Oluşturulma Tarihi: Aralık 17, 1999 00:00
Merhabalar x :-)) New York Times "DÖRT YILLIK KESİNTİDEN SONRA SURİYE VE İSRAİL BARIŞ KONUŞMALARINA BAŞLADILAR" demiş. İnanılmaz bir
haber sunumu... "Tarafların temsilcileri bu sabah Beyaz Saray'ın arka bahçesindeki ıslak çimenler üzerindeki yerlerini alarak" diye baÅŸlıyor cümle. Aslında haber maber yok. Görüşme içeriÄŸi "konfidenşıl" olduÄŸu için kimse hiçbir konuda beyanat vermemiÅŸ. Ve haberin fotoÄŸrafı haberi en anlamlı kılan unsur: Bill Clinton! Evet, Clinton'ın fotoÄŸrafını koymuÅŸlar! Hayır efendim, görüşme sırasında, ofisinde falan deÄŸil; son derce artist bir "portre". Hani ileride "Amerikan BaÅŸkanları'nın fotoÄŸraflarının sergilendiÄŸi Beyaz Saray Salonu"ndaki yerine asılmak üzere çekilenlerden. "Amerika'nın sorumlulukları" der dururlar ya hep... Bööyle bütün Dünya'nın hâmîsi bir durumları var âdeta. Herkese kol kanat... Ense tokat... Ve dahi el-ense. Hayır bu ülkelerin "suç"larına ve "ceza"larına takmış bir durumum var malum -önceki yazıları okusaydınız bilirdiniz. Åžimdi, baÄŸrına bastığı küçükleri tokatlayanlar ceza alıyor da suistimal edenler niye almıyor diye düşünmemek elde deÄŸil. Gerçi Suriye'yle Ä°srail de "aralarında" barışı konuÅŸmak için niye kalkıp Dünyanın öteki ucuna giderler? Bu da akıllara sezâ baÅŸka bir durum. Benim kapıkomÅŸumla görüşmek üzere Antalya'daki teyzemlerde randevulaÅŸmam gibi bir nev'î. Ä°kinci haber kendi memleketlerinden. BaÅŸkan Yardımcısı Al Gore temel eÄŸitim yapan devlet okullarına 115 Milyar Dolar'lık bir ek kaynak saÄŸlanmasını önermiÅŸ. (Ä°ngiliz gazeteleri iki gün içinde bu konuyu ne yapar eder haber yaparlar ÅŸimdi. Kimin ne kadar parası var, kim nereye ne harcıyor konularına bayılıyorlar.) Öğretmenlerin kalitesini ve öğrencilerin de performansını yükseltmek gerekliliÄŸine iÅŸaret eden Al Gore, "gerçi" demiÅŸ "temel eÄŸitim yerel yönetimlerin sorumlulığunda ama, bu bir memleket meselesi de aynı zamanda." Washington Post'un ilk haberi de ilginç. Bir sivil demokrasi grubu, bir oyuncak firması alehinde dava açmış. Sebep: Bu oyuncak firması bazı ÅŸubelerinde kiÅŸisel çek kabul etmiyormuÅŸ. (Nakit ya da kredi kartı kabul ediyormuÅŸ sadece). Ve bu ÅŸubeler, ağırlıklı olarak Afrikan-Amerikan'ların yaÅŸadığı bölgelermiÅŸ. "Bu bir ayrımcılık" deyip, mahkemeye vermiÅŸler oyuncakçıyı. "HoÅŸ bir durum" gibi gözükse de, Afrikan-Amerikanların oyuncak firmasının gözünü korkutacak kadar "züğürt" oldukları gerçeÄŸiyle ilgilenmeyip demokrasi majyajına biraz daha rötuÅŸ yapmak ne kadar iÅŸe yarar bilemiycem... Yine ilk sayfadaki bir haber de Washington ve çevresindeki otoyollarda trafiÄŸin gün geçtikçe daha da kötüye gittiÄŸini bildiriyordu. Grozni'ye iliÅŸkin habere "Ruslar Kımıldayamadı" baÅŸlığı atmışlar. Rusların dünkü saldırılarında Çeçen direnişçilerin ateÅŸiyle karşılaÅŸtıkları haberinin geçildiÄŸi yazıda 100 Rus askeri hayatını kaybetti demiÅŸler. BeÅŸ yıl önce yine Noel zamanı saldırmış Ruslar ve o zaman da 1000 Rus askeri yaÅŸamını yitirmiÅŸ. Rus yöneticilerin demeçleri hep aynı: "Onlar Terörist, biz onların güvenlikten uzak tavırlarıyla uzlaÅŸmaya varamayız" mealinde. Los Angeles Times'ın manÅŸetinde "Yeni Bir DoÄŸa Tarihi Müzesi Öngörülüyor" denmiÅŸ. Los Angeles Vilayeti DoÄŸa Tarihi Müzesi'nin Müdürü James Powell: "Yeni bir katedralimiz var, yeni bir spor merkezimiz var, yeni bir alışveriÅŸ merkezimiz de var. Olmayan tek ÅŸey yeni bir doÄŸa tarihi müzesi" demiÅŸ. Biz de bir meclisimizin koltukları atılıp yenisi alındı diye vâveylâ ederiz!! Ä°ngiltere'ye geldik... Independent'ın manÅŸetinde "Bir Cinsiyet Ayrımcılığı Vak'ası" vardı. YaÅŸlılar için uygulanan fiyat indirimlerinde alt sınır kadınlar için 60 ve erkekler için 65'miÅŸ. Bu yaşın üzerindeki Ä°ngiliz vatandaÅŸlarının kullandıkları gaz, elektrik, vs.'nin önemli bir kısmı devlet tarafından sübvanse ediliyor. Neyse... 64 yaşındaki John Taylor da bu cinsiyet ayrımcılığı diye bir dava açmış ve kazanmış. Adamcağızın bir yıllık gaz sarfiyatı için 500 Sterlinlik (450 milyon TL civarı birÅŸey) fatura gelince niyeti bozup avukat aramaya çıkmış belli ki... Guardian'ın baÅŸ haberi Stephen Hoggart adındaki bir adamın kendisine postayla gönderilen bir bombayla öldürülmesi olayıydı. Olay oÄŸlunun gözü önünde gerçekleÅŸmiÅŸ. Çok tatsız tabii. Bombayı yapan/gönderen belli deÄŸilmiÅŸ. Sonraki gün evin yakınındaki bir duvara sprey boyayla "Seni özliyeceÄŸiz Steve" yazılmış. Bunu yazan da bulunamamış henüz... SoruÅŸturmayı yürüten dedektif Chris Cook'un beyanatına ne diyeceksiniz bakalım: "Bu paket Postada gelirken o kadar çok sayıda insanın elinden geçiyor ki... Demek ki bunu gönderen kiÅŸide insan yaÅŸamına saygı diye birÅŸey yok" demiÅŸ. Times'ın manÅŸetinde Londra Belediye seçimleriyle ilgili bir haber vardı yine. Okumadım artık bu sefer... Ä°kinci haberin baÅŸlığı "Kadın, Yumurtaları İçin SavaÅŸ BaÅŸlattı" ÅŸeklindeydi. Tıp Merkezi Kanser ameliyatı sırasında, doÄŸurganlığını yitireceÄŸi için kendisinin onayıyla yumurtalarını alıp dondurmuÅŸ kadının. O da, dondurulmuÅŸ yumurtaların döllendirilmesine izin vermeyen yasalara karşı savaÅŸ açmış: "Onlar benim, yumurtalarım, istersem dölletirim" diye tutturmuÅŸ. Normal ÅŸartlarda ve yasalar kadınların kendi dondurulmuÅŸ yumurtalarını kendilerinin korumasına veriyorlarmış ama "yumurtanın döllenmesi" gündeme gelince müsademe çıkmış. Kısa adı HFEA olan Ä°nsan Dölleme ve Embrioloji Makamı'nın BaÅŸkanı Suzanne McCarthy "Bu dondurulmuÅŸ yumurtaların kullanımının güvenli olduÄŸu konusunda kesin birÅŸey söyleyemeyiz. Kadınların bunlar üzerinde deneyler yapmasına da izin verilemez" demiÅŸ. Bu gazeteleri okurken ha bire "üstüme iyilik saÄŸlık" deyip duruyorum... Yarın görüşürüz x :* Ece S. - 17 Aralık 1999, Cuma Â
button