Güncelleme Tarihi:
21. yüzyılda Avrupa’nın öncü ulus devlet sonrası bölgeselci anlayışı ve bunun beraberinde getirdiği post-modern yönetim biçimi dünyanın geri kalanında da benimsenecek. Dünyanın Avrupa’nın yolundan gideceğinin işaretlerini bugün bile görmek mümkün. Bunun için en yakın örnek küresel mali kriz: pek çok gözlemci Amerikan kapitalizmiyle katı, tamamen kontrol edilen devletçilik arasında bir denge tutturulması gerekliliğine işaret ediyor. Bu ikisinin doğru oranlardaki karşımı da bize Avrupa usulü sosyal demokrat kapitalizmi veriyor.
Bugün dünya New York, Los Angeles, Miami, Sao Paulo, Londra, Dubai, Singapur, Hong Kong, Şangay, Tokyo gibi küresel şehirlerin etkisi altında. İleride bu listeye İskenderiye, Karaçi, İstanbul ve benzerleri de eklenecek. Bugünün bağımsız fonları gelecekte en yeni teknolojik gelişmelerin kaynağı olan sermaye ağları haline gelecek. Hamburg ve Dubai geçtiğimiz aylarda ikili ticareti ve teknik işbirliğini geliştirmek için bir anlaşmaya imza attılar bile.
2030 yılında dünya Avrasya bölgesinde ortaya çıkan yeni imparatorlukların güçlenmesi sonucu çok kutuplu bir hale gelecek. Bu kutupların güç dengesini sağlamasıyla küresel bir liderden bahsetmek mümkün olmayacak. Şu anda Baltıkları, Balkanları ve hatta Anadolu ile Kafkasları kontrol altına almaya uğraşan Avrupa Birliği bürokratları, Avrupa’da Charlemagne’ın kurmayı hedeflediği birliği kurmayı başaracak. Bu birlik Kutsal Roma İmparatorluğu’nun aksine, İncil’in düsturlarını değil, Avrupa ülkelerini yeniden inşa eden 35 maddelik Avrupa Anayasasını, yani AB Müktesebatı’nı takip edecek.
2030 yılında sadece Ukrayna ve Türkiye değil, eğer birazcık şansı varsa nüfusu azalan yaramaz çocuk Rusya bile AB üyesi olabilecek. Şimdiden Avrupa’nın en büyük enerji koridorlarından biri haline gelen Türkiye, 2030’da Avrupa’nın Orta Asya ve Yakın Doğu’ya açılan ticaret koridoru da olacak. Anadolu’yu Basra Körfezi’ne bağlayan yollar güneye doğru ilerleyerek Suriye, Irak ve İran’a ulaşacak. Bu da seçkin Avrupa sanayisinin Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına ve piyasalara doğrudan erişimini sağlayacak.
Ortadoğu, 2030 yılında Avrupa’nın genişlemiş etki alanının ayrılmaz bir parçası haline gelecek. Her ne kadar Arap dünyasının nüfusu Avrupa’nınkini aşsa da, bölgede enerji kaynakları azalacak, otomobilden, güneş hücrelerine kadar sanayi ürünlerinin geniş çaplı üretimi için Avrupa sermayesine bağımlılık artacak. İslamiyet yaygınlığını ve parçalanmış yapısını da korumaya devam etse de ekonomik gelişmenin gücüne boyun eğmek zorunda kalacak. Avrupa komünizmi satın aldığı gibi İslamcılığı da satın alıp yapıcı, müreffeh bir sosyal demokrasi reformuna yol açacak. Kuzey Afrika’daki Arap ülkeleri doğalgaz boru hatları, taşeronluk sistemiyle işleyen küçük çaplı üretim ve tarım vasıtasıyla Avrupa’ya daha da sıkı bağlanacak. Sarkozy’nin savunmakta olduğu Akdeniz Birliği gelişecek ve Brüksel’i merkez alacak.
2030 yılının Avrupası ile komşuları arasında sadece dışarıda değil aynı zamanda içeride de bir bütünleşme sağlanacak. Ukrayna ve Türkiye’nin güçlü nüfusları Avrupa’daki ekonomik ve sosyal dokunun parçaları haline gelecek; bu da Avrupa İmparatorluğu’nun bir sanayi tanrısına dönüşmesini sağlayacak. Arap göçmenler Batı Avrupa toplumunun bir parçası olmaya devam ederken, Batı sermayesinin ve düşünce yapısının akışı sonucunda, 20. yüzyılın sonlarında Türklerin yaptığı gibi gelişmeye açık sosyal ve mikro-ekonomik modelleri olan yapıcı diasporalar haline gelecek.
* Parag Khanna, Küresel Yönetim Girişimi'nin yöeticisi ve Yeni Amerika Vakfı Amerikan Stratejisi Programı Baş araştırmacısıdır. Bu yazı, 23 Temmuz 2009 tarihinde Der Spiegel gazetesinin uluslararası baskısının internet sitesinde “Visions of Europe in 2030: A Postmodern Middle Ages” başlığıyla yayınlanmış, kısaltılmış çevirisi hurriyet.com.tr tarafından yapılmıştır. (ST)