OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 19, 2003 00:00
Bundan tam 32 yıl önce Rize'nin Pazar İlçesi’ndeki dağ köylerinden birinde bir delikanlı kayboldu. Yemyeşil köyün adı Apso, genç adamın adı ise Ali'ydi. Ailesi, yıllarca Ali'nin akıbeti peşinde. Kardeşlerinden biri bu yüzden hakim oldu. Annesinin yaktığı ağıt diğer kardeşi Birol Topaloğlu'nun CD'sinde dünyayı dolaşıyor. Geçtiğimiz hafta ortaya çıkan sürpriz tanık Ali'nin ölümünün sır perdesini araladı ve olayın mahkeme önüne gelmesini sağladı. Ailenin başvurusu üzerine savcılık, Cavit ve Hasan T. adlı kardeşlerin Ali'yi öldürdükleri iddiasıyla Rize Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanması yönünde görüş bildirdi. 2 Temmuz 2003'te yapılan duruşmada mahkeme, zamanaşımına uğramış olması gerekçesiyle davanın düşmesi yönünde karar verdi. Topaloğlu ailesi, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmeye hazırlanıyor.Henüz 17 yaşında olmasına rağmen Ali yakışıklı endamı, delişmen ruhu ve müzik yeteneğiyle çevre köylere, uzak kasabalara nam salmıştı. Derler ki; düğünlerde en güzel horonu o teper, kemençeyi ya da tulumu eline aldı mı bahçelerdeki bülbüller bile susar onu dinlerdi. 1971'de Ramazan'ın 15'inde ansızın ortadan kaybolduğunda herkes İzmir ya da İstanbul'daki akrabalarının yanına gittiğini sandı, dönmesini bekledi. Aradan aylar geçti. Babası Cevdet Topaloğlu, tüm akrabalarını arayıp sordu, polise
haber verildi. Hastanelere, hapisanelere bakıldı. Yoktu. Sanki yer yarılıp da içine girmişti. Lazlar, eğer ölmemişse evladın mutlaka anasının ağıdını duyacağına, dipsiz kuyularda bile olsa çıkıp sesin peşine düşeceğine inanır. 'Nana' dediği büyükannesi ardından ağıt yaktı. Annesi Elmas Hanım katıldı feryatlara. Aylar yılları kovaladı, gözyaşları ağıtlarla sel olup aktı. Nafile. Ses çıkmadı. Köyde Ali'nin kayboluşuyla ilgili rivayetler dolaşıyordu. Birileri tarafından kandırılıp dağ başına götürüldüğü, öldürülerek gömüldüğü söylentisi yayıldı. Topaloğlu Ailesi somut bilgiye dönüşmediği için rivayetleri bir süre sonra duymazdan gelmeye başladı. Üç erkek kardeşi Mahir, Şenol ve Birol da yavaş yavaş büyümeye.Evin Ali'den sonraki büyük oğlu Mahir, bir akşam üstü evden içeri girdiğinde annesinin yüzünü duvara dönüp boşluğa doğru ağıt okuduğuna tanık oldu. Usulca yan odaya geçerek teybini aldı, annesine fark ettirmeden sesini kaydetti. Lazca ağıtında Elmas Hanım, sesine kulak vereceğine inandığı evladı Ali'ye seslenmekteydi:Işığım, oğlum, yavrum benim, / Sesim, avazım, canevim... / Neredesin, nerelerdesin / Bir kez görsem yüzünü / Bir kez olsun duysam / Yaylalardan yükselen ıslığını / Varsın tüm ışıklar sönsün sonra / Sonra sussun bütün kemençeler / Işığım sensin, yüreğimsin / Oğul oğul oğul oğul / Üşüdün mü, dondun mu /Bunu hiç mi bilmeyeceğim.TELEFONDAKİ SESAğıt Mahir Topaloğlu'nun kaderini değiştirecekti. Hukuk öğrenimi görmeye ve ağabeyinin kaybolmasının ardındaki sırrı araştırmaya karar verdi. Diğer kardeşi Birol da ODTÜ'de elektrik-elektronik mühendisliği eğitimine başladı. Mahir Topaloğlu hakim oldu, Birol mühendis. Topaloğlu Ailesi'nin neredeyse tüm fertleri müzik konusunda yetenekli ('Uzaylı' Mustafa Topaloğlu'nun Pazarlı Topaloğlu Ailesi'yle akrabalığı olmadığını belirtelim). Büyükannelerinin neşesini felç bile kaçıramamış, son nefesini verene kadar türkü söylemeyi ihmal etmemişti. Birol ve Şenol Topaloğlu da onun yolundan yürüdü. Türkü söyleyip, kemençe ve tulum çalmayı öğrendiler. Sonraki yıllarda Birol Topaloğlu derlemeciliğe yöneldi. Laz Müziği üzerine araştırmalar yaptı, albümler yayımladı, Avrupa ve Amerika'da turnelere çıktı. Albümlerinden ‘‘Heyamo’’ya, kayıp ağabeyinin bulunması umuduyla, annesinin gizlice kaydedilen ağıtına yer verdi. Eğer Ali sağsa, bir yerlerde küskün yaşıyorsa anasının çığlığına mutlaka kulak verirdi. Öldürülmüşse ağıtı duyan bir vicdan sahibi ortaya çıkıp bildiklerini anlatabilirdi. Öyle de oldu.Edremit'te görev yapan Hakim Mahir Topaloğlu'nun telefonu 2002'nin Eylül’ünde bir gece çaldığında sır perdesi aralanır gibi oldu. Kimliği belirsiz kişi ‘‘Aylardır annenin ağıtını dinliyorum’’ diye başladı söze: ‘‘Ali'nin akıbetiyle ilgili bildiklerim uykularımı kaçırıyor. Geceleri rüyamda annenin feryadını duyuyorum. Ağabeyiniz 32 yıldır başında bir mezar taşı bile olmadan karanlık bir çukurda yatıyor. Ali kaybolduğu gece komşuları T. Ailesi'nin kiraladığı katil tarafından öldürüldü. Cavit ve Hasan T. Kardeşler'in Ali'yle yaşıt birer kızı var. Kızların Ali'yle ilişkisi olduğu dedikoduları çıkmıştı. Bunu namus meselesi yapıp Ali'yi ortadan kaldırmaya karar verdiler’’ dedi.Peki, kiralık katil kimdi? ‘‘Eskiden köyde çobanlık yapan Hüseyin adında biri...’’ Telefonu kapamadan Ali'nin mezarı hakkında ise ipucu olabilecek bir bilgi verdi: ‘‘Cavit ve Hasan çukurun üstüne bir ceviz ağacı dikmiş...’’Mahir Bey, ağabeyi öldürüldüğünde 11 yaşındaydı ve o günleri hatırlıyordu. Evet, Ali ortadan kaybolduktan sonra T. Ailesi selamı, sabahı kesmişti. Tüm çabalarına karşın aradaki buzların erimesine izin vermemişlerdi. Bahsi geçen kızları Netafet ve Nuriye'nin, her karşılaşmalarında gözlerini yere indirdiklerini hatırladı. O akşam kardeşi Birol Topaloğlu'na cep telefonuyla mesaj geçti: ‘‘Artık sır çözüldü. Ali Ağabeyimiz öldürülüp bir çukura gömülmüş. Zanlılar belli. Yer bilinmiyor.’’Derhal köye gidip Apso sakinleriyle konuştular. Ali kaybolmadan birkaç yıl önce T. Ailesi'ne imeceye gitmişti. Sadece kadınların katıldığı imecede bir gece diğer kadınlarla bağ evinde uyumuştu. Ertesi sabah Cavit T.'nin eşi Hatice Hanım, Ali'ye şaka yollu takıldı: ‘‘Bu kadar kadın içinde kaldığından herhalde gece cenabet olmuşsundur. Dereye git de yıkan.’’ Hazırcevap Ali lafın altında kalmadı: ‘‘Gel birlikte yıkanalım!’’ Hatice ve yanındaki eltisi ‘‘Zürriyetsiz’’ lakaplı Hadiye'yi güldüren olay birkaç yıl sonra aile meclisinde anlatıldığında ciddi bir krize neden olacaktı. Köydekilerin naklettiğine göre, Cavit T. o gün önce bu şakayı yapan karısını dövdü, sonra da yolda karşılaştığı Ali'ye bir tokat attı. Baba Cevdet Topaloğlu tokatın sebebini sorunca geçiştirmeye çalışmıştı Ali. Topaloğlu Ailesi bu olayı önemsememişti. Komşular, kaybolmadan önce Ali'nin ayrıca kızlarla ilişkisi olduğuna dair söylentiler dolaştığını da hatırlıyordu. Çoban Hüseyin'in kimliğini de verdiler: ‘‘Ankara'da fırıncılığa başlayan Hüseyin Kaba.’’ BAŞA DÖNDÜLERMahir ve Birol Topaloğlu, Pazar Jandarma Komutanlığı'na gidip bu ayrıntıları sıraladıkları bir dilekçe verdi. Derhal harekete geçen jandarma Hüseyin Kaba'yı karakola getirerek ifadesini aldı. Kaba 80 yaşını geçmişti, gözleri görmüyordu. ilk sorguda iddiaları reddetti, Mahir Topaloğlu'nun da bulunduğu ikincisinde konuşmaya başladı. Çocukluğunu bildiği Mahir'e dönüp ‘‘Uşağum’’ dedi, ‘‘Cavit, Ankara'ya gelip namus meselesinden ağabeyinizi öldürmemi istedi.’’ Kaba, T. Ailesi'nce Ali'nin eve giriş çıkış saatleri, nerelere gittiği konusunda bilgilendirildiğini, eline tabanca tutuşturulduğunu anlattı. Onları cinayetten vazgeçirmeye çalışmış, beceremeyince, 15 gün sonra köyü Mamaviç'e gitmişti. Birkaç gün sonra Pazar'da karşılaştığında Cavit T. ‘‘Ali, yakın köylerden birinde bir ailenin altınlarını alıp ortadan kayboldu’’ demişti. Yaşlı adam, Ali öldürülmekten kurtulduğu için sevinmişti.Çoban Hüseyin ifadesini imzalayıp karakoldan ayrıldı. Ertesinde Birol Topaloğlu'na telefonda daha fazla ayrıntı verdi. T. Ailesi'nden duyduğuna göre başka bir kiralık katil Ali'yi öldürmüş, Cavit T.'nin bahçesine gömmüştü. Kaydedilen konuşmayı dinleyen jandarma mahkemeden arama izni alıp Cavit T.'nin bahçesinde kazı yaptı. Ceviz ağacının dibinden bir şey çıkmadı. O günlerde Birol'a telefon eden bir başkası Ali'nin cesedinin aynı şahsın bağ evinde, zemin katın betonunda gömülü olduğunu söyledi. Jandarma baktığında betonun altı da boştu. SÜRPRİZ TANIK Bütün çabalar boşa gitti, ümitler suya düştü. Cavit ve Hasan T. ise verdikleri ifadede iddiaları yalanladı. Tam bu sırada ortaya sürpriz tanık Rıfkı Yavuz çıktı. Rıfkı Yavuz, Ali Topaloğlu'nun en yakın arkadaşı ve sırdaşı olarak biliniyordu. Rize Cumhuriyet Savcılığı'na şunları anlattı:‘‘O gün birlikteydik. İftar vaktine yakın evlerimize dağılmaya, yemekten sonra da buluşmaya karar verdik. Bizim eve giden yol ayrımında Ali ile ayrıldığımız noktadan itibaren T. ailesinin arazisi başlıyor, bu arazinin hemen bitiminde ise Topaloğlu ailesinin evi bulunuyordu. Ben 15-20 dakika içinde
yemek yiyip Ali'yi beklemek için köy meydanında soluÄŸu aldım. Bir saat bekledim. Sonra Alilerin evine gidip seslenmeye baÅŸladım. DiÄŸer yandaki komÅŸular, ‘‘Evdekiler bugün aÅŸağı köye gittiler. Ali'yi de görmedik’’ dediler. Ali yaklaşık 100 adımlık bir mesafe içinde yani T. ailesinin arazisinin sınırlarında sırra kadem bastı.’’Rıfkı Yavuz, yakın arkadaşı Ali TopaloÄŸlu'nun ortadan kaybolmadan birkaç hafta önce, T. ailesinden tehdit aldığını söylediÄŸini belirtti. Ä°ÅŸte Yavuz'un bu ifadesi mahkeme sürecini hızlandırdı ve davanın açılmasına karar verildi. Fakat, savcılık 20 yıllık zamanaşımı süresi nedeniyle dava açılmasına gerek olmadığını söylüyordu. Ali'nin abisi Hakim Mahir TopaloÄŸlu, ‘‘Ne zaman ve nerede öldürüldüğü kesinleÅŸmediÄŸi için davanın açılması gerekiyor’’ diye itiraz etti. Bu itiraz etkili oldu ve dava baÅŸladı. Ailenin baÅŸvurusu üzerine savcılık Cavit ve Hasan T. adlı kardeÅŸlerin Ali'yi öldürdükleri iddiasıyla Rize Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına karar verdi. 2 Temmuz 2003'te yapılan duruÅŸmada ise suçun zamanaşımına uÄŸramış olması gerekçesiyle davanın düşmesine karar verdi. TopaloÄŸlu ailesi, bu kararın adil olmadığını düşünüyor. Davayı Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi'ne götürmeye hazırlanıyor. Â
button