Güncelleme Tarihi:
Dahası, Filistinli liderler, kamuoyunda karşıt görüş beslenilmesine rağmen, İsrail’in kendisini açık bir şekilde Yahudi devleti olarak tanımlamasını kabul etti.
Öte yandan, Filistin Yönetimi’nin “propaganda oyunu” olarak belirttiği, El Cezire televizyonu ve Guardian tarafından ortaya çıkarılan belgeler Batı Şeria’da protesto gösterilerine neden oldu.
Belgelerde, Filistinli mülteciler üzerinde yapılan görüşmelere ait detaylar şunlar:
Dönemin İsrail Başbakanı Tzipi Livni, 2007 ve 2008 yıllarında İsrail’in kendi Arap vatandaşlarının gelecekteki Filistin devletine transfer edilmesi konusunda ısrarda bulundu. Livni, bu transferi, İsrail’de bulunan Filistin köyleriyle, Yahudi yerleşimler arasında yapılacak takasın bir parçası olarak istedi.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice, 2008 yılında Filsitinli mültecilerin Güney Amerika’ya yerleştirilebileceği teklifinde bulundu. Rice, Filistinli mültecilerin transfer edilmesi konusunda“Şili ve Arjantin gibi ülkelerin katkı sağlayabileceğini” belirtti.
Belgelerde en ilgi çeken detaylardan bir tanesi, Livni’nin 2007’de Filistinli müzakerecilere söylediği sözler. Livni, “uluslararası yasalara karşı olduğunu, bu yasaların görüşmelere referans olamayacağını belirtti” ve şu ifadeleri kullandı: “Ben Adalet Bakanıydım… Ancak yasalara, özellikle de uluslararası yasalara karşıyım.”
‘İSRAİL’İN SONU OLABİLİR’
Milyonlarca Filistinli, 1948 yılında İsrail’in kurulmasının ardından, “Büyük Felaket” (nakba) olarak adlandırdıkları olayın ardından evlerini terk etmişti. Bugün birçok İsrailli, Filistinli mültecilerin terk ettikleri topraklara geri dönmesini, demokratik Yahudi devletiyle bağdaşmayan bir unsur olarak görüyor.
Filistin başmüzakerecisi Saib Erekat’ın, ABD’nin Ortadoğu özel temsilcisi George Mitchell ile Şubat 2009’da yaptığı görüşmede, “Mülteciler konusunda, anlaşma burada” diyerek teklifini sunduğu belirtildi. Eraket ardından, “Olmert, her yıl bin kişi olmak üzere, 10 yıl boyunca mültecilerin geri dönmesini kabul etti” ifadesini kullandı.
Kendisini mülteci olarak kabul eden Abbas’ın da, tıpkı Erekat gibi bu konuda gizli görüşmeler yaptığı ortaya çıktı. Abbas’ın, “Mülteci rakamları üzerinde konuşulduğunda, İsrail’e beş milyon, hatta sadece bir milyon mülteciyi kabul etmesini söylemek mantığa aykırı olur. Bu İsrail’in sonu anlamına gelebilir” dediği belirtildi.
İMTİYAZLARA DEVAM
15 Ocak 2010’da, Erekat, ABD’li diplomat David Hale’e, “Filistinlilerin İsrail’e, sadece sembolik miktarda mültecinin dönmesini teklif ettiğini” söyledi. Belgeler, mültecilerin geri dönmeleri halinde, İsrail’le yapılacak olası bir barış anlaşması altında oy verme haklarının da ellerinden alınacağını ortaya koydu.
23 Mart 2007 tarihinde Erekat, o dönem Belçika’nın Dışişleri Bakanı olan Karel De Gucht’a, “Diaspora’nın oy vereceğini hiçbir zaman söylemedim. Bu olmayacak. Referandum Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki Filistinliler için olacak. Aynısını Lübnan ve Ürdün’de yapamam” dedi.
YAHUDİ DEVLETİNİ KABUL ETMEK
Belgelerde, Erekat’ın, Yahudi devleti tanımının açıkça kabul edilmesi konusunda İsrailli müzakerecilerle yaptığı görüşmede, “Eğer ülkenizi Yahudi devleti veya İsrail olarak adlandırmak istiyorsanız, istediğini seçin” dediği geçiyor. Eraket, kendi çalışanlarına bu hususun “önemsiz bir konu olduğunu” söylemiş.
Öte yandan, Filistinli liderler İsrail’in etnik veya dini olarak tanımlanmasını kamuoyunda reddediyor. Ayrıca, İsrail’in tanımını kendi ulusal haklarına tehdit olarak gören İsrail’deki 1.3 milyon Filistinli tarafından da reddediliyor.
Dünya geneline yayılmış olan altı milyon mülteciden 400 binden fazlası Lübnan’da yaşıyor. Burada, temel haklarından mahrum bırakılan mülteciler, mülk alıp satamıyor, 70 iş alanında istihdam edilmiyorlar. Yoksulluk içinde yaşayan bu insanlar, ağırlıklı olarak Birleşmiş Milletler’in (BM) yardımlarıyla geçiniyor.
http://twitter.com/HurriyetPlanet