Güncelleme Tarihi:
TİP'li 7 gencin katliamından sorumlu tutulan Ünal Osmanağaoğlu ve Bünyamin Adanalı, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 7'şer kez idam cezasına çarptırıldı. Aynı davada, hakkında af pazarlıkları yapılan Haluk Kırcı da 7 kez idam cezasına çarptırılmıştı.
Tam 21 yıl önce, Ankara Bahçelievler'de 8 Ekim 1978 yılında Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi 7 öğrencinin öldürülmesiyle ilgili dava, nihayet karara bağlandı. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi Ünal Osmanağaoğlu ve Bünyamin Adanalı'yı TCK'nın ‘‘taammüden adam öldürme’’ fiilini içeren 450/4. maddesine göre 7'şer kez idam cezasına mahkum etti. Davanın dün görülen karar duruşmasına, tutuklu sanıklar Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu ile avukatları ve müdahil avukatları katıldı. Sanık Adanalı'nın avukatı Yalçın Kasaroğlu savunmasında, Cumhuriyet Savcısı'nın sıkıyönetim mahkemesi döneminde verilen kararı esas kabul ederek, müvekkili hakkında ‘‘idam’’ cezası istediğini belirterek, müvekkilinin tanık anlatımları ve deliller dikkate alınarak beraatine karar verilmesini istedi. Sanık Ağaoğlu'nun avukatı Mustafa Aksoy da esas hakkındaki savunmasında, olayla ilgili olarak sıkıyönetim mahkemeleri döneminde 13-14 kişi hakkında dava açıldığını ve bunlardan bazılarının beraat ettiğini, bazılarının da ceza aldığını söyledi. Aksoy, müvekkilinin kaçmış olmasının suçu kabul ettiği anlamına gelemeyeceğini ifade ederek, Ağaoğlu'nun emniyette işkence görme korkusuyla saklandığını söyliyerek müvekkilinin beraatini istedi.
KIRCI GİBİ
Sanık Ünal Osmanağaoğlu esas hakkındaki savunmasında, bir insanın sevgi, saygı, hoşgörü ve hizmet çerçevesi içerisinde olması gerektiğini ifade ederek, ‘‘Böyle bir katliam davasında yargılanmam ruhumu derinden yaralıyor. Biz insanları düşüncelerinden dolayı öldürecek kadar gaddar olamayız’’ dedi. Osmanağaoğlu, savunmasını okuduğu iki şiir ile tamamladı. Sanık Adanalı da esas hakkındaki savunmasında, suçsuz olduğunu ileri sürerek, beraat talebinde bulundu. Haluk Kırcı, daha önce aynı davadan yargılanmış ve o da 7 kez idam cezasına çarptırılmıştı. Dava boyunca 200’den fazla hakim ve savcı değşti. ÊANKARA
Çatlı davası düştü
Mahkeme Başkanı Mehmet Koçak, 7'şen kez idam verilen davada, tutuklu sanıklar Mahmut Korkmaz ile Kadri Kürşat Poyraz'ın dosyalarının ayrıldığını bildirdi. Başkan Koçak, Susurluk kazasında ölen sanık Abdullah Çatlı hakkındaki davanın ise TCK'nın ‘‘sanığın ölümü’’ hükmünü içeren 96. maddesine göre ortadan kaldırıldığını da kaydetti.
Vahşetin mimarı
Bahçelievler katliamının ayrıntıları, Doğan Yurdakul ve Soner Yalçın tarafından yazılan ve Abdullah Çatlı'nın hayatının anlatıldığı ‘‘Reis’’ adlı kitapta şöyne anlatılıyor: ‘‘9 Ekim 1978 gününün gecesi saat 22.00 sularında Haluk Kırcı Bahçelievler 15. sokaktaki 56 numaralı apartmanın kapısından içeri girdi. Yanında kendisi gibi Ülkü Ocakları'na üye olan Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz (firari, Fransa'da olduğu sanılıyor) ve Kürşat Poyraz (firari, Fransa'da olduğu sanılıyor) vardı. Katliamın planlayıcısı olan Abdullah Çatlı sokağın girişinde bir otomobilin içinde beklemekteydi. Bodrum katındaki iki numaralı dairenin kapısını çaldılar. Kapının aralanmasıyla birlikte silahlarıyla içeri daldılar. Evde TİP'e üye beş genç vardı. Silahsızdılar. Saldırganlar evdekilerin ellerini arkadan bağlayıp yüzükoyun yere yatırdılar. Evde üç kişinin olduğunu tahmin ediyorlardı. Beş kişi olunca nasıl öldürecekleri konusunda kararsız kaldılar.
EMİR ‘REİS'TEN
Kırcı, talimat almak üzere dışarıda bekleyen Çatlı'nın yanına gitti. Çatlı, eter ve pamuk bularak eve getirdi, ardından yine otomobile döndü. Kırcı ve ekibi, beş genci de eterle bayılttılar. Tam bu sırada kapının zili çaldı. Evdekilerin iki arkadaşı daha gelmişti. Kırcı ve Poyraz, bu iki genci silah tehdidiyle otomobilde bekleyen Çatlı'nın yanına götürdüler. Çatlı'nın sürdüğü otomobil İstanbul yoluna çıktı. Çatlı, Balmumcu yolunun 13. kilometresinde otomobili durdurdu. Kırcı ve Poyraz, iki genci yol kenarındaki tarlanın içine götürdüler. Gecenin karanlığı altında Faruk Erzan'ın kafasına üç, Salih Gevence'nin kafasına da üç kurşun sıktılar.’’
Cellat
‘‘Reis’’ adlı kitaptan: ‘‘Sıra evde baygın yatan beş gencin imha edilmesine gelmişti. Aralarında yöntem tartışması çıktı. Kırcı, ‘‘Ben iple boğarım’’ dedi. Kırcı, önce baygın haldeki Osman Nuri Uzunlar'ı sürükleyerek mutfağa götürdü. Telle boğazını sıkmaya başladı. Bu şekilde boğamayacağını anlayınca, banyodan bir havlu getirdi. Uzunlar'ın yüzüne havluyu olanca gücüyle bastırdı. Uzunlar'ın vücudu direniyor, can çekişiyordu. Son nefesini vermesi dakikalar aldı. Kırcı yorulmuştu. ‘‘Bu böyle olmayacak. Siz evden çıkın, ben hepsinin kafasına sıkıp çıkarım’’ dedi. Diğerleri çıktılar. Kırcı, odada yerde baygın yatan dört gençle tek başına kalmıştı. Öndörtlüsünü sırayla her birinin üzerine boşalttı. Serdar Alten'in mide ve bağırsaklarına üç kurşun. Hürcan Gürses'in kalp ve böbreğine üç kurşun. Efraim Ezgin'in başına dört kurşun. Latif Can'ın akciğerini ise iki kurşun parçaladı.’’
Af çıkarsa 10 yılda kurtulacaklar
Yeni Af Tasarısı yasalaşırsa idam cezaları aşağı çekilebilecek. İdam cezaları resen temyize tabi oldukları için Başsavcılık ve sanık avukatları tarafından çifte temyize tabi olacak. Yargıtay'ın cezayı onamasının ardından infaz gündeme gelecek. Yargı çevrelerinden edinilen bilgiye göre, sanıklar 3713 sayılı Şartlı Tahliye yasası çerçevesinde, her idam 10'ar yıl hapis cezasına çevrilecek. Sonuçta sanıklar toplam 70'şer yıla mahkum olabilecekler. Gündemdeki, Af yasasının da ‘‘Kaç tane olursa olsun idam cezalarının tek bir mahkumiyet kararı gibi değerlendirilmesi’’ hükmü yasalaşırsa; sanıklar ikinci kez aftan yararlanmış olacaklar. Katliam sanıklarının cezasının onar yıla inmesi gündeme gelecek. Ancak, bu çerçevede Yargıtay'ın vereceği karar da etkili olacak.