2010 yılında, tıp saÄŸlık, bilim ve teknoloji için 17 bilimsel öngörü

Güncelleme Tarihi:

2010 yılında, tıp sağlık, bilim ve teknoloji için 17 bilimsel öngörü
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 27, 2004 00:00

Bilim, her yeni geliÅŸmeyle birlikte gelecek için olaÄŸanüstü ve umut verici vaatlerde bulunuyor. Ä°ÅŸte size Amerikan ve Alman uzmanlardan, önümüzdeki 6 yıl sonunda 17 alanla ilgili nelerin gerçekleÅŸebileceÄŸi konusunda ilginç kestirimler. Fakat, gelecek konusunda kesin öngörülerde bulunmak, tıpkı politikada olduÄŸu gibi, bilim için de çok zor. Bazı tahminler bilimsel yenilikleri yakından izleyen insanlar için bile inanılmaz görünür. Unutmayalım: Bazen umulan gerçekleÅŸmez, ama hiç beklenmedik çok sürpriz geliÅŸmeler yüzümüzü güldürebilir. Bilim adamları Die Zeit gazetesine konuÅŸtu.1-Düşünceleri okuyabilecek miyiz?2-Ä°lk patlama hakkında yeni bilgiler edinebilecek miyiz?3-Gençlik hapı satılacak mı?4-Hangi deniz canlılarını yiyebileceÄŸiz?5-Yeni temel parçacıklar bulunacak mı?6-Yine kiÅŸisel bilgisayarla mı çalışacağız?7-Ä°nsan kopyalanacak mı?8-Otomobili yine sürücüler mi yönlendirecek?9-Kansere karşı mucize ilaç geliÅŸtirilecek mi?10-Uluslararası Uzay Ä°stasyonu uzayda dönmeye devam edecek mi? 11-Hangi öldürücü bakteri ve virüslerle karşı karşıya kalacağız?12-Nanoteknolojiden söz edilecek mi?13-Sporcular genetik deÄŸiÅŸimden geçirilebilecek mi? 14-Süpermarketteki her üründe mikroçip bulunacak mı?15-Hangi hastalıklardan öleceÄŸiz? 16-Herkes kendi kalıtımını okuyabilecek mi ve bunun fiyatı ne olacak?17-Ä°nsan, hayvan organlarıyla yaÅŸayabilecek mi?1- Düşünceleri okuyabilecek miyiz?Olasılıkla evet. En azından basit düşünceleri çözebilecek duruma gelebileceÄŸiz. Bugün bile sinir hücrelerinin çevresindeki elektriksel uyartıları ölçüp, motifleri bir bilgisayar programıyla inceleyebiliyoruz. Bu ÅŸekilde daha önce bilgisayara kaydedilen düşünce motiflerini okuyoruz. Belli baÅŸlı beyin bölgelerinin etkinlikleriyle birlikte bu etkinlikler sırasında geliÅŸen düşünceleri göremiyoruz tabii ama, basit içerikleri izleyebiliyoruz. Ve elektriksel uyarıları doÄŸrudan doÄŸruya beyin kabuÄŸunda ölçmeyi baÅŸarabilirsek, gelecekte bu yöntemi geliÅŸtirebileceÄŸimize inanıyorum. Bu pek de imkansız görünmüyor ve bu konuda elde edilen ilk sonuçlar kısa bir süre önce yayımlandı. Basit olarak tanımladıklarım, mesela: ‘Oraya gidiyorum’, ‘Açım’ veya ‘Üşüyorum’ gibi düşüncelerdir. Fakat ‘Sistematik beyin araÅŸtırmalarını’ hedeflere uygun olarak kullanıp geliÅŸtirdiÄŸimiz taktirde, daha derinlerde örneÄŸin limbik sistemde barınan ‘Sevgilimin yanağındaki gamzelere bayılıyorum’ gibi karmaşık düşünceleri bile çözebiliriz. Yanıtlayan: Tübingen Ãœniversitesi, Tıbbi Psikoloji ve Davranış Nörobiyolojisi Enstitüsü Müdürü Niels Birbaumer. 2- Ä°lk patlama hakkında yeni bilgiler edinebilecek miyiz?Ä°nsanlar binlerce yıldan bu yana evrenin baÅŸlangıcı ve ne zaman geliÅŸtiÄŸi konusunda spekülasyonlar üretiyor. Fakat bir süredir bu soruları yanıtlayacak matematiksel ve teknik araçlara sahibiz. Halihazırdaki bilgilere göre evrenimiz 14 milyar yıl önce ilk patlamayla birlikte geliÅŸmeye baÅŸladı. Uzayda gördüğümüz yıldızlar, galaksiler ve toz bulutları ilk patlamadan sonraki hızlı bir genleÅŸme evresinde oluÅŸtu. Fakat kısa bir süre önce alternatif bir model önerildi. Buna göre ilk patlama sadece ilk geliÅŸim evresine bir geçiÅŸti ve galaksilerin tohumu ilk patlamadan önce atılmıştı. Bu döngüsel modele göre evren genleÅŸme ve büzüşme evreleri arasında gidip gelmekte. Bu süreç belki de evrenin ilk dönemlerinden itibaren böyleydi ve ÅŸimdi izlediÄŸimiz sadece genleÅŸmenin diÄŸer bir evresi olabilir. Ä°lginç bir biçimde astronomların gözlemleriyle örtüşen ilk patlama ve döngüsel evren modelleri, benzer bir galaksi dağılımını gösteriyorlar. Ancak yine de bazı farklılıklar söz konusu. Ä°lk patlama modelinde galaksilerin tohumları uzayın hızlı genleÅŸmesi sırasında yüksek enerjilerden doÄŸuyor. Bu olgu ise uzayda bizim ölçebildiÄŸimiz dalgaları meydana getirir, yani kütle çekim dalgalarını. Fakat döngüsel evren modelinde galaksilerin tohumu, yavaÅŸ seyreden büzüşme evresinde kütle çekim dalgaları oluÅŸturmadan atılmıştır. 2010 yılına dek iki konuda geliÅŸmeler bekliyorum. Teorik fizikçiler süper string teorisi ve kuantum kütle çekimini geliÅŸtirerek ilk patlamanın gerçekten de bir baÅŸlangıcı mı olduÄŸu yoksa sadece bir sıçrama mı olduÄŸunu saptayabilecekler. Yanıtlayan: Princeton Ãœniversitesi ‘Albert Einstein Profesörü’ Paul J.Steinhardt. 3- Gençlik hapı satılacak mı?2010 on yılında da yaÅŸlı insanların bulunacağı kesin. Hatta kırışıklıklar ve kuruntular da olacak. Alzheimer veya Parkinson gibi yaÅŸlılığa baÄŸlı hastalıkları da tamamen ortadan kaldırabileceÄŸimizi sanmıyorum. Fakat insanların ölüm nedenleri deÄŸiÅŸecektir. ZindeliÄŸin ve bildik yaÅŸlılık sorunlarına karşı en iyi ilacın ölçülü ve saÄŸlıklı beslenme olduÄŸunu uzun bir süredir biliyoruz. Daha az doymuÅŸ yaÄŸ asitleri, Fast Food’dan uzak durmak, günde en az 600 gram taze sebze ve meyve hatta bir bardak ÅŸarap da gençlik diyetine dahildir. Özellikle de Alzheimer gibi kronik hastalıklara yönelik parolamız ise ÅŸu: Alzheimer olmadan deÄŸil Alzheimer’e raÄŸmen yaÅŸlanacağız. Unutkanlığa karşı farklı etki maddelerinden oluÅŸan bir hap üretilecek. Bu maddelerden biri beyindeki kolesterin seviyesini düşüren bir madde. Alzheimer oluÅŸumunda uzun bir süre önemsenmemiÅŸ bir olgudur bu ama beynimizin de kolesterin ürettiÄŸi bir gerçektir. Ä°kinci etki maddesi iltihap önleyici. Alzheimer gibi kronik hastalıkların belirtisi bedendeki yararlı kök hücrelerinin iltihap reaksiyonları yüzünden zayıflamalarıdır. Bu süreç yeni ilaçlarla önlenebilecek. Alzheimer, Parkinson ve Creutzfeldt-Jakop hastalıklarına karşı bir aşı geliÅŸtirilecektir. Bu etki maddesi beyindeki zararlı birikimleri yok edecek. Ama önerilerimiz arasında beyin jimnastiÄŸi de var. Zihnini çalıştıran insan Alzheimer’e daha geç dolayısıyla da daha kısa bir süre için yakalanır. Fakat her ÅŸeyden önce 2010 yılında yaÅŸam süresinin iki yıl daha uzayacağına inanıyoruz. Tıbbın en büyük hedefi insanların eÅŸit olarak yaÅŸlanmasını saÄŸlamak olacaktır. O zaman insanlar bugün olduÄŸu gibi doksan ve yüz yaşında sadece yaÅŸlılık yüzünden öleceklerdir. Organlar aynı zamanda bozulmaya baÅŸlar, insan tıpkı bir aÄŸaç gibi yaÅŸamdan uzaklaşır. Bu ÅŸekilde yaÅŸlanmayı herkes ister ve bunun için de hapa ihtiyacımız yoktur. Yanıtlayan: Heidelberg Ãœniversitesi Alzheimer uzmanı Konrad Beyreuther. 4- Hangi deniz canlılarını yiyebileceÄŸiz?Bazı insanlar balina bifteÄŸi yemek isteyebilirlerse de 2010 yılında da balina ticaretine izin verilmeyecektir. Somonun daha kaliteli ve daha pahalı olması gerek. Su kültüründe önemli bir geliÅŸme söz konusu. Belki 2010 yılında daha bilinçli davranarak gerçekten de daha lezzetli somon yiyebiliriz. Åžu anda çok fazla somon yakalanıyor. Yabani türlerin yerini zamanla kültür ürünleri alıyor, örneÄŸin Atlantik’te. Ayrıca ringa ve morina gibi balıklar da tehdit altında. Çünkü henüz yumurtlayacak kadar büyümeden aÄŸlarla yakalanıp tüketiliyorlar ve çok kez yasadışı olarak. Bu sorunun 2010 yılında çözülmüş olmasını diliyorum. EÄŸer denizlerdeki balık varlığını korumak istiyorsak, politikacıların, bilim adamlarını dikkate alıp avlanma oranını onların önerilerine göre saptamaları gerek. Kültür balıkları yiyerek denizlerdeki balık varlığını koruma düşüncesi de büyük bir yanılgıdır. Sonuçta bunlar denizden yakalanan balıklarla besleniyorlar. Ayrıca üretim havuzları yüzünden koylar, dışkı ve yem artıklarıyla kirlenmekte. Ãœretim alanlarının geniÅŸletilmesi ve kimyasal kullanımının düşürülmesi gerek. Mersin balığı ve havyarı önümüzdeki on yıllar içinde tamamen unutacağız. Bunun yerine bol bol yosun havyarı yiyebilirsiniz. Yosun henüz bol miktarda var ayrıca kültüre de alındı. Istakoz günlük yemek listemizde yer almadıkça ve ucuzlamadıkça varlığını koruyabilir. Yanıtlayan: Deniz biyologu ve Deniz Memelilerini Koruma BirliÄŸi baÅŸkanı Petra Deimer. 5- Yeni temel parçacıklar bulunacak mı?2010 yılına dek yeni temel parçacıklar bulacağımızdan kesinlikle eminim. Ama yine de bu konuda iddiaya girmek istemem. Gözle görmeden önce yeni bir temel parçacık olduÄŸunu hiçbir zaman bilemiyoruz. Temel parçacıkları Cenevre’de bulunan dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı Large Hadron Collider (LHC) ile arıyoruz. 2007 yılında deneylere baÅŸlayacağız. Fizikçiler bugüne dek 16 temel parçacık buldular. Bunların arasında elektron, üç nötrino ve altı kuark yer alıyor. Parçacık fiziÄŸinin standart modelini tamamlayabilmemiz için bir parçacık eksik: Higgs. Teoriye göre Higgs, diÄŸer tüm parçacıkların kütlesini karşılıyor. Bu parçacık eÄŸer gerçekten var ise 2010 yılına dek detektörlerimize yakalanmış olacaktır. Ama eÄŸer böyle bir parçacık yoksa, kütlenin kaynağı için fiziÄŸin standart modelleri dışında yeni bir açıklama bulmak zorunda kalacağız. Standart modelin gerçekten de nihai sonuç olmadığını biliyoruz. Model her ÅŸeyi açıklamıyor. Mesela evrenin kütlesi %80 oranında neredeyse hiçbir zaman normal maddeyle çarpışmayan ‘ağır’ parçacıklardan oluÅŸmakta. Bugüne kadar teleskop veya detektörlerle izleyemediÄŸimiz bu parçacığa ‘karanlık madde’ diyoruz. Fakat elimizde ÅŸimdiden standart modele bir alternatifimiz var. Buna göre her normal temel parçacık için bir ayna parçacık söz konusu. Karanlık madde belki de bu tür yansımalardan oluÅŸmakta ve bazılarını LHC ile görebiliriz. Yanıtlayan: Avrupa Temel Parçacık FiziÄŸi Merkezi Genel Müdürü Robert Aymar. 6- Yine kiÅŸisel bilgisayarla mı çalışacağız?Bugün nasıl hala dolmakalem satın alabiliyorsak, 2010 yılında da günümüzdeki gibi bilgisayarların bulunacağına inanıyorum. Fakat yine de birçok kiÅŸisel bilgisayar modeli ÅŸimdiki bilgisayarlardan farklı olacaktır. Belki cep telefonuna benzeyebilirler ya da eÅŸya veya giysilerin üzerine yerleÅŸtirilebilirler. Büro gibi insanların sık sık yazı yazdıkları ortamlarda daha büyük ekranlar ve klavyeler istenecektir. Fakat müzik kaydı, oyun ve e-postalar için kiÅŸisel bilgisayarlar kullanılmayacak. Çok sayıda uzmanlaÅŸmış küçük aletlerin mi yoksa her ÅŸeyi yapabilen tek bir aletin mi geliÅŸtirileceÄŸini söylemek zor, tahminime göre insanlar bu ikisi model arasında tercih yapabilecekler. Ama geleceÄŸin mini PC’sinin kablosuz iÅŸleyeceÄŸi ve sürekli Ä°nternete baÄŸlı olacağı kesin. Kaybolmaması için de belki bir konumlama sistemiyle donatılabilir. KiÅŸisel bilgisayarın elektroniÄŸi iyici küçülüyor. Bu yüzden her zaman klavye ve ekrana ihtiyaç duymayacağız. Bunların yerine örneÄŸin sesli komutla, basit iÅŸaretleri tanıyabilen mini kamera, hatta görüntüleri ve metinleri doÄŸrudan doÄŸruya aÄŸtabakasına yansıtan lazer gözlükleriyle çalışabileceÄŸiz. Yeni yüksek randımanlı LED ve mikroaynalı cep telefonuna benzer aletlerse verileri duvara ya da kağıda yansıtabilirler. Dijital kalemli, rulo halinde kıvrılabilen ekranların her yerde satılıp satılmayacağını ya da elektronik gazetelerin ne zaman gerçek olacağını tahmin edemiyorum. Fakat ne olursa olsun geleceÄŸin kiÅŸisel bilgisayarının günümüzden çok farklı bir görünüme kavuÅŸacağını ve artık PC bile denmeyecek kadar deÄŸiÅŸeceÄŸini sanıyorum. Yanıtlayan: Zürich ETH Yüksekokulu profesörü Friedemann Mattern. 7- Ä°nsan, hayvan organlarıyla yaÅŸayabilecek mi?Bunu öğrenebilmemiz için yedi yıl yeterli deÄŸil. 2010 yılına dek en azından uzun süre insan bedeninde iÅŸleyen Ksenotransplantasyonlar yapılamayacak. BaÅŸlıca sorun, yabancı organların akut ve kronik tepki reaksiyonları hakkında çok fazla bilgimiz olmamasıdır. Fakat hiperaktif tepki reaksiyonuyla ilgili sonuçlar olumlu. Genetik deÄŸiÅŸimden geçirilen domuzlardan alınan organlarda ,bu ÅŸiddetli reaksiyonu transplantasyondan hemen sonra kontrol altına alabiliyoruz. Ksenotransplantasyon uygulanan hayvanlar 32 gün kadar yaşıyordu, son araÅŸtırmalarda maymunlar 81 gün kadar yaÅŸadılar. Tabii ki bu süre insanlar için yeterli deÄŸil, ama geliÅŸme için uygun bir adımdır. Son yıllarda örneÄŸin kopyalama tekniÄŸi ve transgenetik hayvan üretimi gibi biyoteknolojik çalışmalarda önemli geliÅŸmeler kaydedildi. Domuz organlarının maymun ve insanın bağışıklık sistemine uygun hale getirilmesi konusunda bu baÅŸarılar çok önemlidir. Åžu sıralar domuzda aynı anda çok sayıda geni deÄŸiÅŸtirmeye çalışıyoruz. Multigenetik domuzlarla amaç insandaki organ fonksiyonlarını yaklaÅŸarak, domuz dokusu ve organların insan bedeninde uzun süre çalışmasını saÄŸlamak. Ksenotransplantasyona alternatif olarak hasarlı organların yenilenmesi de söz konusu. Bu yöntemde yeni organlar olarak büyüyecek kök hücreleri çok önemlidir. Fakat döllenmiÅŸ bir yumurta hücresinin kalp veya böbrek olarak büyümesini nasıl saÄŸlayabiliriz? Ä°ÅŸte bu konuda çok fazla bir ÅŸey bilmiyoruz. Oysa Ksenotransplantasyon kırk yıllık araÅŸtırmaların bir ürünü. Ksenotransplantasyon eninde sonunda gerçekleÅŸecektir. Ve beÅŸ yıl içinde en azından kesin bir tarih verebileceÄŸiz. Yanıtlayan: Alman Ksenotransplantasyon AraÅŸtırmaları BirliÄŸi yöneticisi Ralf Tönjes. 8- Otomobili yine sürücüler mi yönlendirecek?Evet, kesinlikle. Gerçi ÅŸu sıralar geri sürüşte direksiyonun görevini üstlenen bir park asistanı geliÅŸtiriyoruz, ama bu sistem sadece yavaÅŸ sürüşlerde kullanılacak. Saatte 100km’lik bir hızda otomatik pilotu devreye koyabilecek bir sensor sistemine bile sahip deÄŸiliz henüz. Kusursuz bir sensor sisteminin seri üretimi tahminimize göre ancak 10-15 yıl sonra gerçekleÅŸebilecek. Ve bundan sonra da yaÅŸam ve ölüm arasındaki tercihi yapabilecek bir zekaya ihtiyacımız olacaktır. Bazı durumlarda kaza önlenemez hale gelir. Burada soru ÅŸudur örneÄŸin: Bir otomobile mi yoksa biri bisiklet sürücüsüne mi çarpmalıyım? Bu tür kararları insan, gelecekteki tüm tekniklerden bile daha iyi verebilecek. Yanıtlayan: BMW Ä°novasyon, BaÄŸlaşık Sürüş Sistemleri ve Sürücü EÄŸitimi Enstitüsü basın sözcüsü Jochen Müller. 9- Kansere karşı mucize ilaç geliÅŸtirilecek mi?Kansere karşı mucize ilaç hiçbir zaman olmayacaktır. Bu, arızalı bir otomobille tamirhaneye gidip her seferinde dinamonun deÄŸiÅŸtirilmesinin iÅŸe yarayacağını düşünmek gibi bir ÅŸey olur. Kanser tek bir çözümle yenilemeyecek kadar karmaşıktır. Ama kanser terapilerinde buna raÄŸmen olumlu geliÅŸmeler yaÅŸandı. ÖrneÄŸin ÅŸu sıralarda kliniklerde kullanılan moleküler terapi türleri var. Herceptin ilacı belli baÅŸlı meme kanseri ve Glivec ise yine belli baÅŸlı lösemi türlerinde etkili oluyor. Tahminimize göre üç ila dört yıl içinde hastaların yaÅŸam süresini uzatan yeni ilaçlar geliÅŸtirilecek. Yeni ilaçların geliÅŸtirilmesinde özellikle de insan kalıtımının çözülümü çok yararlı oldu. Bundan sonraki çalışmalarla genlerin iÅŸlevleri çözülmeye çalışılacak. Bununla birlikte diÄŸer bilim alanlarıyla ortak çalışmalar onkolojinin yararına olmuyor. ÖrneÄŸin disiplinler arası tümör konferanslarının daha sık gerçekleÅŸtirilmesi gerekiyor. Yanıtlayan: Alman Kanser AraÅŸtırmaları Merkezi, Moleküler Genetik Bölümü yöneticisi Peter Lichter. 10- Uluslararası Uzay Ä°stasyonu uzayda dönmeye devam edecek mi? Bundan yüzde yüz eminim. 2010 yılında istasyonda düzenli olarak altı astronot bulunacak ve planladığımız tüm bilimsel araÅŸtırmaları gerçekleÅŸtirecekler. Bu kadar iyimser oluÅŸumun sebebi ÅŸimdiden çok yüksek ön yatırımlar yapmış olmamıza dayanıyor, sonuçta iÅŸi yarıda bırakmak anlamsız olur. 2010 yılında Amerikan uzay mekikleri ve Rusların Sojus kapsülü istasyondaki bakım iÅŸlerini yerine getirecekler. Ancak Sojus o zaman olasılıkla güney Amerika’daki Kourou istasyonundan fırlatılacaktır. Uluslararası uzay istasyonunu 2020 yılına dek hatta daha uzun yıllar kullanabileceÄŸimizi sanıyorum. Ondan sonra tıpkı Mir istasyonu gibi devre dışı kalacaktır. Bu konuda ÅŸimdiden bazı çalışmalar yapılıyor. ÖrneÄŸin güvenli bir ÅŸekilde korlaÅŸması için neyin ne ÅŸekilde parçalanması gerektiÄŸi gibi. Ve ben 2010 yılında istasyondan mesela Aya uçmamızı saÄŸlayan bir konsepti deneyebileceÄŸimizin hayalini de kuruyorum. Yanıtlayan: EADS (European Aeronautic Space and Defensce Company) Uzay Yolculukları Bölümü baÅŸkanı Josef Kind. 11-Hangi öldürücü bakteri ve virüslerle karşı karşıya kalacağız?Ne yazık ki yeni salgınların ortaya çıkması ve yayılması için uygun ortam saÄŸlayan faktörler artmakta. Özellikle de geliÅŸmekte olan ülkelerde, temiz içme suyu, saÄŸlıklı kanalizasyon ve çöp toplama hizmetlerinin verilmediÄŸi yoÄŸun nüfuslu megakentler büyük tehdit altındadır. Ä°nsanların son on yıllarda dünyanın en uç köşesine kadar yerleÅŸmiÅŸ oldukları gerçeÄŸi de yeni hastalıkların doÄŸmasına yol açıyor. Bu yüzden örneÄŸin orta Afrika’da maymun çiçeÄŸi salgını, çiçek aşısının da yapılması nedeniyle sık sık tekrarlanmakta. Bunun dışında sarı humma ve dang gibi hastalıklar da ataktadır. Tüm bunlar daha önceleri de olduÄŸu gibi yeni çağımızın en büyük tıbbi felaketi, yani Aids tarafından gölgelenecektir ki bunun sonucu olarak da tüberküloz önemli ölçüde çoÄŸalmakta. Bunun için Afrika’ya deÄŸil, sadece doÄŸu Avrupa’ya bakmak bile yeterlidir. Öte yandan biyolojik terör saldırılarını da unutmamak gerekir, sonuçta mikrobiyolojiyi bu tür amaçlarda kötüye kullanmak hiç de zor deÄŸil. Craig Venter’in kısa bir süre önce sunmuÅŸ olduÄŸu phi-X174 gibi sentetik virüsler üretilebiliyor. Gerçi ÅŸu anda henüz yapay çiçek virüsü üretilemiyor ama 2010 yılında da geliÅŸtirilemeyeceÄŸini söyleyemeyiz. Mikrobiyolojide kriminolojik enerjiye dayanan önemli araÅŸtırmalar söz konusu. Önümüzdeki altı yıl içinde tehlikeli salgınlar her yerde ortaya çıkabilir. Enfeksiyon hastalıkları ve yeni mikropların ve virüslerin ortaya çıkışını saÄŸlayacak uygun ortamların neredeyse tümü insan eliyle yaratılmakta. Tehlikeler bu yüzden ancak davranışlarımızı deÄŸiÅŸtirdiÄŸimiz taktirde azalabilir.Yanıtlayan: Berlin Robert Äž Koch Enstitüsü baÅŸkanı Reinhardt Kurth. 12- Nanoteknolojiden söz edilecek mi?2003 yılının sonunda toplumun çoÄŸu nanotekniÄŸin, yani milyonda bir milimetre boyutunda yapılarla çalışmanın ne olduÄŸunu biliyordu. Fakat bu pek bir ÅŸey ifade etmiyor. Bir lisede ve bir voleybol takımıyla gerçekleÅŸtirmiÅŸ olduÄŸum bilimsel olmayan anket sonuçları ve istatistik dairesiyle yaptığım görüşmelerden pek olumlu sonuçlar alamadım. Terim, daha çok laboratuar uzmanları, teknolojide siyasi umutlar bekleyenler ve araÅŸtırma organizasyonlarını ilgilendirmekte. 2010’da neler olacak? Nanoteknik, yeni olanaklar sunmanın yanında riskleri de beraberinde getiriyor. Virüsten daha küçük olan nanopartiküller, canlı hücrelere kolayca sızabiliyorlar. Hatta günümüzde ilaçlar için aşılamaz olan kan-beyin engelini bile aÅŸarak merkezi sinir sistemine ulaÅŸabilirler. Tabii bu özellikten, bu bölgeye ulaÅŸması gereken ilaçlar için yararlanılabilir ama, nanopartiküller arasında ağır metal molekülleri de vardır. Sorun, halihazırdaki araÅŸtırmalarla bu tehlikelerin kesin bir ÅŸekilde tahmin edilememesine dayanmakta. Fakat bu belirsizliÄŸin 2010 yılında dek açıklanabileceÄŸini sanıyoruz. Yeni bir teknikteki risklerin tahmini her zaman gecikir. Yanıtlayan: Fraunhofer Sistem TekniÄŸi ve Ä°novasyon AraÅŸtırmaları Enstitüsü (ISI) bilim adamı Hariolf Grupp. 13- Sporcular genetik deÄŸiÅŸimden geçirilebilecek mi? Bilim adamları ve antrenörler açısından genetik sporcular mükemmel olabilir. EÅŸit genlerle yarışta kaslı ve genetik açıdan iyileÅŸtirilmiÅŸ sporcular bulununca, baÅŸarı sadece iyi bir antrenmanla elde edilebilir hale gelebilir ve bu ÅŸekilde ‘tanrı vergisi’ yetenek de önemini tümden yitirebilir. Hep daha iyi bir karışım elde edebilmek için yeni gen türleri keÅŸfedilebilir, dolayısıyla da yeni rekor beklentisi garantilenmiÅŸ olur. Fatih Terim hep aynı takımla çalışmak zorunda kalmaz. Diyelim ki Hakan Şükür takımdan ayrıldı o zaman onun yerine bir kopya alınabilir. Ne güzel bir spor dünyası deÄŸil mi? Ama ne var ki 2010 yılında da bu tür genetik sporcular olmayacak. Genetik sporcu, sporda istenen bir model deÄŸildir. Aksine genetik sporcu pekala sıkıcı olabilir. Ayrıca genlerin belli baÅŸlı spor türlerine göre uzmanlaÅŸtırılabilmesi için 2010 yılında dek daha bir sürü soruyu yanıtlamamız gerekiyor. Bu yüzden de 2010 yılına dek özellikle de doping bavulu iyice dolacaktır. Doping yapmak isteyenler bugün de olduÄŸu gibi yine iki olanaktan yararlanacak. Birincisi etkili, dolayısıyla da Anabolika veya Epo gibi yasak olan ilaçları alarak kontrolden geçmeye çalışmaktır. Çünkü ‘klasikler’ hala en iyi performans güçlendiricileridir. Ä°kincisi sporcu, henüz listede bulunmayan ilaçları kullanarak etkimesini umar. ÖrneÄŸin ÅŸu sıralar Kreatin, hormonların ön safhaları olan öncü hormonlar ve besin takviyesi gibi doping örnekleri, etkileri henüz kesin olmamasına raÄŸmen oldukça revaçtadır. Tıpkı elmanın böceklere karşı dirençli hale gelmesi gibi beden de gen terapisi sayesine Epo veya Testosteron gibi maddeleri gereken dozda sporcunun kendisi üretecek ve belki de kontrollü olarak tekrar indirgeyecek. Bu duruma tepki göstermeliyiz ve Dünya Anti- doping Ajansı ÅŸimdiden her türlü gen dopingini listeye aldı bile. Yanıtlayan: Alman Spor Yüksek Okulu Biyokimya Enstitüsü yöneticisi Wilhelm Sch„nzer. 14- Süpermarketteki her üründe mikroçip bulunacak mı?Birkaç istisna dışında evet. Tüm ürünlerinde çip bulunan elektronik eÅŸya veya giyim maÄŸazaları olacaktır. Ve her dükkanda en azından birkaç tane çipli ürün bulunacak. RFID çipi (radio frequency identification) olarak adlandırılan çipin avantajı ÅŸu: Günümüzde kullanılan barkodların aksine her ürün ayrı ayrı kaydedilip kullanım süresince izlenecek. Bu iÅŸlem lojistik ve depolama konusunda önemli bir tasarruf saÄŸlayacağı gibi hırsızlığı da önleyecektir. Sistem, önce en fazla çalınan DVD, parfüm, elektronik alet, jilet gibi pahalı ürünlerde uygulanacak. Ama sonunda tüm ürünler çipli olacaktır. Kasiyersiz süpermarketlere ne zaman kavuÅŸacağımızı söylemek zor. Çiplerin en azından elma, muz veya çiklet gibi ürünlere de yerleÅŸtirilebilecek kadar ucuzlaması gerekiyor. Veri güvenliÄŸinde herhangi bir sorun görmüyorum. Ama yine de insanlara ait kiÅŸisel verilerin ne ÅŸekilde korunacağı sorulabilir. Bunun yanıtı ÅŸu olmalı: Ä°nsanlara çipi kasa başında çıkarabilme olanağını verin ve veriler yüzünden baÅŸlarına nelerin gelebileceÄŸini açıklayın. RFID çiplerini destekliyorum, çünkü bunlar sanal ürün deÄŸil gerçek deÄŸerleri gösteriyorlar. Gıda ürünleri ticaretinde herkes daha ucuz olmak için çalıştığı için büyük bir rekabet söz konusudur. Depoda daha az mal demek ekonomi için daha fazla para demek. Ãœrün fiyatlarının yaklaşık %10’u nakliye zincirlerine gidiyor. Bu gizli bir vergi gibi. EÄŸer altı yıl sonra beni arayıp: ‘Kevin, altı yıl önce yapmış olduÄŸunuz tahminlerin hiçbir gerçekleÅŸmedi’ derseniz bunun nedeni ekonomiyle ilgili olacaktır. Teknik, bugün elimizin altında ve büyük alışveriÅŸ marketleri için modeller de hazır. Yanıtlayan: MIT Auto-ID Center kurumunun eski patronu Kevin Ashton. 15- Hangi hastalıklardan öleceÄŸiz? Ä°nsanların %70’inden fazlası 2010 yılında da kalp ve dolaşım hastalıkları ve kanserden ölecek. Ancak bu böyle olmak zorunda deÄŸil. Sonuçta zamansız ölümlerle iliÅŸkilendirilen dört faktör gayet iyi biliniyor. ÅžiÅŸmanlık, hareket yetersizliÄŸi, yetersiz beslenme ve sigara içimi, akciÄŸer kanserinden bağırsak kanserine kadar en önemli kanser hastalıkları olduÄŸu kadar kalp enfarktüsü, kalp kaslarındaki zayıflıklar, böbrek yetmezliÄŸi, ÅŸeker hastalığı, inme ve bunama üzerinde de etkilidir. ÖrneÄŸin kalp enfarktüsü riski taşıyan on kiÅŸiden dokuzu bu risk faktörlerinden uzaklaÅŸarak enfarktüsü önleyebilir. EÄŸer toplumun saÄŸlık durumunu ciddi bir ÅŸekilde iyileÅŸtirmeyi düşünüyorsak, bu tehlikeler üzerinde durmalıyız. Teknik geliÅŸmeler paradoksal bir ÅŸekilde bu soruna bir çözüm getirmiyor. Buna karşın öğrencilerin okullarda aydınlatılması, sigara bırakma programları, sigaraya getirilen ek vergiler veya beslenme kursları gibi basit giriÅŸimler daha baÅŸarılı. Bunun dışında iyi ilaç kampanyaları için daha fazla yatırım yapmalıyız. Kronik hastalıklarda ‘Disease-Management’ programlarıyla yeni hastalıkları önlemeye çalışıyoruz. Diyabet, astım, koroner kalp hastalıkları ve kronik obstrüktif akciÄŸer hastalıklarında denemeler baÅŸladı. Üçüncü ölçüt ise saÄŸlık bakanlığı tarafından açıklanan ve 2004 yılında yürürlüğe girecek olan tedbir yasasıdır. Lobi grupları genelde yeniliklere karşı çıkıyorlar. Bu tepkiler özellikle de kronik hastalıklar programında görülmekte. Bu üç strateji demek ki bu hastalıkta baÅŸarılı olabilecek. Bazı ülkeler bu konuda baÅŸarılı oldular bile. Ä°skandinavya’da örneÄŸin kalp enfarktüsü vakaları 20 yıl içinde yarı yarıya düşürüldü. Ä°lerlemiÅŸ kronik hastalıkların tedavisi bugün bile saÄŸlık bütçesinin %80’i yutmakta. SaÄŸlık sistemindeki yenilik anlayışının, hastalıkların önlenmesi üzerine kurulması büyük bir önem taşımakta. Bizleri daha saÄŸlıklı kılacak olan daha fazla kalp sondası veya daha karmaşık laboratuar incelemeleri deÄŸildir. Türkiye’de uygulanan saÄŸlık politikasıyla ne gibi iyileÅŸtirilmelerin gerçekleÅŸeceÄŸini kestirmek pek kolay olmasa gerek. Ãœlkemiz için 2010 yılı saÄŸlık öncelemesi yapılmadı ama saÄŸlık bakanı Recep AkdaÄŸ geçtiÄŸimiz yıldaki tıp bayramında özellikle anne ve çocuk saÄŸlığı için ‘yepyeni’ projelerin geliÅŸtirildiÄŸinden söz etti. Bunlar Fenilketönüri ve Hipotriodi ilgili tarama çalışmaları, demir eksikliÄŸiyle ilgili kitlesel koruyucu çalışmalar, anne saÄŸlığıyla ilgili üreme saÄŸlığı ve aile planlamasıyla ilgili çalışmalar. SaÄŸlık bakanlığının verilerine göre doÄŸumda yaÅŸam beklentisi 0 yaÅŸ bebeklerde 1970 yılında %56 iken bu oran 2001’de %70’e ulaÅŸmıştır. Almanya ve Ä°ngiltere’de bu oran %78’dir. Bir yaşındaki bebek ölüm oranı ise Türkiye’de 2001 yılında binde otuz altı, Almanya’da binde dört ve Ä°ngiltere’de ise binde altıdır. Acaba Türkiye bu konuda 2010 yılında Avrupa ülkelerine yaklaÅŸabilir mi? 2010 yılına dek en azından bu sorunların giderilmesini umalım. Yanıtlayan: Köln Ãœniversitesi SaÄŸlık Ekonomisi ve Klinik Epidemioloji Enstitüsü müdürü Karl Lauterbach. 16- Herkes kendi kalıtımını okuyabilecek mi ve bunun fiyatı ne olacak?GeliÅŸmeler aynı hızda devam edecek olursa bir genomun sekansını bir hafta veya daha kısa bir süre içinde çözebileceÄŸiz. Ä°nsan genomunun ilk versiyonu 20 yıl içinde çıkacak ve fiyatı da 15 milyon dolar olacak. Bugün bu iÅŸlemi altı ay içinde yapabilen (biri Ä°ngiltere’de, dördü Amerika’da) beÅŸ merkez var. Bugün bir aÅŸamada yaklaşık olarak 1000 kalıtım harfinin okunduÄŸu teknik için iki alternatif söz konusu. Birincisi ÅŸu: Teknolojiler bir seferde 1 000 000 veya daha fazla harf okuyacaklar ve aynı zamanda çok sayıda makinenin iÅŸlemesine gerek kalmayacak. Ä°kincisi: Daha kısa sekanslar - mesela 50 baz çifti- okuyarak, iÅŸlem gücünü yükselteceÄŸiz. O zaman bir kalıtımı bir veya iki bilim adamı çözebilecek. Her ne kadar DNA moleküllerinin okunmasıyla ilgili fikirler olsa da sekanslama için yine birkaç kopya yapmak zorundayız. Fakat DNA miktarı azalacak. Sadece parmak izi yeterli olacaktır. Yani bir insanın kalıtımını çözebilmek için o kiÅŸinin sadece bir bardaÄŸa dokunmanız yeterli olacak. Tüm genomun çözülmesi bugün 10 milyon dolara mal oluyor. Masrafları 1000 dolar düşürebilene 500 000 dolarlık ödül koydum. GeliÅŸmeler bugünkü gibi devam ederse bu ucuzlama 2010 yılına kadar gerçekleÅŸebilir. Gen sekanslama iÅŸlemi oldukça basit ve günden güne de kolaylaşıyor. Ama yine de dünyadaki tüm organizmalara ait genlerin çözülüşü ancak yüzyılın sonunda mümkün olabilir. 20 milyar kadar genin bulunduÄŸunu tahmin ediyoruz. Yanıtlayan: Advancement of Genomics Center kuruluÅŸunun BaÅŸkanı Craig Venter.17- Ä°nsan kopyalanacak mı?Klonlama yanlısı bilim adamlarının bugün önlerinde bulunan engeller yakın gelecekte aşılmış olacak. Kopya insan üretimi için teÅŸvikler de eksik olmayacak, ama ben yine de insanın kopyalanacağına kesinlikle inanmıyorum. Çünkü bu konu üzerinde tartışan bilim adamlarının tümü, bir memelinin kopyalanması sırasında çok sayıda embriyon ve ceninin gözden çıkarılması gerektiÄŸini biliyorlar. Dolly’nin kopyalanması 276 embriyona mal oldu. Tüm hayvan deneyleri yoÄŸun çabalara raÄŸmen kopyalama iÅŸleminin kısır bir çalışma olduÄŸunu göstermiÅŸtir. Etik sorunları bir kenara bırakacak olsak dahi bedensel DNA’mızın kopyalanamayacağı ortadadır. Çünkü üreme hücreleri DNA’sı ile aynı kalite kontrolünü desteklemez. Sadece yüzümüz deÄŸil DNA’mız da yaÅŸlanıyor. Bu yüzden ne gibi sonuçların ortaya çıkacağını tahmin etmek için büyük bir hayal gücüne sahip olmak gerekmiyor. Hastalıklar bile programlanmıştır. Önümüzdeki yıllarda çok sayıda sansasyonel olaya ÅŸahit olabiliriz ama bunların hepsi Realian tarikatı ya da Ä°talyan doktor Severino Atinori’nin haberleri gibi asılsız çıkacaktır. Yanıtlayan: Max-Planck Vasküler Biyoloji Enstitüsü müdürü Hans Schöler.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!