Güncelleme Tarihi:
18 MART 1993
ERTUĞRUL Özkök, Demir Otel’in asma katındaki toplantı odasında (ortada). Sağında Oktay Ekşi, solunda Seçkin Türesay. Oktay Bey’in sağında Ferai Tınç. Bendeniz sağdan ikinciyim, sağ yanımda oturan dönemin Hürriyet Haber Ajansı Genel Müdürü Hasan Yılmaer ve solumda rahmetli Kurthan Fişek Hocam.
20 yıl sonra bugün artık genel yayın müdürüyüm.
Hürriyet Dünyası ekibiyle yine Diyarbakır’dayız.
İki geziye de katılan tek isim benim galiba.
Ama 20 yıl önceki ve bugünkü iki fotoğraf arasında...
Sadece isimler farklı değil, asıl devrim iş yapma biçiminde.
Kıdemli kâğıt gazetecilerine Web ve Tablet sorumluları eklendi.
Diyarbakır izlenimleri gün boyu sosyal medyada tartışıldı.
Benim favori tweet’imi seçtim.
Ama hakaret mi, övgü mü karar veremedim:
“Hürriyet savaşta da, barışta da büyük...”
Diyarbakır’da gezerken hep aynı soruya takıldım.
20 yıl öncesine, gençliğime, heyecanıma dönmek ister miydim?
Sanırım ne kadar çekici görünse de “Hayır” diyeceğim.
Nimetler, külfetsiz gelmiyor çünkü.
Geçen 20 yılda çektiklerim gözümü korkutuyor.
Ertesi günü bildiğim için düne dönemiyorum.
Diyarbakır’da savaş günlerinde...
Evden, kışladan, okuldan aynı besmele ile çıkılırdı.
Asker, polis, memur, genç, yaşlı...
“Ben zaten öldüm” diye güne başlardı.
Gün sonu ailesine, yuvasına kavuşursa sevinirdi.
Selahattin Demirtaş dün dedi ki:
“Artık yarınımız var”.
Duyduğum an, anladım ve çok sevindim.
Çünkü dün ne kaybettiğimizi bilmeden...
Ertesi gün için umut beslemek
abestir.