Güncelleme Tarihi:
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, “Balyoz Planı” soruşturması kapsamında 64'ü tutuklu 143 şüpheli hakkında hazırlanan 3. iddianameyi kabul etti.
3. balyoz iddianamesinde sanıklar "darbeye teşebbüs"le suçlanıyor.
Son iddinamade "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya eksik teşebbüs"le suçlanan şüphelilerin 15- 20 yıl arası hapis cezası ile cezalandırılmaları isteniyor.
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından hazırlanan iddianamede, aralarında organik bağ bulunmayan jandarmaya bağlı bazı unsurlarla, 1. Ordu Komutanlığı arasında, “Balyoz Güvenlik Harekat Planı” kapsamında hiyerarşik bir ilişkinin oluştuğu ve jandarma unsurlarının bu plan kapsamında 1. Ordu Komutanlığına bağlı bir ast birlik gibi çalıştığı, plan kapsamında personel görevlendirmesi, istihbarı çalışma ve eylem planı hazırlama gibi görevler üstlendiğinin anlaşıldığı kaydedildi.
Jandarma unsurlarının, bu plan kapsamında yaptığı hazırlıkları, İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı ve Bursa Jandarma Bölge Komutanlığı olarak iki ayrı koldan organize ettiği, İstanbul Bölge Komutanlığı içerisinde İstanbul, Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Tekirdağ, Düzce ve Sakarya illerinin olduğu, Bursa Jandarma Bölge Komutanlığı içerisinde ise Bursa, Balıkesir, Yalova, Bilecik, Çanakkale illerinin yer aldığı ifade edilen iddianamede, Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramalarda elde edilen 10 No'lu CD içerisindeki “Asaf Yedek\ İstanbul Bölgeden Gelen Asaf Yedek 1\ İllerden Gelenler” isimli sıralı klasörlerde yer alan “İL J.Klığı Edirne”, “Kocaeli İl.J.K”, “Tekirdağ” isimli üç ayrı klasörde, İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı bünyesindeki Edirne, Kocaeli ve Tekirdağ illerine ait “Balyoz Güvenlik Harekat” planı kapsamında yapılmış çalışmaların ayrı ayrı yer aldığının tespit edildiği belirtildi.
İstanbul, Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Tekirdağ, Düzce, Sakarya illerinde 203 adet vakıf, dernek, okul, dershane, öğrenci yurdu gibi yerlerde arama yapılacağı, isimlerin karşısına da “Nurcu, Süleymancı, Nakşibendi, Radikal İslam, Milli Görüş, Ülkücü, Hakyolcu” şeklinde fişleme niteliğinde ibarelerin yer aldığı dile getirilen iddianamede, bir belgede de İstanbul, Edirne, Kocaeli ve Sakarya'da ilişiği kesilecek bölücü görüşlü üniversite öğrencileri başlığında 1035 kişiye ait isim-soyisim, üniversite ve fakülte bilgilerinin yer aldığı anlatıldı.
OEYTS oynandı
İddianamede, bazı belgelerde, söz konusu illerdeki irticai örgüt mensupları olarak, kişilerin isim ve soy isimlerinin yer aldığı, gözaltına alınacak kişilerin, parti mensuplarının, kamu görevlilerinin belirtildiği, tutuklanacak kişilerin yer aldığı, yine tutuklanacak AK Parti üyelerine yer verildiği kaydedilerek, bu kapsamda görevlendirilecek personelin de isimlerinin anlatıldığı dile getirildi.
İddianamede, 5-7 Mart 2003 tarihindeki 1. Ordu Komutanlığında düzenlenen seminerde, Kara Kuvvetleri Komutanlığının emrine aykırı olarak, Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo'nun (OEYTS) oynandığı ifade edilerek, tüm yazışmalar, seminer ses kayıt çözümleri, ifadeler ve elde edilen deliller, birlikte değerlendirildiğinde, plan seminerinin asıl amacının, “Balyoz Güvenlik Harekat Planını görüşmek”, olduğunun anlaşıldığı kaydedildi.
Soruşturma kapsamında elde edilen dijital veriler ile ilgili olarak, alınan bilirkişi raporlarına yer verilen iddianamede, Kara Kuvvetlerinin talimatlarına aykırı olarak, seminerin ses kaydının alındığı, bir kısım şüphelilerin de bunu doğruladığı anlatıldı.
Deliller
İddianamenin deliller bölümünde ise Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü İstihbarat Kısım Amirliğine ait odada yapılan 6 Aralık 2010 tarihli aramada, yer karolarının vakumlu alet yardımıyla kaldırılması sonucu, zeminin altında poşetler içerisinde birtakım farklı soruşturmaları ilgilendiren delillerin bulunduğu belirtildi.
Yapılan soruşturma sonucunda, belirtilen belgelerin, sanıklardan Kemalettin Yakar, Mehmet Cem Çağlar ve Erdinç Yıldız tarafından söz konusu yerde muhafaza edildiği, bu kişilerin, halen yargılaması devam etmekte olan terör örgütü soruşturmalarına ilişkin belge ve kayıtları, yasa dışı faaliyetlerde kullanılan cihazları, herhangi bir kimsenin/askeri personelin bilemeyeceği, yasal belge ve kayıtların muhafaza edilmeyeceği gizli bölümde muhafaza ettikleri kanaatine varıldığı dile getirildi.
Bu odayı kullanan görevlilerin de aralarında bulunduğu kişilerin alınan ifadelerine de yer verilen iddianamede, şöyle devam edildi:
“Yukarıda sıralanan şüpheli ifadeleri ve tanık ifadeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, soruşturmamıza konu suç unsuru bilgi ve belgelerin ele geçirildiği hard disklerin ve diğer malzemelerin, beyanlara göre, 2008 yılından beri İstihbarat Kısım Amirliğinin zemininde sıralı amirlerin bilgisi dahilinde, askeri mevzuata aykırı olarak saklandıkları, muhafaza edildikleri, bu eşyaların zaman zaman bulunması durumunda ilgililerin amirlerini bilgilendirdikleri, ancak yine hiçbir şekilde tutanak altına almadan zimmetsiz bir şekilde şüpheli Kemalettin Yakar'a üstlerinin bilgisi dahilinde teslim edildiği, bu şekilde suç unsuru bu doküman ve dijital delillerin, bilerek ve isteyerek imha edilmediği, suç unsuru oldukları bilindiği halde mevzuata aykırı olarak saklanmaya devam edildiği anlaşılmıştır.
İlk olarak, 2008 yılında bulunan suç yapılanmasına ait bu eşyaların herhangi bir tutanak tutulmadan şüpheli Kemalettin Yakar'a birçok kez elden teslim edilmesi ve zimmet yapılmaması, yazılı belgelerde ve Mehmet Cem Çağlar'ın ifadesinde belirttiği gibi şüpheli Kemalettin Yakar'ın sıralı amirlerince korunması hususları birlikte değerlendirildiğinde suç yapılanmasının bilgisi dahilinde bu suç eşyalarının saklandığı anlaşılmıştır.
Şüphelilerin mevzuata aykırı olarak, saklayıp, muhafaza ettikleri suç eşyalarını bilmedikleri yönündeki savunmalarının, suçtan kurtulmaya yönelik olduğu, ele geçen bu suç eşyalarının, Kemalettin Yakar ve suç arkadaşlarının kontrolü dahilinde muhafaza edildikleri, bu yere bir başkasının girip çıkmasının mümkün olmadığı ve bu malzemelerin dışarıya çıkmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle suç eşyaları ve dijital materyallerin suç tarihinden sonra da muhafaza edilmesi suç yapılanmasının devamlı güncellenmesi amacına yönelik olduğu ve ele geçen suç eşyalarına veya dijital materyallere ekleme ve çıkarma yapılıp yapılmadığı hususlarının da yine şüpheliler ve hükümeti devirmeye yönelik yapılanmanın bilgisi dahilinde gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.”
İddianamede, şüpheli Özgür Ecevit Taşçı'nın, dosyada “mevcut görevlendirme çizelgesi” isimli belge incelendiğinde, Fatih Camisi'nin yapılacak bir eylem için uygun olup olmadığının tespiti için Hüseyin Topuz liderliğindeki grupta, Erdinç Atik ile birlikte yer aldığı kaydedilerek, Erhan Kubat tarafından, caminin gerekli gözlem ve keşif çalışmalarını yapmak üzere görevlendirildiklerinin anlaşıldığı kaydedildi.
Fatih Camisi ile ilgili dosyada, mevcut “Gözlem Formu 1”, “Gözlem Formu 2”, “Gözlem Formu 3”, “Gözlem-Keşif Sonuçları”, “Keşif Formu”, “Keşif Sonuç Raporu” isimli belgeler incelendiğinde, şüphelinin Erdinç Atik ile birlikte Fatih Camisi'nin yapısal ve çevresel özelliklerinin gözlemlenmesi, Fatih Camisi ve çevresindeki toplumsal hareketliliğin gözlemlenmesi ve yoğunluk zamanlarının tespit edilmesi konularında gözlem faaliyetleri icra ettiğine yer verilen iddianamede, caminin geniş bir alana yayılmış bir yapısının olduğu, her yönden camiye girişin olduğu, tarihi yönü ve ana ulaşım yolları üzerinde olması sebebiyle ticari, kültürel ve sosyal bir yoğunluğun olduğu, gözlem yapılan yerin kalabalık ve yoğun olması sebebiyle her türlü faaliyet için gizlenme ve kamuflaj olanağına sahip olduğunu bildirir raporlar tanzim ettiği ifade edildi.
Şüpheli Özgür Ecevit Taşçı'nın, Erdinç Atik ile birlikte, hedef bölgenin fiziki ve sosyal yapısının incelenmesi ile çevre kontrolünün yapılarak, alınacak tedbirlerin yerinde tespiti konusunda keşif faaliyetine katıldığı belirtilen iddianamede, Taşçı'nın, Fatih Camisi'ndeki esas yoğunluğun cami içerisinde sağlanabilmesi nedeniyle, malzemenin cami içerisine konulması, bölgeye araçlar ile gelinecekse, yaklaşma ve sıyrılma güzergahının batı yönü olması, toplu taşıma ile gelinecekse doğudan yaklaşma, batıdan sıyrılmanın uygun olacağını bildirir raporu hazırladığı kaydedildi.
“Malzemelerin Fatih Camisi içine konulması gerekir”
İddianamede, şüpheli Taşçı'nın, Erdinç Atik'le birlikte hazırlayarak, grup lideri Hüseyin Topuz'a ulaştırdıkları raporda, şu ifadelerin yer aldığı kaydedildi:
“Fatih Camisi ve Külliyesi'nin geniş alana yayılmış, dört yöne açılan çok sayıda kapıları ile her yönden girişe ve çıkışa müsait bir yapısı, tarihi niteliği ve ana ulaşım yolu üzerinde olması ve bu nedenle çevresindeki sosyal, kültürel ve ticari bir yoğunluğun oluşması, gözlem mahallinin, kalabalık ve hareketli bir bölge olması ve her türlü faaliyet için gizleme ve kamuflaj olanağı sunması, faaliyet yapan elemanların kalabalığın içerisinde kolaylıkla kendini kamufle edebilme olanağına sahip olması nedenleriyle bölgenin faaliyet için uygun olduğunun değerlendirildiği, hedefin batısının sıyrılma istikameti olarak seçilmesi, araçla da yaklaşılacaksa yine bu istikametten yaklaşılabileceği, toplu taşım araçları ile gelinecekse hedefe doğudan yaklaşmanın uygun olacağı, cami iç ve dış avlusunun geniş olmasından ötürü kalabalığın bu iki yerde dağıldığı, yoğunluğun en çok cami içinde olması sebebiyle malzemenin cami içine konulması gerekir.”
Şüpheli Özgür Ecevit Taşçı'nın, Fatih Camisi'ne yönelik planlanan “Çarşaf Eylem Planı” hazırlanmadan önce caminin eyleme uygun olup olmadığını belirlemek üzere, gözlem ve keşif faaliyetleri yürüterek, bu konuda ayrıntılı raporlar hazırladığı anlatılan iddianamede, şüphelinin, Erdinç Atik ile birlikte hazırladığı bu gözlem ve keşif raporları doğrultusunda, Fatih Camisi'nin bir eylem için uygun hedef olduğuna karar verildiği ve bunun “Çarşaf Eylem Planı”na konu olduğu kanaatine varıldığı ifade edildi.
İddianamede, şüpheli Nail İlbey'in, “Görevlendirme Çizelgesi” isimli belgeye göre, Eyüp Camisi'nin, yapılacak bir eylem için uygun olup olmadığının tespiti için Hakan Sargın liderliğindeki grupta, Mustafa Koç ile birlikte yer aldığı kaydedilerek, Erhan Kubat tarafından, caminin gerekli gözlem ve keşif çalışmalarını yapmak üzere görevlendirildikleri belirtildi.
Şüpheli Nail İlbey'in, Eyüp Camisi ile ilgili dosyada mevcut “Gözlem Formu Eyüp 2”, “Keşif Formu” ve “Keşif Sonuç Raporu” isimli belgeler incelendiğinde, Eyüp Camisi ve çevresindeki toplumsal hareketliliğin gözlemlenmesi ve yoğunluk zamanlarının tespit edilmesi konusunda yapılan gözlem faaliyetine katıldığına yer verilen iddianamede, gözlem sonucunda, gözlem mahallinin dar ve aşırı kalabalık olmasının, hedef içerisinde hareket serbestliğini kısıtlayacağı ve faaliyetlerin daha kolay fark edilebileceğini belirtir raporu tanzim ettiği ifade edildi.
“Eyüp Camisi, eylem için risk teşkil edebilir”
İddianamede, İlbey'in, hedef bölgenin fiziki ve sosyal yapısının incelenmesi ile çevre kontrolünün yapılarak, alınacak tedbirlerin yerinde tespiti konusunda keşif faaliyeti icra ettiği ve bu keşif sonucunda muhtemel eylemler için ortamın uygun olmadığı, bölgenin eylem sonrasında gizleme sağlamadığı, insan kalabalığı ve trafik sıkışıklığının, eylem sonrasında timlerin hareket kabiliyetini zorlayabileceği ve risk teşkil edebileceğini belirtir rapor hazırladığı ifade edildi.
Nail İlbey'in, Eyüp Camisi'nin dar bir alanda yapılanması, giriş—çıkış kapılarının yeterince geniş olmaması, aşırı insan yoğunluğunun etkisi ile camiye giriş çıkışın ve cami içerisindeki hareketin kısıtlanması ve olabilecek bir olaya derhal müdahale edebilecek ve 150 metre yakınında bulunan İlçe Emniyet Müdürlüğündeki kuvvetlerle 1-2 dakika içerisinde takviye edilebilecek bir polis emniyet kuvvetinin hemen yakınında hazır bulundurulması nedenleriyle, bölgenin faaliyet için uygun olmadığını belirtir keşif sonuç raporu hazırladığı belirtilen iddianamede, şüpheli İlbey'in “Görevlendirilecek Personel Listesi” isimli belgede, sıkıyönetim ilan edilmesi halinde İstanbul ilinde hasar tespit tim komutanı olarak görevlendirilmek üzere belirlendiği de kaydedildi.
İddianamede, dosyada mevcut “Operasyon Timleri” isimli belge incelendiğinde, belge içerisinde 8 farklı isimde tedhiş planının, operasyon olarak belirtildiği anlatılarak, bu operasyonlarda görevli olduğu belirtilen farklı rütbelerde 34 kişinin isim, soy isim ve rütbeleri ile varsa gördükleri kurslara ait bilgilerin yer aldığı ifade edildi.
Tedhiş planlarına göre hedefteki kesimler
Şüphelilerin, ayrıca hedef olarak, toplam 19 kişi ve bir grubun belirlendiği, “Yumruk” isimli operasyonda, şüpheli Eyüp Aktaş ile birlikte, Duran Ayhan, Levent Maraş, Hakan Öktem, Mustafa Kelleci isimli kişilerin yer aldığı belirtilen iddianamede, Levent Maraş'ın “Tahrip ve Bomba İmha Kursu” aldığının belirtildiği, hedef şahısların N.I, A.T, A.B, A.D. ve E.K. olduğu, hedef tanımının, “Darbe Karşıtı Aşırı Sağ Kesim” olarak belirlendiğinin anlaşıldığı kaydedildi.
İddianamede, dosyada mevcut olan “Testere” isimli operasyonda, şüpheli Murat Bektaşoğlu, Levent Güldoğuş, Musa Fariz, Ertan Karagözlü, Arif Bıyıklı isimli kişilerin yer aldığı, hedef kişilerin de M.A, A.B, M.B, T.A olduğu, hedef tanımının “Darbe Karşıtı Liberaller” olarak belirlendiği kaydedildi.
Dosyadaki, “Görevlendirilecek personel listesi” isimli belge incelendiğinde ise şüphelinin Operasyon Tim Komutanı olarak belirlenen Aktaş'ın, “Balyoz Güvenlik Harekat Planı” için gereken müdahale ortamını oluşturmak üzere hazırlanan “Testere” isimli tedhiş planını uygulamak ile görevlendirildiği kanaatine varıldığı anlatıldı.
İddianamede, şüpheli Recep Yavuz'un, dosyada yer alan “Tırpan” isimli tedhiş planını uygulamak ile görevlendirildiği kanaatine varıldığı anlatılarak, “Tırpan” operasyonunda, şüpheli Recep Yavuz'un, Erdinç Atik, Abdil Akça ve İhsan Çevik'le birlikte yer aldığı ve hedef tanımının “Darbe Karşıtı Akademik Kadro” olarak belirlendiği ifade edildi.
İddianamede, şüpheli Erdal Yıldırım'ın dosyadaki “Sakal” planını uygulamak üzere görevlendirildiği ve Altan Dikmen, Osman Çetin ve Murat Balkaş isimli kişilerle birlikte hareket edeceği planlanan planda, hedef tanımının “Gayrimüslim cemaat önderi ve iş adamları” olarak belirlendiği kaydedildi.
Levent Ersöz
İddianamede, şüpheli Levent Ersöz'ün, Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nın hazırlandığı dönem olan 2002-2003 yılları arasında Bursa Jandarma Bölge Komutanı olduğu belirtilerek, dosyada Çetin Doğan'ın değerlendirmelerinin yer aldığı bir belgede, şüphelinin isminin karşısında, planı destekler ve görevli olduğuna dair ibarelerin yer aldığı anlatıldı.
Dosyada, mevcut deliller incelendiğinde, 1. Ordu Komutanlığı sorumluluk bölgesinde yer alan İstanbul ve Bursa Jandarma Bölge komutanlıkları dahilindeki bazı jandarma personelinin de plan kapsamında birtakım illegal faaliyetler yürüttükleri, hazırlanan faaliyetlerin 1. Ordu Komutanlığına gönderildiğinin belirlendiği ifade edilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
“Bursa jandarma bölgesindeki, Bursa, Balıkesir, Bilecek, Yalova, Çanakkale illeri ile ilgili dosyada, mevcut belgeler bir bütün olarak incelendiğinde, şüphelinin, sorumlu olduğu bölgede, kritik tesis ve kurumlar, kolluk ve özel güvenlik personeli, kamu görevlilerinin destek durumları, basın yayın kuruluşları, dernek ve vakıflar, görevden alınacak kamu görevlileri, göreve çağrılacak emekli TSK personeli, arama yapılacak yerler, kamu görevlerine atanacak ve sıkıyönetim kapsamında görevlendirilecek personel, gözaltına alınacak, tutuklanacak şahıslar ve siyasi parti üyeleri, kiliseler, sinagoglar, üst düzey kamu görevlilerinin destek durumları, plan kapsamında görevlendirilecek emniyet personeli, TSK'dan ilişiği kesilecek personel, üniversitelerden ilişiği kesilecek öğrenciler konularında çok sayıda belgenin tanzim edilerek İnci Ordu Komutanlığına ulaştırıldığı anlaşılmıştır.”
İddianamede, şüpheli Abdülkadir Eryılmaz'ın “Balyoz Güvenlik Harekat Planı”nın hazırlandığı dönem olan 2002-2003 yılları arasında İstanbul Jandarma Bölge Komutanı olduğu belirtildi.
İstanbul jandarma bölgesindeki İstanbul, Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Tekirdağ, Düzce, Sakarya illeri ile ilgili dosyada mevcut belgeler bir bütün olarak incelendiğinde, şüpheli Abdülkadir Eryılmaz'ın sorumlu olduğu bölgede, arama yapılacak yerler, kapatılacak ve el konulacak dernekler, plana destek verecek dernekler, askeri kışlalar dışında, birliklerin konuşlanacağı yerler, sıkıyönetim görevlerinde görevlendirilecek personel, görevli timlere özel görev talimatlar, kilit görevlere atanacak jandarma personeli, kilit noktalara atanacak sivil şahıslar, sivil toplum kuruluşlarına yönelik yürütülecek eylem planı, gözaltına alınacak kişiler, kamu görevlileri, misyonerler, siyasi parti üyeleri, tutuklanacak AK Parti üyeleri, tutuklanacak diğer şahıslar, irticai faaliyeti olduğu belirtilen kişiler, irticai gruplara ait olduğu belirtilen basın yayın kuruluşları, İstanbul'da bulunan sinagog ve kiliseler, ilaç depoları, özel hastaneler, üst düzey kamu görevlilerinin plana destek durumları, görevde kalması sakıncalı görülen üst düzey kamu görevlileri ve yerine atanması planlanan şahıslar, güvenilir emniyet personeli ve sıkıyönetim görevlerinde görevlendirilebilecek emniyet personeli, ilişikleri kesilecek ve plan kapsamında kullanılacak üniversite öğrencilerine ait listelerin bulunduğu belgelerin, Balyoz Güvenlik Harekat Planı'na işlerlik kazandırmak ve gerekli darbe zeminini oluşturmak için 1'inci Ordu Komutanlığına ulaştırıldığı ifade edildi.
Üçüncü “Balyoz Planı” iddianamesinde, dönemin Hava Harp Akademisi Komutanı Korgeneral Korcan Pulatsü'nün, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına'nın direktifi doğrultusunda bir Harekat Planlama Grubu oluşturduğu ve “Oraj Hava Harekat Planı” hazırlık çalışmalarına başladığının anlaşıldığı kaydedildi.
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından hazırlanan iddianamede, bir kısım şüphelilerin, dijital belgelerin sonradan üretildiklerini savundukları belirtilerek, “Ancak dosya içerisinde bulunan belgeler incelendiğinde, örneğin Korcan Pulatsü'nün kendisine verilen direktife gönderdiği cevabın ekinde, soruşturma için çok ciddi öneme sahip iki belgenin varlığı dikkati çekmektedir. Bunlardan birisi, kendilerine görev tebliği yapılan birinci ve ikinci kademe personel, diğeri ise planın kapsayacağı hususlardır. İçerikleri itibariyle ciddi manada öneme sahip oldukları anlaşılan bu iki belgenin ekte belirtilmesine rağmen dosyamız kapsamında bulunmayışı, söz konusu belgeler hakkında ortaya atılan sahtecilik iddialarının tutarsız olduğunu göstermektedir” denildi.
İddianamede, şüpheli Korcan Pulatsü'nün, “Oraj Hava Harekat Planı” kapsamında görevlendirilecek özel personel olarak belirlendiği ve dönem itibariyle şüphelinin Hava Harp Akademisi Komutanı olarak görevli bulunduğu kaydedildi.
Dönemin Harp Akademileri Komutanı İbrahim Fırtına'nın, Pulatsü'ye 6 Ocak 2003 tarihli bir direktif verdiği belirtilen iddianamede, söz konusu direktifte yer alan ifadeler şöyle aktarıldı: “İç tehditler bertaraf edilmeden, dış tehditlere karşı kuvvet teksifinin mümkün olmadığı, 2002 genel seçimleri ile irticai unsurların güç bulduğu ve dini esaslara dayalı bir yönetim sistemi kurmayı hedefledikleri, Hizbullah terör örgütünün Menzil grubunun hükümetin de desteği ile propaganda faaliyetlerine devam ettiği, bu nedenle Cumhuriyet'in bekası için Türk Silahlı Kuvvetlerine önemli görevler düştüğü, bu görevler kapsamında Hava Harp Akademisi Komutanlığının da kendisine verilen görevleri ifa edeceği, bu görevlerin ifası için hazırlanacak planlar doğrultusunda yapılacak operasyonel faaliyetlerle kamuoyunun desteğinin alınacağı ve TBMM üzerinde baskı kurulacağı, bu maksatla; Hava Harp Akademisi Komutanlığı tarafından bir harekat planı hazırlanacağı, planda Ege uçuşlarının artırılması ve gerginliğin tırmandırılmasının esas alınacağı, harekatın gizliliğinin hiçbir şekilde ihlal edilmeyeceği bildirilmiştir.”
İddianamede, şüpheli Pulatsü'nün de söz konusu direktif karşısında, “bir Harekat Planlama Grubu oluşturulduğu ve 'Oraj Hava Hareket Planı' hazırlık çalışmalarına başlandığı, direktif gereği konunun gizliliği sebebiyle tebligatın birinci ve ikinci kademe personele kişiye özel olarak yapıldığı, diğer kademelerde görevlendirilecek personelin durumu hakkında çalışmaların devam ettiği” şeklindeki cevabı İbrahim Fırtına'ya gönderdiğinin anlaşıldığı kaydedildi.
Şüpheli Korgeneral Ziya Güler'in, “Oraj Hava Harekat Planı” kapsamında sıkıyönetim görevlerinde kullanılacak personel olarak belirlendiği ifade edilen iddianamede, Güler'in istihbarat başkanı olarak kalacağı yapıda diğer şüpheliler Atilla Özler, Ali Tarık Akça, Mustafa İlhan ve Çetin Can'ın ise kendisine bağlı daire başkanlıkları ve şube müdürlüklerinin başında olacak şekilde planlama yaptığı belirtildi.
İddianamede, şüpheli Ziya Güler'in kendisine verilen direktif doğrultusunda, Hava Kuvvetleri İstihbarat Teşkilatında birtakım değişikliklere gittiği, yine plan sonrası yürütülecek istihbarat faaliyetleriyle ilgili düzenlemelerin Güler'in kontrolünde, kendisine bağlı diğer şüphelilerce hazırlandığı, plan öncesi ve sonrasında dönemin kuvvet komutanı Cumhur Asparuk ve çevresindekilere yönelik uygulanması düşünülen psikolojik harekat faaliyetlerinde ve yine Asparuk'un görevden el çektirilmesi konusunda yapılan planda etkin bir konumunun olduğu kanaatine varıldığı ifade edildi.
Diğer şüpheliler
İddianamede, şüpheliler Atilla Özler, Ali Tarık Akça, Mustafa İlhan, Çetin Can, Ahmet Bertan Nogaylaroğlu, Rasim Arslan, Ayhan Gümüş, Yalçın Ergül, Namık Sevinç, Gürkan Yıldız, Necdet Tunç Sözen, Davut İsmet Çınkı, Kubilay Baloğlu, Hüseyin Dilaver, Sefer Kurnaz, Berna Dönmez, Cenk Hatunoğlu, Yusuf Volkan Yücel, Erden Ülgen, Namık Kurşuncu, Şenol Büyükçayır, Osman Başıbüyük, Rıdvan Ulugüler, Güllü Salkaya, Erhan Kubat, Ahmet Hacıoğlu, Abdullah Cüneyt Küsmez, Oğuz Türksoyu ve Aziz Yılmaz,'ın “Oraj Hava Harekat Planı” ile “Sakal” ve “Çarşaf” eylem planları kapsamında sıkıyönetim görevlerinde kullanılacak personel olarak belirlendiğinin anlaşıldığı belirtildi.
Şüpheli Yalçın Ergül'ün, sıkıyönetim ilanı ile birlikte birinci ordu sorumluluk sahasında bulunan alışveriş merkezlerinin kontrol ve denetiminden sorumlu olarak belirlendiği, bu görev kapsamında şüphelinin alışveriş merkezlerinin denetimi ve kontrolünün nasıl sağlanacağına ilişkin belgeyi hazırladığı ifade edilen iddianamede, şüpheli Davut İsmet Çınkı'nın da sıkıyönetim ilanıyla birlikte İMKB'nin tüm faaliyetlerinin dondurulacağı, İMKB binasının emniyete alınarak binaya girişlere izin verilmeyeceği, maddi kayba uğramamaları için güvenilir asker ve sivil şahısların harekat öncesinde haberdar edilerek gerekli tedbirleri almalarının sağlanacağına ilişkin belgeyi hazırladığının anlaşıldığı belirtildi.
İddianamede, şüpheli Kubilay Baloğlu'nun, sıkıyönetim ilanıyla birlikte İstanbul Deniz Otobüslerinin (İDO) işletmesine el konulacağını, sıkıyönetim komutanlığından gelecek ikinci emre kadar tüm seferlerin iptal edileceğini, şüpheli ve sakıncalı personelin Denizcilik İşletmelerinden belirlenecek personel ile değiştirileceğini belirtir belgeyi hazırladığının anlaşıldığı kaydedildi.
Şüpheli Sefer Kurnaz'ın, sıkıyönetim ilanıyla birlikte, yönetimine el konulacak Fatih Üniversitesinin İstanbul Üniversitesi (İÜ) öğretim üyelerinden oluşturulacak bir heyet tarafından yönetileceği, harekatın başladığı gün İÜ öğretim üyelerinden oluşturulacak heyet ile Hava Harp Okulu Havacılık ve Uzay Teknolojileri Enstitüsünde toplantı düzenleneceği, bu toplantıda alman kararlar neticesinde Fatih Üniversitesinin eğitim ve öğretime devam edip edemeyeceğine karar verileceğini belirtir belgeyi hazırladığının anlaşıldığı anlatılan iddianamede, şüpheli Cenk Hatunoğlu'nun ise sıkıyönetim ilanıyla birlikte azınlık ve patrikhanelerden sorumlu personelin Sıkıyönetim Komutanlığı Harekat Merkezine katılış yapacağı, buradan verilecek görevleri yerine getireceğini bildirir belgeyi hazırladığının anlaşıldığı aktarıldı.
Fenerbahçe Stadyumunun hapishane olarak kullanılacağı iddiası
İddianamede, şüpheli Namık Kurşuncu'nun, sıkıyönetim ilanıyla birlikte Fenerbahçe Stadyumunun öncelikli olarak toplama merkezi, daha sonra açık hapishane olarak kullanılacağı, diğer kuvvetlere ait görevli personelle birlikte Fenerbahçe Stadyumunun emniyetinin alınacağı, havadan uçak ve helikopterle kontrolün sağlanacağı, bu konuda haberleşme ve işaretleşmelere ait hususların gözden geçirileceğini belirtir belgeyi hazırladığı öne sürüldü.
Şüpheli Erhan Kubat'ın, Fatih ve Beyazıt camilerine yönelik eylem planları oluşturulmadan önce bu planlar için elverişli hedeflerin belirlenmesi amacıyla gerekli keşif ve gözlem çalışmalarını yapmaları için İsmailağa Camisi için Ahmet Hacıoğlu, Kahraman Dikmen, Cüneyt Küsmez ve Ali Demir'i, Beyazıt Camisi için Hüseyin Özçoban, Yusuf Kelleli, Aziz Yılmaz ve Oğuz Türksoyu'nu, Fatih Camisi için Hüseyin Topuz, Özgür Ecevit Taşçı ve Erdinç Atik'i, Eyüp Camisi için Hakan Sargın, Nail İlbey ve Mustafa Koç'u görevlendirdiği öne sürülen iddianamede, adı geçenlerin bu görevlendirme doğrultusunda camilerle ilgili ayrıntılı gözlem ve keşif çalışmaları yaptıkları ve bu çalışmalar neticesinde hazırladıkları raporları şüpheli Kubat'a ilettikleri, Kubat'ın da kendisine gelen raporların özeti mahiyetinde olan tabloyu oluşturduğu, bu faaliyetler neticesinde Fatih ve Beyazıt camilerinin hedef olarak seçildiği kanaatine varıldığı anlatıldı.
Üçüncü “Balyoz Planı” iddianamesinin deliller bölümünde açık kaynaklardan elde edilen ses kayıtlarına da yer verilerek, eski Genelkurmay Başkanlarından emekli Orgeneral Işık Koşaner'e ait olduğu belirtilen internet ortamındaki ses kaydının emniyet tarafından yapılan çözümü iddianameye konuldu.
Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklar ve aramalarda elde edilen malzemelerle ilgili internet ortamında bir takım ses kayıtlarının olduğunun görüldüğü, ilgisi nedeniyle bunların iddianameye konu edildiği belirtildi.
İddianamede, bunlar arasında, Donanma Komutanlığında yapılan aramadaki odayı kullanan kişilerden olan astsubay Erdinç Yıldız, 22 Şubat 2010 tarihli askeri bilirkişi raporunu düzenleyen subay ve genel olarak dava dosyasıyla ilgili görüş bildiren askeri hakim/savcılar ile eski Genelkurmay Başkanlarından emekli Orgeneral Işık Koşaner olduğu belirtilen kişilerin ses kayıtlarının bulunduğu anlatıldı.
Dailymotion.com isimli internet sitesinde 16 Mart 2011'de yayınlanan, askeri hakim ve savcı olduğu belirtilen kişilerin kendi aralarında yaptıkları konuşmalara ilişkin kayıttaki seslerin kime ait olduğunun belirtilmediği ifade edilen iddianamede, internet ortamındaki bu kayda yer verildi.
Tanık sıfatıyla 5 Ekim 2011'de ifadesi alınan Bülent Münger'in, belirtilen ses kayıtlarıyla ilgili olarak, “Gölcük'teki Donanma Komutanlığında yapılan arama sonrasında, orada ele geçen belgelerle ilgili biz de herkes gibi askeri savcılıktan arkadaşlarla hayretler içerisinde kaldık. Bazı konuşmalarımız oldu. Bunlar, sabah toplantılarında çay muhabbeti şeklinde gerçekleşen günlük konuşmalardı. Bu konuşmalarımızın kanuna aykırı olarak dinlendiğini ve internet ortamında yayınlandığını gördük. Bazı konuşmaların çarpıtıldığını, eklemeler yapıldığını, bazı konuşmaların kesilip arkasına eklemeler yapıldığını, bazı konuşmaların tarafıma ait olmadığı halde ismim zikredilerek bana aitmiş gibi gösterildiğini gördük” şeklinde beyanda bulunarak, görüşmeyi doğruladığı, ancak içeriğinin çarpıtıldığını beyan ettiği anlatıldı.
Koşaner'in kaydı
İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli personelin, Koşaner'e ait olduğu iddia edilen ses kaydının çözümünü yapmak amacıyla bilirkişi olarak görevlendirildiği belirtilen iddianamede, bilirkişiler tarafından dailymotion.com isimli internet sitesinden erişilen kaydın 26 Eylül 2011 tarihinde yapılan çözümüne yer verildi.
Bu kayıtta, “Araştırdık Genelkurmayı, Kara Kuvvetlerini, 1. Orduyu ya nedir bu, ne diyorlar bunlar filan. Balyoz malyoz hiçbir evrak bulamadık. Bir tane mesaj çıktı. Bunun için bir girişim yapamadık. Şimdi bizi üzen taraf arkadaşlar birinci orduda her şeyimizi çaldırmışız. Her şeyimizi. Seminerle ilgili neyimiz var neyimiz yok çaldırmışız, yetkisiz kişilere ulaşmış konuşmalarımız dahil. Esas rezalet bu. Nasıl bu olur yav, nasıl bu olur. Ne konuşuyorsak var adamların elinde. Sıkıntı burada” şeklindeki ifadelerin, sivil memur Sevilay Erkanı Bulut'un ifadesinde geçen “Bunlar tek nüshaydı, eğer şu an o CD'ler gösterdiğiniz gibi sizde bulunduğuna göre, demek ki kozmikte böyle CD'ler kalmamıştır” şeklinde beyanlarıyla birlikte değerlendirildiği belirtildi.
İddianamede, bu değerlendirme sonucu “Balyoz Planı” dava dosyasındaki bilgi/belge/CD ve diğer dokümanın, 1. Ordu Komutanlığında 5-7 Mart 2003 tarihinde gerçekleştirilen “Balyoz Güvenlik Harekat Planının” jenerik senaryo olarak oynandığı plan seminerine ait olduğunun teyit edildiği kaydedildi.
Özden Örnek'in günlükleri
İddianamede, “Ergenekon silahlı terör örgütü” kapsamında elde edilen deliller bölümünde ise, ikinci “Ergenekon” davasının tutuksuz sanıklarından emekli Orgeneral Şener Eruygur'un iş yeri olan Atatürkçü Düşünce Derneğinde yapılan aramada elde edilen ve 7 ile numaralandırılan CD içerisinde, Cumhuriyetçi Çalışma Grubu adlı illegal yapılanmaya dair bilgi ve belgelerin yanı sıra “Özdenin Bilgisayarı” olarak isimlendirilen klasör içerisinde yine “özden günlük” adı altında 1957-2005 senesini kapsayan günlük tarzında alınmış notlar bulunduğu anlatıldı.
Senelerin, çalışılan birim/yere göre tasnifinin yapıldığı, örneğin Özden Örnek'in Kuzey Deniz Saha Komutanı olduğu döneme ait notların “1999-2001”, Donanma Komutanı olduğu döneme ait notların “2001-2003” isimli klasörler içerisinde olduğu ifade edilen iddianamede, “Özdenin Bilgisayarı” olarak adlandırılan klasör içerisinde bulunan belgelerden bir kısmının, Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada, özellikle yine Deniz Kuvvetlerinde subay rütbesinde çalışan “Balyoz Planı” davası sanığı Cem Gürdeniz'in adı verilen klasör içerisinde toplandığının görüldüğü dile getirildi.
Bu belgelerden örnekler verilen iddianamede, belgelerin bir kısmının, kendisinin Donanma Komutanı olduğu dönemlere ait olduğu göz önüne alındığında, Özden Örnek'in Donanma Komutanlığında yapılan aramada elde edilen belgelerden bizatihi haberi bulunduğu vurgulandı.
İddianamede, Örnek'in günlüklerinden alıntılar yapılarak, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Yukarıda izah edilen ve buraya konu edilmemiş birçok husus birlikte değerlendirildiğinde, günlüklerin Özden Örnek'e ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla mevcut günlük tarzındaki notların soruşturmamıza konu 2002-2004 dönemine ait bölümleri yine soruşturmamız çerçevesinde incelendiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs eden yapılanmanın izlerine ulaşılmıştır. Günlüklerde orijinal metinler üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmamış olup, bir kısım bölümlerinde kelime hatalarının olduğu görülmüştür.
Günlükte geçen ifadeler ve kişiler arasında yaşanan hadiselerden, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan önderliğinde, kendilerini “Balyoz Komutanlığı” olarak niteleyen yapılanmanın varlığıyla ilgili ciddi bilgilere ulaşılmıştır.”