60 bin kişi organ bekliyor

Güncelleme Tarihi:

60 bin kişi organ bekliyor
Oluşturulma Tarihi: Şubat 04, 2011 18:20

Türkiye'de 60 binin üzerinde hastanın organ beklediği senede ancak 270 kadavra dönor bulunabildiği ve organ bağışına kayıtsız kalındığı belirtilirken, İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, “Bağışlayacağımız bir organla, bir insanın hayatını kurtarabileceksek, o artık yerine getirilmesi gereken bir ödevdir” diyerek, organ bağışı konusunda insanları daha duyarlı olmaya çağırdı.

Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesince, Zeytinburnu Kültür Merkezi'nde düzenlenen “Organ Bağışı ve Akciğer Nakli” sempozyumunda, Atatürk, şehitler ve organ nakli bekleme sırasındayken hayatını kaybeden hastalar için saygı duruşunda bulunuldu.
Sempozyumda konuşan Çağrıcı, Türkiye'de organ bağışı konusunun gelişmiş ülkeler seviyesinde olmadığını, bu alanda önemli sorunlar yaşandığını ifade ederek, bu sorunların oluşmasında dini inanç ve telakkilerin rolü bulunduğunu söyledi.
Kuran-ı Kerim'deki bir ayette “Her kim haksız yere bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi suç işlemiş olur, her kim birine hayat kazandırmışsa bütün insanlığa hayat vermiş gibi iyilik yapmış olur” buyrulduğunu hatırlatan Çağrıcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İslam dininin korunmasını buyurduğu en önemli hak, hayat hakkıdır. Hayatın korunması bütün dini hükümlerin de birinci amacıdır. Hayat söz konusu olduğunda İslam dinine göre bütün haramlar ihtiyaç sınırını aşmamak üzere ortadan kalkar. Ölüm tehlikesi olan her insanın hayatının kurtulması önemli. Birinci ödevimiz insan hayatını kurtarmak olduğu için İslamiyette yasak olanlar bile ihtiyaç sınırını aşmamak üzere ortadan kalkıyor. Bağışlayacağımız bir organla, bir insanın hayatını kurtarabileceksek, o artık yerine getirilmesi gereken bir ödevdir.”
Organ bağışı gibi konularda çeşitli tartışmalar yapıldığını ve iddiaların ortaya atıldığını anlatan Çağrıcı, yine de organ bağışının, hukuken meşru, dinen caiz olduğu konusunda epey mesafe alındığını kaydetti.

“YEDİKULE GÖĞÜS HASTANESİNDE AKCİĞER NAKLİ BAŞLAYACAK

Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Sedat Altın, akciğer naklinin diğer organ nakillerine göre daha zor, meşakkatle, başarı oranı daha düşük bir nakil olduğunu dile getirdi. Altın, akciğer naklinin ABD'de 1980'lerde, Avrupa ülkelerinde 1990'ların başından itibaren uygulanmaya başladığını anlattı.
Altın, değişik başarı oranlarına rağmen nakille bu hastaların 5-10 yıl yaşama şanslarının ortaya çıktığını kaydederek, Türkiye'de ilk akciğer naklinin 1995-96 yıllarında Çapa Tıp Fakültesi hastanesinde gerçekleştirildiğini, daha sonra İzmir Ege Üniversitesinde daha çok çocuk hastalarda kalp ve akciğer nakli yapıldığını anlattı.
İstanbul'da son 1 yılda 9 naklin Süreyya Paşa Göğüs hastalıkları hastanesinde yapıldığını ifade eden Altın, Yedikule Göğüs Hastanesi'nde bir iki ay içerisinde açılacak yeni binasında akciğer nakline başlanacağını bildirdi.
Sigaranın çok tüketildiği bir ülke olmasından dolayı Türkiye'de kronik bronşitli sayısının giderek arttığını vurgulayan Altın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye için yılda 300-400 civarında akciğer nakli gereksinimi olduğunu tahmin ediyoruz. Kronik bronşitin ağır formları ve kot taşlamacılarında görülen rahatsızlık durumlarında akciğer nakli gerekmekte. Hastaların hem daha uzun ve hem daha rahat yaşamalarını sağlayacak akciğer nakli, Avrupa ülkelerinde 100 bin dolara mal olurken bizde 10 bin dolar maliyete sahip. Hepimizin beklentisi 2011'de hastanemizde yurt dışında eğitimini almış transplantasyon ekibimiz akciğer nakli yapmak üzere bekleme listesindeki hastalara hizmet vermek üzere hazır durumdadırlar.”

HERKES ORGAN BAĞIŞINI OTURUP BİR DÜŞÜNSÜN

Organ Nakli Koordinatörleri Derneği Ahmet Çakıroğlu, akciğer naklinin Türkiye'de 10 bin dolara mal olduğunu anımsatarak, “Değil 10 bin dolar, şu an 1 milyon dolarınız dahi olsa organ nakli yaptıramazsınız, çünkü bu, herhangi bir yerden alacağınız yedek parça değil” dedi.
Çakıroğlu, insanların, çok yakınlarının vefatı durumunda onların organlarını bağışlayıp bağışlamayacağı konusunda kendi kendine oturup düşünmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'de trafik kazası, yüksekten düşme, silahla yaralanma gibi olaylar ve buna bağlı olarak beyin ölümünün Avrupa'ya göre daha fazla, buna karşılık organ bağışının daha az olduğunu kaydeden Çakıroğlu, “Bize düşen, kendimize bakmamız, bunu düşünmemiz. İnşallah kimsenin başına gelmez ama o gün geldiğinde bu konuyu düşünmüş ve karar vermiş olarak hazır olmamız lazım” diye konuştu.
Ahmet Çakıroğlu, Dernek olarak, ailelerin zor zamanlarında, yani yakınları yoğun bakımda ve beyin ölümü gerçekleşmiş olduğu vakalarda görev yaptıklarını ifade ederek, “Yoğun bakımda yakınını kaybetmiş bir kişi, eğer 'Evet' demezse, vefat eden bir kişiyle beraber organ bekleyen 4 kişiyi daha toprağa veriyoruz” şeklinde konuştu.

-KADAVRA BULUNMADIĞI ZAMAN, ORGAN MAFYASI OLUŞUYOR-

İstanbul Bilim Üniversitesi Öğretim üyesi Opr. Dr. Ata Bozoklar, Türkiye'de 60 binin üzerinde organ bekleyen hasta bulunduğuna dikkati çekerek, “Senede 270 kadavra dönor buluyoruz. Listeye ise her sene 5-6 bin kişi ekleniyor” dedi.
Organ nakli gibi popüler bir konuda, yeterince kadavra bulunamadığı zaman, organ mafyasının doğmasına neden olunduğunu vurgulayan Bozoklar, iyi bir kadavra koordinasyon sistemi olmayan ülkelerde, organ naklinin ileri gidemeyeceğini vurguladı.
Bozoklar, “Öncelikle iyi yoğun bakımlar, iyi doktorlar olması lazım, çünkü kadavra dönor sadece yoğun bakımdan çıkar. Yoğun bakımlar, öncelikle daha çok hasta yaşatılsın, yaşatılamadığı durumlarda kadavra dönor olsun diye var olmalı. İnsanların organları sadece yoğun bakımda ve solunum cihazına bağlı olarak öldüğünde alınabilir” şeklinde konuştu.
Ata Bozoklar, 2000'li yılların başında Ulusal Koordinasyon Sistemi'nin kurulduğunu ve ondan sonra gelişmenin ortaya çıktığını belirtti
Organ mafyasının, Türkiye'de ve dünyada var olduğunu, ancak bu mafyanın sadece canlı verici nakillerde çalıştığını, insanların para karşılığında böbreklerini satmasına aracılık ettiğini anlatan Bozoklar, “Bir çocuğun kaçırılıp organın alınması veya bir otel odasında insanın kendisini böbreği alınmış halde bulması gibi bir olay, dünyanın hiçbir yerinde olmamıştır. Bugüne kadar organları çalınmış hiçbir ceset bulunmamıştır” diye konuştu.
Organ ve Doku Nakli İstanbul Koordinatörü Ali Demirel de organ nakli için sıra bekleyen listeye herkesin bir gün girebileceğini vurgulayarak, “Bize düşen önce organlarımızı bağışlayıp bu listeyi azaltmak” dedi.
Ali Demirel, yaşlanma ve ölümün engellenemeyeceğini, ancak insanların yaşam süresinin uzatılabileceğini ve kalitesinin yükseltilebileceğini dile getirerek, “Bağışlanan her organ, yaşama tutunan bir insandır. Eve gidince anne-baba ve çocuklarınızla, komşularınızla çevrenizle organ bağışlama konusunu mutlaka konuşun 'Öldüğünde organlarını bağışlar mısın?' sorusunu birbirinize sorun” şeklinde konuştu.

-OĞLUNUN ORGANLARINI BAĞIŞLAYAN TİYATRO SANATÇISI-

Tiyatro sanatçısı Selçuk Uluergüven de konuşmasında, ailece böyle bir olayı yaşadıklarını ifade ederek, şunları anlattı:
“Yoğun bakımda olan oğlum Eren'den ümit kesilince bize organlarını bağışlamamız teklif edildi. Eşim, ben ve büyük oğlum oturduk, birkaç dakika birbirimize baktık ve 'Bağışlamaya karar verdik. Gerçekten öyle bir anda karar vermek çok zor. Bir tarafta oğlunuzu kaybetmek üzeresiniz, onu kaybetmemek için her şeyi yapıyorsunuz, diğer tarafta onun organlarıyla hayat kurtarabilirsiniz. Başka bir hayatı kurtarmak, kendi yakınınızı kurtarmak umudu kalmadığı bir anda çok güzel.”
Uluergüven, oğlunun acısını hala derinden yaşadıklarını, ancak onun organlarının nakledildiği 4 kişinin sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürmesinden dolayı da çok mutlu olduklarını kaydederek, “Kaybettiğimiz oğlumuzun yerine 4 çocuğumuz, her bayramda mutlaka geliyor, hepsi ellerimize sarılıyor. Bu büyük mutluluk bence” dedi.
12 yıl önce yurt dışında çift akciğer nakli geçiren Nuran Sağlam da 1998'de ABD'de akciğer nakli yapıldığını dile getirerek, 12 yaşında vefat eden bir çocuğun organları bağışlanmamış olsaydı, şu zamana kadar yaşayamazdım, kendi kullandığım arabamla Türkiye'yi gezemezdim. Eğer organ bulunamasaydı en fazla 2 veya 3 ay daha yaşayabilirdim” şeklinde konuştu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!