Güncelleme Tarihi:
Ardahanlı bir ailenin 11 çocuğundan en küçüğü olan Semrah Doğan, bütün arkadaşları sokakta top oynarken evlerinin karşısındaki kasaba hayranlıkla baktığını anlatıyor: “Zor şeylere meyilli bir çocuktum. Kasapları ilgiyle izlemek en büyük hobimdi. Müşteri gelir, şu yemeği yapacağım der, kasap hemen eti onun istediği yemeğe uygun yerinden verir. Ben de çocuk aklımla ‘Bu adam koca koca hayvanların neresinin hangi yemeğe uygun olduğunu nasıl bu kadar hızlı bilebilir’ diye hayranlık duyardım. Bir de kasapların herkesin kullanamayacağı o keskin bıçakları ustalıkla kullanışları beni çok etkilerdi. Zaten bıçaklara büyük ilgim vardı, gazete kuponu biriktirir çakı ve keskin bıçak koleksiyonu yapardım. Zamanla evimizin karşısındaki kasap amcaya kendimi sevdirdim. Kasapta daha çok vakit geçirip izleyebilmek için gelen yaşlı insanların poşetlerine yardım ederdim. Aslında kasap bir çocuk için çok tehlikeli bir yerdir ama bana lunapark gibi geliyordu.”
BİR GÜN KASAP İŞE GELMEYİNCE
Ailenin ondan çalışma beklentisi olmasa da henüz 11 yaşındayken Ümraniye’de yeni taşındıkları evin karşısındaki markette çalışmak istemiş. Market önce yaşı ufak olduğu için kabul etmemiş, ailesi de çalışma talebine karşı çıkmış: “Bir ay gittim geldim. Ataerkil bir aileden geliyorum, ailem en küçük kızlarının çocuk yaşta çalışmasına karşı çıkıyor. En sonunda herkesi ikna ettim. Okuluma da devam ediyordum orada da çalışıyordum. Bir gün marketin kasabı işe gelemedi. Bir markette herkesin işini birileri yapabilir sadece kasabın işini kimse yapamaz. Ben yaparım dedim. Çocuk yaşımda altıma kasaları koyarak kasap kısmına geçtim. İyi yaptığımı görünce orada kasap olarak kendimi kabullendirdim. Müşteriyle nasıl konuşulur, nasıl et verilir hepsini orada öğrendim. Bizim işin okulu olmaz. Her şeyi tecrübeyle öğreniyorsunuz.
YA EVLENİR YA DA PES EDER DEDİLER
Kız çocuğu olduğum için kimse bir şey öğretmedi. İnsanlar ya okuluna devam eder ya evlenir ama mutlaka pes eder diye düşündü. Bana o dönemde bir şeyler öğreten bir ustam olsaydı daha hızlı yol alırdım. Ustalar yaptıkları işin püf noktalarını görme diye sırtını dönerdi. Ne öğrendiysem kendim yanlış yapa yapa doğrusunu öğrendim. Ben kendi ustam oldum. Boş zamanlarımda bıçağım gelişsin diye kemik sıyırırdım. Yüzlerce insanla çalıştım hiçbiri kadın olduğum için bana işi öğretmek istemedi.”
KASAPLIKTA HEM GÜÇ HEM TEKNİK LAZIM
Marketin ardından 12 yıl sürecek ve hayatının dönüm noktası olarak gördüğü Kadıköy Balıkçılar Çarşısı dönemi başlamış: “Kasaplık güç ve tekniğin aynı anda kullanıldığı bir meslek. Bir büyükbaşı ortalama 500 kilo olarak varsayalım. Bir bacağı 125 kilo. Kadın olarak kaldıramam deme lüksün yok. Yıpratma psikolojisi denen bir şey var. Bir iş yerinde işini iyi yapan biri varsa o kişi tehlike olarak tanımlanır. Erkekler çok yapar bunu. Asla zayıf görünmemem gerekiyordu. Erkek gücünden güç alıyor. Yılacağımı, bırakacağımı zannediyorlardı. Ben onları haksız çıkarmak için de çok emek sarf ettim. Bırakmadım, hodri meydan dedim.”
YÜZLERCE ERKEĞİN KORKULU RÜYASI OLDUM
O dönemde Kadıköy Balıkçılar Çarşısı’nda kadın kasap olarak nam salan Semrah Doğan büyük bir müşteri kitlesine ulaşmış. İsmi sektörde duyulmaya başlamış. Doğan onca kasap arasından nasıl sıyrıldığını şöyle anlatıyor: “En iyisi olduğuna emin olmadığım eti asla vermem. Bu yüzden müşteriler illa benden almak isterlerdi. Ustam dediklerim organizasyon yeteneğim sayesinde çırağım gibi oldular. Balıkçılar Çarşısı zor bir ortam. Kapı yok buz gibi havada çalışırdık. Sabah 07.00’de işbaşı yapıp gece 03.00-04.00’e kadar çalışıp birkaç saat uykuyla yeniden işe gittiğimi bilirim. Ama bu emeklerimin karşılığını onlarca erkeğin arasından sıyrılarak ve etin kraliçesi olarak tanınarak aldım. Dün benimle dalga geçenler hala kemik sıyırırken ben onların çalıştığı yere gidip onların patronlarıyla en iyi eti seçiyorum. Bir kadın olarak yüzlerce erkeğin korkulu rüyası oldum.”
NUSRET’LE TATLI REKABET
Semrah Doğan Kadıköy Balıkçılar Çarşısı’nın ardından Bağdat Caddesi’nde lüks bir et galerisine transfer olmuş. “Kadından kasap mı olur?” önyargısını Bağdat Caddesi’ndeki dükkanda fazlasıyla kırdığını söylüyor. Futbolculardan siyasetçilere geniş bir kitleye ulaşan Doğan bu dükkanda müşteri ilişkilerini geliştiriyor hatta yurtdışından teklifler almaya başlıyor. Bir dönem Moskova’ya giderek kasaplık yapan Doğan bir yatırımcının steakhouse zincirinin başına geçme teklifiyle ülkeye dönüyor restorancılık dönemi böyle başlıyor.
ŞOV UNUTULUR
“Etiler’deki dükkanda Nusret’le tatlı bir rekabetimiz vardı. Sonra o projenin dükkanlarından birini devralarak, ‘Kasap Kadın’ adıyla kendi markamı kurdum” diyen Doğan, rakiplerine meydan okuyor: “Şimdilerde et restoranlarında gördüğümüz o şovlar falan hikaye. Bir restorana gittiğinizde iki şey unutulmaz; kaliteli lezzet, kaliteli hizmet. Şov unutulur ama etin lezzeti unutulmaz. Bir kadın kasap olarak dünyanın en iyi etini yapıyorum. Kralını tanımam etin kraliçesi benim diyorum.”
KIZ KARDEŞ TAVSİYESİ
Parayı emeğiyle kazanmak isteyen, mücadeleci kadınlara bu mesleği tavsiye ediyorum. Zordan kaçmayın. Benim mekanımda kadınlara kapım açık. Kasap olarak, ızgaracı olarak, garson olarak, vale olarak gelebilirler. Kadınlar her şeyi yapacak güce sahip yeter ki pes etmesinler. Doğru bildikleri yoldan dönmesinler. Fenomen olmak isteyen değil işini sevecek, zorluğuna göğüs gerebilecek kadınlar kesinlikle başarılı olacaktır.
Erkek çıraklarım da kız çıraklarım da oldu. Hepsi kendi dükkanlarını açtılar, bu meslekten ekmek kazanıyorlar. Biz bu mesleğe gerçekten çok şey borçluyuz, evimizi aldık, arabamızı aldık. Ama herkes yapamaz, ben de herkesi çırak diye almam. Ben önce bir denerim, gözlerde o ışığı göreceğim. Mesleği sevecek, istekli insana emek veriyorum.
BAŞARININ SIRRI
KASAPLIK hayatımda 27 yıldır hem çalışanlarımı hem patronlarımı korudum. Onurla geçmiş bir 27 yıl görüyorum arkamda. Bu kadar çok kasap varken bir kadın olarak zirveye çıkmamın sebebi dürüstlüğüm diye düşünüyorum. Kimseyi kandırmadım, doğru eti verdim. Müşterimi de işverenimi de zarara uğratmadım. Bu dengeyi sağlarsanız müşteri de sizi tutuyor patron da sizi tutuyor.
KREM RENGİ BAYRAMLIKLA KURBAN...
Kasapların en yoğun dönemi Kurban Bayramı’dır. 2017 yılında ben bu bayram çalışmayacağım dedim. Abimlerle bayramlaşmaya Çekmeköy tarafına gittim. Kasap arkadaşlar da bir yer tutmuş ve kurban organizasyonu yapıyor. Onlara da iyi bayramlar demek için uğradım. Bir baktım ki organizasyon sıfır, ortalık yangın yeri. Kurban sahipleri isyanlarda. Beni görünce Semrah yardıma koş dediler. Üzerimde krem rengi bayramlıklarım var. O an yardım etmemek olmazdı. Biri satır verdi biri bıçağımı. Ortamı organize ettim, herkese görev paylaştırdım.