Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 59. hükümetin programını Meclis'e sundu. Erdoğan, AKP''nin ''kendi düşünce geleneğimizden hareketle yerli ve köklü değerler sistemimizi evrensel standarttaki muhafazakar siyaset çizgisiyle yeniden üretmek'' amacında olduğunu belirtti. Erdoğan, hükümetin programında, Anayasa'nın Türkiye'ye dar geldiğini ve yerine katılımcı ve özgürlükçü bir anayasa hazırlanacağının yer aldığını bildirdi.Erdoğan konuşmasının başında, ''Cumhuriyet'in banisi Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere'', millete hizmet etmiş tüm değerleri şükranla andığını belirtti. ''Milletimize hizmet yolunda taş üstüne taş koymuş her emek sahibine, Hükümetimin en derin saygılarını iletiyorum'' diyen Erdoğan, Çanakkale Zaferi'nin yıldönümü dolayısıylatebriklerini dile getirirken, Hükümet programını büyük bir destanın yıldönümünde Meclis'e sunma imkanı bulduğu için son derece mutlu olduğunu söyledi.     ''HÜKÜMET ETME MANTIĞI''         Başbakan Erdoğan, Hükümet programının ''hükümet etme tekniğini'' değil 3 Kasım seçimleri ile Türk siyasi hayatında çok önemli bir değişimi gerçekleştirmiş olan AK Parti'nin ''hükümet etme mantığını'' ortaya koyacağını bildirdi.    58. Hükümet ile 59. Hükümet arasında organik bir devamlılık ve hükümet etme mantığı açısından süreklilik bulunduğuna işaret eden Başbakan, AK Parti'nin kimliği doğrultusunda siyasete, topluma ve hükümet kavramına nasıl yaklaştıklarını açıklamak istediğini de bildirdi. Erdoğan, bunu önemsediğini, çünkü bir hükümetin hangi siyasal yöntemle hükümet edeceğini açıklamaya girişmeden önce nasıl bir siyasal perspektife sahip olduğunu açıklaması gerektiğini kaydetti. Bugün iktidarda AK Parti'nin, anamuhalefet olarak da CHP'ninbulunduğunu anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:    ''Bu isimlendirmenin gerisinde ise iktidarda 'muhafazakar demokrat' bir partinin olduğunu, anamuhalefette ise 'sosyaldemokrat' bir partinin olduğunu hatırda tutmak gerekir. Bu nedenle sözlerimize geleceğin siyaseti açısından çok önemli gördüğümüz perspektifimizi açıklama ile başlamanın gereğine inanıyoruz. Böylece hükümet etme mantığımızı Yüce Meclis'in bilgisine sunmuş ve aziz milletimize arz etmiş olacağız.''     ''YENİ MUHAFAZAKAR DEMOKRAT ÇİZGİ''    Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin, siyasal kimliğini ''muhafazakar demokrat'' olarak tanımladığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:    ''AK Parti, kendi düşünce geleneğimizden hareketle yerli ve köklü değerler sistemimizi evrensel standarttaki muhafazakar siyaset çizgisiyle yeniden üretmek amacındadır. Yeni Muhafazakar Demokrat çizginin, muhafazakarlığın genlerine ve tarih kodlarına uygun şekilde,ama siyaset yaptığımız coğrafyanın toplumsal ve kültürel geleneklerineyaslanarak ortaya konması, Türk siyasetine yeni bir soluk getirecektir. AK Parti, geçmişten veya bir medeniyet havzasından siyaset çizgisi ödünç almak yerine, kendi düşünce geleneğiyle dünya genelinde de test edilen bir siyasal tutumu yeniden üretmeyi doğru bulmaktadır.    Bizim yeni siyaset anlayışımıza zemin olan muhafazakar demokrat kimliğimize göre siyaset bir uzlaşı alanıdır. Toplumsal alandaki çeşitlilik ve farklılığı siyasal alanda kabul ediyor ve siyasetin taraflarını her zeminde uzlaşıya davet ediyoruz. Bize göre farklılıklar tabii bir durum ve zenginliktir. Toplumsal ve kültürel çeşitlilikler, demokratik çoğulculuğun üreteceği tolerans ve hoşgörü zemininde siyasete bir renklilik olarak katılmalıdırlar. Katılımcı demokrasinin de farklılıklara temsil olanağı sağlayarak ve siyasal sürece katılarak kendisini geliştireceği düşüncesini esas kabul etmekteyiz.''     ''HUKUKİ MEŞRUİYETİN KAYNAĞI ANAYASA'DIR''        AK Parti'nin demokrasi anlayışının siyasal otoriteyi, hukuki ve siyasi meşruluğun ötesinde bir meşruluk temeline oturttuğunu ve siyasal iktidarın varolan toplumu tanıyarak işlevlerini onun irade ve değerlerine uygun olarak yürütmesi gerektiğini belirttiğini kaydeden Erdoğan, ''Sadece sayısal güce dayanan bir yönetim anlayışını benimsemiyoruz. Toplumsal mutabakattan güç alan bir siyaset anlayışından yanayız'' dedi.    Sözlerini, ''Bize göre siyasi iktidarın en temel dayanağı, milli iradenin kabulüne mazhar olarak meşruluğunu milletin genel kabulünden almalısıdır'' diye sürdüren Erdoğan, ''Hukuki meşruiyetin kaynağı, hiçşüphesiz ki milletin siyasal varoluşunun ifadesi olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'dır'' diye konuştu.    Erdoğan, AK Parti'nin muhafazakar kimliğinin dayatmacı siyasal anlayışları reddettiğini belirterek, ''Siyasal otoritenin (devletin veya hükümetin) sınırlandırılması düşüncesi bizim muhafazakarlık temelli siyaset kavrayışımızın en ısrarlı olduğu argümanlardandır'' görüşünü ifade etti.     ''KANUN HAKİMİYETİYLE SINIRLI DEVLET''        Sınırlandırılmayan, keyfiliğe ve hukuksuzluğa olanak sağlayan, katılımı ve temsili önemsemeyen, bireysel ve kolektif hak ve özgürlükleri hiçe sayan totaliter ve otoriter anlayışların sivil ve demokratik siyasetin en büyük düşmanları olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:    ''AK Parti iktidarı her türlü dayatmacı, buyurgan, tek tipçi toplum mühendisliğine dayanan yaklamları sağlıklı bir demokratik sistem için engel olarak görür.    Muhafazakar demokrat siyasi kimliğimizin genel tutumu 'kanun hakimiyeti yoluyla sınırlı devleti savunmak, doktriner ve dogmatik olandan hoşlanmamak' olarak özetlenebilir.    Bu çerçevede hükümetin rolü, topluma 'tercihler empoze etme gücünüeline geçirmek olmayıp barışı, anayasal düzeni ve adaleti korumakla sınırlı'dır. Bize göre hukuk devletinin gereği, siyasal iktidarı ve tüm kurumları yasal çerçeve ile sınırlamaktır. Ayrıca devletin ideolojik bir tercihle kendisini dogmatik bir alan olarak tanımlaması,savunulmaması gereken bir durumdur. Asli fonksiyonlarına çekilmiş, küçük ama dinamik ve etkili bir devlet; vatandaşını tanımlayan, biçimlendiren, ona tercihler dayatan değil vatandaşın tanımladığı, denetlediği ve şekillendirdiği bir devlettir.''     ''TOPLUMUN VE TOPLUMSAL DEĞERLERİN KORUMASI''     Başbakan Tayyip Erdoğan, katılımcı demokrasiden yoksun siyasal davranışların, devletin sahip olduğu denetim gücüyle ara kurumlarda geniş tahribat yaptığını ve özgürlüğü büyük ölçüde kullanılamaz hale getirdiğini ifade etti. Demokratik bir toplumda sivil toplum örgütlerinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Başbakan, sivil ve özgürlükçü bir ortamın oluşabilmesi ve bireyin devlet karşısında korunabilmesinin buna bağlı olduğunu belirtti.    ''Bizim muhafazakar kimliğimizin temel felsefi ve siyasal kaygısı bireyi koruyabilecek bir aile olan toplumsal organizmayı sağlıklı ve birarada tutabilmektir'' diyen Erdoğan, bireysel özgürlüğün tam olaraktesis edilebilmesinin, onu toplumsal alan içinde sivil ve sosyal oluşumlarla teçhiz etmekten geçtiğini dile getirdi. Erdoğan, ''Toplumun ve toplumsal değerlerin korunması temel olmalıdır'' derken,''AK Parti'nin hükümet telakkisi, toplumun yapı taşı olan aile kurumunun sosyalleştirme misyonunu kaçınılmaz görmektedir'' diye konuştu.     ''GERİLİM TÜRK SİYASETİNE FAYDA SAĞLAMADI''           Erdoğan, Hükümet'in kültürel farklılıkları saygı ile karşılayarak demokrasinin gelişimi için her toplumun kendi özgür kurumlarına saygı gösterilmesini savunduğunu da bildirdi. ''Türkiye toplumundaki farklılık ve çeşitlilikler de çoğulcu demokrasiyi zenginleştirecek unsurlardır'' görüşünü dile getiren Başbakan, ''Demokrasiyi kabule şayan kılan da toplumsal ve kültürel farklılıkları ve talepleri siyasete katabilmesi ve kurulu düzeni dayatmacı ideolojik ve siyasi aşırılıklardan korumasıdır. Hükümetimiz, demokratik kültürü siyasetin ana unsuru olarak görmektedir'' dedi.    Erdoğan, gerilime yol açan söylem ve üslubun Türkiye siyasetine bir fayda sağlamadığını, Türk siyasetinin çatışma, kamplaşma ve kutuplaşma yerine uzlaşı, bütünleşme ve hoşgörü üzerine kurulması gerektiğini düşündüklerini ve ''itidalin'', toplumun genel bir talebi olduğuna inandıklarını da anlattı.     ''İKİNCİ ROKETLEME AŞAMASI''    Muhafazakarlığın, adalete ve özgürlüğü dayanan ideal dünyayı önemsediğini ama ona götüreceği umulan her türlü toplumsal mühendisliği reddettiğini bildiren Erdoğan, şunları söyledi:    ''Her siyaset geleneği zaman tünelinden ve tecrübe süzgecinden geçtikten sonra ortaya çıkmakta; toplumsallaşabilirliği ve gerçek hayatla sınanarak halkın kabulüne mazhar olduğu anda kalıcı olabilmektedir. Bu esasa inanan AK Parti Hükümeti siyasal kimliğiyle Türk siyasetinin bugününde ve geleceğinde ülke ve millet menfaatleri çerçevesinde belirleyici olma gayretindedir.''    Konuşmasında Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Hükümet'in politikalarından övgüyle söz eden Başbakan Erdoğan, ''AK Parti'nin birinci hükümet döneminde olduğu gibi ikinci hükümet döneminde de yani ikinci roketleme aşamasında da Türkiye'nin iç siyaset kutuplaşmalarıyla zaman kaybetmesine itibar etmeyecektir'' dedi.    59. Hükümet'in, milletin talebi olan tam demokrasi, eksiksiz temel hak ve hürriyetler düzeni, etkili dış politika ve uluslararası piyasalarda rekabet gücüne kavuşmuş bir üretim yapısı talebine titizlikle cevap vereceğini ve tüm politikaların bu doğrultuda şekillendirileceğini ifade eden Erdoğan, ''eski siyaset mantığı ve köhnemiş siyasi akıl'' tarafından uygulanan ekonomi politikaların başarısızlıkla sonuçlandığını, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinin yaşandığını ve halkın görülmemiş bir yoksulluğa maruz bırakıldığını anlattı. Erdoğan, ''bu acı tablodan kurtulma iradesinin 58. Hükümet zamanında ortaya çıktığını ve milletin aktif desteğine muhatap olduğunu'' söyledi.    Hükümet'in, genç ve dinamik nüfusu, eşsiz coğrafi konumu, zengin doğal kaynakları ve engin kültür birikimi ile Türkiye'nin bütün bu olup bitenleri hak etmediğini düşündüğünü belirten Erdoğan, umut ve güven dolu bir geleceği yeniden tesis etmek üzere yola çıktıklarını söyledi.     ANA HEDEFLER    Meclis'e sunulan programın, bu hedefe ulaşmaya yönelik politikaları içerdiğini kaydeden Erdoğan, hedefleri anlatırken de şöyle konuştu:    ''Milletin taleplerinin ve maşeri vicdanının yankısı haline gelmişolan AK Parti'nin hükümet etme mantığını bir ifadesi olmakla kıvanç duyan hükümetimiz;    Ekonomik istikrarı sağlamış,    Rekabetçi bir piyasa yapısı oluşturmuş,    Sürdürülebilir bir kalkınma ortamını yakalamış ve ekonomik refahın nimetlerini adaletle dağıtan,    Yoksulluk ve yolsuzlukla en etkili şekilde mücadele edildiği ve tüm kamu adına görev yapanların yargılanabilmelerinin önündeki dokunulmazlık dahil tüm engellerin kaldırıldığı,    İnsanlarımızın barış ve refah içinde özgürce yaşadığı,    Çağdaş dünya ile bütünleşmiş, farklılıkların çatışma unsunu olarakdeğil zenginlik kaynağı olarak görüldüğü,    İtibarlı, demokratik, dinamik bir millet iradesini hayata geçirecektir.    Hükümetimizin siyasi varoluş sebebi bu vizyonu gerçekleştirme yolunda, siyasi iktidarı anayasal çerçevede milletin talimatları doğrultusunda yönetmek olacaktır.''    Başbakan Erdoğan, vatandaşlar arasından hiçbir ayrım gözetilmesinin sözkonusu olmayacağını belirtirken, iktidarları süresince tüm çalışmalarının, ''Türkiye hukukunu evrensel hukuk ilkelerine uygun hale getirmek, temel hak ve özgürlükler rejimini evrensel standartlara çıkarmak, Türkiye'yi gerçek anlamda bir hukuk devleti yapmak, hukukun üstünlüğünü hakim kılmak ve uluslararası camiada Türkiye'ye saygın bir yer kazandırmak'' yolunda olacağını anlattı.KATILIMCI VE ÖZGÜRLÜKCÜ YENİ BİR ANAYASA Başbakan Erdoğan Hükümeti'nin programında Anayasa'nın Türkiye'ye dar geldiği ve yerine katılımcı ve özgürlükçü bir anayasa hazırlanacağı bildirildi.    Hükümet Programı'nda, insan haklarının evrensel düzeye çıkartıldığı, hukukun üstünlüğünün gerçekleştirildiği ve demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği hukuk sistemi oluşturmak için bazı temel düzenlemeler yapılacağı belirtildi.     Buna göre, ''Türkiye'ye dar gelen'' Anayasa yerine ''katılımcı ve özgürlükçü'' yeni bir anayasa hazırlanacak. Yeni anayasa, güçlü bir toplumsal meşruiyete sahip, başta AB olmak üzere uluslararası normlarauygun, bireyin hak ve özgürlüğünün üstün tutulduğu bir anayasa olacak.    Halkın, siyasi partiler üzerinde denetim ve etkinliğini artırmak, istikrarı bozmayacak şekilde temsilde adaleti sağlamak üzere Siyasi Partiler Kanunu ve
Seçim Kanunları, tüm kesimlerin mutabakatı aranarak değiştirilecek.    Toplumu, baskı ve suçtan arınmış, özgürlüklerin nimetlerinden yararlanan ve korkunun olmadığı barış ortamına kavuşturmak amacıyla ''Koruyucu Hukuk'' uygulamaları başlatılacak.    Türk Ceza Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, İcra İflas Kanunu ve İş Kanunu başta olmak üzere temel kanunlar AB normları da dikkate alınarak güncelleştirilecek.     ADALET SİSTEMİ     Adalet sisteminin hukuk devleti prensipleri ile tam uyumlu bir görüntü vermediği ifade edilen Hükümet Programı'nda, adaletin tam ve zamanında tesisi için gerekli düzenlemelerin yapılacağı vurgulandı.    Bu amaçla, adliyeler çağın gelişmelerine ve hizmetin gereklerine uygun bir şekilde modern araç ve gereçlerle donatılacak. Yargı organları arasında bir bilgi ağı kurulacak. Bu çerçevede hazırlanan Ulusal Yargı Ağı Projesi yıl sonuna kadar tamamlanacak. İnfaz mevzuatıçağdaş normlara uygun hale getirilecek.     MERKEZİYETÇİ HANTAL YAPI     Merkeziyetçi ve hantal yapının aşılması bakımından kapsamlı bir yerel yönetimler reformu gerçekleştirilecek. Ulusal öncelikler ile yerel farklılıklar barıştırılarak kamu hizmetlerinin yerinde karşılanması temel ilke olacak. Merkezi yönetim tarafından yürütülmesi zorunlu olmayan hizmetler, yl yönetimlere devredilecek.    Yerel düzeyde demokratikleşmeye önem verilecek. Merkezi idarenin denetimi, hukuka uygunluk denetimi ile sınırlandırılacak. İl idareleriyeniden yapılandırılacak.     Devlette genel kurumsal gözden geçirme çalışmaları yapılarak bakanlıkların sayısı ve ölçekleri yeniden tanımlanacak. Merkezi yönetimdeki gereksiz kuruluşlar elenecek, benzer işlevler gören yapılar birleştirilecek.     SIR KAVRAMI     Toplumsal denetim ve katılımın artırılması bakımından kamu alanındaki sır kavramı yeni ve çağdaş bir anlayışla ele alınacak. Sır kavramı bilgi edinme hakkı lehine kısıtlanacak, ''Vatandaşın Bilgi Edinme Kanunu'' çıkartılacak. Hizmet birimlerinin kamuoyuna performansraporu sunmaları konusunda çalışmalar başlatılacak.    Kırtasiyecilik, şekilcilik ve verimsizliğin azaltılması yönünde çalışmalar yapılacak. Kamu personeli eğitilecek, geçici ve nitelik gerektirmeyen işler için ilave personel alımı önlenecek. Kayırmacılığın ve yozlaşmanın önlenmesi bakımından personel alımında objektif kriterler getirilecek, terfilerde liyakat ve fırsat eşitliği esas alınacak. ''Ulusal ve Sosyal Konsey'' etkili bir şekilde çalıştırılacak.     EKONOMİ YÖNETİMİ     Ekonomi yönetimi tek çatı altında toplanacak, bununla ilgili yasaldüzenlemeler gerçekleştirilecek.    Ekonomide rakamsal faktörler yanında, sosyal dinamikler de ihmal edilmeyecek. Toplumun istek ve arzuları, politik sürece doğrudan yansıtılacak. Şeffaflık ve hesap verilebilirlik uygulamaya konulacak. İlan edilen politikalar güçlü bir siyasi irade ile desteklenecek.    Demokratik piyasa toplumu ve ekonomisi, etkin ve şeffaf mali ve finansal sistem, ahlaki değerlere sahip bir bürokrasi, rekabet, etkinlik, verimlilik ve alternatif maliyetlerinin önemli göstergeleri olarak işlev gördüğü ekonomik bir ortam oluşturulacak.     TEK HANELİ ENFLASYON    Enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, kamu borç stokunu düşürmek, yüksek ve istikrarlı bir büyüme performansına ulaşabilmek amacıyla yeni bir ekonomik program uygulanacak. Ekonomi yönetimi, halkın beklentilerini dikkate alarak, genel bir misyon ve vizyon oluşturacak.    Ekonomik birimler arasında dengeyi bozacak, haksız karar ve eylemler, yanlış, hatalı, eksik veri, bilgi saklama, kamu imkan ve kaynaklarının özel amaçlar için kullanımı, kişilik haklarına yönelik saldırı gibi hususların doğmasına imkan vermeyen bir ortamın oluşmasına özel önem verilecek.     ÖNCELİKLER    Ekonominin rehabilitasyon ve restorasyonu sürecini tamamlamak, ekonomik büyümeyi yeniden başlatmak, fakirlik, işsizlik ve bürokrasiyiazaltmak Hükümet'in öncelikli görevleri arasında olacak. Hükümet ayrıca öncelikli olarak AB'ye üye olma sürecini hızlandıracak ve sonuçlandıracak, bölgesel ekonomik güç ve bölgesel finans merkezi olmaimkanı sağlayacak ortamı hazırlayacak.    Hükümet, doğrudan reel ekonomiye ve vatandaşların ihtiyaçlarına açık pragmatik uygulamaları da benimseyecek. Ulusal ekonominin yenidengüçlendirilmesi amacıyla, ulusal sermayenin daha fazla katılımını sağlayarak ve doğrudan yabancı sermayeyi teşvik ederek yatırım oranı artırılacak. Bu amaçla uygun makro ekonomik politikalar geliştirilecek ve uygulanacak.    Hükümet'in önemli önceliklerden biri, işsizlikle mücadele ederek,herkesin hayat standardını yükseltmek ve mutlu bir Türkiye oluşturmak olacak. EKONOMİK REFORMLARHükümet Programı'nda, gerçekleştirilmesi planlanan ekonomik reform programları hakkında da şu görüşlere yer verildi:    ''Mali disiplin, mali açıkların ekonomik istikrarsızlığa neden olmayacak ölçekte ve sürdürülebilir yapıda tutularak sağlanacaktır.    Kamu harcamalarında öncelikler ekonomik getirisi yüksek gelir ve dağılımını artırıcı alanlara göre belirlenecektir.    Vergi reformu ile vergi tabanı genişletilecek ve marjinal vergi oranları uygun seviyelere indirilecektir. Finansal liberalleşme ile finansal ürün ve hizmet fiyatlarının piyasa tarafından iç ve dış koşulları yansıtacak şekilde belirlenmesine imkan sağlayan ortam oluşturulacaktır.    Döviz kurlarının ekonominin nispi dengelerini yansıtacak, ihracatçılara destek verecek ve rekabet güçlerinin kaybolmasını engelleyecek şekilde oluşmasına imkan sağlayacak ortam oluşturulacaktır.    Ticari liberalleşme ile dış ticaretin mallar ve ülkeler bazında uluslararası standartlar çerçevesinde gelişimi sağlanacaktır. İhracatayönelik düzenlemelere ağırlık verilecektir.    Doğrudan yabancı yatırımların girişine imkan sağlanacak, düzenlemelerin yerli ve yabancı firmaların eşit koşullarda rekabet etmesi için uygun ortam sağlanacaktır.    Özelleştirme, ekonomik faaliyet icra eden kamu kurum ve kuruluşları piyasa koşullarında özel sektöre aktarılması olarak ele alınacaktır.    Yasal düzenlemeler yoluyla rekabeti engelleyen kısıtlamalar kaldırılacaktır.''    Reel faiz oranı, büyüme oranı, kamu borç stokunun GSYİH'ya oranı, faiz dışı fazla oranı, para arzı artış oranı dengesinin önemine dikkatçekilen programda, devletin borç ve yükümlülüğünün, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında gerçekleştirilecek ortak strateji ve eşgüdüm ile yönetileceği ifade edildi.    Maliye politikasında temel önceliğin, mali disiplinin, bu çerçevede de faiz dışı fazlanın sağlanmasına verileceği bildirildi. Programda, daha fazla kamu geliri için daha fazla büyümeyi kolaylaştırıcı düzenlemelere ağırlık verileceği belirtildi.     ÖZELLEŞTİRMEYE EVRENSEL STANDART    Programda, yurtiçi kaynak ve imkanların kullanılabileceği projelerde yabancı fon ve kaynak kullanılmayacağı vurgulandı. Özelleştirmenin temel amacının, ekonomide serbest piyasanın daha iyi işlemesi için gerekli koşulların oluşumunu sağlamak, etkinlik ve verimliliği artırmak olduğunun belirtildiği programda, şöyle denildi:    ''Piyasa ekonomisinde kamunun iktisadi rolü, piyasa mekanizmasının iyi çalışması için gerekli düzenleyici ve denetleyici mekanizmaları oluşturmaktır.    KİT'lerin özelleştirilmesinde kararlı olan hükümetimiz, özelleştirme süreç ve uygulamalarını hızlandırmaya yönelik politikalarını oluşturacak ve gerekli tedbirleri alacaktır.    Özelleştirmeye gerekli önem verilecek ve özelleştirme hukukuna ve yönetimine evrensel standart getirilecektir.''     ÜST KURULLARIN BAĞIMSIZLIĞI     Merkez Bankası ve finans sektörünün düzenleme ve denetiminden sorumlu üst kurulların üstlendikleri rol ve fonksiyonu yerine getirecek bağımsızlığa sahip olmasının ön planda tutulacağının vurgulandığı programda, ''Makro politikaları oluşturma yetkisi hükümetlerde kalmak şartıyla, bağımsız ve özerk kurumlar ve kurullar düzenleme ve denetleme işlevini sürdürecek; özerk kurumların kamuoyuna, hükümete ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne düzenli bilgi vermeleri sağlanacaktır. Ayrıca bu kurum ve kuruluşların evrensel standartta denetimleri yapılacaktır'' denildi.    Hükümet Programı'nda, finans sektöründe zaman zaman ortaya çıkan kötü yönetimlerin topluma maliyet yüklemesini önleyici tedbirlerin alınacağı ifade edildi.    Bölgesel ticaret ve iki yanlı ticari faaliyetlere imkan ve ortamınoluşturulacağının kaydedildiği programdtratejik konuma sahip gelişen ekonomiler ile ilişkilerin arttırılacağı belirtildi. Programda, markalaşma ve kalite artışının da özendirileceği dile getirildi.    Mikro ekonomik politikaların genel olarak iki alanda yoğunlaştırılacağının kaydedildiği programda, ''Bunlar; Türkiye ekonomisinin dinamiklerini ortaya çıkarma ve yeni yüzyıldaki gelişmeler açısından önem kazanan kurumların güçlendirilmesidir'' denildi.    Programda, AR-GE faaliyetlerinin etkinliğinin arttırılacağı ve KOBİ'ler için özel destek sistemi kurulacağı belirtildi. Programda ayrıca, Hükümet'in bölgesel kalkınmaya önem vereceği, bunun için sosyal altyapıların güçlendirileceği vurgulandı.     ACİL EYLEM PLANINA DEVAM     Toplumsal imkan ve kaynakların ekonomik performansı mümkün olan enyüksek düzeye çıkarmak amacıyla en etkin şekilde kullanılacağının dilegetirildiği programda, şöyle denildi:    ''Bu çerçevede kamu birimlerinin organizasyonu ve kamusal mal ve hizmet üretim süreçlerinde bir dizi iyileştirme yapılacaktır.    Kamunun sunduğu mal ve hizmetlerde maliyetler, üretim düzeyi ve toplumsal tercihler arasındaki ilişkiye, kaynakların daha verimli bir şekilde kullanımına özel önem verilecektir. Ekonominin iç ve dış performansını artırmak amacıyla tutarlı ve doğru olarak formüle edilmiş, alternatif maliyetleri detaylı bir şekilde belirlenmiş ekonomik politikalar uygulanacaktır.''    Programda, 58. Hükümet döneminde Acil Eylem Planı kapsamında başlatılan karar ve uygulamalara devam edileceği vurgulandı. Programdaayrıca, tarım sektöründe verimliliğin ve üretimin artırılması, üreticigelirlerinin istikrara kavuşturulması, bu kesime yönelik teşviklerin rasyonel kullanılması, hayvancılık potansiyelinin canlandırılması ve ulusal ormancılık politikası doğrultusunda uzun vadeli bir ana plan hazırlanacağı bildirildi.    Programda, GAP ile ilgili olarak da ''GAP bir bütün olarak değerlendirilecek ve toprak reformu ile birlikte bölgenin ekonomik altyapısı yeniden yapılandırılacak ve sonuçlandırılacaktır. GAP idaresi bu bölgeye nakledilecektir'' denildi. TURİZMDE "TÜRKİYE" MARKASITürkiye'nin tarihi ve kültürel birikimiyle, farklı doğal güzellikleri ve misavirperver insanlarıyla büyük bir turizm potansiyeline sahip olduğu belirtilen hükümet programında, Türkiye'nin bu potansiyelinin tamamının turizmin hizmetine sunmak için bilinçli çalışma yapması gerektiği belirtildi. Türkiye'de turizm gelirlerinin artırılmasının, turizm potansiyelinin etkin tanıtımına bağlı olduğu vurgulanan programda, şöyle denildi:    ''Bir turizm ülkesi olarak Türkiye markasının oluşturulmasına dönük tanıtma projelerine önem verilecek, bu projelerin özellikle dış ticaret ve yabancı sermaye politikalarımız ile koordinasyonu gözetilecektir. Ülkemizin zengin turizm potansiyeli harekete geçirilerek dünya turizm pastasında önemli bir yer tutan iş-kongre, fuar, spor ve kültür turizmi alanlarında, dinlence turizminde ülkemizin zengin turizm potansiyelini geliştirecek adımlar atılacaktır.''     ULAŞIM VE İLETİŞİM    Bilgi toplumuna geçiş sürecinde oldukça önemli olan ulaşım ve iletişimin, ekonomik birimlerin demokratik bir ortam içinde faaliyette bulunmaları ve özgürleşmeleri açısından son derece önemli olduğu vurgulanan Hükümet programında, ulaşım sisteminin deniz taşımacılığı ve demiryolu işletmeciliği öncelikli olmak üzere ele alınacağı belirtildi.    Hedeflenen 15 bin kilometre bölünmüş yol çalışmalarına zor mevsim şartlarına rağmen süratle başlandığı ve devam edildiği belirtilen programda, her türlü haberleşme ve iletişim imkanlarının ülkenin her yerleşim birimine ulaşmasının sağlanacağı kaydedildi.    Hükümet programında, çalışma hayatı ile ilgili mevzuata ulusal ve ululararası gelişmeler ışığında günün koşullarına uygun bir yapı kazandırılacağı da vurgulanarak, işsizliğin sadece önemli bir üretim faktörü olarak değil, aynı zamanda bir insanlık problemi olarak ele alınacağı belirtildi.    ENERJİ POLİTİKASI Enerji kaynaklarının tümünden en etkin ve verimli bir şekilde yararlanılacağının ifade edildiği programda, enerji darboğazlarının oluşmaması için maliyet ve fiyatlamayı dikkate alan bir planlama yapılacağı ve çevreci nükleer enerji kaynaklarının da devreye sokulacağı bildirildi. Programda, hükümetin enerji politikasının temelinde ulusal çıkarları koruyarak enerji arzının güvenliğini ve devamlılığını sağlamak, serbest rekabete dayalı bir enerji piyasası oluşturmak olduğu ifade edildi.    Tüketicinin korunmasında en etkin yöntem ve yaklaşımların hızlı bir şekilde uygulamaya konulacağı ifade edilen programda, bu çerçevedeyasal yapı, sivil toplum kuruluşları ve tüketiciyi koruyan kurumların yagınlaştırılması ve desteklenmesinin üzerinde önemle durulacağı belirtildi.     EĞİTİM    Eğitimin, her alandaki kalkınmanın en önemli unsuru olduğu ve beşeri sermayeyi etkin kullanmayan toplumların rekabet şanslarını kaybetmeye mahkum olduğu belirtilen programda, şöyle denildi:    ''Eğitim alanında oluşacak zaaflar, hiçbir alandaki üstünlükle giderilemez. Buna karşılık eğitim alanında yakalanacak üstün seviyeler, diğer tüm alanların kalitesini yükseltir. Eğitime bu bilinçle yaklaşan hükümetimiz, bu alanda giderek artan zaafları gidermeyi öncelikli hedeflerden saymaktadır.    Hükümetimiz eğitim alanında köklü bir reform hareketine girişecektir. Her alanda olduğu gibi Türk Milli Eğitim sisteminde de insan merkezli, nitelikli bir eğitim modeline geçmek üzere, toplumun ihtiyaçlarına ve çağdaş uygarlık gereklerine göre yeniden yapılanma sağlanacaktır.    Anayasamızda tanımlanan laiklik ilkesi, din ve vicdan hürriyetlerine etkinlik ve işlerlik kazandırılarak, dinin, dini duyguların veya dince kutsal sayılan değerlerin ve sembollerin siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlamak amacıyla istismar edilmesi veya kötüye kullanılmasına önleyebilecek bir din eğitim ve öğretimi, Anayasamızda tanımlanan çerçevede uygulamaya konulacaktır.''     EĞİTİMİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILACAK     Programda, öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için öğretmenlerin niteliklerinin yükseltilmesine paralel olarak çalışma şartlarının iyileştirileceği kaydedildi. Eğitim ve öğrenim hakkının kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılacağı belirtilen programda,''Eğitim, hayat boyu sürecek bir süreç olarak kabul ve teşvik edilerek, kademeler arasında yatay ve dikey geçiş imkanları sağlanacaktır''denildi.    Üniversitelerin çağdaş anlamda öğretim ve araştırma kurumu olmalarını sağlayacak düzenlemelerin gerçekleştirileceği ve YÖK'ün üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan, standartlar belirleyen bir yapıya kavuşturulacağının belirtildiği programda, üniversiteleren idari ve akademik özerkliği olan araştırma ve öğretim kurumları düzeyine çıkarılacağı vurgulandı. Programda, mesleki ve teknik eğitime talebi düşüren, haksız ve adaletsiz uygulamalara sebep olan mevcuk üniversiteye yerleştirme sisteminin, yarışmayı teşvik edecek ve adaleti sağlayacak şekilde değiştirileceği belirtildi.    Hükümet programında, kültürün taşıyıcı unsuru olan dil, edebiyat, folklor, musiki, plastik sanatlar, etnografya,
sinema, temsili sanatlar alanlarındaki mevcut yapının saÄŸlıksız olduÄŸu ve bu konuda, konunun uzmanları ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınarak yeni ve doyurucu politikaların geliÅŸtirileceÄŸi de yer aldı.     SAÄžLIK SÄ°STEMÄ°Â Â Â Â Â Mevcut saÄŸlık sisteminin bütün yönleriyle çaÄŸdaÅŸ geliÅŸmelerinin gerisinde kaldığı ve saÄŸlık hizmetlerinin ulaşılamaz hale geldiÄŸi ifade edilen programda, sosyal güvenlik kuruluÅŸlarının asıl yapması gereken iÅŸlerini engelleyen saÄŸlık iÅŸleri ile uÄŸraÅŸmasının bu kuruluÅŸları da verimsiz hale getirdiÄŸi kaydedildi. Hükümetin, köklü deÄŸiÅŸiklikler yaparak herkesin ulaÅŸabileceÄŸi nitelikli ve etkin bir saÄŸlık sitemi oluÅŸturmakta kararlı olduÄŸunun belirtildiÄŸi programda, saÄŸlık hizmetlerinin bütünsel bir anlayışla ele alınacağı ve yeni bir yapılanma ve iÅŸbirliÄŸine gidileceÄŸi kaydedildi.    Programda, ailenin toplumun temeli ve toplumsal dayanışmanın oluÅŸmasında rol oynayan önemli bir kurum olduÄŸu ve hükümetin aile merkezli politikalara öncelik vereceÄŸi belirtilerek, ''Seçilme yaşı 25'e indirilecektir. Özgür düşünceli, kendi başına karar verebilen, sorgulayan, kendi toplumunun ve evrensel doÄŸrulardan haberdar olan ve hayatın güçlükleri ile baÅŸ edebilecek donanımlı ve yetenekli gençler yetiÅŸtirmek önemli hedeflerimiz arasındadır'' denildi.     ÖZGÃœR BASIN     Özgür, bağımsız, çok sesli bir yazılı ve görsel basının demokratikrejimin önemli güvencelerinden biri olduÄŸu, yazılı ve görsel basın sektöründe tekelleÅŸme ve kartelleÅŸmenin önlenmesi için ilgili mevzuatın yeniden düzenleneceÄŸinin önemine dikkat çekilen hükümet programında, özel hayatın ve özel haberleÅŸmenin güvenliÄŸi ile ilgili her türlü teknik ve yasal önlemlerin alınacağı kaydedildi.    SAÄžLIKSIZ ÅžEHÄ°RLEÅžMEHükümet programında, özürlü vatandaÅŸların eÄŸitim, rehabilitasyon, saÄŸlık, hukuk, yönetim gibi alanlardaki ihtiyaçlarının karşılanacağı ve ''Bedensel ve zihinsel özürleri nedeniyle insanlar arasında ayrım yapılmasına izin verilmeyecektir'' ilkesinin, hükümetin özürlülerle ilgili politikasının temelini oluÅŸturacağı belirtildi.    SaÄŸlıksız ve çirkin ÅŸehirleÅŸmenin önüne geçilerek, ÅŸehirlerin yaÅŸanabilir mekanlar haline getirilmesinin hükümetin temel önceliklerinin arasında yer aldığının ifade edildiÄŸi programda, gecekondu bölgelerinde yaÅŸayanlara yönelik ucuz konutlar üretileceÄŸi kaydedildi. DIÅž POLÄ°TÄ°KA Hükümet Programı'nda dış politika konusunda yapılan deÄŸerlendirmede, Türkiye'nin Avrupa siyasi deÄŸerlerler sisteminin bir parçası olduÄŸu, Avrupa ülkeleriyle iliÅŸkilerin Türkiye'nin dış politika gündeminde en üst sıralarda yer almaya bundan sonra da devam edeceÄŸi belirtildi.    ''Türkiye'nin Avrupa BirliÄŸi'ne tam üyeliÄŸi, Hükümetimizin hedeflerinin başında gelmektedir'' denilen programda, 3 Kasım seçimlerinin ardından AB konusunda ciddi bir etkinlik üretildiÄŸi ve 2004 Aralık ayına müzakere için müzakere tarihi alma aÅŸamasına gelinmesinin AK Parti Hükümeti döneminde baÅŸarıldığı hatırlatıldı.    KOPENHAG KRÄ°TERLERÄ°Programda, ''Hükümetimiz, Kopenhag kriterlerini tam olarak yerine getirme konusunda kararlıdır. Türkiye'nin AB ailesi içerisinde hak ettiÄŸi yeri en kısa zamanda almasının iki tarafa getireceÄŸi kazanımların yanı sıra Avrupa kıtasının ötesinde barış, istikrar ve güvenlik yönlerinden olumlu sonuçlar doÄŸuracağı kuÅŸkusuzdur'' denildi.    Programda, TBMM tarafından gerçekleÅŸtirilmiÅŸ olan uyum yasalarının güçlendirilmesi ve mevzuatın temel hak ve özgürlükler açısından bir bütün olarak geliÅŸtirilmesinin saÄŸlanacağı, ayrıca reformların uygulamaya tam olarak yansıması ve uygulayıcılar tarafından da özümsenmesi konusunda her geçen gün artan bir kararlılık göstereceÄŸi ifade edildi.         GÃœVENLÄ°K KONUSUNDAKÄ° HASSASÄ°YET    Türkiye'nin NATO bünyesinde bugüne kadar ortaya koyduÄŸu katkıya paralel olarak AGSK içinde hak ettiÄŸi yeri birinci AK Parti iktidarı döneminde aldığı, muhtemel her türlü tehdidi caydırmada bölgesel ve küresel barış, istikrar ve güvenliÄŸin saÄŸlanmasında çok önemli bir rol oynayan Silahlı Kuvvetlerin NATO ve BM baÅŸta olmak üzere dış örgütlerdeki faaliyetlere devam etmesi için gereken imkanları sürekli geliÅŸtirmenin Hükümet'in öncelikleri arasında yer alacağı bildirildi.    Güvenlik konusundaki hassasiyet ise, ''Türkiye'nin coÄŸrafi konumu ve bölgede meydana gelen geliÅŸmeler dikkate alındığında, güvenlik ve savunma konularında Hükümetimizin çok daha duyarlı olacağı açıktır. GüvenliÄŸimiz ve savunmamız neyi gerektiriyorsa bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayacaktır'' ÅŸeklinde ifade edildi.       İyi komÅŸuluk iliÅŸkileri içinde Rusya Federasyonu ile kültürel yakınlık çerçevesinde Orta Asya ve Kafkasya ülkelerinde tarafların çıkarlarını zedelemeyen, iÅŸbirliÄŸine dayalı iliÅŸkiler sürdürüleceÄŸi kaydedildi. Hükümet'in, Rusya Federasyonu ile iliÅŸkilerini azamileÅŸtirmeyi önceleyen Avrasya perspektifini titizlikle geliÅŸtireceÄŸi belirtildi.    YUNANÄ°STAN Ä°LE Ä°LÄ°ÅžKÄ°LER''KomÅŸumuz Yunanistan ile iliÅŸkilerin hasımlık çerçevesinde deÄŸil, iki ülke halklarına da fayda saÄŸlayacak bir sinerji üretecek rekabet temelinde kurma konusunda kararlıyız'' denilerek, Yunanistan ile karşılıklı ekonomik çıkarlara dayanan iliÅŸkilerin artırılarak sürdürüleceÄŸi ve bu iliÅŸkilerin oluÅŸturacağı güven ortamı sayesinde daha karmaşık olan siyasi sorunların çözümü için zemin hazırlanacağı belirtildi.    KIBRIS SORUNU Programda, Kıbrıs konusuna da dikkati çekilerek, şöyle denildi:    ''Hükümetimiz Kıbrıs sorununa mutlaka bir çözüm bulunması gerektiÄŸine inanmaktadır. Bu çözümde, gelecekte adadaki Türk varlığınıtehlikeye sokacak hiçbir giriÅŸime müsaade edilmeyecektir. Lahey'de gelinen noktanın bir tıkanmaya dönüşmemesi ve yeni iletiÅŸim kanallarının ve çözüm modellerinin araÅŸtırılması için hassasiyetimizi koruyoruz. BaÅŸta AB ülkeleri ve Yunanistan tüm siyasal odakları çözüm,diyalog ve kalıcı barış temelinde hassas olmaya davet ediyoruz. Bu çerçevede BM Genel Sekreteri'nin hazırlamış olduÄŸu planın masada olduÄŸuna dair açıklaması, tarafların arzusu durumunda çözüm sürecine yardımcı olacağını ifade etmesi ve KKTC CumhurbaÅŸkanı Rauf DenktaÅŸ'ın Rum tarafını müzakereye çağıran beyanı, Hükümetimizce kayıt altına alınmıştır.''     ORTA ASYA VE ORTA DOÄžU    Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle tarihi, kültürel ve sosyal yakınlığa raÄŸmen Türkiye'nin bu ülkelerle iliÅŸkilerinin beklentileri karşılamadığına iÅŸaret edilerek, Hükümet'in Türk Cumhuriyetleri ile iliÅŸkileri en ileri noktaya taşıyarak, bölgenin geniÅŸ bir iÅŸbirliÄŸi alanına dönüştürülmesi için çaba sarfedeceÄŸi bildirildi.    Orta DoÄŸu'da akan kanın Türk halkını da üzdüğü ve endiÅŸeye  sevkettiÄŸi belirtilerek, Hükümet'in din ve ırk ayırımı yapılmaksızın kime ait olursa olsun dökülen kanın ve gözyaşının acilen durdurulmasını saÄŸlayacak tek yolun kalıcı barıştan geçtiÄŸine inandığıkaydedildi. Filistin'de, BM kararları doÄŸrultusunda ve Filistin halkının süregelen acılarını dindirecek ÅŸekilde barışın tesisine yönelik çabaların destekleneceÄŸi ifade edilerek, Bu çerçevede ABD BaÅŸkanı George Bush'un 14 Mart 2003 tarihinde yaptığı açıklamada zikredilen yol haritası ve reform vizyonunun Hükümet tarafından da desteklendiÄŸi bildirildi.           BALKANLARBalkan politikasının bölgedeki ülkelerle tarihi, kültürel ve ekonomik iliÅŸkilerin ışığında geliÅŸtirileceÄŸi, gerekirse yeniden ÅŸekillendirileceÄŸi, bölgedeki gerilimi düşürmek ve barış ortamını kalıcı kılmak amacıyla ortak çıkar alanları oluÅŸturmak için ekonomik ağırlıklı projeler geliÅŸtirileceÄŸine iÅŸaret edildi.      ''Hükümetimiz Türkiye'nin Ä°slam dünyasıyla iliÅŸkilerine özel bir önem vermektedir' denilen programda, bir yandan bu ülkelerle ikili iÅŸbirliÄŸinin arttırılması, öte yandan Ä°slam Konferansı Örgütü'nün (Ä°KÖ) uluslararası alanda daha saygın bir yapıya kavuÅŸturulması, Ä°KÖ'nün ekonomik ve ticari iÅŸbirliÄŸi Daimi Komitesi'nin (Ä°SEDAK) faaliyetlerine daha somut içerik kazandırılmaya, Karadeniz Ekonomik Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı'nın bölge ülkelerine yeni iÅŸbirliÄŸi imkanları vadeden potansiyelinin harekete geçirilmesi için çaba sarfedileceÄŸi bildirildi.    UZAKDOÄžU ASYAÇin Halk Cumhuriyeti ve Japonya ile karşılıklı saygı ve verimli iÅŸbirliÄŸi temelinde geliÅŸmekte olan iliÅŸkilerin daha da ileriye götürülmeye çalışılacağı, dış politikanın geleneksel Atlantik ve Avrupa boyutlarının yanında Avrasya eksenli politikanın geliÅŸtirilmesiyolunda çabaların sürdürüleceÄŸi, bu baÄŸlamda Ekonomik Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı çerçevesindeki iÅŸbirliÄŸinin güçlendireceÄŸi ifade edildi.    Kafkasya'da soÄŸuk savaÅŸ dönemi ÅŸartlanmaları bir yana bırakılarak iÅŸbirliÄŸi imkanlarının aranacağı, zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip bu bölgenin Orta DoÄŸu ve Balkanlarla ekonomik açıdan bütünleÅŸmesine katkıda bulunulacağı kaydedildi.    Programda, ''Yurtdışında yaÅŸayan Türk vatandaÅŸlarımızın bulundukları ülkelerdeki haklarının daha fazla korunması için çaba sarfedilecek, gerek o ülkelerde gerekse Türkiye'de karşılaÅŸtıkları sorunların ortadan kaldırılması için mevcut mekanizmaları daha etkin biçimde iÅŸletecektir'' denildi.     YENÄ° DÖNEM     BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan, Hükümet Programı'nın son bölümünde, AK Parti hükümetlerinin Türkiye'nin ihtiyaç duyduÄŸu çaÄŸdaÅŸ ve dinamik hükümet mantığını ortaya çıkarmakla kalmadığını, bundan daha önemli vekalıcı olarak, ''yaÅŸanan çaÄŸla uyumlu olmayan bir siyaset kültürünü geride bırakarak'' her bakımdan yeni bir siyaset dönemini baÅŸlattığını söyledi.    ErdoÄŸan, Hükümet Programı sunuÅŸunu ÅŸu sözlerle bitirdi:      ''Bu yeni dönemi eskinin kavram, kalıp ve alışkanlıkları ile deÄŸerlendirmek, anlamak ve sorgulamak yaklaşımına baÄŸlı kalanlar, toplumun dinamizminin ve deÄŸiÅŸim iradesinin uzağına düşerek verimsiz ve sonuçsuz bir siyasal çaba içinde kalmaya mahkum olacaklardır.    EVRENSEL STANDARTLARBu yeni dönem evrensel standartlar ve hukukun üstünlüğü içinde milletimizin iradesine ve geliÅŸme arzusuna dayalı yeni anlayış, kavrayış, tutum ve yöntemlerle siyaseti inÅŸa edenlerin dönemi olacaktır.    Bu yeni siyaset anlayışı içinde siz deÄŸerli milletvekillerine sunmuÅŸ olduÄŸum bu programın hızla deÄŸiÅŸen, rekabetin arttığı, etkin vekatılımcı bir yönetimin eskisinden de önemli hale geldiÄŸi bir dünyada,ülkemizin hak ettiÄŸi yere gelmesinde önemli katkı saÄŸlayacağına inancımız tamdır.    Türkiye'nin ortak aklının ve vicdanının ifadesi olan Hükümetimiz, aziz milletimizin ve Yüce Meclisimizin güvenine layık olmaya çalışacaktır.    Gayret bizden, destek aziz milletimizden ve baÅŸarı Yüce Allah'tandır.'' Â
button