Güncelleme Tarihi:
İKİ hafta önce 101. yıldönümünü coşkuyla kutladığımız Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü bundan 86 yıl önce kaybettik. O günden beri eksilmeyen saygı ve minnetle andığımız bu hüzünlü yıldönümünde, Atatürk’ün ölüm haberinin duyulmasının ardından sözcüklere dökülen gözyaşlarını, “Kelimelerde Saklı Feryatlar 10 Kasım, ‘38’” adıyla kitaplaştıran yazar Nüket Aşkın bizi, o anın duygusal iklimine bir yolculuğa çıkardı...
O ANA HÜZÜNLÜ BİR YOLCULUK
O gün, Ankara Radyosu’na gönderilen şiir ve mektuplar bunlar. Yıllar sonra ortaya çıkan bu satırların yazarları arasında o yıllarda lise öğrencisi olan yazar Nezihe Araz’ın yanı sıra yazar, şair, araştırmacı Hüseyin Avni Ozan, Şeyh Said isyanında şehit düşen Yüzbaşı Akif Türkoğlu’nun Uşak Ortaokulu öğrencisi kızı Cahide Türkoğlu ve Atatürk ile aynı gün evladını kaybeden bir baba, Otomatik Telefon Müdürlüğü kaleminde görevli Kazım Cankaya da var. Günün radyo yöneticilerince üzerlerine, “okunamaz, basit, uygun değil, tekerleme gibi, çocukça...” gibi notlar düşülerek bir kenara kaldırılan bu 38 şiir ve mektup belki gerçekten öyleydi ama her bir sözcüğünün gözyaşı damlaları gibi döküldüğü de bir o kadar gerçekti.
KELİMELERLE RESMEDİLEN ACI
Nüket Aşkın da zaten bu duyguyu şöyle tarifliyor kitabında: “Şiirlerin ve mektupların tamamında ölümü kabullenemeyiş ve isyan vardı. Her birini okudukça bir liderin öldüğü gün nasıl ölümsüzleştiğini iliklerime kadar hissettim. Kelimelerle resmedilmeye çalışılan acı; her kelimeye, her satıra, her mısraya öylesine nüfuz etmişti ki feryatlar kulaklarımda yankılandı.”
ARTIK FELEK SEN UTAN
“Acımadın millete, artık felek sen utan...” Ölüm haberini duyar duymaz kaleme aldığı “Mersiye” şiirinde acısını bu sözcüklerle dile getiren M. Cenani isimli meçhul şair, “Kalbimizde gömüldü, başka mezar istemez...” diyordu.
BEN DURURKEN ONU ALDIN: Ankara Hukuk Fakültesi talebelerinden Halkevi Raportörü Ferruh Kunter, “Tanrım düşünmedin mi, ben dururken onu aldın?” diye gözyaşı dökerken, İsmet Paşa Mektebi talebelerinden Perihan Tuna ise “Atam’a” başlığını attığı mektubunu şu sözlerle noktalıyordu: “Biz 15 yıl evvel verdiğimiz sözden ebediyen dönmeyeceğiz. Senin izinde yolumuza devam edeceğiz. Yalnız bir farkla: Emrini uzaklardan, sesini içimizde duyarak.”
SEN DE ATA’NLA UYU: M. Nuri Asena isimli bir meçhul şair şiirin sonunda, “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın/Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın” dizelerine yer verirken, aynı gün kendisi de evladını yitiren Otomatik Telefon Müdürlüğü kalemi Kazım Cankaya ise “Doğmadan ölen yavruya” başlığını attığı şiirinde, “Bu karanlık günlerde/Güneş görmeyen gözün/Ebediyen kapansın/Sen de Ata’nla uyu” diyordu.
KALBİMDEKİ DERİN ACI: Şeyh Said isyanında şehit düşen Yüzbaşı Akif Türkoğlu’nun Uşak Ortaokulu 3. sınıf öğrencisi kızı Cahide Türkoğlu ise kaleme aldığı şiirini, “Ulu Atam’ın ölümünün kalbimde bıraktığı derin acı ile dolu ızdıraplarımı ancak gözyaşlarımla teselli ediyorum. Ulu Atam’a olan kalbi bağlılığım naçiz kalemimden çıkan şiirimin ifadesidir” notuyla gönderiyordu.
SEN BİR ÖLMEZSİN: Geleceğin yazarı, kız lisesi öğrencisi Nezihe Araz ise mektubunda şöyle diyordu: “Atam, sen insanların asla fani diye vasıflandıramayacağı bir kıymet, bir ölmezsin. Eğer biz bugün hâlâ kendimizde yaşayacak bir kuvvet buluyorsak senin ölmezliğine inandığımız içindir...”