Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2011 00:00
17 Eylül günü, Türk siyaset tarihinin en dramatik yıldönümlerinden biri. Çünkü Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanının Yassıada’da asılarak idam edildiği gün... Bu talihsiz olayın 50’nci yıldönümünde bile hâlâ tartışmalar sürerken Yassıada yargılamalarında Menderes’in savunmasını üstlenen avukat Burhan Apaydın’ın anıları da kitap haline getiriliyor.
Gazeteciler Doğan Yurdakul ve Cengiz Erdinç’in Apaydın ile iki yıla yayılan röportajlarından oluşan kitap, Yassıada’dan kamuoyuna hiç yansımayan pek çok sırrı ifşa ediyor. İdam fotoğrafları neden arkadan çekildi, 26 yıl sonra Paris markalı donun fotokopisini kim çekti? İşte 63 yılda tam 2 bin dava alan ‘Adalet Savaşçısı’ Burhan Apaydın’ın anıları
Ankaralı bir tüccardan 80 bin liraya Buick marka bir otomobil almıştım. Gümrük ve devir işlemlerinin yapılması gerekiyordu. Adnan Menderes de benimle görüşmek istemiş. Muameleyi çabuklaştırması için bir taciri Ankara Valisi Dilaver Argun’a yolladım. Menderes’e teslim edilmek üzere, yine Dilaver’e iletmesi için bir mektup verdim. “Bunlar basit sokak hareketleri değil, ihtilale yönelik hareketler, üzerinde durmak lazım” diye Menderes’i uyaran bir mektuptu. 27 Mayıs oldu, arabayı aldığım kişi geldi. “Ne yaptın, mektubu verdin mi?” dedim. “Odası çok kalabalıktı, giremedim” dedi. “Mektubu ne yaptın?” dedim, “Açtım okudum” dedi tehditkâr bir ifadeyle. “Verin o mektubu” dedim, “Siz de arabanın anahtarlarını verin” dedi. O dönem Menderes ile ilişkili herkes, hemen tutuklanıyordu. Mektup açığa çıksaydı muhakkak tutuklanacak ve Menderes’in avukatlığını alamayacaktım. Mektubu yırttık, sobanın içine attık.
MENDERES’LE İLK GÖRÜŞMEMAdnan Menderes’in avukatlığını üstlendikten sonra Yassıada’daki ilk görüşü şöyleydi: Çok şık ve intizamlı Adnan Menderes ile hiç ilgisi yoktu. Üzerinde kahverengi bir elbise vardı, gömleği buruşuktu, kravatı yana kaçmıştı, zayıflamıştı ve elbise üzerinden dökülüyordu. Saçı başı dağınıktı. Olduğu yerde durdu. Ben ona doğru yürüdüm, “Beyefendi merhaba” dedim, elimi uzattım, el sıkışırken öpüştük. O yakınlaşma sırasında kulağına, “Beyefendi atlatırız bu işi” diye fısıldadım, sırf moral vermek için. Baktım, yüzündeki gerginlik o an biraz kayboldu. “Burhan Bey, ben idamdan korkmuyorum. Yalnız beni tarihe mürtekip (irtikapçı, zimmetçi) Başbakan olarak geçirmek istiyorlar” dedi.
Eski Meclis Başkanı Refik Koraltan tutuklanınca, evlerinde çalışan Arap aşçı işsiz kalmış, bize getirdiler, “Sokakta kalacağına, sizde bedava çalışsın” dediler. Koraltan’ın kızı çok ısrar edince kabul ettik. O sıralar bizim eve giren çıkanın haddi hesabı yok. Yassıada’daki tutukluların hepsinin yakınları geliyordu evimize,
soruyorlardı; “Benzi solmuş mu, zayıflamış mı?” diye. Annem de ikramda bulunurdu onlara. Meğerse Arap aşçı bu ziyaretleri ihbar edermiş. Görevli gönderildiği sonradan iyice anlaşıldı, istihbarat örgütü tarafından mı, bilemiyorum.
İDAM FOTOĞRAFLARININ SIRRIAdnan Menderes idam sehpasına çıkarılırken fotoğrafları arkadan çekilmiş, cepheden çekilmiş fotoğrafı yok. Ben, hasta, hatta şuuru yerinde olmadığı halde idam edildiği için böyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü çok açık bir kural var: TCK’nın 12. maddesinin, 2. fıkrası, ‘Hasta insan idam edilemez’ der. Oysa Adnan Menderes uyuşturulmuştur. İdam edilmemiş, katledilmiştir. Burada sadece hukukun çiğnenmesi değil, bir insanlık faciası var.
ETHEM MENDERES KÖTÜLÜK YAPTI27 Mayıs’ın lideri Cemal Gürsel’in ihtilâlden hemen önce Adnan Menderes’e bir mektup gönderdiği ve bu mektupta Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın istifasının istendiği, yerine Menderes’in geçmesinin istendiği öne sürülür. Sonra bu mektubun dava düşmesin diye tahrif edildiği iddia edilir. Mektubun orijinalinin getirilmesini istedim. Bir kopyasının da Ethem Menderes’te olduğunu bilmiyordum. Ethem Menderes en yakın arkadaşı Adnan Menderes’e kötülük olsun diye mektubu çıkarmamıştır. Mektup ortaya çıksaydı Menderes kurtulurdu. Ethem Menderes, Namık Gedik’le aynı odada kalırken Gedik’in “Allah” diyerek kendisini pencereden attığını gördüğünü söyledi. Aslında Gedik’in pencereden aşağıya atıldığı olayını gizlemiştir. Ethem Menderes’i yalancı şahit olarak kullanmak düşünüldüğü için aynı odaya konulmuş. Bundan dolayı Ethem Menderes’e ‘Hain’ sıfatı takılmıştır DP çevresinde.
O DON ANAYASA MAHKEMESİ’NDE DURUYOROrhan Apaydın bir gün yanıma geldi. Sene 1962. “Biliyor musun don meselesi neymiş. Sıtkı Ulay anlattı bugün. Donu kasaya Milli Birlik Kurulu’ndan birisi koymuş” dedi. 1986’da Anayasa Mahkemesi’nden Yassıada delillerini araştırabilmek için izin çıkarttım. Yardımcım avukat Hüseyin Tataroğlu’nu Anayasa Mahkemesi’nin mahzenine yolladım. O donu buldu orada ve dışarı çıkaramayacağı için fotokopisini çıkarttı. Kopyaya baktım, üzerinde Paris markası vardı. İç çamaşırlar konusunda uzman bir hanım dostuma gösterdim kopyayı. O bunun bir erkek donu olduğunu söyledi. Sıtkı Ulay bize doğru bilgi vermişti, “MBK’dan birinin donu” demişti. Aceleden, kendi donunu koymuş oraya, kim koyduysa.
ÖLENLER GIYABEN YARGILANMALIDemokrat Parti iktidarına karşı hükümet darbesini yapanların Anayasa’yı çiğnemek suçundan dolayı yargılanmaları icap eder ki bu darbeyi yapanların çoğu bugün ortada yoktur. Ancak kalanların yüzlerine karşı ve vefat edenlerin yokluklarında oluşturulacak bir mahkeme tarafından duruşmalar yapılarak haklarında hüküm verilmesi yoluna gidilmelidir. Hayata kalanlara dava açılabilir, hayatta olmayanlara da tazminat yürütülebilir ve bu mirasçılarına yönelebilir, sembolik de olsa.