70 yıldır borç kaşıklanıp sarı votka tokuşturuluyor

Güncelleme Tarihi:

70 yıldır borç kaşıklanıp sarı votka tokuşturuluyor
Oluşturulma Tarihi: Ekim 21, 2001 01:49

Çoğu izleri silinse de mihrabı hálá yerinde olan Pera'nın, 70 yıldır bulunduğu yerden hiç kıpırdamayan, atmosferini, damak tadını ve yemek yeme kültürünü 1930'lardan bugünlere taşıyan mekanı Rejans, yeni kuşaklara kendini bir kitapla tanıtıyor.

Bülent Berkman'ın yayına hazırladığı kitap, Bolşevik Devrimi'nden kaçan Rus aristokratlarının açtığı ve uzun yıllar çok ünlü ve önemli müdavimlere hizmet veren bu Rus Lokantası'nı anlatırken, Beyoğlu'nun ve Türkiye'deki Beyaz Ruslar'ın tarihine de tanıklık ediyor. Nitekim Giovanni Scognamillo'ya göre Rejans demek; piroşki yiyerek, borç çorbası içerek, böff strogonof'un tadına bakarak ve limonlu votkayı yudumlayarak bir 80 yıl öncesine gidip İstanbul'a sığınan Beyaz Ruslar'ı anmak demek. Küçük bir çocukken, Hacopulo Pasajı'nda eczanesi olan babası ve annesi ile birlikte bazı akşamlar yemeklerini Rejans'ta yiyen, sonra da bu geleneği sürdüren fotoğraf sanatçısı Ara Güler, ‘‘şimdi oraya gidenler, bütün bu geçmişi bilerek mi gidiyorlar acaba?’’ diye soruyor. İşte bu kitabın yazılış nedeni bu. Şimdilik sadece lokantada satılan kitap, görkemli bir tarihi gözler önüne seriyor.


1930'lar İstanbulu... 1917 Bolşevik Devrimi'nden sonra ülkelerini terk ederek Türkiye'ye sığınan Rus asillerinin İstanbul eğlence hayatında önemli rol oynamaya devam ettiği yıllar. Genç kadın garsonların çalışıp, çalgıların çalındığı, danslar eşliğinde Falih Rıfkı Atay'a göre ‘‘ikrama benzeyen zengin’’ yemeklerin yendiği ‘‘Rusvari’’ lokantalar Beyoğlu'na ayrı bir cazibe getirmiştir. İşte bu lokantalar içinde, bugüne kadar yaşayacak bir efsane olarak doğar Rejans. Jak Deleon, o zamanlar, akşamüstü bir barda soluklanıp yemeği Rejans'ta yemeyen bir gazeteci, reklamcı, müteahhit, öğretim üyesi, bürokrat olmadığını söyler. Beyoğlu coğrafyası içinde çok özel bir noktada durmaktadır Rejans. ‘‘Savaş öncesi İstanbulu'nu aydınlatan bir romantik ışıldak’’ gibi. Şef garsonları, yakaları bembeyaz, gömlekleri tertemiz, pantolonları ütülü grand dük eskileridir.

Yine Deleon'a göre, romantik Espiyonaj filmine konu olabilecek buluşmalara sahne olmuştur bu mekan: İngiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Sir Hughe Knatchbull-Hug-essen, lacilerini çıkarmış, krem rengi Palm Beach takım elbisesi ve soluk sarı ipek papyonuyla kapının solundaki ilk masadaki yerini almıştır. Tam karşısında, Alman Büyükeçisi Franz von Papen, sırtından hiç çıkarmadığı füme ceketiyle oturur; İngiliz büyükelçiyle gözgöze gelmemeye çalışarak... Arada, borç çorbası içerek, böf stroganof ve piliç kievski yiyerek sarı votka yudumlamakta olan diplomatlar, gazeteciler, Hitler'den kaçmayı başarmış Alman profesörler, yazarlar, bereli ve Fransız bıyıklı ressamlar, aktörler ve entelektüeller vardır. Az ötede Barones Valentine von Clodt Jurgenkzburg piyano çalar. Vakit artık ‘‘40'larda bir Pera akşamı’’dır; cevabı en merak edilen soru ise ‘‘Radyo bu geceki karartmayla ilgili bir haber verdi mi?’’

VESTİYERDEKİ İKİ KÜRK

Pek çok ünlü müdavimi vardır Rejans'ın; başta Atatürk. Kılıç Ali, Salih Bozok ve Recep Zühtü ile İstanbul'da bulundukları sırada bu mekanda sık sık biraraya gelirler. 1940 ve 50'lerde daha çok yabancı konsolosluk mensupları, İstanbul'un kalburüstü kişileri, zengin azınlıklar, yüksek devlet memurları müdavimken, 1960'lardan itibaren sanatçılar, yazarlar, şairler, aydınlar, üniversite öğretim üyeleri, öğrenciler gelmeye başlar. Dönemin CHP genel sekreteri Recep Peker ve ünlü ressam İbrahim Çallı da müdavimlerdendir. Bir gün Peker çıkar, Çallı girerken vestiyerin önünde karşılaşırlar. Çallı kürkünü çıkarmaktadır. Peker, ‘‘Kürkün çok güzel’’ der, vestiyerdeki benzerini göstererek, ‘‘Benimkinin aynı’’ dedikten sonra devam eder: ‘‘Ama benimkinin içinde kürk astar var, seninkinde yok.’’ Çallı hemen cevaplar: ‘‘Sizin kürkünüzün içinde kürk astarı var ama benimkinin içinde Çallı İbrahim var!’’

Rejans 1931 sonlarında açılmış, Veronika Protoppova, Vera Çirik ve Tevfik Manars'ın ortaklığında. Resmi açılış tarihi ise ilanlardan da anlaşıldığı üzere 4 Mayıs 1932. Mekan o zaman ‘‘Kahve, Lokanta ve Çiçekli Bahçesi’’dir; canlı müziğin yapıldığı, şantözlerin şov yaptığı, akşamları dans edilen şık bir mekandır. Müzik 1960'a kadar sürecektir.

BEYOĞLU'NUN SON KALESİ

Yönetimi 70 yıllık tarihinde çok fazla el değiştirmeyen Rejans'ın ilk üç ortağından Tevfik Manars ve Vera Protoppova kısa bir süre sonra ortaklıktan ayrılır, yerlerine Abdurrahman Şirin ve Mihail Mihailoviç devam eder. Üçüncü ortak Vera Çirik de Rejans'taki ortaklığını korur. Abdurrahman Şirin'in soyağacı bugünkü ortak Zinnur Taygan'a kadar uzanır. Şirin 1948'de ölünce hissesi kızkardeşi Meryem Taygan'a kalır. Meryem Taygan'ın da 1970'te ölmesi üzerine hisse oğlu Selim Taygan'a geçer. Vera Çirik ve Mihail Mihailoviç'in varislerinin de ortaklıktan ayrılması üzerine Selim Taygan, Nevit Sezener ile ortak olur. Bundan sonra Rejans adeta bir aile lokantası biçiminde yönetilir. Bugünkü yönetim, Selim Bey'in eşi Zinnur Taygan, Nevit Bey'in eşi Zişan Sezener ve oğlu Erdal Sezener'den oluşur.

Orada tam 70 yıldır, kievskiler, borç çorbaları, proşkiler, Rus (Aslında Olivye) salataları, ördek, kestane ve elma tatlısı, tatlılardan özellikle mereng servis edilir; Türkler'in sarı votka olarak andığı Limonaya eşliğinde. Bir zamanlar bu servislere, eski moda da olsa zarif siyah giysili ve pırlanta küpeli hanımlar nezaret etmişlerdir. Vera Protoppova ve Vera Çirik 1970'lerde servisi bırakır, onların yerini alan Madam Tenya ve Fatma Hanım da 1988'de... Onların yerlerini de artık Anadolu delikanlıları almış, balalaykaların yerine kasetten ‘‘Oçi çomya’’lar çalınmış, hatta böff strogonof'un yanında rakı içilmeye başlanmıştır ama yine de Rejans zamana, yeni alışkanlıklara, (ekonomik krize de) direnmeye devam eder.

Eskiden ayakta masaların boşalmasının beklendiği öğle yemekleri, bugün sönük geçmektedir; eskiden her biri ayda birkaç kez gelen üç beş yüz müdavimi varken, şimdi kitlesi genişlemiş ama gelme sıklığı eski müdavimler kadar değildir ama olsun. Kimilerine göre ‘‘Beyoğlu'nun son kalesi’’dir; Özdemir Kaptan Arkan, dikkatli bir gözün, bu lokantanın atmosferinde görkemli bir imparatorluğun izlerini farkedeceğini anlatır. Giovanni Scognamillo ise belki de buranın bugün bir çeşit eski damak tadları müzesi olarak ziyaret edilmesi gerektiğini... Haklıdırlar elbette, tıpkı ‘‘Rejans bulunduğu yerle Rejans'tır, Galata Kulesi'nin yıkılması kadar önemlidir Rejans'ın yer değiştirmesi’’ diyen Enis Batur gibi...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!