Güncelleme Tarihi:
Rehin alınanlar arasında 31 Özel Harekât Polisi’nin bulunması, Emniyet ve terör başta olmak üzere Özel Harekât Dairesi’nden de ‘alarm’ verilmesine neden oldu. 25 Haziran’da rehinelerle iletişim kesildi. Erbil üzerinden Musul yakınına 40 kişilik Özel Harekât ekibi gönderildi. Nokta operasyon için düğmeye basıldı ancak rehinelerle tekrar iletişim sağlanınca operasyondan vazgeçildi. 101 günlük esaret sürecinde şu gelişmeler yaşandı:
TERÖR ÖRGÜTÜ İLAN EDİLDİKTEN 24 SAAT SONRA
Suriye’de etkin olan ve merkez olarak Rakka kentini kullanan IŞİD, 2’nci hedef olarak Irak’ın kuzeyini seçti. IŞİD, 8 Haziran’da Irak topraklarına saldırdı. 9 Haziran’da Musul’a yönelik saldırı başlatan IŞİD’i, Türkiye 10 Haziran tarihinde resmen ‘terör örgütü’ olarak ilan etti. IŞİD’in Musul’a saldırıp ilerleyişini sürdürdüğü 10 Haziran’da, o dönem Dışişleri Bakanı olan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Twitter’dan, “Son 48 saattir Irak’ta yaşanan gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bağdat Büyükelçiliğimiz ve Musul ile Erbil Başkonsolosluklarımızla sürekli irtibat halindeyiz. Musul Başkonsolosluğumuzun güvenliği için gerekli önlemler alındı” açıklamasını yaptı. Davutoğlu’nun mesajından 20 saat sonra IŞİD, Musul’a girdi ve Musul Başkonsolosu’nun da aralarında olduğu 49 personel rehin alındı.
YAYIN YASAĞI GETİRİLDİ
Ankara 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16 Haziran’da, IŞİD terör örgütü tarafından rehin alınan Türk vatandaşlarının güvenliklerinin sağlanması için soruşturma tamamlanıncaya kadar her türlü yazılı, görsel basın ve internette yayın yasağı konulmasına karar verdi. Musul başta olmak üzere bölgede gerçekleştirdiği bütün eylemleri dünyaya sosyal medya üzerinden bizzat kendisi servis eden IŞİD’in elindeki Türk rehinelerle ilgili yayın yasağı kararı medya özgürlüğü açısından tartışmalara yol açtı. Mahkeme yasak kararına, medyada yer alacak haberlerle ‘rehinelerin hayatının riske edilmesini’ gerekçe gösterdi.
AİLELER SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU
IŞİD örgütü tarafından rehin alınanlar arasında yakınları bulunan Muammer Taşdelen, Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Asya Pasifik İşleri Müsteşar Yardımcısı Ömer Onhon hakkında ‘görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal’ suçlamasıyla 8 Ağustos tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. IŞİD’in elindeki rehineler arasında kız kardeşi Nermin Taşdelen Yıldız, eniştesi Hakan Yıldız ve en küçük rehine olan 1 yaşındaki yeğeni Kuzey Deniz Yıldız bulunan Taşdelen, CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran ile Ankara Adliyesi’ne gelerek dilekçelerini savcılığa verdi. Dilekçeyle birlikte ‘change.org’ sitesinde başlatılan ‘Musul’da rehin alınan 49 kişi hakkında sorumluluğu/ ihmali olanlar hakkında soruşturma açılsın. Sorumlular yargılansın, Rehinelerin bir an önce sağ salim yurda dönüşleri sağlansın’ başlıklı kampanya kapsamında toplanan 10 bin imza da savcılığa verildi.
2 HAFTA TELEFON GÖRÜŞMESİ
Türkiye, IŞİD elindeki rehinelerini kurtarmak için diplomatik çalışmaların yanı sıra, MİT, Genelkurmay ve Emniyet üzerinde de istihbarat çalışması yürüttü. Yerel kaynaklarla da işbirliği yapan istihbarat birimleri, rehinelerin durumuyla ilgili an be an bilgi sahibi oldu. 31 Özel Harekat Polisi’nin de rehineler arasında bulunması Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi’ni de harekete geçirdi. Dairede oluşturulan kriz masası, rehineler arasında bulunan 1’inci sınıf Emniyet Müdürü ile her gün telefonla iletişim kurarak, durumlarıyla ilgili bilgi aldı. Rehineleri elinde bulunduran IŞİD üyeleri de bu telefon görüşmelerine izin verdi.
KIRMIZI ALARM VERİLDİ
Ancak 25 Haziran’da beklenmedik bir şekilde rehinelerle iletişim kesildi. ‘İletişimin kesildiği, telefonlara yanıt verilmediği’ bilgisi üzerine ‘kırmızı alarm’ verildi. MİT, Genelkurmay, Emniyetin üst düzey istihbarat ve terör birimleri, toplantı üstüne toplantı yaptı. Yerel kaynaklardan da sağlıklı bilgi akışı sağlanamadı. Rehinelerin, başka yere nakledildiği istihbaratları dolaşmaya başladı. İlgili bakanlıklar bilgilendirildi. Türkiye nokta operasyon için düğmeye bastı. Rehine olayında sonra sınıra gönderilen, Doğu ve Güneydoğu’da yıllarca teröre karşı savaş deneyimi olan, Emniyetin ‘bordo berelileri’ olarak bilinen 40 kişilik Özel Harekat polisi, Erbil üzerinden Musul’a yakın bir bölgeye gitti. MİT’in operasyonel birlikleriyle de temas sağlandı. Nokta operasyon için tüm hazırlıklar yapıldı. Ancak 27 Haziran’da rehinelerle tekrar iletişim sağlanmasından sonra operasyondan vazgeçildi.
AŞİRETLER ÜZERİNDEN PAZARLIK
IŞİD, önce işgal ettiği Türk Konsolosluğu’nda tuttuğu Türk rehineleri, Musul oteline taşıdı. Türkiye, rehinelerin nerede olduğu ve durumlarıyla ilgili sağlıklı istihbarat sağladıktan sonra bölgede IŞİD üzerinde etkisi olan Sünni aşiretler ile bağlantıya geçti. Aşiretlerin önde gelenlerinin aracılık yaptığı görüşmelerden olumlu sonuçlar alındı. Şeker Bayramı’ndan 2 gün önce IŞİD’in, elindeki kadın, çocuk ve yaşlı rehineleri bırakacağı kaydedildi. Bunun için hazırlıklar yapıldı ancak beklenen gelişme olmadı. Başta ABD olmak üzere merkezi Irak hükümetinin hava saldırısının ardından IŞİD, elindeki Türk rehineleri etkin oldukları Suriye sınırındaki noktalara götürdü.
KARAR 3 GÜN ÖNCE
Türk rehinelerinin Irak’ta tutuldukları bölgeden Suriye’de IŞİD kontrolü altındaki bölgeye geçirilmeleri Türkiye’nin elini güçlendirdi. Daha önce de IŞİD’in Suriye’deki koluyla; rehin alınan ABD, Fransa gazeteci ve vatandaşlarıyla Lübnanlı din adamlarının kaçırılmasında önemli rol alan MİT, bu sefer Türk rehineler için devreye girdi. IŞİD’in Suriye kolu üzerinden yapılan görüşmeler olumlu sonuç verdi ve 3 gün önce rehinelerin bırakılması noktasına varıldı. Rehinelerin bırakıldıktan sonra güvenli bir şekilde Türkiye’ye geçişinin sağlanması için bölgede 2 gün önce ön çalışma yapıldı. Çatışmalardan uzak en güvenli güzergah belirlendi. MİT’in operasyonel birimi ile askeri ve Emniyet Özel Harekat birlikleri sınırı geçerek rehinelerin güvenliğini sağladı. Ardından da rehineler güvenli bir şekilde Türkiye’ye getirildiler.