Güncelleme Tarihi:
Su kaynağı yakınında kurulmamış ender kentlerden biri olan İstanbul'un su sorunu, 2 bin 657 yıldan beri çözümlenemiyor. İlk yıllarında 20-30 kilometre uzaktan su getirilerek, dev sarnıçlar inşa edilerek, günümüzde, 200-300 kilometre uzaktan dev isale hatlarıyla su taşıyarak çözümlenmeye çalışılan sorun, artan nüfusa paralel olarak, 2 bin 657 yıldan beri kent gündeminden hiç düşmedi.
Milattan Önce 658 yılında Sarayburnu'nda kurulan İstanbul'un ilk su şebekesi 117-138 yıllarını kapsayan Roma İmparatoru Hadrianus Dönemi'nde gerçekleştirildi. Kentin batısında, surlar dışında kalan su kaynaklarından isale hatlarıyla su taşındı. Kuşatmalarda, teslim olmaya zorlanması için su tesislerinin yıkılması üzerine, savaş dönemlerinde kentin susuz kalmasının önlenmesi için çok sayıda su sarnıcı inşa edildi. Günümüzde müze olarak değerlendirilen Yerebatan Sarnıcı'nın da aralarında bulunduğu 70 kadar büyük sarnıcın yanısıra, evlerin alt katları da küçük birer sarnıç haline getirildi.
1453'te kenti fetheden Fatih Sultan Mehmet, kuşatmalarda yıkılmış eski isale hatlarının onarılması ve yenilerinin yapımı emrini verdi. Belgrad Ormanları’ndan su getiren sistem onarılarak, kent bol suya kavuşturuldu. Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nde kentin nüfusunun artmasıyla mevcut su kaynaklarının yetersiz kalması üzerine, susuzluk sorunu ile karşı karşıya kalındı. Kanuni, sorunun çözümü için Mimar Sinan'a, Belgrat Ormanları'ndan yeni bir isale hattı ile su getirmesi görevini verdi. 55 kilometre uzunluğunda isale galerisi, 33 su kemeri, dağıtım kubbeleri, dağıtım şebekesi ve 300 çeşmeden oluşan yeni su sisteminin inşasına 1554’te başlandı, 1563’te kente su verildi.
Sonraki yıllarda İstanbul'un, Haliç'in Kuzey yönünde büyümeyi sürdürmesiyle, yeni yerleşim alanlarında susuzluk sorunu başladı. Padişah 1'inci Mahmut Dönemi'nde, 1731'de Bahçeköy'deki Balaban Deresi ile Eskibağlar Deresi'nin suları, içi sırlı künklerden oluşan isale hattı ile Hacıosman Bayırı, Ayazağa, Levent, Mecidiyeköy, Şişli'den Taksim'e getirildi. Taksim'deki büyük su deposunda toplanan su, bölgeye dağıtıldı. O dönemde küçük birer yerleşim alanları olan Üsküdar ile Kadıköy'ün su ihtiyaçları ise Çamlıca Tepesi ile Kayışdağı eteklerindeki memba suyu kaynaklarından sağlandı.
Tarihi Kent'in nüfus artışına paralel olarak su gereksiniminin artış göstermesi üzerine dönemin padişahı Sultan Abdülaziz, 1868 yılında bir Fransız Şirketi’ne imtiyaz vererek, ‘Terkos Şirketi’ olarak da bilinen ‘Dersaadet Anonim Su Şirketi’nin kurulmasını sağladı. 1883’te Terkos Gölü kenarında ilk su alma tesisi ve terfi merkezini oluşturan şirket, Cumhuriyet Dönemi'nde millileştirilerek, ‘İstanbul Türk Anonim Su Şirketi’ adını aldı.
Kentin su ihtiyacı sonraki yıllarda İstanbul Sular İdaresi tarafından, Alibeyköy, Terkos, 1'inci ve 2'nci Elmalı ile Ömerli Barajları'ndan karşılanmaya çalışıldı. Ancak kentin hızla artan nüfusu karşısında, yeni su kaynakları yetersiz kaldığından su sorunu kentin gündeminden hiç düşmedi. Son yıllarda adı İSKİ ‘İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’ olarak değiştirilen kuruluş Darlık, Büyükçekmece, Yeşilvadi Barajları gibi yeni su kaynaklarıyla soruna geçici çözüm getirirken, yeni su kaynakları arayışını da sürdürdü. İstanbul'a 200 kilometre uzaklıktaki Istranca Dereleri'nden su getirilmesine karar verildi. Istranca dağlarından çıkıp, Karadeniz’e dökülen Düzdere, Kuzuludere, Büyükdere, Elmalıdere, Sultanbahçe, Kazandere, Papuçdere ve Sazlıdere'nin suları önlerinde inşa edilen bentlerde toplanan sular, dev isale hatlarıyla Terkos'a akıtıldı. Son yıllardaki yoğun yağışlarla kentin barajlarında bir yıllık su rezervi sağlandı. Ancak, kentin hızla artmaya devam eden nufusunun 2000'li yıllarda 34 milyona kadar yükselebileceği hesaplanarak, 300 kilometre uzaklıktaki Melen Nehri ile İznik Gölü'nden dev isale hatlarıyla su getirilmesi planlanıyor.