Güncelleme Tarihi:
İZMİR Selçuk’ta annelerinin kapısını kilitlediği evlerinde çıkan yangında ölen 1, 2, 3, 4 ve 5 yaşındaki 5 kardeşin ölümü Türkiye’nin yüreğini yaktı. Devlet ne yapabilirdi, Hürriyet hukukçulara sordu...
KÖTÜ EBEVEYNDEN VELAYET ALINIR
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Güngör: “Türk Medeni Kanunu’nun 348. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde, yani ‘Anne babanın deneyimsizliği, hastalığı veya çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması’ durumunda aile hâkimi tarafından velayetin kaldırılmasına karar verilebilir. Bu durumda mahkemece, çocuklara bir vasi atanır. Böylece çocuklar devlet korumasına da alınmış olur. Sadece Bakanlık değil çocuğun menfaatinin tehlikede olduğunu öğrenen herkes de ilgili mahkemeye başvurarak bu yönde bir karar verilmesini talep edebilir. Bu konuda yetkili mahkeme en yakın aile mahkemesi, yoksa asliye hukuk mahkemesidir.
BİR KİŞİNİN BAŞVURUSU YETER
Velayetin kaldırılması için başvuruda bulunabilecek kurumlar Cumhuriyet başsavcılıkları, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Aile Bakanlığı’dır. 18 ziyaret yapılan ve çocukların devlet himayesine alınmasını reddeden Hakan-Melisa Akcan’ın beş çocukları üzerindeki velayetlerinin kaldırılmasını öncelikle Aile Bakanlığı talep edebilirdi. Bu durumda da faciada ölen beş çocuğun da devlet korumasına alınması mümkün olabilirdi. Hukuk Muhakemesi Kanunu’na göre velayetin kaldırılması, çekişmesiz yargı işleri arasında sayılmış ve böylece hâkimin resen araştırma yapmasına imkân tanınmıştır. Bunun anlamı, bir talep olmadan da hâkimin yerinde incelemelerde bulunması, keşfe gitmesi ve gerekli gördüğü diğer araştırmaları kendiliğinden yaparak bir karar vermesinin mümkün olmasıdır. Dolayısıyla çocukların anne baba tarafından mahkemeye getirilmesine gerek olmadan, hâkim bulundukları yere giderek hangi şartlarda yaşadıklarını görebilir, velayetin kaldırılmasına karar verebilir.”
VASİ ATANABİLİRDİ
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü: Bizim uluslararası imzaladığımız Çocuk Hakları Sözleşmemiz der ki; 18 yaş altı her birey çocuktur ve çocuklar devlet koruması altındadır. Ancak ailenin reddetme durumu, istimar yoksa kabul edilir ve aile ayrılmasın denilebilir. Devletin önlem alması gerekiyor. İşte burada sosyal devlet adaletini gösterecek. Aile sunulacak teklifleri kabul etmiyorsa, ‘o zaman baba hapiste, anne yetemiyor’ diyerek vasi atar ve çocukları koruma altına alırsınız. Ailenin evine 18 kez gidişin resmi kayıtları ortaya çıkarılmalı ve gidenlerin ehliyetleri sorgulanmalıdır. Hızlıca bir Çocuk Bakanlığı kurulmalı ve Demografik Atlas ilk görevi olmalıdır.”
VELAYET ZOR BİR KARAR
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümünden Prof. Dr. Tarık Tuncay: “Bu yangının külleri altında bireylerin değil, toplumun eksikleri, sosyal sistemin ihmalleri yatıyor. Anneyi günah keçisi ilan etmek kolay; ama asıl zorluk, onun bu tercihi yapmaya mecbur kaldığı koşullara karşı bir çözüm bulmak. Zorla devlet korumasına almak mı? Gerçek çözüm, sosyal koruma ağımızı güçlendirmek ve aileyi, çocukları destekleyici bir yapı kurmak. Çocukları aileden ayırmak, kötü muamele yoksa sosyal hizmet profesyonelleri için çok zor bir karar. İhmal vakalarında çocukları ‘annelerinden almak’ bir anlamda çocuğa kötülükle eşdeğer görülür. Sosyal hizmet uzmanları için bu kararlar iki ateş arasında kalmaktır. Vasat koşullardaki ailelerin dahi çocukları için yatılı kurumlardan daha sağlıklı bir ortam sunabildiği biliniyor. Velayet sonuçları çok ağır ve zor bir karardır.”
ANNE CEZA ALMAYABİLİR
Hukukçu Dr. Rezan Epözdemir: “Aile Bakanlığı’nın 18 defa sosyal inceleme amaçlı eve gittiği iddiaları var. Anneye destek verildi mi? Çocuklarla ilgili gerekli önlemler alındı mı? Burada ciddi ihmal iddiaları var. Kamu görevlilerinin hukuki sorumluluğu olabilir. Anne de ‘taksirle ölüme sebebiyet verme’ suçundan ötürü sorumlu olur. Burada 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile soruşturma ve yargılama söz konusu olur. Fakat TCK madde 22/6 uyarınca annenin 5 çocuğunu da kaybetmesi nedeniyle cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak şekilde mağduriyet söz konusu olduğu için anneye ceza verilmeyebilir. Yargıtay’ın bu doğrultuda yerleşmiş içtihatları var.”
ANNE: ÇOCUKLARIM GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN GİTMİYOR
TÜRKİYE’nin içini yakan olayda gözler anne Melisa Akcan’ın üzerindeydi. Genç yaşta evlenmiş, art arda beş çocuk sahibi olmuştu. Edinilen bilgiye göre lise mezunuydu. Babası emekli felsefe öğretmeniydi. Hakan Akcan’la evlenmesine ailesi karşı çıkmıştı. 2017 yılında aile rızası olmadan nikâh masasına oturmuşlardı. ‘Uyuşturucu kullanma’, ‘yaralama’, ‘hırsızlık’ gibi çeşitli suçlardan yaklaşık 10 suç kaydı olan eşi bir buçuk yıl önce cezaevine girmişti. Anne Melisa Akcan, olayın ardından verdiği ifadede topladığı hurdaların parasını almak için 18.45 sıralarında evden çıktığını, 19.05 sıralarında döndüğündeyse evden dumanların yükseldiğini görüp bağırarak yardım istediğini anlattı. Adliyeye sevk edilen Melisa Akcan, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
ACIMI YAŞAMAK İSTİYORUM
Bir akrabasının yanına yerleşen anne, kendisiyle görüşmek isteyen gazetecilere, “Olaydan sonra bir akrabamın yanına geldim. Şu an ilaçlarla ayakta kalıyorum. Kimseyle görüşmek istemiyorum, acımı yaşamak istiyorum. Çocuklarım gözümün önünden gitmiyor” dedi.
Annenin de ‘hayvan hırsızlığı’ ve ‘yaralama’ gibi altı suç kaydı olduğu belirtildi.
ZENGİN: ‘ANNE İNTİHAR EDERİM’ DEMİŞ
Trajik olay dün Meclis’te de tartışıldı. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, çocukların Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca alınmak istendiğini ancak annelerinin bu durumda intihar edeceğini söylediğini açıkladı. Zengin özetle şunları söyledi: “Çok katmanlı bir problemle karşı karşıyayız. Bir defa ailenin yapısı. Baba cezaevinde, 8 yıl 15 ay ceza almış. Annenin de pek çok suç kaydı var. Aile Bakanlığımız aileyi görmüş, belediye, kaymakamlık görmüş, Bakanlığı harekete geçirmiş. Bakanlık neden 18 defa gitmiş? Mahkeme böyle bir karar verdiği için gitmiş. Yani mahkeme çocukların alınmasına değil, çocuklarla ilgili düzenli bir takibe karar vermiş. Aileye düzenli sağlık yardımı da yapılmış ücret anlamında. Sosyal hizmet uzmanları denetimlerinde annenin çocuklarla olan ilişkisi çok olumlu bulunmuş. Elimde annenin Bakanlığa verdiği dilekçe var. Dilekçede eşinin açık cezaevinde olduğunu, hafta sonları eve geldiğini, kendi annesinin ona yardım ettiğini, çocuklarını asla bırakmak istemediğini, hatta alınması halinde intihar edeceğini söylemiş.”