Güncelleme Tarihi:
“İçimde farklı davranmama neden olan bir insan var”, “Bana komut veren, yaptıklarımla ilgili yorum yapan sesler duyuyor ve görüyorum”, “Bazen kendi hareketlerimi dışarıdan izliyormuşum gibi oluyor”, “Bir yere geliyorum, oraya nasıl geldiğimi bilmiyorum…”
Bu sözler dissosiyatif kimlik bozukluğu hastalığına sahip olan Mel Lodge’ye ait. Bale öğretmeni olan Lodge, çoğunlukla travmadan kaynaklanan iki ya da daha fazla kişiliğin ortaya çıkması olarak tanımlanan bu hastalık nedeniyle 50 farklı kişilikle yaşamını sürdürüyor.
Özel hayatı dışında iş hayatı da adeta alt üst olmuş durumda… Uzun bir süredir hastalığıyla ilgili farkındalığı artırmak için TikTok’ta paylaşımlar yapıyor. Yaşadıklarıyla ilgili The Daily Mirror’a açıklamalarda bulunan Mel Lodge, “Sıklıkla insanlardan, bu durumun çok nadir görüldüğüne dair yorum alıyorum. Bu çok sinir bozucu çünkü hastalığım insanların düşündüğü kadar nadir değil” dedi ve yaşadıklarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı:
-- Kişilik bozukluğum dört ya da beş yaşımda başlamış. Fakat ailem bunu çok küçükken fark edemedi, doktorum uzun seanslar sonrası o yaşlarda olabileceğini söylüyor. Bu kişilikler günde 5 bazen de 20 kez vücudumun kontrolünü ele alıyor.
-- Yaşadığım geçişler çok sık olmuyor fakat bir arkadaşımla konuşuyorsam ve diğer bir kişiliği tetikleyecek bir şey söylerse kişilik parçam ortaya çıkıyor. Ya da gördüğüm, duyduğum, izlediğim bir şeyden de kişilikler harekete geçebiliyor.
Mel’in en çok öne çıkan kişilikleri ve karakteristik özellikleri ise şöyle; Zara 18 yaşında, günlük rutinlerden sorumlu, sorumluluk sahibi, sosyal ve düzenli. Anna 16 yaşında, tatlı dilli, iyimser ve mükemmelliyetçi. Chloe, 4 ila 5 yaşında... Tammi, 19 yaşında duygusuz, bazen sinirli, anti sosyal ve korumacı. Danial, 20 yaşında, korumacı, insanlardan korkan ve utangaç. Andrew, 10 yaşında yaratıcı. Charlie, 29 yaşında çok sportif, sadık ve psikolojiye meraklı. Anthony, 20-24 yaşlarında sessiz ve karamsar.
TERAPİLER SAYESİNDE 50 KİŞİLİK OLDUĞUNU ANLADIK
Yeni bir kişilik, kontrolü devraldığında kısa bir süre için karmaşa, endişe ve hatta bazen bilinç kaybı yaşadığının altını çizen Mel Lodge, “Terapiler sayesinde 50 farklı kişilik olduğunu anladık” dedi ve terapilerde yaşananlarla ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Doktorumla birlikte her şeyi bir panoya yazıyoruz. Bunu evde de devam ettiriyorum. Çünkü bu bilgiler, neler olduğundan haberdar olmak ve ortaya çıkabilen diğer kişilikler için yol gösterici oluyor. Randevularımız olduğunda, doğru kişiliğin ortaya çıkması için elimizden geleni yapıyoruz ama çok başarılı da olamıyoruz.”
Mel Lodge’un anlattıklarına bakacak olursak adeta psikolojik gerilim ve polisiye türündeki filmlerdeki gibi bir hayat yaşıyor. Peki dissosiyatif kimlik bozukluğu neden ortaya çıkıyor?
-- Bu travmalar istismar ve ihmal gibi açıkça görülen özellikte olabileceği gibi, görünürde normal olan ya da iyi niyetinden şüphe duyulmayacak birçok ailenin çocuklarında da yaşanabilir. Özellikle anlaşamayan anne-babalar, birden sinirlenen kişilerin ailede varlığı, aldatmalar, akran şiddeti gibi ilk bakışta dikkati çekmeyen birçok etken çocukları fark edilmeden travmatize edebiliyor.
-- Bu kişilerin gerek çocukluklarında gerekse erişikinliklerinde güvensiz bağlanma gösterdikleri sıklıkla gözleniyor. Öyle ki, açıkça negatif bir tutum olmasa da, anne-babaların güvenli bağlanma oluşturmaları kolay bir şey değildir.
-- Belki de çocuk anne karnında bile dış dünyadaki strese anne aracılığıyla maruz kalmış olabilir. Öte yandan, bazı anne-babaların kendi çözemedikleri çocukluk çağı travmalarının etkilerini (kendileri yaşamasa bile) çocuklarına aktarabildikleri de görülüyor. Bu da kuşaklar arası travma geçişi olarak adlandırılıyor.
Disosiyasyonun kelime anlamı 'çözülme' demektir ve bu durumun örseleyici durumlara karşı bir savunma mekanizması olarak işlev gördüğü söylenebilir. Olağan koşullarda kişi kendisini duygu, düşünce ve eylemlerinin birbiriyle bütünleştiği, tek bir kişiliği olan bir birey olarak algılar. Disosiyatif bozukluklarda bu algı kaybolur; kişi benlik bütünlüğü olan tek bir kişi olduğunu unutur, karıştırır ya da birden çok kişiliği olduğunu algılar.
Doç. Dr. Şenol TuranBU BELİRTİLERE DİKKAT!
Mel Lodge çok uzun süren terapilerden sonra hastalığa dair teşhisin konduğunu söylüyor. Peki dissosiyatif kimlik bozukluğu olan kişi, bu hastalığa sahip olduğunu anlayabilir mi? Nasıl bir belirti sonrası şüphelenmek gerekiyor?
Prof. Dr. Vedat Şar, “Bozukluğu yaşayan kişi bir şeylerin yolunda gitmediğini değerlendirebilir ancak bulunduğu yaşa bağlı olarak, kafa içerisinde konuşan sesler duyma, intihar düşünceleri gibi hislerin ne anlama geldiğini bu konuda bilgi sahibi olmadığı sürece bir yoruma tabi tutamaz” dedi ve ekledi:
-- Bu aslında doktor ve psikologlar için de geçerli. Böyle bir bozukluk olduğunu ve bu belirtilerin ona ait olduğunu bilmeyen bir kişi fil yerine filin hortumunu ya da kuyruğunu tanımlıyor durumuna düşebilir. Tablonun bütününe bakılmalı ve ayırt edici tanı yapılmalı. Günümüzde bu konuda profesyonel olmayan kişilerin de bilgi sahibi olmaları çok yararlı olmuştur.
-- Sanılanın aksine birçok kişi, ergenler bile kendilerine doğru teşhis koymuş olarak bize geliyor. Bazen daha ağır bir hastalığa sahip olduğu halde dissosiyatif kimlik bozukluğu olduğunu uman ve bunda ısrar eden kişilere de rastlıyoruz. Tabii ki son kararı uzman doktorun vermesi gerekiyor.
Ayrıca Prof. Dr. Vedat Şar, belirtilerin çok çeşitlilik gösterdiğinin altını çizdi ve yedi madde de sıraladı:
1- Psikolojik kaynaklı ve epilepsi olmayan yineleyici bayılma nöbetleri
2- Bir türlü geçmeyen depresyon
3- Nedeni bilinmeyen intihar eğilimi
4- Borderline kişilik bozukluğuna benzeyen davranışlar gösterme (Terk edilmeye aşırı tepki, ani parlamalar, dalgalanan duygu durumu, uçlarda yaşama, kendi bedenini yaralama, keskin bir cisimle çizme)
5- Aniden cinnet geçirme olarak tabir edilen ağır bir psikoz tablosuna girip en geç birkaç hafta içinde bu belirtilerin kaybolması
6- Doğaüstü bir varlık tarafından ele geçirilme hissi
7- Çocuklarda dikkat eksikliği, diğer çocuklara vurma, uyumsuz ve değişken davranışlar içinde başka bir kişinin varlığını hissetme gibi belirtiler
KADINLARDA ERKEKLERDEN 5-9 KAT DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda görevli olan Doç. Dr. Şenol Turan, bu bozukluğun özellikle hastane takipleri düşünüldüğünde kadınlarda erkeklerden 5-9 kat daha fazla görüldüğünü vurguladı ve önemli detaylar paylaştı:
“Bu farklılık, kadınların çocukluk döneminde örseleyici olaylara daha fazla maruz kaldığı şeklindeki yaygın kanaat ile ilişkili olabilir. Bir başka neden de erkeklerin bu bozukluk nedeniyle hastanelere daha az başvurmaları olabilir. Çocukluk döneminde çok nadiren görülüyor olsa da, bu dönemde erkek ve kadınlarda görülme sıklığı diğer dönemlerden farklı olarak aşağı yukarı eşittir.”
Dissosiyatif kimlik bozukluğu pek çok filme de konu oldu. En popüleri ise Brad Pitt, Edward Norton, Helena Bonham Carter gibi isimlerin oyuncu kadrosunu oluşturduğu Dövüş Kulübü (Fight Club). ‘Anlatıcı’ karakteri üzerinden izleyiciye çetrefilli bir öykü kuruyor ve dissosiyatif kimlik bozukluğu sürprizini sona saklıyor. Başrollerinde Tamer Karadağlı, Demet Evgar ve Levent Üzümcü’nün yer aldığı ‘Beyza’nın Kadınları’ adlı Türk filmi de dissosiyatif kimlik bozukluğuna polisiye bir öykü içinde yer veren bir başka film…
Dissosiyatif kimlik bozukluğu pek çok filme de konu oldu. En popüleri ise Brad Pitt, Edward Norton, Helena Bonham Carter gibi isimlerin oyuncu kadrosunu oluşturduğu Dövüş Kulübü (Fight Club). ‘Anlatıcı’ karakteri üzerinden izleyiciye çetrefilli bir öykü kuruyor ve dissosiyatif kimlik bozukluğu sürprizini sona saklıyor. Başrollerinde Tamer Karadağlı, Demet Evgar ve Levent Üzümcü’nün yer aldığı ‘Beyza’nın Kadınları’ adlı Türk filmi de dissosiyatif kimlik bozukluğuna polisiye bir öykü içinde yer veren bir başka film…
SON 25 YILDA GENÇLERDE 3-4 KAT ARTTI
“Yaptığımız çalışmalarda, toplumda dissosiyatif kimlik bozukluğu gösteren kişilerin sıklığının yüzde 1,5 ila 3 arasında olduğu, ancak bu bozukluğu kısmen gösteren kişilerin çok daha fazla (Yüzde 7-8) olduğu görülmekte” diyen Prof. Dr. Vedat Şar, gençler üzerinde yaptığı araştırmalarda sayının arttığının altını çizdi.
“Gençlerde bizzat tarafımdan yapılan taramalar, her üç gençten birinin anlamlı oranda dissosiyatif yaşantısı olduğunu ve bu durumun son 25 yılda 3-4 kat arttığını gösteriyor. Bu artışın farkındalıktan mı, ailelerin bunalımlarının artışından kaynaklı olduğu bilinmiyor.”
Ayrıca dissosiyatif kimlik bozukluğu olan kişilerin terör örgütleri tarafından ya da başka kötü niyetli topluluklar tarafından kullanılabildiğinin altını çizen Doç. Dr. Şenol Turan “Çok dikkat etmek gerekiyor” diye uyardı ve şu bilgileri paylaştı:
“Bu bozukluğa sahip kişilerde şiddet eğilimi olan bir alter kişilik bulunabilir. Kendilik algısında bozulma, aidiyet problemleri ve çeşitli marjinal gruplara katılma gibi durumlar gelişebilir. Sözgelimi bir dönem ülkemizde ciddi bir sorun olan intihar bombacısı gibi eylemlerde öne sürülen kişilerin bu özelliklere sahip kişiler arasından seçildiği tahmin ediliyor.”
Doç. Dr. Şenol Turan “Hastalığın etkili tedavisi, kişilik durumlarını tanıyıp bunları kabullenen ve bu kişilik durumlarının ayrışmasına yol açan ruhsal süreçleri tersine çevirmeyi hedefleyen psikoterapi yöntemidir” dedi ve detaylandırdı:
-- Psikoterapi ile birçok hasta çok daha iyi bir duruma gelebilir, bazı hastalarda ise belirtiler tamamen düzelebilir. Ancak başarılı bir uygulama için bu konuda iyi eğitilmiş ve pek çok terapötik girişimi tedavi repertuarına katabilen bir psikoterapistle hastanın çalışması gerekir.
-- Psikoterapinin, stabilleştirme, travmatik yaşantıların ele alınması ve entegrasyon şeklinde üç evresi vardır. Hasta ile terapist arasındaki ilişkide güvenin ve güvenli bağlanmanın oluşmasının önemi büyüktür. Alter kişiliklerin işlevlerinin anlaşılması tedavinin önemli bir parçasını oluşturur.
-- Bunların yanında hasta var olan destek sistemlerini ve sosyal ağları da kullanmayı öğrenmelidir. Depresyon, uyku sorunları, kâbuslar, aşırı uyarılmışlık belirtileri varsa çeşitli ilaçlar da tedaviye eklenebilir. Hasta akut bir kriz durumunda ise veya kendine zarar verme olasılığı varsa, yatarak tedavisi, güvenli bir ortam oluşturmak ve yoğun bir psikoterapötik çalışma yapmak için daha uygun olabilir.