2015 Genel Seçim sonuçlarına yazarlardan yorumlar

Güncelleme Tarihi:

2015 Genel Seçim sonuçlarına yazarlardan yorumlar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 08, 2015 14:22

2015 Genel Seçimleri'nde kesin olmayan sonuçlar belli oldu. Peki hangi parti kaç milletvekili çıkardı? AK Parti yüzde 40.8, CHP 25.1, MHP 16.5 ve HDP 12.9 puan oy alarak meclise girmeyi başardı. 2015 Genel Seçim sonuçlarına göre, hiçbir parti tek başına hükümet kuramıyor. Yazarlar, seçim sonuçlarını böyle yorumladı

Haberin Devamı

Ahmet Hakan'a göre seçimin 10 sonucu

1-KİBİR YENİLDİ:
Üst perdeden konuşma, yasaları zorlama, böbürlenme, “siyaset dehasıyım ben” edaları, rakibi küçümseme, seçmeni aptal yerine koyma, seçmenin zekâsını yok sayma... Hepsi ama hepsi yenildi.

2-BİR YILDIZ DOĞDU:
Cumhurbaşkanlığı seçiminde başlayan Selahattin Demirtaş rüzgârı, bu seçimde fırtına oldu, esti. Soğukkanlılığıyla, esprisiyle, kucaklayıcılığıyla, özgürlükçülüğüyle, hitabetiyle, sahiciliğiyle Türkiye siyasetinin vazgeçilmezi oldu.

3-ABANMA TERS TEPTİ:
Bütün pankartları kapladılar, bütün alanları zapt ettiler, valileri, kaymakamları sahaya sürdüler, Cumhurbaşkanı’yla, Başbakan’ıyla sekiz koldan yürüdüler ve çıkan sonuç yüzde 40 oldu. Abanma ters tepti yani.

4-YANDAŞ MEDYA ÇÖKTÜ:
Okunmayan gazetelerle, izlenmeyen televizyonlarla... Propagandist tutumla... İktidarı övmeye, muhalefeti eleştirmeye ayarlı çizgiyle... İftiracı ve çirkin yayınlarla... Milletimiz üzerinde hiçbir etkisi olmadığını gösterdi.

Haberin Devamı

5-DAVUTOĞLU BİTTİ:
Başbakan Ahmet Davutoğlu “Partim tek başına iktidara gelemezse istifa ederim” demişti. Bu açıdan bakıldığında... Davutoğlu’nun Türkiye siyasetindeki geleceği karardı.

6-TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİ:
“Kürt partisi” olarak nitelenen parti, Türkiye’nin partisi oldu... Eşitlik, özgürlük temelinde Kürtlerle Türkler aynı parti çatısı altında buluştu. İstanbul ile Diyarbakır, bu kez gerçekten kardeş oldu. İzmir ile Batman bu kez gerçekten dayanıştı.

7-CHP VE İNANDIRICILIK:
Bu seçimde çok iyi bir kampanya yürüttüler... İdeolojik bakışı bıraktılar... Ekonomiye yöneldiler... Olumlu mesajlar verdiler... Fakat yılların inandırıcılık sorunu tek seçimde aşılamazdı. Çizgiyi bozmazlarsa... Bir sonraki seçimde daha iyi bir sonuç alabilirler.

8-ERDOĞAN’IN DURUMU:
Cumhurbaşkanı olarak meydanlara çıktığı için... Hedefi çok yüksek koyduğu için... Kampanyayı domine ettiği için... Polemiklerin tam içine daldığı için... Anayasal sınırları zorlamayı bırakıp aştığı için... AK Parti’nin aldığı sonuçta en büyük pay onun... Sonuçtan memnunsa sorun yok. Memnun değilse özeleştirisini vermeli.

Haberin Devamı

9-KOALİSYON KESİN:
Bundan sonra her türlü gelecek ihtimali tartışılacak. Koalisyonlar, erken seçimler, azınlık hükümetleri falan... Ama ben şimdiden kişisel tahminimi söyleyeyim: AK Parti ile MHP koalisyonu geliyor.

10-EKONOMİ ETKİSİ:
Büyüme oranlarıyla birinci partinin oy oranları arasında kurulan bağlantı haklı çıktı. Türkiye büyürken AK Parti’nin oyları yüzde 50’lere vurdu. Türkiye’nin büyümesi durunca AK Parti oy kaybetti...

Mehmet Y. Yılmaz yazdı: Erdoğan’ın yüzünü görmek isterdim

Orada olmak isterdim çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın yüz ifadesini görmek isterdim.
Bu seçimin en önemli kaybedeni Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değil.
Ve siyasi hayatı boyunca ilk kez bir seçim kaybediyor.
Tarafsızlık yemini edip ama bu yeminini hiç hatırlamayıp, AKP için oy istemeye meydanlara çıkan kendisi.
Bütün ülkeyi iki kampa bölüp kendi kafasındaki ajandayı uygulamak için Anayasa’yı fütursuzca çiğneyen de ondan başkası değil.
Ve dün itibariyle başkanlık sistemi rüyası da böylece sona ermiş oluyor.
Türkiye’de seçmenin otoriter gidişten hiç hoşlanmadığını anlayarak kendisine yeni bir yol çizer mi?
Hiç zannetmiyorum.
Çünkü maruz kaldığı güç zehirlenmesi, ülkenin gerçeklerini, seçmenin mesajını algılamasının önünde bir engel.
Onu bu rüyasından uyandıracak ve Cumhurbaşkanlığı makamını yeniden anayasal sınırları içine çekebilecek güç AKP’den başkası da değil.
AKP’nin bunu başarabilip başaramaması, bu partinin siyaset hayatımızdaki geleceğini de yakından ilgilendirecek.

Haberin Devamı

Siyaset mühendisliği bu ülkede olmuyor

TARİHİ geri almak elbette mümkün değil ama bir an için Cumhurbaşkanı seçimi gecesine gitmek ve düşünmek, AKP’liler için yararlı olabilir.
Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildiği gece, Anayasa’yı çiğnemeyip istifa etseydi, kendi istediği adamı seçtirmek için partiyi bizzat kongreye götürmeseydi ne olurdu?
Büyük olasılıkla partinin başına Abdullah Gül geçerdi.
AKP’lilerin şimdi bunu düşünmesi gerekiyor: Parti, Davutoğlu yerine Gül ile seçime gitseydi, sonuç böyle mi olurdu?
Türkiye, daha önce de bu tür siyaset mühendisliği denemelerini yaşadı ve buna kalkışanlar her zaman hayal kırıklığına uğradılar.
Erdoğan, kendi başkanlık ve tek adamlık hayalleri için bir siyaset mühendisliği denemesine girişti ve kaybetti.
AKP, artık külahı önüne koyup yeniden düşünmek zorunda.
Erdoğan’ın tek adamlık hayallerinin peşine takılıp tarihe mi karışacak, yoksa Türkiye’de seçmenin aslında kavgadan hiç hoşlanmadığını anlayıp gerçek bir merkez partisine mi dönüşecek?

Haberin Devamı

Erken seçimi zorlamak isteyecektir

Normal bir ülkede yaşıyor olsaydık, AKP, bir önceki seçime göre milletvekili ve oy kaybetmiş de olsa, bu seçimin galibi sayılırdı.
Seçmenin daha büyük çoğunluğunun teveccühünü kazandı, birinci parti oldu ama sorun şu ki tek başına bir hükümet kurabilecek çoğunluğa da ulaşamadı.
Normal bir demokraside, böyle durumlarda koalisyon ya da azınlık hükümeti kurulur.
Uzlaşmak iyidir, seçmen de zaten böyle bir şeyi bekliyor.
Ama AKP açısından “uzlaşma”ya engel bir figür var, o da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Çünkü o biliyor ki bir koalisyon hükümetinde artık eskisi gibi “İcranın başı benim” deme olanağına sahip olamayacak.
Anayasal sınırları içine çekilmek zorunda kalacak.
Bu durumda Cumhurbaşkanı, hükümetin kurulmamasını ve bir erken seçime gidilmesini zorlayabilir.
Çünkü karakteri icabı, böyle bir yenilgiyi kabullenmesi mümkün değil.
Eğer böyle bir zorlama içine girip bir hükümetin kurulmasını önleyecek şekilde davranacak olursa, ekim ayında bir seçime daha gideceğiz.
Siyasi falcılık yapmak her zaman yanıltıcı olabilir ama o vakit AKP’nin seçmenin karşısına çıkıp “Beni birinci parti yaptınız ama ben hükümeti kuramadım, kusura bakmayın” sözlerini nasıl söyleyebileceğini ve
halkın buna nasıl tepki vereceğini gerçekten merak ediyorum.

Haberin Devamı

Kazanan çok kaybeden bir kişi

Recep Tayyip Erdoğan: Kaybetti. Türkiye’de seçmenin onun tek adam yönetimi heveslerinden hoşlanmadığı ve buna geçit vermeyeceği ortaya çıktı.
Ahmet Davutoğlu: Tek başına bir hükümet kurmaya yetmese de seçmenin çoğunluğunun oyunu alabildi, birinci parti olarak seçimden çıktı.
Gerçi Erdoğan şimdi kendi kaybının acısını ondan çıkarmak isteyecektir ama sayılar ortada, Davutoğlu, en çok oyu alan lider oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu: Aslına bakarsanız ana muhalefet olarak seçime giren bir partinin, son seçimden yine ana muhalefet partisi olarak çıkması bir yenilgi sayılmalı. Oyu azalmış, milletvekili kaybetmiş ama hiç kuşku duymayın ki Kılıçdaroğlu, bu seçimin galibinin aslında kendisi olduğunu söylemesine yarayacak birçok istatistik bulabilecektir.
Devlet Bahçeli: Bir önceki genel seçime göre oylarını yüzde 4 gibi arttırmış bulunuyor. Evet, tek başına iktidar olamadı ama önünde bir koalisyona ortak olmak fırsatı var ve kuşkusuz ki o da seçimi nasıl kazandığını anlatmasına olanak verecek istatistikler bulabilir.
Selahattin Demirtaş: Bu seçimi kazanan tek siyasetçi aslında Demirtaş. Demokratik hiçbir ülkede bulunmayan bir seçim barajını aşabildi. Kendisine verilen “ödünç oyların” anlamını tam olarak değerlendirebilirse, Türkiye siyasetinde daha uzun yıllar Demirtaş’tan söz ediyor olacağız.

Taha Akyol genel seçim sonucunu değerlendirdi: Milli irade

Adalet ve Kalkınma Partisi’ni üç dönemdir iktidar yapan da milli irade idi, şimdi ona beklemediği bir seçim yenilgisini tattıran da milli iradedir.
Beklemediği diyorum, çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisi için 400 milletvekili istiyordu!... İktidar partisi 276’yı bulamadı.
Bu seçimlerin iki galibi var; oylarını artıran MHP ve HDP...
Bu seçimin bir mağlubu var, yine açık ara birinci parti olmakla beraber büyük oy düşüşü yaşayan AKP...
CHP kazançlı olmadığı gibi kayıpta da sayılmaz. Bu tabloda açıkça bellidir ki, AKP’nin kaybettiği oylar MHP’ye ve HDP’ye gitti.

AKP neden geriledi?

AKP’nin bu kadar gerilemesinin sebeplerini otoriterleşme başlığı altında toplamak mümkün. Saraylarla, köşklerle özdeşleşen, muhalefet partilerini “Çete, Bizans kalıntıları, dış güçlerin maşaları” olarak niteleyen... Basına baskı yapan, tarafsız Cumhurbaşkanlığı forsuyla parti propagandası yapan...
Üstelik bir de başkanlık sistemiyle otoriterleşme endişesini büsbütün körükleyen bir iktidarın çoğulculaşmış bir Türkiye’de oy kaybetmemesi mümkün değildi.
Dinin siyaset meydanında kullanılması, samimi dindarların da tepkisini çekti.
AKP normale ve Anayasa’daki kuvvetler ayrılığı sınırlarına çekilmeden ve kuruluşundaki ılımlı ruhuna dönmeden kolay kolay toparlanamaz.

HDP’nin oyları

Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun süre muhafazakâr Kürtlerin sevdiği, bağlandığı bir lider oldu. Bu, Türkiye’de milli birliğin sosyolojik esasları bakımından Türkiye için çok önemli bir kazançtı.
Fakat şimdi kesin olmayan sonuçlara göre şu oylara bir bakın:
-Doğu Anadolu: 2011 ve 2015 seçimleri arasında AKP’nin oyları yüzde 51’den yüzde 36’ya düştü. HDP’nin oyları yüzde 26’dan yüzde 40’a çıktı. (2011’de bağımsızlar aday olmuştu.)
-Güneydoğu Anadolu: AKP’nin oyları yüzde 51’den yine yüzde 36’ya düştü. HDP’nin oyları yüzde 28’den yüzde 43’e yükseldi.
HDP’nin barajı aşması için toplumda bir enerji ortaya çıkmıştı. Bu enerjiyi yaratan, bizzat AKP’nin kendi kırıcı tavırları ve “başkanlık sistemi” sloganıyla netleşen otoriterleşme eğilimidir.

Kürt meselesi

HDP’nin seçim propagandasında kullandığı bir fragman vardı: İnsanlar eğlenip halay çekiyor, Selahattin Demirtaş onlara katılıyordu. Hiç PKK renklerine yer verilmemişti. Birkaç HDP mitinginde Türk bayrağının görülmesini Demirtaş “normalleşme” diyerek olumlu karşılıyordu. Demirtaş, Ahmet Hakan’a, “Biz dar bir alana hapsetmiştik kendimizi, artık buradan çıktık” diyordu. (27 Mayıs CNN Türk)
Bu tavırlar HDP’nin barajı aşmasını sağladı.
Dün gece de Demirtaş, “Türkiye partisiyiz” diye konuştu. İnşallah demeliyiz. Aksine davranışlar olursa HDP bu “emanet oylar”ı hemen kaybeder.
Kürt meselesinin gidişatı bakımından bu son derece önemlidir.

Sağduyu zamanı

Sandıktan dört parti çıktı. AKP kibirli, otoriter, dışlayıcı, baskıcı ve anayasal teamülleri çiğneyen tavırları bırakmak zorundadır. Cumhurbaşkanı anayasal sınırlar içine çekilmelidir.
Türkiye’nin önünde ilk sorun hükümetsiz kalma ihtimalidir, esas sorun kutuplaşmaya kilitlenip kalma ihtimalidir.
Sandıktan tek başına iktidar tablosu çıkmamıştır fakat bu hükümet kurulmasına engel değildir. Anayasa’ya göre, hükümet kurmak için 276 oy şart değildir, 276 oy hükümeti düşürmek için şarttır. Koalisyonlar da mümkündür. Hükümet 45 günde kurulamaz da Cumhurbaşkanı’nın kararıyla seçimleri yenilemek yoluna gidilirse bunun sonucu da kimse için çantada keklik değildir.
Seçimlerden herkes ders almalı, demokrasinin bir itidal, uzlaşma ve kurallar sistemi olduğunu anlamış olmalıdır. Yeni dönemde ekmek-su gibi ihtiyacımız itidaldir, sağduyudur, uzlaşmadır.
Başta Cumhurbaşkanı, herkes parlamenter sistemin teamüllerine uymalıdır.

Ertuğrul Özkök: Güzel bir yaz olacak

Günlerdir böyle yazıyorum.
Diyorum ki...
“Güzel bir yaz olacak...”
Arkadaş, güzel bir yaz olacak.
Hissediyorum..

İki askeri darbe, 3 ara rejim...
Siyasi mazimin 5 acı hatırası bu...
Ne öğretmişti bize bu acı hatıralar...
Sandıkla gelen sandıkla gitsin...
Meğer ne güzel bir sözmüş... Ne harika bir temenniymiş...
Ne huzur verici, ne mutluluk dolu bir sözmüş...
Bütün İslam dünyasına bu harika sözün ne olduğunu gösterdik.

Her seçimin kazananı ve kaybedenleri vardır...
Peki kim kazandı, kim kaybetti...
Türkiye kazandı... İslam dünyasında da demokrasi işler diyenler kazandı...
Peki seçim yarışına giren partiler...

AKP’ye oy veren kardeşim...

AKP’nin makul yöneticileri, milletvekilleri, parti teşkilatı...
Size şunu bütün kalbimle söylüyorum.
Eğer bir parti, dördüncü seçiminde hâlâ yüzde 42 oy alıyorsa...
Yine birinci parti çıkıyorsa...
Emin olun kaybetmemiştir...
Hatalarını ve eksikliklerini giderme fırsatı bulmuştur...
Siyasette kazanmamak, ille de kaybetmek anlamına gelmez...
Önemli olan hatayı görmek, teşhisi koymaktır.

CHP’li kardeşim...

Aldığın oya bakıp sakın partini suçlama...
Bak ben 8 Nisan günü 68 yaşıma girdim.
Tekrar ediyorum... İki darbe, üç ara rejim yaşadım...
Bugünkü kadar kaliteli, seviyeli bir CHP kampanyası az gördüm...
Türkiye Kılıçdaroğlu ile yepyeni, medeni, hoşgörülü, sakin bir siyaset tarzının ne olduğunu gördü...
Benim tanıdığım birçok CHP’li, sırf bu seçim sisteminin adaletsizliğini protesto etmek için, HDP’ye oy verdi...
Kemal Kılıçdaroğlu bu tercihi hiçbir zaman engellemeye uğraşmayarak büyük bir demokratik olgunluk gösterdi.
Kılıçdaroğlu, hepimize, farklı ve medeni bir siyasetin de mümkün olduğunu gösterdi.

MHP’ye oy vermedim ama müteşekkirim...

Çok seviyeli bir kampanya sürdürdü...
Batılı ülkelerin milliyetçi partileri yabancı düşmanlığını, etnik düşmanlığı sorumsuzca sürdürdüğü halde, MHP kampanyanın hiçbir anında Kürt düşmanlığı yapmadı.
Türkiye İslam dünyasına demokrasi dersi verirken, MHP de Batı ülkelerine insanlık dersi verdi.
Irçılık ve düşmanlık yapmadan milliyetçi olunabileceğini de ispatladı.
Bu tavrın oy olarak geri döneceğini ispatlayarak, Türk halkının tavrını da gösterdi.

HDP ve Selahattin Demirtaş...

Hiç çekinmeden söyleyeyim.
Bu seçimin hem Kürtler adına, hem Türkler adına en büyük galibi odur.
Tarihi bir başarıya imza attı...
Ne mi yaptı...
Kürtlerle, Türkiye’nin Batısındaki Türkler arasında ilk gönül köprüsünü kurdu...
Bakın şuraya yazıyorum...
Ülkemizin Kürt sorununun çözümü bugün düne göre daha kolay bir yola girmiştir...
Bu seçim kampanyasında hepimiz, Türk bayrağının altında medeni ve kardeşçe bir çözümün mümkün olabildiğini gördük.

Peki seçimin kaybedeni kimdir.
Seçimin bir tek kaybedeni vardır...
Bir siyaset tarzı kaybetmiştir...
Öfke kaybetmiştir...
Ötekileştirme kaybetmiştir...
Aşağılama kaybetmiştir...
Kibir kaybetmiştir...
Adaletsizlik kaybetmiştir...
Baskı, korku siyaseti kaybetmiştir...

Güzel bir yaz olacak demiştim...
Şimdi güzel ülkemizi yeniden tek millet haline getirme, kucaklama, demokrasiyi güçlendirme, adaleti, tarafsızlığı yeniden inşa etme dönemidir...
Hiçbir rövanş duygusuna kapılmadan, kucaklayarak, içimize korku salmadan, ruhumuzda terör estirmeden, gerçek Yeni Türkiye’yi kurma zamanıdır.

Bir de, Diyarbakır’da hayatını kaybeden kardeşlerimiz için ortak yas tutmanın zamanıdır...
Tabii, bu ülkenin hakarete, aşağılanmaya ezilmeye karşı bedel ödemiş çocukları için ortak bir Fatiha, ortak bir dua zamanıdır...

Güzel bir yaz olacak demiştim...
Hak etmiştik...
İnşallah çok güzel olacak...

2015 Genel Seçim Sonuçlarını yazarlar nasıl yorumladı?

Gelsin koalisyon hesapları

Türkiye koalisyonla da gayet iyi yönetilebilir

Benim oyum ile onunki bir mi

Kemal'in oyu ne olacak

'Milletin adamı' değil vicdanı konuştu

BAKMADAN GEÇME!