21 yıl sonra CHP'nin Kürt sorununa yaklaşımı

Güncelleme Tarihi:

21 yıl sonra CHPnin Kürt sorununa yaklaşımı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 06, 2010 16:19

21 yıl önce o zamanki adıyla SHP Kürt sorunuyla ilgili bir rapor hazırlamıştı.21 yıl aradan sonra kolları sıvayan CHP, referandum nedeniyle ara verdiği bölge ziyaretlerine yeniden başladı. Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili Prof. Haluk Koç başkanlığında bir heyet, sekiz ilin ardından Ağrı, Van, Hakkari, Bingöl, Bitlis, Batman, Siirt, Gaziantep ve Kilis’i ziyaret ederek bölge halkının taleplerini alacak, sorunları yerinde tespit etmeye devam edecek.

Haberin Devamı

Bölge gezisi öncesinde Haluk Koç ile Kürt sorununu ve raporun ana unsurlarını konuştuk…

 

Öncelikle CHP, soruna Kürt sorunu olarak mı bakıyor?

Adı Kürt sorunu ama olayı artık bir kimlikle ifade etme noktasından öteye geçmiş durumdayız. Bunun genel Türkiye sorunu haline geldiği çok açıktır. Hatta hazmedemesem de bu sorun uluslararası bir boyut da kazanmıştır. ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra hem yerelde hem de bölgeyle ilişkileri bakımından uluslararası bir sorun haline dönüşmüştür.

 

Aysel ALP yazıyor
hurriyet.com.tr

1989’da hazırladığınız rapordan bugüne, sorunla ilgili temel olarak ne değişti Türkiye’de?

Haberin Devamı

O günkü adıyla SHP, o dönemin koşulları içinde oldukça cesur tespitlerde bulunmuşve çözümler sunmuştu. OHAL koşullarında, köy boşaltmalar, köy yakmalar, yargısız infazlar, faili meçhuller… Bölge üzerinde çok ağır sonuçları olan bir dönemdi. Rapor cesurdu ama hazırlayıcılar hakkında soruşturma açılmış, DGM’lerde yargılanmışlardı.

Aradan 21 yıl geçti. OHAL kalktı ama DGM’ler yerine, şimdi özel yetkili mahkemeler, gizli tanık müesseseleri ile benzer uygulamalar devam ediyor.

2010’da durum tespiti yapmak; Türkiye ve dünyadaki gerçekle cesurca yüzleşmek zorundayız.

 

Gerçeklerle cesurca yüzleşmeyen CHP mi oldu? Bu mesaj kendi tabanınıza mı? Aynı zamanda bir öz eleştiri mi?

Cesurca yüzleşmek, derken sadece bu konuyla ilgili değil. Diyalektik gereği dünyadaki tüm gelişmelerle yüzleşmek zorundayız. Koşullar değişiyor, süreç değişiyor, dünya değişiyor. Bu gerçekleri görüp, bugün Batı Avrupa’daki demokratik solun vardığı bazı tahlillerin Türkiye temelinde de CHP’nin tartışma konuları arasına girmesi gerekiyor. Örneğin sosyal devlet erozyonu, sosyal devletin, emeğin yeniden tanımlanması, sendikalar gibi…

 

Haberin Devamı

SIRADA 9 İL VAR

 

Hangi illeri ziyaret ettiniz? Sırada hangileri var?

Temmuz’da geniş Mardin, Şırnak ve Diyarbakır ziyaretimiz oldu. Çok geniş katılımlı bu toplantılarda herkesin özgürce düşüncelerini yansıtmasını istedik. Bir katılımcı, “Size sitem edeceğiz ama umut olan yere sitem edilir” diye başladı konuşmasına. Biz notlar aldık. Daha sonra Kars, Iğdır, Ardahan ziyaretimiz oldu. Araya referandum girdi. Elazığ ve Tunceli ile devam ettik. Şimdi ise sırada Ağrı, Van, Hakkari; Bingöl-Bitlis; Batman, Siirt; Gaziantep ve Kilis var.

Bu ziyaretleri tamamladıktan sonra hukukçular, ekonomistler, sosyologlarla birlikte notlarımızı yoğurarak 2010 raporumuzu toplumla paylaşacağız.

 

Haberin Devamı

Yıl sonuna kadar bitecek mi bu çalışma?

Süre vermiyorum ama ciddi bir çalışma. Olayın alan yansımalarını da alarak, siyasetle birleştirerek kendi pozisyonumuzu netleştireceğiz.

 

YURTTAŞLIK TANIMI, DİL SORUNU, YETKİ DEVRİ VE EKONOMİ

 

Nasıl bir rapor çıkacak ortaya?

Raporun temel tartışma noktasında demokratikleşme ve hukuk devleti boyutunda bundan sonra atılacak adımlar ve CHP’nin neler yapabileceği yer alacak.

İkinci boyut yurttaşlık tanımıyla ilgili. Anayasada tartışma noktalarından biri Anayasanın 42. maddesi. Türkiye’de birlikte yaşadığımız tüm insanlarımızı, kardeşlerimizi birlikte ifade edebilecek bir yurttaşlık tanımı tartışması var. Bununla ilgili bölge halkının, orada görev yapan herkesin düşüncelerini alıyoruz.

 

Haberin Devamı

Bundan kastınız ‘Türkiye vatandaşlığı’ mıdır?

Size herhangi bir sonuçtan söz etmeyeceğim. Sadece sivil toplum kuruluşlarının, sokaktaki vatandaşın taleplerini not ediyoruz. Siyasetin öznesi insan. İnsanı göz ardı ederek üniversitede bir doktora tezi hazırlar gibi sadece bir grup akademisyeni çağırıp, rapor hazırlamalarını istemedik.

 

Peki ya dil?

En temel noktalardan biri resmi dil; anadil eğitimi ve ana dilde eğitim. Son ikisi birbirinden farklı kavramlar.

Üçüncü olarak yerel yönetimlere yetki devri yani adem-i merkeziyetçi yapının değiştirilmesi. Bunların hangi çerçevede ne boyutta ne şekilde yapılacağı, hangi yasal çerçeve içinde hangi konuların hangi yetkilerin ne şekilde merkezden yerele kaydırılacağı süreci var.

Haberin Devamı

Daha sonra güvenlik boyutu var. Terör örgütü ne kadar eylemsizlik kararı alsa da sonuçta olayın güvenlik boyutu var.

Tüm bunlardan sonra ekonomik boyut son derece önemli. Bu tabii ki sadece Doğu ve Güneydoğu ile ilgili değil; İç Anadolu, Karadeniz’in özellikle orta ve doğu bölgesi ile ilgili de son derece dengesizlikler var. Belki devlet öncülüğünde bölgedeki ekonomik dengesizliği giderecek bir kalkınma programının bölge için çeşitli alanlarda devreye sokulabileceği bir öneri demeti de peşinden gelecek.

 

8 ili gezdiniz, 9 il ise sırada… Yani raporun ortasındasınız… Geldiğiniz noktayı özetler misiniz?

Bir kimlik inkarı söz konusu değil. Yani ‘ben Kürdüm’ diyen, şiddete ve teröre karşı çıkan, birlikte yaşama iradesini her koşulda ortaya koyan herkesle kucaklaşmamız gerekiyor. Ama diğer boyutları enine boyuna tartışacağız.

 

CHP olarak bir özeleştiri yapıyor musunuz?

Tabii ki bölgeye kendi içimizde özeleştiri yaparak gidiyoruz. Bölgede insanlar ya diline ya dinine söylemiyle değişik siyasi kamplarda yoğunlaştırılmaya çalışıldı. Bölge insanı ilkel bir kutuplaşmanın esiri haline getirildi. Bunda bizim suçumuz, eksikliğimiz yok mu? Mutlaka var.

 

SONUÇLAR FARKLI

 

Çıkan sonuçlar iller arasında farklılık gösteriyor mu?

Evet. Örneğin Mardin, Diyarbakır, Şırnak’ta STK’ler BDP’nin görüşlerinin izdüşümü şeklinde görüşler ifade ettiler. Ardahan, Iğdır, Kars’ta çok farklı görüşler dile gelirken; Elazığ’da farklı, Tunceli’de farklıydı. Yani homojen bir görüş yoktu.

 

AYRILIK DEĞİL, BİRLİKTE YAŞAMA

 

Temel olarak nerede birleşip nerede ayrışıyorlar?

Birlikte yaşama iradesinin altının çizildiğini görüyoruz. Herkesin kafasında bu iş ayrılıkla biter, bu iş başka boyuta gider, düşüncesi var ama çıkan sonuç öyle değil. Herkes burada eşit hukuku paylaşan, eşit birer cumhuriyet yurttaşı olarak algılanmak istiyor. Bu son derece önemli. Kamu idaresi bakımından da eşit yaklaşılan, eşit hizmet götürülen bir yöre halkı olmak istiyor.

 

Kültürel haklar noktasında durum nedir?

Kültürel boyutta 1989’daki tespitlerin çok ötesindeyiz. Herkes anadilini açıkça konuşabiliyor. Basın yayın organlarında sıkıntı yok. Devletin resmi kanallarından biri Kürtçe yayın yapıyor. Anadilde eğitim, anadil tartışmaları ön plana çıkıyor. Değişik etnik kimliklerin bir arada yaşadığı devlet yapılarına baktığımızda resmi dilin tek olduğunu görüyoruz. Fransa, İspanya, İngiltere. Biz de resmi dilin Türkçe olduğu ama seçmeli dil olarak Kürtçe öğrenmek isteyenlere de bu olanağın tartışılabileceği bir sürece gidiyoruz.

 

Ama anadilde eğitim, diye ısrar söz konusu…

Bunu sağlıklı değerlendirmemiz lazım. Bir inatlaşma uğruna bu şekilde süreçte kopmalar, yabancılaşmalar olabileceği, itilmeler, dışlanmalar olabileceği gerçeğini de görmek gerekiyor. Tıpkı İngiltere’de Galler örneğinde olduğu gibi. İnkar yok, asimilasyon yok. Burada sağlıklı birleşme, kucaklaşma, sorunları aşma,birbirini kimlik olarak da kültür olarak da tanıma, saygı gösterme ve çağdaş hukuk devletinde çağdaş bir hukuku eşit olarak paylaşan birer Cumhuriyet yurttaşı olarak hepimizin ortak geleceğimize birlikte katkı vereceği bir yapı. Hepimizin özlediği bu herhalde…

 

Peki ama bu gelişmeler Batı’da yaşayan vatandaşları nasıl etkileyecek?

Tüm bunlar tartışıldıktan ve sonuca vardıktan sonra bunun Edirne, Samsun, İzmir, Manisa, Aydın, Antalya’daki yurttaşımız tarafından da kabul ediliyor olması lazım. Birlikte yaşama iradesinin ortaklaşa bulunması lazım. Tartışmak herkesin görüşünü almak önemli. Parti olarak bunun arayışı içindeyiz. Merkezi komuta altında oluşturulacak bir siyasi rapor değil; herkesin görüşlerinin değerlendirilebileceği süreci 2010’da şekillendirmek istiyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!