar arasında anılmaması Türk kamuoyunda tepkiyle karşılandı.
Bu zirvede AB, Türkiye'nin adaylar arasında yer almayışına, ”insan hakları ihlalleri”, “Kıbrıs sorunu” ve “Türk-Yunan anlaşmazlığı” gibi konuları gerekçe gösterdi. AB'nin tavrını protesto eden Türkiye, AB ile belirli alanlardaki siyasi ilişkilerin askıya alındığını açıkladı. AB'nin Cardiff, Viyana ve Köln zirvelerinde atılan bazı olumlu adımlara karşın Türkiye'nin adaylığının resmen teyit edilmesi Aralık 1999'daki Kopenhag zirvesinde mümkün oldu.
YENİ DÖNEMEÇ: MÜZAKERELERİN BAŞLAMASI
Türkiye-AB ilişkilerinin 2000'li yıllarda karşı karşıya kaldığı sorun, Türkiye ile müzakerelere başlama tarihinin belirsiz kalışı oldu. İspanya'nın Sevilla kentinde 21-22 Haziran 2002'de yapılan zirvede devlet ve hükümet başkanları, Türkiye'nin hayata geçirdiği reformların memnuniyet verici olduğunu vurguladılar, ancak yapılan reformların uygulanması gerektiğinin altını çizdiler.
Böylece Sevilla zirvesinde de Türkiye'nin müzakerelere başlama tarihi belirsizliğini korudu. Brüksel'de 24-25 Ekimde yapılan olağanüstü zirvede, Türkiye'nin katılım müzakerelerine yaklaştığı kaydedildi. Türkiye'nin reformlara devam etmesi gerektiğini belirten Brüksel sonuç bildirgesinde, Kopenhag zirvesinde, Türkiye'nin adaylığının bir sonraki aşaması konusunda karar alınacağı kaydedildi.
KOPENHAG ZİRVESİ
Kopenhag'da 12-13 Aralık 2002 tarihlerinde yapılan AB zirvesi sonucunda 10 aday ülkenin 1 Mayıs 2004 itibariyle üye olmaları kararı verildi. Zirvenin sonuç bildirgesinin Türkiye bölümünde, Konseyin 2004 yılı İlerleme Raporu ve Komisyonun görüşleri ışığında, Aralık 2004 tarihli zirvede, Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşıladığı kararını alması halinde müzakerelerin gecikmeden başlatılacağı belirtildi.
Kıbrıs konusunda ise Güney Kıbrıs Rum kesiminin, taraflar arasında anlaşma sağlansın ya da sağlanmasın, katılım müzakerelerinin tamamlanmış olmasına bağlı olarak, diğer 9 aday ülkeyle birlikte 1 Mayıs 2004 tarihinde AB'ye üye olarak kabul edileceği kaydedildi.
Bununla birlikte, Avrupa Konseyi “bütünleşmiş” bir Kıbrıs'ın AB'ye girmesi yönündeki tercihini vurgularken, bu bağlamda Kıbrıs Rum ve Türk kesimlerinin 28 Şubat 2003 tarihine kadar, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın önerisi üzerinde müzakerelere devam etmeye ilişkin taahhütlerini destekledi.
Türkiye, 2003 yılında, AB ile uyum süreci çerçevesinde reform paketleri hazırlamayı sürdürdü. Bu çerçevede Siyasi Partiler Kanunu, Basın Kanunu, Dernekler Kanunu olmak üzere toplam 16 ayrı yasada değişiklik yapıldı.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları doğrultusunda yargılamanın iadesine gidebilme konusunda önemli değişiklikler getirildi. Ayrıca Terörle Mücadele Yasasında değişiklik yapılarak, terör suçu yeniden tanımlandı ve farklı dil ve lehçelerde yayın hakkı verildi.
19-20 Hazirandaki AB zirvesi Selanik'te yapıldı. AB Dönem Başkanlığının Yunanistan'dan İtalya'ya devredildiği zirveye aday ülkeler gözlemci olarak katılırken, zirvede Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül tarafından temsil edildi. AB Komisyonu 5 Kasımda Türkiye'nin üyelik yönünde attığı adımları siyasi, ekonomik ve müktesebat uyumu kriterleri açısından değerlendiren 2003 Türkiye İlerleme Raporunu ve Strateji Belgesini yayınlandı.
Raporda, son 12 ayda Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşılama yönünde etkileyici adımlar attığı, fakat özellikle yargının bağımsızlığı, temel özgürlüklerin kapsamı, asker-sivil ilişkilerinin AB standartlarına yükseltilmesi, kültürel haklar ve Güneydoğu Anadolu'daki durum gibi konularda daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği ifade edildi.
AB'nin yıl sonundaki Brüksel zirvesinde AB Konseyi, Komisyonun raporu ve tavsiyeleri temelinde, 2004 Aralık ayında yapılacak olan zirvede alınacak karar ışığında Türkiye ile birlikte çalışacağı taahhüdünü vurguladı.
Konsey ayrıca, tam üyelik müzakerelerine başlanabilmesi için yapılan hazırlıklar çerçevesinde kaydedilen önemli ilerlemelere dayanarak, Türkiye'yi teşvik ettiğini belirtti.
2004
Türkiye, 9 Ocakta idam cezasının kaldırılmasını öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. protokolünü imzalarken, 19 Şubatta Annan Planı çerçevesinde görüşme konusunda uzlaşmaya varan taraflar, Kıbrıs'ta müzakerelere başladı.
Kıbrıs süreci çerçevesinde 24 Nisanda adada referandum yapıldı. Kıbrıs Türk halkının yüzde 64,9'u Annan Planını onaylarken, Kıbrıs Rum kesiminde halkın yüzde 75,83'ü planı reddetti.
1 Mayısta, AB'nin 10 yeni üyeyi kapsayan (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya, Malta, Kıbrıs Rum Kesimi) beşinci genişlemesi gerçekleşti. 22 Haziranda, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Türkiye üzerindeki denetim sürecini sona erdirdi, 7 Temmuzda Avrupa Komisyonu Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu sona erdirmek için kapsamlı öneriler açıkladı.
AB Komisyonu'nun 6 Ekimde yayımladığı Türkiye raporuna göre, Türkiye'nin hayata geçirdiği önemli yasal düzenlemelerin ışığında, Komisyon, Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterince karşıladığına kanaat getirdi ve müzakerelerin başlamasını tavsiye etti. Türkiye ile müzakerelerin başlamasının Türkiye'de reformların devam etmesi açısından çok önemli olduğu, ancak müzakereye başlamanın tek başına yeterli olmadığı kaydedilen belgede, “Bu sonu açık bir süreçtir, sonuç baştan garanti edilemez” ifadesi kullanıldı.
AB Anayasası 29 Ekim 2004'te Roma'da imzalanırken, Kasım ayı sonlarına doğru yeni AB Komisyonu göreve başladı.
Komisyonun 2004 yılı Türkiye İlerleme Raporu ve tavsiyesine ilişkin olarak hazırlanan Avrupa Türkiye Taslak Raporu, Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesinde 30 Kasımda kabul edildi. Bu arada, Türkiye için kritik öneme sahip zirve öncesinde 2-3 Aralıkta AP Başkanı Josep Borrell Fontelles, Türkiye'ye gelerek Ankara, İstanbul ve Diyarbakır'da temaslarda bulundu.
AB devlet ve hükümet başkanları 16-17 Aralıkta Brüksel'deki zirvede bir araya gelerek Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği ve bu çerçevede katılım müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde başlanmasını kararlaştırdı.