Güncelleme Tarihi:
Milaslı erkek berberi Günay Çakır (54), 27 yaşındayken şiddetli bel ağrıları çekmeye başladı. Bel çektirme, çeşit çeşit otlar, iğneler, ilaçlar ne duyduysa denedi. Sonunda, omurgada yol açtığı eğilme nedeniyle ‘bambu hastalığı’ da denilen, ‘Ankilozan Spondilit’ (AS) tanısı koyuldu. Ağrılar kadar zor olan, omurgasının eğilmesi nedeniyle kamburlaşmasıydı. Geçen 10 yılda, omurgası iyice eğildi. Hiç kucağına alamadığı, oynayamadığı iki oğlu, babalarını sırtı dik hiç görmedi. Berberliğe devam edemedi, malulen emekli oldu.
OTURARAK UYUYORDU
Günlük yaşamında en basit işler sorundu. Sırtüstü yatmayı çok özledi. Çünkü oturarak 4 yastıkla uyabiliyordu. Sokakta önünü göremediği için başkalarının ayaklarını takip ediyordu.
Musluğa yetişmek, elektrik düğmesini açıp-kapamak, aynaya bakmak, asansör düğmesini bulmak, çorap giymek gibi en basit işler onun için aşılması zor parkurlar gibiydi. Gökyüzünü göremiyordu. Sofraya oturamıyor, ailesiyle karşılıklı yemek yiyemiyordu.
Sonunda Çakır’ın kalça eklemleri de bozuldu. Yürüyemez hale gelince, genç yaşta kalça protezleri takıldı.
Araya bir de bel ameliyatı girdi. Ancak, sorunlarını halleden, Medical Park Bahçelivler Hastanesi’nde yapılan son ameliyatı oldu. Günay Çakır’ı son ameliyata ikna eden ve götüren eşi Reyhan Çakır oldu. Ameliyat olmazsa boşanacağını söyledi. Çakır’a bir hafta arayla iki ameliyat yapıldı. Eğrilik önemli oranda düzeltildi. Ameliyatın üzerinden 5 gün geçince hastanede yıllar sonra ilk kez bakışarak kahvaltı ettiler. Doktorları sırtüstü yatmasını istemediği halde, “Bırakın yatayım, çok özledim” dedi. Eşi Reyhan Çakır, yaşadıkları mutluluğu şöyle anlattı:
“Yoğun bakımda tek yastıkla yattığını görünce, ‘Olmuş mu?’ diye sordu. ‘Evet, başardın, olmuş’ dedim. Eve gelince ‘Lavabo ne kadar alçakmış’ dedi. Gidip gidip çeşmeyi açıp kapıyor. Şimdi yakınlarımız, nikâh tazeleyin diye bize takılıyor...”
EŞİME SARILMAYI ÖZLEDİM
Terzİ Reyhan Çakır, 28 yıllık kocasının iyileşmesiyle yaşadığı mutluluğu anlatıyor: “En çok eşime sarılmayı özledim ben. Oğullarımızı kucağına alamadı, onlarla oyuna, denize gidemedi; koşamadı hiç. Birbirimizin yüzünü görerek, gözlerine bakarak yemek yiyemedik, kahvemizi içemedik. Kol kola gezemedik. Yanından geçsem göremezdi. Zamanla iyice içine kapandı, evden dışarıya çıkmak istemedi. Bu süreç beni de çok yıprattı. Her seferinde doktora zorla ben götürdüm.”