A.A
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2007 00:02
Konya Şefkat-Der Hayata Tutunma Evi'nde kalan 95 kadından 8'i, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen programda yaşadıkları acıları anlattı.
Şefkat-Der Genel Başkanı Hayrettin Bulan, korunmaya muhtaç 95 kadın ve 150'den fazla çocuğun barındığı Hayata Tutunma Evi'de düzenlediği basın toplantısında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi, Türkiye'de, şiddet gören, töre ve namus gerekçesiyle yaşamı tehlike altında olan, insan ticaretine maruz kalan ya da cinsel köleliğe mahkum edilen kadınların sorunlarına dikkati çekmek amacıyla, özel program düzenlediklerini belirtti.
“8 Martta Hayata Tutunmaya Çalışan 8 Kadın Hikayesi” adı altında düzenledikleri etkinliğin amacının, bu 8 çarpıcı örnekten yola çıkarak, Türkiye'deki kadınların sorunlarını gündeme taşımak olduğunu vurgulayan Bulan, ”Çeşitli nedenlerle katledilen kadınların dramına da dikkati çekmek amacıyla başımıza siyah bandaj bağladık” dedi.
Kadınların ülkemizdeki bir numaralı savunucusu, yakın zamanda kaybedilen yazar Duygu Asena'nın söylediği gibi “Kadının Adı Yok” tabirinin halen geçerliliğini sürdürdüğünü ifade eden Bulan, şunları kaydetti:
“Her yıl ortalama 500'ü bulan kadın cinayetleri artarak devam ediyor. Kadınların yüzde 90'ı halen şiddet görüyor. Ülkemizde 60 şehirde halen kadın sığınma evi yok. Bu konuyu Hükümet birinci önceliğine almalı, bu konuda kanun, yönetmelik ve genelgeler, kağıt üzerinde bırakılmayarak hayata geçirilmelidir. Türkiye kadın haklarına yönelik yoğun ihlallerden kaynaklanan lekeden bir an önce kurtulmalıdır.”
Başlarına siyah bandajları bağlayıp hazırlıklarını tamamlayarak objektiflerin karşısına geçen kadınların bir kısmının, yüzlerini tümüyle kapattıkları görüldü.
Töre ve namus bahanesiyle öldürülme korkusu yaşayan, fuhuş yaptırılan, hamileyken şiddet görüp sokağa atılan, engelli çocuğuyla terk edildiği için sokakta yaşayan, yıllardır çocuklarına hasret bırakılan 8 kadın, başlarından geçen acı dolu hikayeleri anlattı.
Hayatlarının tehlike altında olması nedeniyle bazı kadınlar açıklama yaparken takma isimler kullandı.
BAŞBAKANIN AKRABASI OLDUĞUNU İDDİA EDEN KADIN
Bu kadınlar arasında, 2 çocuğundan biri İstanbul'da çocuk yuvasında olan ve çocuğunu çeşitli nedenlerle göremeyen, 1 yaşındaki oğlu ile Şefkat-Der'e sığınan 30 yaşındaki Sevda dikkati çekti.
Hamileyken eşinden dayak yemesi sonucu 4 aylık bebeğini düşürdüğünü söyleyen Sevda, Rize'nin Güneysu beldesinden geldiğini belirterek, yüzünü gizleyip çarpıcı iddialarda bulundu:
“Ben Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın uzaktan akrabasıyım. Başbakanımız, buraya gelip görse beni tanır. Hatta çektiğim eziyetleri öğrenip üzülerek belki de ellerini ısıracaktır. Başbakanımızdan, bana ve burada derneğin sağlamaya çalıştığı kısıtlı olanaklarla ayakta durmaya çalışan diğer arkadaşlarıma yardım eli uzatmasını bekliyorum. Bu tür kadın sığınma evlerinden Türkiye'nin her yerine açtırmasını istiyorum. Bir de İstanbul'daki çocuğumu göremediğim için her gün kahroluyorum. Dışarı çıksam aile bireylerim tarafından öldürüleceğimi biliyorum. Bu nedenle gidip çocuğumu göremiyorum.”
TÖRENİN PEŞİNİ BIRAKMADIĞI SİİRT'Lİ HASRET...
İsmini Hasret olarak açıklayan Siirtli 20 yaşındaki genç kadının anlattıkları ise bir başka acı dolu hayat hikayesi...
Kandırılarak kaçırılıp tecavüze uğradığını ve hamile kaldığını öne süren Hasret, şöyle konuştu:
“Hamile olduğum belirginleşince, Siirt'te sığındığım baba evinden kaçmak zorunda kaldım. Şefkat-Der'i duyup Konya'ya geldim ve buraya sığındım. Ailem halen çocuğumun olduğunu bilmiyor, sadece kardeşim biliyor o da aileme söylemiyor. Babam bu durumu öğrense gelir beni töre için öldürür. Çocuğum şu an 4 aylık, adını Melek koydum. Benim gibi, yaşadığım bölgede tecavüze uğrayıp ölüm korkusuyla evini terk etmek zorunda kalan çok sayıda kadın, devletten yardım bekliyor.”
İçinde bulundukları durumun farkında olmayan küçük yaştaki kız çocuklarının, annelerine ve gazetecilere gülücükler dağıtması, duygulu anlara neden oldu.
OYUNCAK BEBEKLE AVUNUYOR
9 yaşında, bir yakını tarafından tecavüze uğradıktan sonra adeta hayatı kararan ve Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki genelevlerde zorla çalıştırılan 40 yaşındaki A.T ise toplantının başından sonuna kadar göz yaşlarını tutamadı.
A.T'nin toplantıya kucağında oyuncak bebekle katılması dikkati çekti.
“Ben aslında 9 yaşında tecavüze uğradığım gün öldüm” diyen A.T, şunları anlattı:
“8 Mart Dünya Kadınlar Günü benim için kutlama günü olmuyor. Bana verilen genelev vesikasından 11 yıldır kurtulamıyorum. Bu nedenle ne aile kurabiliyorum ve ne de çocuk sahibi olabiliyorum. 'Doğacak olan çocuğum bu vesikamdan dolayı çok büyük acılar yaşayabilir' düşüncesiyle çocuk sahibi olamadığım için, bana armağan edilen bu plastik bebeğimle tıpkı gerçek bir bebek gibi ilgileniyorum.
Onu kucağımdan hiç bırakmıyorum. Oyuncak bebeğimin saçını tarıyor, yıkıyor, altına bez bağlıyor, seviyor, ona şefkat gösteriyor, mama yediriyor, onunla uyuyorum.”