Güncelleme Tarihi:
2015’i geride bırakmaya saatler kala, bu yıl içerisinde gerçekleşen önemli uzay olaylarına bir göz atalım. 2015 yılı gerek uzay keşifleri, gerekse de uzay teknolojilerinde birçok ilke imza atılan dolu dolu bir yıl oldu.
MARS KEŞİFLERİ
2015 yılının belki de en önemli olayı, Mars’ta suyun olduğuna dair en güçlü kanıtın bulunmasıydı. Mars’ın mevsimlerine göre değişim gösteren ve yamaçlardan aşağıya süzülen bu sulandırılmış tuz bileşiminin keşfi, bilim dünyasında büyük bir heyecan yarattı. Ülke olarak bu keşfin önemine dair ilk tepkilerimizden biri Nihat Hatipoğlu’na, programında yönetilen, ‘Mars’ta bulunan suyla boy abdesti alınır mı?’ sorusu olsa da, bu bilim açısından çok önemli bir gelişme. Bu keşifle belki de "Evren'de yalnız mıyız?" sorusuna yakın bir gelecekte ‘hayır’ cevabını verebileceğiz.
CÜCE GEZEGEN PLÜTON'UN GERÇEK YÜZÜ
2015 yılı bize Plüton’un gerçek yüzünü de gösterdi. NASA’nın Yeni Ufuklar (New Horizons) adlı uzay aracı, Plüton’a yakın geçiş yaparak ilk kez gezegenin ayrıntılı fotoğraflarını gönderdi. Buzdan dağların ve ovaların olduğu cüce gezegen, beklentilerin aksine çok zengin bir yüzeye sahip. 2016 yılı içerisinde Plüton hakkında daha ilginç haberler duyabiliriz.
MARS YOLCULUĞU İÇİN HAZIRLIKLAR
Mars’a yolculuk için yapımı devam eden Orion uzay kapsülü üzerindeki çalışmalar 2015 yılı boyunca devam etti ve şu ana kadar yapılan testlerin hepsi olumlu sonuçlandı. Mars’da yaşama hazırlık için yapılan diğer iki önemli çalışma ise 2015 yılı içerisinde başlatıldı. 6 kişilik bir ekip, normal hayattan tecrit edilmiş şekilde Hawaii’de bir dağın tepesinde hayatlarına devam ediyor. Kubbe benzeri bir yapı içerisinde yaşayan bu ekip, dışarıya çıkmak istediğinde astronot kıyafetlerini giymek zorunda.
Bu yılın son aylarında roket teknolojisinde inanılmaz bir gelişmeye imza atıldı. İlk kez, uzaya gönderilen bir roket geri dönüp Dünya yüzeyine dikine bir şekilde başarılı bir iniş yaptı. Bunu özel bir şirket olan SpaceX başardı. Bu inanılmaz başarı ile artık tekrar kullanılabilir roketlerin çağı başlamış oldu. Bu sayede hem uzaya çıkmak daha ucuza mal olabilir, hem de uzaya artık çöp kutusu muamelesi yapmamış oluruz. Önümüzdeki yıllarda bu yeni teknolojiyle ilgili daha ilginç gelişmeler olacağa benziyor.
UZAY MARULU
2015’in bir diğer önemli bilimsel gelişmesi ise uzayda marul yetiştirilmiş olması! Yerçekiminin ihmal edilebildiği bir ortamda, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda, ilk kez marul yetiştirildi. Çiğ köftenin yanında yenebilecek derecede iyi bir marul mu bilinmez ama bu inanılmaz bir başarı. Bir gün insanoğlu bu eşsiz uzay gemisi, Dünya gezegenini terk etmek ve uzayda kendi yaptığı gemilerle sürekli seyahat ederek, yeni yaşam yerleri aramak zorunda kalabilir. O nedenle uzayda bitki yetiştirebilmek çok önemli bir adım. Belki bir gün Mark Watney gibi Mars’ta da patates yetiştiririz ve Mars’a kumpirci açarız!
UZAYDAKİ GÖZÜMÜZ HUBBLE 25 YAŞINDA
Uzaydaki gözümüz Hubble Uzay Teleskobu, 2015 yılında 25. yaş gününü kutladı. Evrenin derinliklerinin fotoğraflarını çeken emektar uzay gözlemevi, 1990 yılından beri etkin bir şekilde çalışıyor. Hubble teleskobunun varisi, daha gelişmiş ve çok daha büyük bir teleskop olan, James Webb Uzay Teleskobu ise 2018’de göreve başlayacak.
Dünya dışı yaşamı henüz bulamamış olsak da arayışımız 2015 yılı boyunca da son sürat devam etti. Mars’taki bulgular ile heyecanlanan bilim dünyası, Güneş Sistemi’ndeki gezegenlerin uydularını da daha yakından incelemeye ve yeni projeler üretmeye devam etti. Özellikle Satürn’ün uydusu, Güneş sisteminde Dünya benzeri yoğun atmosferi ve yüzeyinde sıvı olduğunu düşündüğümüz tek uydu olan Titan, önemli bir gök cismi. Kim bilir, belki yaşamı başka yıldızlarda değil de burnumuzun dibindeki Titan üzerinde buluruz.
Sadece kendi sistemimiz değil, başka yıldızlar etrafında dolanan başka gezegen keşiflerine de 2015 yılı içerisinde son sürat devam edildi. Hem yıldızı hem de boyutları açısından Dünya’ya çok benzeyen gezegenlerin de bulunduğu bu keşifler sonunda, belirlenen toplam öte-gezegen sayısı 2000’e yaklaştı. Bu öte-gezegenler içerisinde ise yaklaşık 30 tanesinde 'hayat' olabileceğini düşünüyoruz. Galaksimizde 300-400 milyar yıldız ve bir o kadar da öte-gezegen olduğunu düşünürsek, daha yolun başındayız denebilir.
İNSANOĞLU GÜNEŞ SİSTEMİ'NİN DIŞINDA, BİZ TÜRKLER DE...
2015 yılı boyunca eski bir dostun nefes alışlarını da duymaya devam ettik. 1977 yılında Güneş Sistemi’nin derinliklerine gönderilen ve 2013 yılında sistemin dışına çıktığı duyurulan Voyager 1 ve 2 uyduları, hâlâ nefes almaya devam ediyor. Aradan 38 yıl geçmesine rağmen hâlâ çalışan bu uzay araçlarından Voyager 1, şu an itibariyle bizden yaklaşık 20 milyar km ötede iken, Voyager 2, 16.5 milyar km ötede ve yollarına devam ediyorlar. Yıldızlar arası ortama ulaşan ilk uzay araçları olarak tarihe geçen bu araçlar, bizden yani Türkiye’den de önemli bir bilgiyi taşıyor. Üzerinde taşıdıkları özel bir plak (Golden Record) içerisinde, Dünya’dan müzikler, resimler ve ses kayıtları bulunuyor. 55 dilde ses kaydının bulunduğu bu altın plak içerisinde bize ait Türkçe ses kaydı ise şu: "Sevgili Türkçe bilen arkadaşlar, sabah şerifleriniz hayrolsun!" Eğer bir gün zeki bir yaşam formu bu plağı bulursa, bizim ona selamımız işte bu olacak. Peki siz olsaydınız ne mesaj vermek isterdiniz?
ÜLKEMİZDE UZAY BİLİMLERİ
Uzay keşiflerinde adı geçen ülkeler arasına girebilmek, uzay teknolojilerine yatırım yapmak, gözlem araç ve tekniklerini geliştiren uluslararası projelere dahil olmakla mümkün olabilir. Ülke olarak henüz bu yönde ciddi bir çalışmamız yok. O nedenle 2015 yılı içerisinde ülke olarak gündemimize bomba gibi düşen uzayla alakalı en büyük haber, Bingöl’ün Sarıçiçek köyü ve malum meteorları. Öyle görünüyor ki, halkımız göktaşının kıymetini sonunda anladı. Halk arasında ciddi bir dini uyarı olan, ‘başımıza taş yağacak’ söyleminin aslında o kadar da kötü bir şey olmadığı anlaşılmış oldu. Her ne kadar meteorların ne olduğunun vatandaşlarımız tarafından anlaşılması açısından bu önemli bir gelişme olsa da, meteorun bilimsel değerinden hala bihaberiz.
Elbette ülkemizdeki bir avuç astronom ve astrofizikçi olarak çalışmaya devam ediyoruz. Sevindirici bir gelişme ise ülkemizin, Erzurum Karakaya tepelerinde kurulacak olan ve yapımı hâlâ devam eden, 4m sınıfı kızılötesi bir teleskoba sahip olacak olması. 2020 yılında ilk ışığın alınması planlanıyor.
Ülkemizin, uzay bilimlerinde dünya arenasındaki yerine büyük bir katkı sağlayacak olan bir diğer proje ise, Türkiye Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi (TURAG) projesi. Bir süredir aksamalar, engellemeler ve uzun süreli bekletilmeler yaşasak da, projenin ilgili kuruma sunulabilmesi için proje alımlarının başlatılmasını umut ve sabırsızlıkla bekliyoruz. Kim bilir, belki 2016 yılında size projenin kabul edildiği müjdesini veririz. Ülke olarak astronomi biliminde elimizden geleni yapmaya devam etsek de uzay teknolojileri üretecek derecede mühendislik bilgi birikimi ve insan gücüne henüz sahip değiliz.
‘Dünya’yı Güneş aydınlatmaz, Dünya aslında kendinden aydınlanır’, ‘Dünya düzdür, dönmez ve yer çekimi yoktur’ diyenlerin olduğu ve astronomik bilgileri yanlış şekilde kullanıp, daha da acısı, gök cisimlerinin hayatlarımızı yönettiğini iddia eden binlerce astrologla çevrelenmiş ülkelerin, elbette bilimsel aydınlanması diğer ülkelere göre daha yavaş olmaktadır. Diliyorum, 2016 yılı uzay bilim ve teknolojilerinin halkımızın büyük bir çoğunluğu tarafından takdir edildiği ve değerinin anlaşıldığı bir yıl olur.
Mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yıl diliyorum. Bilim, mantık ve sevgi yol göstericiniz olsun.
Kaynakça: Astrofizikçi Selçuk TOPAL