Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2002 00:00
BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın son Kıbrıs planında Türk tarafı açısından sıkıntı yaratacak bir dizi düzenleme getiriliyor.40 BİN TÜRK YER DEĞİŞTİREBİLİRBM planında verilen haritalardaki toprak ödünleri aynen kabul edildiği takdirde, uygulamada karşılaşılacak ilk sorun yeni bir göç dalgası olacak. Çünkü, Rumlara bırakılacak olan yerleşim merkezlerinde yaşamakta olan Türklerin önemli bir bölümü yerlerinden olacak ve daraltılmış olan Türk bölgesine göç etmek durumunda kalacak. Bu kişilerin iskan sorununun da çözümü gerekecek. Bu yer değiştirmeden etkilenecek Türklerin sayısı konusunda çelişen hesaplamalar var. Ancak bu sayının, 40 binin altına inmeyeceği tahmin edilebilir. Bu sayı, bugünkü toplam nüfusun (yaklaşık 200 bin) beşte birine denk geliyor. TOPLU TAKASTAN VAZGEÇİLİYORTürk tarafı açısından sıkıntı yaratabilecek bir diğer önemli konu, BM'nin geçmişte kabul etmiş olduğu ‘‘iki kesimlilik’’ ve ‘‘iki bölgelilik’’ ilkelerinin içinin boşaltılmasında karşımıza çıkıyor. Bunu anlayabilmek için önce BM'nin geçmişte kabul ettiği ve Türk tezini yansıtan ‘‘sıfırlama’’ (zeroing) ya da ‘‘toplu takas-telafi’’ (global compensation) kavramlarını açıklamak gerekiyor.Türkiye'nin 1974 Barış Harekátı, adada yaşan Türkler ve Rumlar arasında büyük bir iç göç dalgasına yol açtı. ‘‘En az’’ 150 bin dolayında Rum, kuzeyden bugünkü Rum bölgesine göç etmek zorunda kalırken, yaklaşık 65 bin Türk de güneyden kuzeye geçti. Göç eden Rumların taşınmazları kuzeyde kalırken, değeri çok daha az tutan kuzeye göç etmiş Türklere ait taşınmazlar ise Rum bölgesinde kaldı.Ve terk edilen taşınmazların mülkiyeti büyük çapta el değiştirdi. Kuzeyde Rumlardan kalan taşınmazlar Türklere ve yabancılara geçerken, KKTC hükümeti de bu taşınmazlara tapu verdi. Toplu telafi mekanizması, 1974'teki bu göç hareketlerini bir ‘‘fiili durum’’ olarak kabul etmekte, Türkiye ile Yunanistan arasında 1923'ten sonra yapıldığı gibi bir tür mübadele anlaşması modeli getirmekteydi. Buna göre, Türklerin güneyde kalmış taşınmazlarının envanteri çıkartılıp toplam değeri tespit edilecek, benzer işlem kuzeyde yapılacak ve bu değerler üzerinden bir mahsuplaşmaya gidilecekti. Rum tarafı aleyhine ortaya çıkacak açık ise toplu tazminat yoluyla telafi edilecekti. 1974 ÖNCESİ MÜLKİYET HAKKINA DÖNÜLÜYOR Oysa BM, son planında bu toplu takas yönteminden ayrılarak, mülkiyet hakkını ön planda tutan, bu hakkın iadesini öngören yeni bir sistem getiriyor.Bu sistemin işleyişinde kilit rolü 2 üyesinin Türk, 2 üyesinin Rum ve 3 üyesinin yabancı olduğu 7 kişilik bir ‘‘Gayrimenkul Kurumu’’ oynayacak.Uygulamaya gelince, 1974'te göç edenler, geride bıraktıkları taşınmazları üzerindeki mülkiyet haklarını yeniden kazanabilecekler.YA BOŞALT YA TAZMİNAT ÖDE Sistem şöyle işleyecek: Örneğin, güneyden Girne'ye geri gelen bir Rum, tapusunu getirdiği ve sahipliğini kanıtladığı takdirde, yeniden eski evine taşınabilme imkánına sahip olacak. Taşınmak istemezse, ya kira alacak ya da uğradığı zararın tazmin edilmesi gerekecek. Eve taşınabilme süresi, evin içinde kimin oturduğuna bağlı. Eğer evin içinde bir KKTC vatandaşı oturuyorsa beş yıllık bir bekleme süresi söz konusu. Ancak evi boşaltan bu kişiye de yeni bir yer gösterilmesi gerekiyor. Evin içinde oturan şahıs KKTC vatandaşı değilse, bu takdirde evi boşaltma süresi daha da kısalıyor. Konutun yüzölçümü sonradan yapılan tadilatlarla genişletilmesi halinde çıkacak anlaşmazlıklarda, Kurum, belli ölçütlere göre mülkiyetin kimin üzerinde kalacağına karara verecek. TAZMİNATLARI KİM ÖDEYECEK?Her iki tarafa da tanınan mülkiyet haklarının ileri sürülmesi, uygulamada ciddi sorunlara ve yıllarca sürecek hukuki anlaşmazlıklara yol açabilir. Bir bakıma, ‘‘Pandora'nın kutusu’’ yeniden açılmış oluyor. Toplamı milyarlarca dolara ulaşacak olan tazminat bedellerinin finansmanının nasıl karşılanacağı da planda açıklık getirilmeyen ayrı bir soruyu oluşturuyor. Bu paranın AB tarafından tahsis edilecek fonlarla karşılanacağı tahmin edilebilir. 20 YIL İÇİNDE YENİDEN YERLEŞİMPlanın sıkıntılı bir başka yönü de, hem kuzeyden güneye, hem de güneyden kuzeye doğru yeniden yerleşime kapıyı aralıyor olması. Plan, bunun için 20 yıllık bir geçiş süresi tanıyor.KKTC açısından ele alırsak, bu sürenin başlangıcında ilk yıl ancak Türk nüfusun yüzde 1'i kadar (yaklaşık 2.000 dolayında) Rum kuzeye yerleşebilecek. Her yıl için tanınan yüzde 1'lik kontenjanın aynen tutturulduğu varsayıldığında, 20 yıllık sürenin sonunda 40 binin üzerinde bir Rum topluluğu kuzeye yerleşebilir. Ayrıca, 20 yıllık sürenin bitiminden sonra bu sayı Türk nüfusun üçte birini aşmamak kaydıyla artabilecek. Nüfusun 200 binde sabit kaldığını varsayarsak, plan, 2020'li yılların ortalarında 70 bine yakın Rumun kuzeyde yerleşebilmesine kapıyı açık tutuyor.KIBRIS TÜRK BÖLGESİ ARTIK AB TOPRAĞI OLUYORBM planı, görüleceği gibi, Rumları yeniden Türk nüfusun içine sokarak, Avrupa Birliği felsefesi içinde iki toplumu kaynaştırmayı hedefliyor. Burada kritik mesele, Rumların ne kadarının kuzeye geçmek isteyeceği sorusunun yanıtında düğümleniyor. Bu sorunun yanıtı şimdilik bilinmiyor. Ancak, Kıbrıs'ın yakın zamanda Rum ve Türk yönetimleriyle birlikte AB'ye tam üye olması halinde, birliğin mülk edinme ve yerleşim serbestisi içinde iki kesimliliğin anlamını yitireceği de bir karşı görüş olarak öne sürülebilir.(YARIN: TÜRKİYE NE KADAR ASKER ÇEKECEK?)
button