Oluşturulma Tarihi: Ocak 10, 2008 00:00
PwC’ın Küresel Aile Şirketleri araştırmasına göre, Türkiye’de her 100 şirketten 95’ini aile şirketleri oluşturuyor.
Bu aile şirketlerinin 3’te biri 5 yıl içinde el değiştirmeyi hedefliyor. Bu şirketlerin yüzde 29’u halka açılmayı finansman kaynağı olarak en üst sıraya koyuyor. Yüzde 68’i de şirket faaliyetlerini en fazla etkileyenin hükümet politikaları olduğuna inanıyor.
PRICEWATERHOUSECOOPERS’ın (PwC) yaptığı Küresel Aile Şirketleri araştırmasına göre, Türkiye’de her 100 şirketten 95’ini aile şirketleri oluşturuyor. Gayrısafi milli hasılanın (GSMH) yüzde 75’ini oluşturan bu aile şirketlerinin 3’te biri de önümüzdeki 5 yıl içinde el değiştirmeyi hedefliyor. 100 şirketten sadece 35’i, şirketini bir sonraki kuşağa devretme yönünde planları olduğunu açıklarken, 29’u da halka açılmayı finansman kaynakları arasında en üst sıraya koyuyor.
MÜLKİYET KURALLARI OLUŞMALI: Devletlerin gücünü oluşturanın şirketlerin gücü olduğunu söyleyen PwC Türkiye Kıdemli Ortağı Adnan Nas, ekonomideki iyileşme sonucunda artık gerçek sorunları görmek gerektiğine dikkat çekerek, "Bunlarla daha önce ilgilensek iyi olurdu. Ancak, krizlerden başımızı kaldıramamıştık. Artık, verimlilik, insan kalitesi gibi konulara değinebiliyoruz. Çoğunluğun aile şirketlerinin elinde olduğu Türkiye’de ailelerin aydınlatılması çok önemli. Ekonominin bütünü için iş ve gelecek planları yapılmalı. Mülkiyet kuralları da oluşturulmalı" dedi.
LEASING GİBİ OLMASIN: Hükümetin finansal kiralamada yüzde 1’lik KDV’yi bir anda yüzde 18’e çıkardığını hatırlatan Nas, şöyle konuştu: "Bu gibi durumlar nedeniyle şirketlerdeki en büyük korku mevzuatlarla ilgili oluyor. Türk aile şirketi sahiplerinin yüzde 68’i şirket faaliyetlerini en fazla etkileyenin hükümet politikaları ve mevzuat olduğuna inanıyor. Mevzuatı izleyen de döviz kurları, piyasa koşulları ve rekabet oluyor. Vasıflı eleman istihdam etme konusunda yaşanan zorluklar da büyük endişe yaratıyor."
DEVLET BABA GELENEĞİ: Türk şirketlerinde devlet babadan yardım isteme geleneğinin sürdüğünü savunan Nas, devletin istikrarlı kurallar koyması gerektiğini savunurken şirketlere de şu eleştiriyi yöneltti: "Gelişmiş ülkelerde bunun tam tersi oluyor. Şirket devlete değil, devlet şirkete güvenmeli. Çünkü, devletin ve ekonominin gücü şirkete bağlı."
KURUMSALLAŞMA YETERSİZ: Adnan Nas, katılımcı şirketlerin yüzde 95’inin bir iş planına sahip olduğunu, yüzde 90’ının da son 12 ay içinde bu planı güncellediklerini ortaya koyan araştırmayla ilgili olarak da, "İş planı denilince ilk akla gelen bütçe, ya da şirket sahibinin kafasında yaptığı planlar oluyor. Türkiye’de aile şirketlerinde gelecek planı eksikliği ya da kurumsalaşma düzeylerinin yetersizliği de risk oluşturuyor" dedi.
ŞİRKETLER İYİMSER: Dünyada yüzde 50, Amerika’da yüzde 90’a çıkan aile şirketleri oranının Türkiye’de yüzde 95 olduğuna dikkat çeken Nas, global olarak 1454, Türkiye’den de 50 şirketin katıldığı araştırmanın bu şirketlerin sanıldığının aksine optimist olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Türk şirketlerin yüzde 76’sının son 12 ayda satışlarını artırdığını söylediklerine dikkat çeken Nas, "Türkiye bu oranıyla sadece yüzde 66’sının satışlarında artış olduğunu belirten global şirketleri geride bırakmayı başardı" diye konuştu.
’Ben işi yetenekli çocuğuma teslim ediyorum’ bakışı yaygın
PWC’nin araştırması aile bireylerinin şirkette birini çalıştırmak üzere işe alırken, akrabaları diğer adaylarla karşılaştırma yoluna gittiğini ortaya koyuyor. Global şirketlerin bile aile bireylerine torpil yaptıklarını kabul ettiklerine dikkat çeken Adnan Nas, "Türk şirketleri ise buna ’kesinlikle torpil yapmıyoruz’ şeklinde cevap vermiş. Belki işe alım sürecinde karşılaştırmalara gidiyor olabilirler. Ancak, sonunda ’Ben işi zaten yetenekli çocuğuma teslim ediyorum" diyenler çoğunlukta oluyor" dedi.
Sorun çözmek için aile anayasasına başvuruluyor
Türkiye’de şirket yönetimi konusunda herhangi bir sorun yaşandığında, başvurulan ilk kaynak aile anayasası oluyor.
Her yüz şirketin 54’ü aile anayasası ile sorun çözme yoluna giderken, yüzde 35 aile konseyi, yüzde 22 hissedarlar sözleşmesi, yüzde 9 da performans ölçümü ile tatlıya bağlıyor.
Amerika ve Avrupa’da öne çıkan arabuluculuk çözümü ise Türk şirketler tarafından rağbet görmüyor.
Büyük kavgalar strateji belirlenirken çıkıyor
PwC’nın araştırmasına göre, aile şirketlerinin yüzde 36’sında kurum içinde aktif rol almak isteyen aile üyelerinden hangilerine izin verilmesi gerektiği konusunda saptanmış ölçütler bulunmuyor.
Bu şirketlerde kavga çıkmasının en büyük nedenini gelecekle ilgili stratejilerin belirlenmesi oluşturuyor. Şirkette kimlerin çalışıp, çalışmayacağı konusundaki kararlar da sorunlar arasında ikinci sırayı alıyor.
Yönetimde aktif rol alan aile bireylerinin önemli konularda diğer aile fertlerine danışmamaları sorunu da tartışmalara yol açıyor. Aile şirketlerinde gerginliklere yol açan diğer sorunlarıda önem sırasına göre şunlar oluşturuyor:
"Eşlerin şirketlerde görev almasına dair kararlar, kimlerin hissesinin olacağına dair kararlar, kárın yeni yatırımlarda kullanılması ve kár payı olarak dağıtılması konusundaki kararlar, şirkette aktif biçimde rol alan aile bireylerinin performanslarının değerlendirilmesi."
100 şirketten 39’unda ilk kuşak halefini belirliyor
PwC’nin araştırmasına katılan şirketlerin yüzde 39’u bir sonraki jenerasyonda şirketin başına geçecek halefin seçildiğini söylüyor.
Buna karşın yüz aile şirketinden 16’sının herhangi bir gelecek planı bulunmuyor.
Şirketlerin yüzde 62’si üst düzey yönetim kadrosunu ödüllendirmek için bazı teşvik araçlarını kullandıklarını belirtirken bu araçlar arasında en popüler olanını da yüzde 58 ile primler oluşturuyor.
Aile şirketleri vergiden habersiz
AİLE şirketlerinin yüzde 51’inin şirkete ait ödemekle yükümlü oldukları vergiler ile ilgili hiçbir fikri bulunmuyor. Bu oran gelişmekte olan diğer pazarlarda yüzde 25’de kalıyor. Şirket sahiplerinin yüzde 40’ının da mirasçıların yükümlü olabilecekleri veraset vergileri ile ilgili hiçbir fikri bulunmuyor.