OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 27, 2000 00:00
HÜRRİYETManşette THY var bugün. Hava kontrolörlerinin işi yavaşlatma eylemi, son bir hafta içinde 3 uçağın çok büyük tehlike atlatmasına neden olmuş. Yolcular farkına varmamışlar ancak pilotların yüreğinin ağzına geldiği belirtiliyor.İlk olay 21 Ekim sabahı Ankara-İstanbul seferini yapan THY uçağı ile bir askeri uçak arasında yaşanmış. THY uçağı tam inişe geçecekken, TCAS cihazı uyarı yapmış bir uçağın yaklaştığına dair. Pilot son anda tekrar yükselerek durumu kurtarmış. Aynı günün akşamı bu kez Trabzon-İstanbul seferini yapan yolcu uçağı bir Rus uçağı ile benzer bir tehlike atlatmış. 24 ekim günü de İzmir-İstanbul uçağı, bu kez kalkışta yaşamış aynı sorunu. Bu TCAS sistemi olmasa, uçaklar şimdi yokmuş. Bu olaylara, kontrolörlerin iş yavaşlatmasının neden olduğu düşünülüyormuş. Bu nedenle THY bir rapor hazırlayarak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'ne başvurmuş. Barents Denizi'nde 12 Ağustos günü bir patlama sonucu dibe oturan Rus Denizaltında bulunan cesetler çıkarılmaya başlanmış. Bir subayın cebinde bulunan notlar, Rus halkının kurtarma operasyonuna geç başlayan yetkililere ateş püskürmesine yol açmış. Notta patlama sonrası en az 23 kişinin hayatta olduğu ve kurtulmak için çaba harcadığı yazılıymış. Halkı öfkelendiren bu not, yetkililerin sadece kuru ve kısa açıklamalar yapmasına neden olmuş. Karargah Komutanı, bu not sayesinde artık cesetleri daha kolay bulabileceklerini söylemiş. Deniz Kuvvetleri Komutanı ise, geminin başka bir gemiyle çarpışma sonucu battığı olasılığının yüksek olduğunu açıklamış. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, önceki gün partisinin MKYK toplantısında, televizyonda kendisini eleştiren gazeteciler için "Hastalıkla malul gazeteciler" tanımlamasını yapmış. NTV'de, "Kapalı Kapılar Ardında" ve CNN Türk'te "Ankara Kulisi" adlı programlarda konuşan Emin Çölaşan, Yavuz Donat, Mustafa Balbay, İsmet Berkan ve Sedat Ergin için kullanmış deyimi. Toplantıdaki milletvekillerinin şikayetleri üzerine açılmış bu konu. Sadece Fikret Bila'nın 'Dürüst çocuk' olduğunu düşünüyormuş Yılmaz. MİLLİYETBaşbakan Bülent Ecevit, Milliyet Gazetesi yazarlarına değişik konulardaki görüşlerini açıklamış. İç ve dış gündem maddelerini ele alan Ecevit, koalisyonun devamının, Türkiye'de istikrar için önemli olduğunun altını çizmiş. Son yapılan zirvede Simitis ile Yunanistan'la ilişkiler konusunda görüşmüş. İzlenimi, 'dostane ama olumsuz'. Yaşanan son yakınlaşmaların ardından gelişen ilişkileri şu anda dondurmak ister gibiymiş Yunanistan. Psikolojilerinin değiştiğini, ilişkiden çekindiklerini söylüyor Yunanlılar'ın. Ortadoğu konusunda da konuşmuş. Barak ve Arafat'ın Türkiye'ye güvendiğini, ancak diğer ülkeler işin içine girdikçe çözümün zorlaştığını belirtiyor. AB'ye üyelik müzakerelerinin 2001 yılında başlaması için de kararlı olduklarını söylemiş. Kürtçe TV konusunda da hükümet ve kamuoyunun bir uzlaşmaya varması gerektiğini düşünüyormuş. Kendi düşüncesinin ne olduğunun önemi yokmuş. Parti kapatmayı da anlamsız buluyormuş. "Zaten aynısını kuruyorlar" diye konuşmuş bu konuda. Türkiye Birleşmiş Milletler'de İsrail'i kınayınca, Maddie kırılmış. Maddie kim diyeceksiniz şimdi. Tabii ki ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright. 20 Ekim günü İsmail Cem'i arayıp, Ermeni tasarısının düşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirmiş. Ancak Ortadoğu konusunda sadece İsrail'in suçlanmasına da sitem etmiş. Aynı gün yapılan oylamada Türkiye İsrail karşıtı karara destek verince de bir mektupla bildirmiş üzüntülerini. Bunun haksızlık olduğunu belirten Albright, "Bizi çok büyük hayal kırıklığına uğrattınız" diyormuş. En azından çekimser kalmamızı istermiş. Uğur Mumcu, A. Taner Kışlalı ve Bahriye Üçok suikastlarından sorumlu tutulan Kudüs Ordusu Örgütü'nün önemli isimlerinden Rüştü Aytufan, polis ifadesinde korkunç bir planı anlatmış. Clinton'ı Türkiye ziyaretinde öldürmeyi planlamışlar. 1999 yılında yaptığı ziyaret sırasında aracının geçeceği Ankara Esenboğa Havaalanı yoluna 10 tane el bombası koyarak öldürmeyi düşünmüşler. Ancak gerçekleştirememişler. Saldırının riskinin fazla, başarı oranının ise belirsiz olduğunu saptadıkları için vazgeçmişler bu eylemden. SABAHManşetteki haberde, koruma aracı krizi var. Vural Savaş'ın ardından Abdullah Öcalan davasının hakimi Turgut Okyay'ın koruma aracı da geri istenmiş. Okyay bu aracı 4 korumasıyla birlikte kullandığını, başka makam arabası olmadığını söylemiş. Eğer bu aracı alırsa işine servis ya da belediye otobüsü ile gidecekmiş. Terör örgütünün bir numaralı hedefi olduğunu da hatırlatan Okyay, geçen ay Yüksekova'da yakalanan bir militanın ifadesinden, kendisine yönelik bir suikast planının yapıldığının ortaya çıktığını hatırlatmış. Başına bir şey gelirse, sebep olanların hesap vereceğini de sözlerine eklemiş. Aynı mahkemede görev yapan Hüseyin Eken ve Mehmet Maraş'ın yanı sıra, DGM savcıları Talat Şalk, Nuh Mete Yüksel ve Hamza Keleş'in koruma araçlarının da geri istendiği yazılıyor haberde. Bayrampaşa Cezaevi'nin bahçesine bu kez de mandal ve pimi bantlanmış bir el bombası atılmış. "Bir bomba eksikti" başlıklı haberde, daha önce de her türlü silah, kesici ve delici aletlerin atıldığı belirtiliyor bu bahçeye. Adana Kürkçüler Cezaevi'nde af isyanı sona ermiş. Rehineleri de bırakmış mahkumlar. Ancak cezaevinde 100 milyar liralık hasar meydana gelmiş. Onarımda mahkumlar da çalıştırılacakmış. Cumhurbaşkanı Sezer, göreve gelişinin ardından ilk kez memleketi Afyon'a gitmiş. İlk kez de kendi adını taşıyan bir tesisin açılışını yapmış. Bu arada onuruna verilen yemekten basını atlatarak çıkmayı da başarmış Cumhurbaşkanı. Babasının mezarını ve anne ve ablasının oturduğu evi de yine arkasında gazeteci ordusu olmadan ziyaret etmiş. Devlet Bahçeli, Türkiye'nin bu şartlarında af çıkarılmasını yaralı görüyormuş. Ramazan Bayramı'ndan önce, hatta Kasım ayında affın çıkabileceği müjdesini vermiş. Ortaklar Haluk Kırcı sorununu çözdüler anladığım kadarıyla. Hiç sözü edilmiyor da. Hatırlarsanız yaklaşık bir yıl önce bu yüzden bozulmuştu af yasasının çıkışı. Gerçi onlar kabul etmemişti konunun bu olduğunu ama... Devlet Bakanı Recep Önal, 2000 yılında faiz giderlerinden elde edilen kazancı harcamadıklarını açıklamış. RADİKALYargı, iki bankaya usulsüz hesap açan dört bürokratın emekli maaşları da dahil bütün mallarına ihtiyati tedbir koymuş. İki bürokrat, 3 trilyon lira ödeyecekmiş. Manşetteki bu haberin başlığı, "İbreti alem için" Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi, biri Demirellere ait olan iki bankaya usulsüz hesap açan eski Halkbank Müdürü Sezgin Taşkıran, yardımcısı Rıfkı Selçuk, Fon Müdürü Şakir Yırdıcı ve yardımcısı Leyla Tatar hakkında vermiş bu kararı. Yırdıcı ve yardımcısı hakkında bir süre önce de 3 trilyonluk tazminat ödemeleri için karar alınmış. Bu tazminata mahkum olan fon yöneticileri, iki hafta önce 18'er ay hapis cezası da almışlar. "ANAP muhalefette" deniyor bir başka ilk sayfa haberinde. TBMM Başkanlığı seçimlerinde MHP yönetimi ile tartışmaya giren ANAP'lılar, hükümetin icraatlarını eleştirip, ortakları DSP ve MHP'yi topa tutmuşlar. ANAP Grup Başkan vekili
Aslan, hükümette icraat tıkanması olduğunu söylemiş. Yerel yönetim reformunun önünde MHP'nin engel olduğunu, cezaevi isyanlarının sorumlusunun da, Rahşan Ecevit olduğunu iddia etmiş Aslan. Egebank davası, off-shorezedelerin 31 trilyonluk alacakları için emsal olacakmış. Bu nedenle bu insanlar dikkatle izliyorlarmış bu davayı. Bu davada 31 trilyon liranın sanıklardan alınıp sahiplerine ödenmesi talep edilecekmiş. Türkiye'nin önemli turistik alanlarından biri olan Ölüdeniz, şimdi ölmüş. Bu lagün, oteller için getirilen kumlar yüzünden dolma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış. Koyun korunması için kum taşınmasının yasaklanması ve erozyona karşı ağaçlandırma yapılması gündemdeymiş şimdi. İlk sayfada, "Vurun burnu kokainliye" başlıklı ilginç bir
haber daha var.
BeÅŸiktaÅŸ'ın eski çalıştırıcısı Daum skandalına 'unutulmuÅŸ' bir unsur daha eklenmiÅŸ. Daum'dan hamile kaldığını öne süren Oya Asya BaÅŸarır, çek karşılığı kürtaj olduÄŸunu öne sürüyormuÅŸ ÅŸimdi. CUMHURÄ°YETTBMM Ä°nsan Hakları Komisyonu BaÅŸkanlığı'ndan uzaklaÅŸtırılan Sema PiÅŸkinsüt, bu konuda MHP'yi suçlamış. Bu komisyonun baÅŸkanlığını MHP'nin talep etmesini hak görmediÄŸini belirten milletvekili, bunun gerekçesinin açıklanmasını istemiÅŸ MHP'den. Ä°hlallerin üzerine gitmenin 'jurnalcilik' anlamına gelmediÄŸini de söylemiÅŸ PiÅŸkinsüt. İçiÅŸleri Bakanlığı ya da polis teÅŸkilatının böyle bir dayatması olabileceÄŸini de düşünmüyormuÅŸ. Bu düşüncesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hukuk devleti çizgisinden sapmayacağı ve polis devleti olmayacağı inancından kaynaklanıyormuÅŸ. Türk-Yunan iliÅŸkilerindeki gerilimin AB'ye yansıdığı yazılmış bir baÅŸka ilk sayfa haberinde. Yunanistan'ın, katılım ortaklığı belgesinin açıklanacağı 8 Kasım tarihine kadar elini güçlendirmek için yarattığı gerimin, Brüksel'e de olumsuz olarak yansıdığı belirtiliyor. Åžimdi de azınlıklar için bastırıyormuÅŸ Yunanistan. Mesut Yılmaz, bu konunun Lozan AnlaÅŸması ile belirlendiÄŸini, bunun dışındaki ifadelerin kabul edilmeyeceÄŸini söylemiÅŸ. "Yunanlılarla el sıkıştıktan sonra parmaklarımızı saymamız gerek" diye konuÅŸmuÅŸ Yılmaz. Åžanlıurfa'da yaklaşık 1.5 milyon dönüm araziye pamuk ekilmiÅŸ gibi gösterilerek, 30 trilyon deÄŸerinde pamuk destekleme primi alındığını saptanmış. Bu vurgun 1998 yılında yapılmış. 1999 yılında da tekrarlanmak istenince, arazinin yerinde yapılan tespit sonucu engellenmiÅŸ. YÖK, üniversitelerin ardından ÖSS'ye de türbanlı öğrencilerin alınmaması yönünde çok önemli bir karar almış. Kıyafet yönetmeliÄŸi, bu yıldan itibaren uygulanacakmış sınavlara baÅŸvuru sırasında. "Özal'ın skandal prensleri" anlatılıyor ilk sayfada. Türkiye'deki büyük yolsuzluk olaylarının ardından, bir dönem Özal tarafından kamuoyuna 'dahi' olarak tanıtılan isimlerin çıktığı yazılmış. Bunların çoÄŸu da, Ahmet Özal'ın arkadaÅŸlarıymış. Engin Civan, Rüştü SaracoÄŸlu, Bülent Åžemiler, GüneÅŸ Taner... Stern Dergisi'nde bir iddia ortaya atılmış. Nüfusunun yüzde 25'i AÄ°DS'li olan Zimbabve'den ucuza alınan plazma ve Ä°sviçre, Avusturya ve ABD'li ÅŸirketler aracılığı ile aralarında Türkiye'nin de bulunduÄŸu ülkelere satılmış. Olur mu, olur... Ä°yi tatiller. Asuman ALPASLAN - 27 Ekim 2000, Cuma Â
button