Güncelleme Tarihi:
Üvey anneyle hayata sarılış...
Geçen yıl 27 Haziran günü Çukurova'yı sarsan deprem, Adana ve Ceyhan'ı vurmuştu. Richter ölçeği ile deprem, 6.3 gibi, Türkiye koşullarına göre hayli şiddetliydi. Harabeye dönen semtler, enkaz altında ölenler, yaralananlar... Bir de, depremden saatler, hatta günler sonra enkaz altından sağ kurtarılan 3 kişinin fotoğrafları kaldı zihinlerde; Hatice öğretmen, ilkokul öğrencisi Sercan ve Emircan bebek.
Tonlarca beton yığını altında can veren annesi Hülya, son nefesine kadar Emircan'ını kollarıyla sıkı sıkı sarıp bağrına bastı. Hülya Erdoğan öldü ama 2 aylık Emircan'ını yaşatmayı başardı. Emircan, depremden tam 9 saat sonra kurtarma ekiplerince, annesinin kucağında bulundu.
Emircan'ın ailesi, Ceyhan'ın İnönü Bulvarı'ndaki Bahçeciler Apartmanı'nın birinci katında oturuyordu. 27 kişiye mezar olan bu apartmanın enkazı altında, Emircan'ın annesi Hülya, babaannesi Atifet, yengesi Ayşe ve kuzeni Eray da can verdi. O sırada dışarda olan babası elektrik teknisyeni 30 yaşındaki Ercan ile dedesi 58 yaşındaki işçi emeklisi Enver, bir de minik Emircan hayatta kaldı Erdoğan Ailesi'nden.
Depremin birinci yıldönümünde, Emircan'ın ne durumda olduğunu merak edip aradık. Ceyhan'a 12 kilometre uzaklıktaki Dağıstan Köyü'nde olduğunu öğrendik. Köye gittiğimizde, genç bir kadının kucağında, gülen bir çocuk karşıladı bizi. ‘‘İşte bu Emircan’’ dediler. Onu kucağına alan güleryüzlü kadının da üvey annesi Ayşe olduğunu öğrendik. Emircan'ın babası Ercan Erdoğan, uzaktan akrabası olan 27 yaşındaki Ayşe ile ikinci evliliğini yapmış. Ayşe Erdoğan, üvey oğlu Emircan'a öz annesi gibi bakıyor. Emircan da onun şefkatli kollarında gülümsüyor. Ve bugün 14 aylık olan Emircan, ‘‘Anne’’ demeye başlamış. Tabii üvey annesi Ayşe Erdoğan'a. Emircan'ın depremden kalan psikolojik rahatsızlığı olup olmadığını sorduk. Üvey ane Ayşe Erdoğan, ‘‘Tiz seslere duyarlı. Kapı gıcırtısı, matkap sesi gibi seslerle irkiliyor’’ dedi.
Enkaz altında sol bacağı ezilen Emircan, Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi'ndeki tedaviyle Azrail'i yendi. Doktorlar, Emircan'ın yürüyebilmesi için 4-5 yaşlarında bir ameliyat daha geçirmesi gerektiğini söylemişler. Psikolojik tedavi de uyguladıkları Emircan'ın, o ameliyattan sonra koşup, oynayabileceğini müjdelemişler.
Azrail'i yendi Kanada'yı kazandı
Balkondan düştü, bitkisel hayata girdi. Azrail'le aylar süren mücadeleyi kazandı sonunda ama bedeli büyük oldu... Belleği, kafatası kemiğinin bir bölümü yoktu. Yılmadı. Yürümeyi, konuşmayı yeniden öğrendi. Orta eğitimini bitirdiğinde, müthiş yaşam öyküsü Kanadalıların dikkatini çekti. Şu anda 20 yaşında olan Murat Avcı, burslu olarak üniversite eğitimi için Kanada'ya giderken, sevinçten uçuyordu.
İzmirli Murat Avcı, 4 yaşındayken, 8 Kasım 1983'te, Yenişehir'deki komşularının ikinci kattaki evlerinin balkonundan düşerek, kafa üstü yere çakıldı. Kafatasının bir bölümü parçalanan Murat, SSK Tepecik Hastanesi'nde ameliyata alındı, ancak felç oldu. Bir haftada iki ameliyat geçirip, iki kez kalbi duran Murat'ın beyninin sağ tarafında üçte iki doku kaybı olduğu belirlendi. Doktorların çabasıyla aylarca kaldığı bitkisel hayattan çıkan Murat, bu kez de tümüyle belleğini yitirdi. Avcı Ailesi, müthiş bir mücadelenin içindeydi artık... Murat'a unuttuğu herşey yeniden öğretiliyor, fizik tedaviyle yürümesi sağlanıyordu. Murat yıllarca kafatasının sağ tarafında 42 milimetrekarelik bölümü kemiksiz olarak, büyük riskler altında yaşadı. Murat yaşıtlarından geride de olsa eğitimini sürdürürken, 15 yaşında bir ameliyat daha geçirdi. Kaburgasından alınan kemikler kafatasındaki boşluğa nakledildi.
Avcı Ailesi'nin bu mücadelesi Kanadalıların dikkatini çekti. Doktorların ‘‘Yaşamaması, yaşıyorsa da bitkisel hayatta olması gerekir’’ dedikleri Murat'ın raporlarını inceleyen Kanadalılar, kendisine yüksek öğrenim için kucak açtı. 20 yaşında yeni bir yaşam yolunda babası Şükrü ve kendisi için dua eden annesi Firdevs Avcı'yla vedalaşan Murat Avcı, ‘‘Çocukluğumu yaşamadım. Şimdi tek isteğim iyi bir eğitim görebilmek’’ dedi. İki yıl önce Sıdıka Rodop Lisesi'nden mezun olan, bu yıl girdiği ÖSS'den iyi puan ve derece beklediğini belirterek Kanada'ya uçan Murat Avcı, en büyük idealinin hukuk ya da kamu yönetimi okumak olduğunu söyledi. Murat, yaşadıklarını şöyle anlattı: ‘‘Çocukluğumu yaşayamadım. Oyun zamanlarımı karakalem ve suluboya resim yaparak değerlendirdim. Her gittiğimiz yerde, okullarda herkes uyarıldı. Kafama dokunulmasının bile ölümüm olabileceğini söyledik. Son ameliyatıma kadar böyle yaşadım. Kanada'da öncelikle dil okuluna gideceğim.’’